ağlamak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ağlamak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2021 Perşembe

Tuzlu Su'ya

 


Hayatımda en çok ne zaman ağladım diye düşündüm bugün.

O kadar nadir ağlarım ki, sıralamayı yapmak çok zor olmamalı diye de düşündüm.


Had safhada içine kapanık bir çocuk olan ben, beni fark eden ve sohbet eden sosyal bilgiler öğretmenimin tayini Trabzon'dan Gaziantep'e çıktığında okuldan eve kadar ağlamıştım içim yana yana. O kadar ağlıyordum ki  yolu görmekte zorlanıyordum. Ortaokul 1. sınıf. Eskinin 6. sınıfı. Okula erken başlayıp bir de sınıf atladığım göz önüne alınırsa yaş 10-11. (16 yaşımda üniversiteye başladığım doğrudur). Adını değil ama yüzünü hatırlarım. Hocam, o yaşlarda genç kız saçmalıklarından birine mi kapıldım da bu kadar ağlıyorum diye endişelenirken ben ailem dışında sohbet edebildiğim tek insanı kaybetmenin derin acısıyla kavruluyordum. Yalnızlık geri dönmüştü.

Hacıannemden bahsetmiştim daha evvel (Hacıannem yazısı için lütfen tık) Sonraki yangın ağlayışım onadır. Unutamadım sevgisini, o gidince çürük dişin içindeki oyuk gibi  hayat dıştan parlak ama içten ,ağrısız yeri doldurulmamış bir kara hüzünle kaldı bana. Nurlar içinde yatsın .. Yalnızlık, kucağına yatıp "rüyamda ne gördüm biliyo musun" dediğimde başımı okşayan o kemikli ,beyaz,güzel elin taşıdığı şefkat yerini suskun yalnızlığa bırakıp gitti.

Abim bütün aileyi ardında bırakıp bütün haksız öfkesi ve bencilliğiyle gittiğinde  hiç ağlamadım. O başka ayrılıktı. Kalan mıydı terk eden , giden miydi ...bilmiyorum. 


30 Nisan 2015 Perşembe

Bir Cenaze Güncesi

Selin,Bilfen mezunu.
Bilfen, hiç de anlatıldığı gibi çocukları yarış atı misali koşturan bir okul değil .Başarıyı , şansı tesadüflere bırakmayan sistemli bir okul sadece.Evet sıkı, evet hızlı verip hızlı alan bir okul ama siz zaten bunları bilip, çocuğunuz bu tempoya müsaitse oraya gitmelisiniz.
Nehir'i Bilfen'e vermeyi hiç düşünmedim.
Neşeli bir bülbüle nağme öğretmeye benzerdi..onun kendi müziği var 
                                            


Selin ise Bilfen'den başka yerde mutlu olamazdı:öğrenmeyi ve hızlı tempoyu seven bir çocuk.

Dün,gözleri dolu dolu andı okula dair özlemlerini.

Anılar anılar anılar..peki ama neden böyle canlanıp karşımıza dikildi o anılar?
Anlatacağım.

Vildan aradı 3 gün önce. Bilfen velilerinden sevdiceğim bir hatun.
2 senedir görüşmüyoruz; safi benim eşekliğimden.
Sesini duyunca neşeyle başladığım konuşma onun tedirgin sesi ile kesildi.

Haberler mutlu,haberler neşeli değildi.


Bilfen'deki veli grubundan sevdiğimiz bir arkadaşımız vefat etmiş.

Bilfen'de 3-2-3 sistemi vardı.Çocuklar ilk 3 sınıftan sonra harmanlanıp 2 sene birlikte okuyacakları yeni sınıfa geçer sonra tekrar harmanlanarak 3 sene başka bir sınıfta okurlardı.Bunun getirilerinden biri olarak herkes herkesi tanır,herkes herkesle arkadaş olurdu.

Haberi, bende telefonu olan bir başka veliye ilettim ve kısa zamanda hepimiz öğrenmiş olduk.

Bir arkadaşımın cenazesine ilk katılışımdı.
Selin'in katıldığı ilk cenazeydi.
Cenazeye çelenk gönderen Bilfen'i bir kez daha takdir ettim.
Çocukların okuduğu dönemdeki okul müdürü ve öğretmenlerinin bir kısmının ktılarak annelerini kaybeden eski öğrencilerini kucaklamaları zaten hüngür hüngür ağlama halindeki bendenizin yüreğinde sıcacık duygular bıraktı.
Eski okul arkadaşlarının yanısıra yeni okullarındaki arkadaşları da annelerini kaybeden ikizleri kucaklıyor ve ne yapacaklarını bilmezlikleri ile kocaman boyları olsa da çocuk kalplerinin asıl olduğunu ortaya koyuyordu.

Detaylara girmeyeceğim.
Detaylar acı..çok acı

Annelerini kaybeden ikiz kardeşleri yürek yana yana izlerken kaşları sakal gibi olan bir adam geldi yanımıza. (Şakirin Camii avlusundayız.)

