Attila İlhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Attila İlhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Eylül 2016 Perşembe

Sonbahar Mısraları


Onlar Sonbahar'ı başka yaşayanlar...



Adım Sonbahar / Attila İlhan
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar











Eylül’dü / Cemal Süreya
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü……
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü…..
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.



Ben Eylül Sen Haziran / Ümit Yaşar Oğuzcan
Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde
Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık
Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara

ataol behramoğlu ile ilgili görsel sonucu

Eylül Sabahının Serinliği / Ataol Behramoğlu
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum



Güzde Unutulmuş / Pablo Neruda
Saat yedi buçuğuydu güzün
Ve ben bekliyordum
Kimi beklediğim önemli değil.
Günler, saatler, dakikalar
Bıktılar benle olmaktan
Çekip gittiler azar azar
Kaldım ortada, tek başıma
Kala kala kumla kaldım
Günlerin kumuyla, suyla
Bir haftanın artıklarıyla kaldım
Vurulmuş ve hüzünlü
Ne var, dediler bana Paris’in yaprakları
Kimi bekliyorsun?
Kaç kez burun kıvırdılar bana
Önce ışık, çekip giden
Sonra kediler, köpekler, jandarmalar
Kalakaldım tek başıma
Yalnız bir at gibi
Otların üstünde ne gece, ne gündüz
Sadece kışın tuzu
Öyle kimsesiz kaldım ki
Öyle bomboş
Yapraklar ağladılar bana
Sonra, tıpkı bir gözyaşı gibi
Düştüler son yapraklar
Ne önceleri, ne de sonra
Hiç böyle yalnız kalmamıştım
Bu kadar
Ve kimi beklerken olmuştu
Hiç mi hiç hatırlamam.
Saçma ama bu böyle
Bir çırpıda oldu bunlar
Apansız bir yalnızlık
Belirip yolda kaybolan
Ve ansızın kendi gölgesi gibi
Sonsuz bayrağına doğru koşan.
Çekip gittim, durmadım
Bu çılgın sokağın kıyısından
Usul usul, basarak ayak uçlarıma
Sanki geceden kaçıyor gibiydim
Ya da karanlık, kükreyen taşlardan
Bu anlattıklarım hiçbir şey değil
Ama başıma geldi bütün bunlar
Birini beklerken, bilmediğim
Bir zamanlar.

Yaz Bitti / Murathan Mungan
yazın bittiği her yerde söylenir
söylenmeyen şeyler kalır geriye
ve sonra hiç bir şey olmamış gibi
ağır, usul bir hazırlık başlar
uykuya benzer yeni bir mevsime
orda burda,ev içlerinde,kır kahvelerinde,deniz kenarlarında
incelen yazın akşam esintilerinde
zaman usulca sıyrılır aramızdan
ta içimizde duyarız gelecek günlerin geçmişini
başka ne gelir elimizden
büyük bir uzaklığa gülümseyerek
geçiştiririz
ıskaladığımız şeyleri
yatıştırıcı rüzgarlar
dışavurur içimizdeki lodosu, poyrazı, günbatımlarını
saklar bizi
gözlerimizdeki hüzne ‘dinginlik’ adını verir
‘seni iyi gördüm’ diyenler
biz de iyi hissederiz kendimizi
elimizden başka ne gelir ki?
köşe başları, akşamüstleri,kokular
tozar gider zamanın boşluğunda
karışır anların kuytu belleğine
belki sonraları bir gün
hatırlanır aynı kederle
yazın bittiği her yerde söylenir
söyleyenler inanır bir şeylerin sahiden bittiğine
yaz biter
eskir geceler,serin,hüzünlü
yeni mevsime hazırlık: ömrün teyel yerleri
bir yanı telaş,bir yanı ürperten yaz sonu ikindileri
çıkarır sizi dalgın derinliğinizden
yaşadığınızı duyarsınız teninizde
bir zamanlar okumuş olduğunuz kitapları özlersiniz
sıcak odaları, beyaz, temiz yastıkları
ahşap panjurları
yaz bitti
bitmeyen şeyler kaldı geride
yaz bitti
yaz bitti
yüksek sesle söylüyorum bunu kendime
her yerde söylendiği gibi
yaz bitti
yaz bitti
hiç bir şey hiç bir şey
hiç bir şey
yalnızca üşüyorum şimdi


