Gary Oldman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gary Oldman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Eylül 2017 Pazar

The Hitman's Bodyguard - Belalı Tanık

18 Ağustos 2017
2017 - ABD
Aksiyon ,  Komedi
118 Dak.
Patrick Hughes
Ryan Reynolds ,  Samuel L. Jackson ,  Salma Hayek Gary Oldman ,  Elodie Yung
Harun Can ,  Selçuk Kıpçak ,  Oğuz Toydemir ,  Bilge Can Göker ,  Özlem Altınok
Tom O'Connor (i)



Yapımcı:    David Ellison ,  Mark Gill




Bayramdan bir önceki gün bu filme gitmek istedik çocuklarımla ama Nehir'in yaşı 13 olduğundan ve film +15 olduğundan ve ben aptal gibi bunu gözümden kaçırdığımdan dolayı giremedik. Sinemanın kapısından kös kös geri döndük.

Bayramın ilk günü (bayram bize bir şey ifade etmediğinden) gidelim dedik ama  AVM'ler kapalıdır diye hadi boşver deyip her şeyi serip keyfimize bakalım kararı verdik 

Bayramın ikinci günü gidecektik ama seans 11:45'ten 11'e alınmıştı.

Bugüne kararlı kalktık,tüm engelleri aşıp o sinemaya gidecektik elbette. Gittik netekim.Gişedeki çocuk evvelden gelişimizi ve Nehir nedeniyle bizi alamayışını hatırlayıp kem küm vaziyette Selin için yaşı kaç diye sordu. hani "bak ben objektifim herkese soruyorum" havası. Kızardım eskiden olsa , valla diyorum olgunlaştım ben, bana keyif vereceğini bilsem de didmiyorum kimseleri artık. 
Selin ile 6 no'lu salona girdik, hatta su alıp geldiğimiz için 5 dakika da geç geldik ama perde açık değildi. Hani pek sevindim zira çoğunluğun aksine ben reklamları da izlemeye bayılıyorum.
Klima da açık değildi.
Gidip yetkililere söyledim. Ses geldi görüntü yok bu sefer de.
Makine bozulmuş.
Hadi onu hallettiler, klima için bir daha gittik.
Koltuğumuza iki delikanlı oturmuş mısır yiyordu. Tam çocuklara çatacaktım, biri panikle "koltuklar-salon boş diye oturduk afedersiniz hemen kalkıyoruz,bir ön koltuk sırasında bizim yerimiz" deyince kendimden utandım. Gençlik cehalet, ona buna kızıp hoşgörümüzü yitiriyoruz. Doğru değil böyle davranmak,gerçekten doğru değil. Çocuklara gülümseyerek  bunun hiç sorun olmadığını,bir ön sıraya bizim geçebileceğimizi,bir ön-bir arkanın fark etmeyeceğini söyledim. Kendimi zaptedip kimseleri didmediğim için de kızımdan aferin aldım :-) Sinema sonrası,  filmi izlediğimiz süre boyu arkamda kıkır kıkır gülüp duran o tatlı delikanlıları  üzmemiş olmanın tatlı neşesi kalbimde bir yerleri yeşertti durdu. 

Film beni  çok güldürdü. Selin'in yanımdaki koltukta gülmeye başlaması mı,arka koltuktaki delikanlıların arada tutamadıkları kahkaha mı bu kadar eğlenmeme etkendi bilmiyorum ama kesinlikle epeydir gülmemiştim bir sinemada bu kadar.

Konu kısaca şöyle özetlenebilir: AAA sınıfı bir koruma gelişmelerin beklenmedik sonuçları doğrultusunda azılı bir katili bir mahkemeye şahit olarak götürme işini üstlenmek zorunda kalır.


İnterpol içinde bilgi sızdıran biri vardır ve yol boyu çeşitli aşılması imkansız engellemeleri geçmek için kısıtlı vakitleri içinde mücadele ederken bir yandan hayatlarının inanılmaz kesişimlerini fark ederek ilerlemeleri gerekir.

İpucu vermeden ancak bu kadar anlatabiliyorum :-)

Film akıcı ve eğlenceli. Arada titreşimlere dayanamayıp whatsapp'a baktığımda bir şeyleri kaçırmış oluyordum yani  gelişmeleri oturup adam gibi izlemek lazım, ekrana 1 dakika sonra bakayım bir şey kaçırmam  diyebileceğiniz türden bir akışı yok.

Oyuncu kadrosu hoş. Samuel L. Jackson beni öldürdü. Hele finalde son bir cümlesi ve hareketi vardı resmen koptuk Selin ile. Olup olmadık zamanda kahkayı basması  Nehir'i (küçük kızımı) anımsattı bu yüzden daha çok güldük.

 Küfür gırla gidiyor, takdire şayan bir rahatlıkları var bu konuda ama asla absürt gelmiyor çünkü gerçekten  öyle olması gerekiyor ve size batmıyor bu doğallık.  Rahibelerle dolu araca bindiklerinde ise neşe bulaşıcı bir hastalık gibi salondaki herkesi sardı.

'e bittim. Samuel L. Jackson'un ona aşık olduğu günü anlattığı sahnelerde bayıldım, hücresinde ana avrat söverken gardiyanların dahi  yakası açılmamış küfürlerden başlarını eğişlerine çok güldüm.

Bay Kuralcı Mantık ile Bay Feleğin Çemberinden Geçmiş'i izlemek çok keyifli.

Hani  bilmem kaç ödüllü ,güya aşkı anlatan La La Land 'ı anlatmıştım ya. (tık) Aşkı bu film çok daha güzel anlatıyor. Aşkın emek demek olduğunu, aşkın varsa her koşulda var olup bahanelere sarılınmayacağını,aşkın değiştirmek değil olduğu gibi kabullenmek olduğunu  anlatan bu film varken ne diye para ve şöhreti aşka tercih eden La La La Land'ı  önerir ki insan?
İyi kim -kötü kim, kalıpla beynimize sokulmuş doğrulardan sıyrılarak bakmayı başarabilirsek hayata doğru ne yanlış ne diye son derece nazik ve samimi sorgulatıcılığı var. Katilin ensesindeki dövmenin sebebini öğrendiğinizde,her insanın bir yarası olduğunu düşünüp yargılamakta acele etmemeniz gereğini hatırlıyorsunuz.
İyi şeyleri unutmakta ne aceleciyiz.

+15'lik nesi var filmin diye de bir ayrı merakla izledim. Şiddet sahneleri bol ama bir senedir OHAL dönemi diye kapıda bacada ,metroda AVM girişlerinde her yerde uzun namlulu tüfekleri görerek,anne-babalarının  çantalarının habire aranmasını izleyerek yaşayan çocuklarımız için bu  sahte özen-ehemmiyet duygusu beni sadece sinirlendirdi. 

Velhasıl, gidin valla bana iyi geldi :-)