-Kadınlar, bak cenaze namazı sırasında erkeklerin arkasında duracaksınız ona göre.Sonra oyunbozanlık olmasın.Allah size böyle emretmiş.Erkeklerin arkasında sizin yeriniz.

Neye uğradığımın şaşkınlığı ile adama bakakaldım. Yanımdaki hanımlar cenazeye hürmetlerinden seslerini çıkarmadılar ve başlarını çevirdiler. ..ama arkamda bir adam, kaşı sakal kılığında olana cesaret vermek istercesine kalın ve gür bir sesle "tabii tabii , ya ne olacaktı?Allah razı olsun" dedi.

Gözyaşlarımı silip usulca başımı adama çevirdim:
-hass...

...cenazedesin Kadriyeeeeee camiidesin Kadriyeeeee...

-binallaaaaahhhhh!!!!

İkizlerden birine yoğunlaştı yine dikkatim,acı öfkenin alevini siliverdi.

O anda bir adam geldi..Camiinin arka tarafına geçtik hanımlarla
Orada 10 dakika bile kalamadık.
Başka adam geldi, ileride öğle namazı kılacaklarmış...önlerinde duramazmışız.Nazamları bozulurmuş.
E bakmasın milletin totosuna,eğsin başını kılsın namazını  tövbe tövbeee..diyemedim.Ön ile arka arasında cenazelerin bulunduğu ön tarafa yakın durduk. Cenaze namazı başladı.Bizi oradan da kış kışladılar.Kıbleyi kapatıyor muşuz.

Behey ne talihsiz bir şey kadın olmak camii avlusunda.
Bir dahaki cenazeye paten takıp gideceğim.

Gide gele yoruldum, zaten ağlıyorum iki gözüm iki çeşme bulanık her yer.Bir gönlüm net bir gönlüm dingin.

Göz ucuyla kızımı kolluyorum ama annesizi teselli ederken annesi olarak yanına gidemiyorum.
Bu beni daha da kahrediyor..gidenin  ardından ayrı , kalanın gönlü kırıklığına ayrı ağlıyorum.

Helallik alındı,namaz kılındı  defin işlemi için yola çıkıldı.
Selin'in gitmesini görmesini istemedim.
15 yaş, bir evladın annesini toprağa vermesine şahitlik için erken dedim.
Ölüm,hayatı öğretecekse ona..kızım bu dersi aldı.
Dostluk ve vefa adına da yapması gerekenin ödevler okul vb günlük geçici şeylerden ne kadar üstte olduğunu anladı.

Ama o arkadaşının elini bırakmadı.


Ben de diğer annelerle birlikte güvenli bir mesafeden onları takip ederek defin alanına gittim.


Kadınlar..ahhhh olmaz olası kadınlar yine uzaktı alandan.Beyler kazdı-okudu-toprağı attı.

Hayat kendi ritminde akmaya ve yaşama adapte olmaya mecbur eder ya insanı. Koştur koştur  o gün iki sınavı olan Selin için rapor bulmaya gittik. 

Raporu aldıktan sonra Üsküdar meydanda bir an durduk kızımla..gözlerinden yaşlar boşandı.
Hiç ağlamaması beni ürkütmüştü..rahatladım.
Sonra gözünün kenarındaki yaşı kollayan annesinden kopup giden ikizlerin mahzun yüzleri düştü gönlüme..kızıma sarıldım,ağladım ağladım ağladım.



9 Mayıs 2014 Cuma

Aslında Herkes Kendi Sınavını Veriyor Hayatta















Ağlamasa iyiydi...
O zaman daha katlanılabilir olurdu her şey
O zaman belki ben ağlayabilirdim rahat rahat
Ama çok ağladı..pıtırcık misali  döküldü yaşlar bahar tazeliğindeki yanaklarından
O ağladı..ben öldüm çaresizlikten.


Çok paramız yok bizim
Çok zeki-özel çocuğumuz var
Bu memlekette paradoksun , kendini talihe bırakmanın dikalasını yaşarsınız böyle bir karışımda.
Girdiği sınav ilk defa önemseyerek girdiği bir sınavdı Selin'in
İlk defa başarısız oldu bir sınavda
Kabul edilmedi
Tüm kördüğümleri açacak bir kapıydı...olmadı.

Hay TEOG'unuza da eğitim sisteminize de egonuza da yalanlarınıza da diye  patladı içimdeki yanardağ
Siyasettekilerden nefretim katmerlendi
Yaşadığımız şeylerden, yaşattıklarından nefret ettim  bin kez daha

Sınavı kazanamamışsın dediğimde önce sustu tepkisiz kaldı
Tumbler'a bakmaya devam etti
Sonra odasına çekildi
Sonra ağladığını duydum
Kapının  önünde çaresiz kalakaldım  kendi ellerimi kendim tutarak karanlıkta


Aman ne var ki  sadece bir sınav.....değil işte!