Saat 21-22 Şiirleri/ Nazım Hikmet
 
Bu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan…
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar…



Sonbahar / İlhan Berk
 
Hep böyle çıkıp gelmiştir
sonbahar dağlarımıza
bir elinde karanfil,
bir elinde yüreği



Uzak Kaderler İçin / Turgut Uyar
 
Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim, anladım
Alıp başımı gideceğim.Asır yirminci asırdır, amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar…-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.
Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam…
Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar simdi
Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.
Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz, bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.

3 Eylül 2016 Cumartesi

Eylül

Elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
Eylül’den itibaren geceler hazindir, uzundur..
Attila İlhan




28 Ekim 2015 Çarşamba

Alışılmıyor...

















































Yalnızlığa alışmalı diyorsunuz da dostum..

büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ızdırap çektim... Attila İlhan



YALNIZLIĞA ALIŞMALI


Bavulları hep toplu durmalı insanın...

Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...

Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...

İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...

Yalnızlığa alışmalı...



Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senet-lerinden biri artık...

Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.

Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.



* * *



İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa...

Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...

Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...

"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...

Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmaya¬cak..."

Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...



* * *



Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.

Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.

O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...

Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle he-saplaşmaya çalışmalı...

Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır ol-malı...

Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...

Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...



* * *



Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...

Yalnızlığa alışmalı...CANDÜNDAR


13 Ekim 2014 Pazartesi

Elimden gelen bu ...

Önceden, bir vakitler facebook pek hoşuma giderdi.Derken arkadaşlık teklifleri,kabul etmezsen darılanlar devri başlayınca tadı kaçtı.Ardından, siyasi görüşün baskın yaşandığı iş yerimden tepkiler..."onun ekmeğini yiyorsun nasıl eleştirirsin"ler ya da tebessümle ifade edilen "çok cesursun vallahi"ler. Bu az gelmiş gibi "aile -eş-dost herkes görüyor yazdıklarını..sil onu"lar başlayınca "tamaaaam" dedim"buraya kadar" . Çocukların resimlerini koyma nazar değiyor, paylaştığımı beğenmemişsin ama ben senin her paylaştığını beğeniyorumlar beni deli etti.


Trabzon'a bunca aşıkken geri dönmeyişimin, dönemeyişimin sebebidir tüm bunlar.El alem ne der'ler ve teklifsizlik.Etiketlerinizle gezersiniz.Levent ile dolmuşa bindiğimizde ben parayı uzatınca adamın dönüp Levent'e ters ters bakması ve Levent'in uzattığı parayı alması 80'li yıllarda idi ama beni deli etmişti.Ben, önce insan sonra kadın olmak üzere bükmüştüm benliğimi.Özgürlüğümün bedeli oldu İstanbul'a katlanmak.

 8 Eki
İlişki durumum: "Abi çayın biri iptal"

Sonra twitterı keşfettim.Aman Allah, 140 karakterde şelaleler döktüren zeka abideleri ...memleket birbirindeyken renklerinin derdinde olan taraftarların inanılmaz vurdumduymazlığı, entellektüel zekanın evrimi yarım kalmışlarla aynı konuyu irdeleyişindeki dayanılmaz ızdırap, henüz kontrol edilemeyen haber kaynaklarının hızlı ve net akışı..büyülendim.Çoğu zaman tutamadığım kahkahalar ile sarsılırdım twitterda.Pek çok zaman hatada ısrar edenlere duyduğum öfke ile unuttuğumu sandığım nahoş sözler çıkabilirdi ağzımdan.

''Usta'ya Saygı'' gala konserine katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Usta''dan kastın Aşık Veysel olduğunu farkedince salonu terketti...


Ne özlemişim ne özlemişim ne özlemişim düşünen,okuyan,araştıran beyinleri. Ne özlemişim ne özlemişim ne özlemişim doğru ile yanlışı ayırabilen ve daha önemlisi tereddüt edebilen insanları.Ne çok ne çok özlemişim belden alta vurmayan ,zeka ürünü esprilerin neşesini.Becerebilsem kucaklamak isterdim hepsini. Benim kadar kızgın, benim kadar "bindiği dalı kesen ve kötü bir sonu iştahla besleyenler"i şaşkınları izleyenler ile dolu orası.

Önce kendi adımla twitterdaydım..sonrasında da adım sarı çizmeli mehmet ağa oldu.Yeni hesap kurguladım mecburen.

Sonra Sosyal Medya Uzmanı olarak çalışmaya başladığım dönemde katıldığım toplantılardan birinde çok hoş bir tanımlama öğrendim."Facebook tanıdığın herkesin olduğu bir ortamda başkası gibi davranmayı ,twitter ise tanımadığın insanların yanında kendin olabilmeyi getiriyor"

Bugünlerde can yangısı "öfff" demekle geçecek gibi değil.Twitter, doğru insanların takibi ile her zamankinden önemli ama yaşananlar,yaşatılacaklar dayanılır gibi değil.

Bir diyorsun ki kenardan yürüyeyim artık göze çarpmayayım..bir diyorsun ki vatan sana canım feda, ne olacaksam olayım.


Elimden gelen bu ben iki kişiyim 
İkisi birden çıkmaya uğraşıyor 
Bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim 
Birisi yeni baştan serüvene başlamış 
Öbürü silahında son mermiyi sıkıyor 
Çoğalmak neyse ne.. azalmak zor .........Attila İLHAN


15 Ağustos 2014 Cuma

Şahane Serseri

yolumdan çekil yavrum 
bağlasalar duramam 
demir âsâ demir çarık dedim 
neyleyim! 
yolculuk dedim 
ağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir 
rüzgâr kendini yerden yere vuruyor 
kırık dökük yıldızlar belirli uzaktan 
telsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor 
anamdan yolcu doğmuşum 
yedi dağın yolları kalbimden geçer 
salkım salkım mısralar gelir içimden 
dudaklarımda yağmur damlaları 
alır beni yollar beni alır gider 

anamdam yolcu doğmuşum 
nehirlerle birlikte denizlere kavuştum 
akşam dedim 
şu koca dünya dedim 
ağlasam dedim 
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir 
ekmeğin ve şarabın peşinden 
turnaların peşinden 
büyük şehirler büyük aşklar 
çığlık çığlığa terkedilir 
ben 
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim 
damarlarımda dünyanın bütün rüzgârları 
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen 
anamdam yolcu doğmuşum 
neyleyim 
gurbet dedim 
vatan dedim 
hürriyet dedim. 

22 Nisan 2014 Salı

Hüzme

Suyun üzerinde seken taş gibi tüm anılara tek tek dokundu özlem...sonra uzaklarda gözden kayboldu.Yarattığı dalgalar büyüyerek gönül telinde o isimsiz şarkıyı seslendirmeye devam ettiler.

Ah zaman...

Sevmenin,sevebilmenin zaferini kim alabilir gönülden? Bazen Pıtırcık bir genç kızın anne oluşunu izlemekte sevgi, bazen dağların zirvesini çıplak ayak aşan genç bir kadının zarif sadeliğine duyulan hayranlıkta, bazen ise suskunluğun içinde çığlık çığlığa.

 Dalı kırmakla uzaklaşır mı baharlar?

hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir gerçek değildiler birer umuttular..Attila İlhan