Hayırlısı olsun...elbette

Önemliydi bu sınavı kazanması ..onun için de benim için de
Başarı  çığlıkları için değil...bu kaostan çıkabilmesi için önemliydi
Daha nereye kadar yetecek gücüm onun niteliklerine uygun bir yerde eğitim görmesine...geleceğine
Talih çarkının dönüşünü izlemek ne yorucu bilmez yaşamayan kimse

Derviş değilim ki ben
Bakmayın aşk olsun dediğime
Aşk olsun derviş selamıymış..aşkolsun dediğim bile dağlar ardına attı kendini
Derviş değilim ki ben

Selin'im,kuzum,bebeğim
Saçının her buklesinde yenilendiğim
İlk göz ağrım, portakal çiçeğim, ilk aşkım
Dedim sana geçecek bu da...geriye dönükse başı yürüyemez ki insan yolunda
Alacağımız dersi alıp ,yarınlara inanıp devam etmeliyiz koşmaya
Tek mevsimin insanı değiliz sen ve ben
Mutluluk , umut  yazda kışta,sonbahar ve ilkbaharda
Annen yanında baban yanında
Bir çok güzel seçenek var, dahası da olacak yakında
Sil güzel gözünün inci yaşını
Üzme annen olacak bu tombul ve sevecen kadını

Selin geldi sarıldı bana, uzun süre yattık kucak kucağa
Konuşmak bazen gerçekten yetersiz anlamsız eksik donuk
Sen ensesindeki bukleyi içine çeke çeke koklayıp  öpersin. Seni seviyorum sözcüğü gibi her yerde kullanılıp renkleri deforme olmuş anlamlar yaymaz gönüllere. O içini çeker ve başını göğsüne sokuşturur.Annem varlığın dünyamı ısıtıyor, senle tamamlanıyorum demenin en vurgulusunu nakşeder sana.

Sabah okula yolladım onu
Yağmur damlaları etrafında neşe ile dansediyordu kızımın
Hayat kaldığı yerden devam ediyordu
O gülümseyerek gitti

Ben ise akşamın hüznü  içimde gülümseyerek el salladım dudaklarımda inandırıcı bir neşeyle
Ağlamasaydı iyiydi
O ağladı..ben öldüm çaresizlikten

 Ama anneysen sen
Güldüreceksin onu yeniden..ve hayat başlamalı kaldığı yerden




8 Kasım 2013 Cuma

Bir Minik Fırtınaydı..Geçti

Ama ne gelirdi ki elimden onu çok sevmekten başka?

Hayatın müdahale edilemeyecek alanlarından birinde yine burnundan alevler saçan ejderhaların saldırısına uğramıştım. Selin(13) en yakın arkadaşının hiç yoktan başkası ile yakınlaşıp kendisinden uzaklaşmasından dolayı üzgünötesi gözyaşları döküyordu. Yüzümde "her şey kontrolümde bebek!" tebessümü ile onu dinlesem de döktüğü her gözyaşı taze karın üzerine yağan yağmur misali beni yok ediyordu. O anlatmayı sürdürdükçe derdini bana dökmesine minnettar dinlemeyi sürdürdüm. Habire , es vermeden sınavlara girmekten, habire deli gibi ders çalışmaktan,sevdiği dizilerden-kahramanlarından-kitaplardan-sinemalardan kısacası hayatın ona ayrılmış paydasından hiç bir şeye dokunamadan uzak kalmaya isyan etmişti. 

Araya girip sorularını cevaplamak ve teselli etmek, yanlışları ve doğruları sıralayıp arada yerini almasını sağlamak için çıldırsam da sustum.Dinlemekten çok anlatmayaydı ihtiyacı, boyun eğdim.O boşaldı ben doldum ama yine dayandım sustum. "Aşkım" yerine "akkım" derdi bebekken. Hiç yoktan aklıma geldi.Altını temizle,karnını doyur ..uyusun işte ne güzeldi o günler dedim içimden."Büyüsün" demek gafletinde bulunduğum her gün için kendime içtenlikle beddua ettim.



















Sınav sistemini değiştiremezdim..arkadaşlık ilişkilerinde seçtiği kişilerin ona yakın olmasını yapay ve geçici sağlamak gelirdi elimden...onu çok sevmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu. Onu varlığımın her zerresi ile kana kana sevdim.Ağlayabildiği ve anlatabildiği için Allah'a şükrederek sınır tanımaksızın,herhangi bir tanıma sığmaksızın kızımı daha da çok sevdim.

"Kardeşin var,biz varız" dedim sonra. Arkadaşların mevsimler gibi,gelir ve geçerler.İz bırakabilirler, çok keyifli olabilir yaşananlar hiç sevmeyebilirsin getirdiklerini...ama kardeşin güneş gibi;gece olsa senin için ay aydınlatan gündüz olsa güneşi parıldatan o. O hep seninle,o hep seni seven, o bu dünyaya senin için gelmiş olan,o senle tamamlanıp seni tamamlayan.


Söylediklerinin hepsinde haklı olsan da herkes bu filmi yaşıyor,senarist de biz değiliz.O zaman uyum sağlamak olsun ilk işimiz...Telafisi olmayan bir dönemde yok yere hata yapmayalım,bu sene son sınavdan sonra senle beraber alemi dağıtalım :-)

Gülümsedi ve sakinleşti; şimdi dağlarda eriyen karların gürültülü ,coşkun ve kontrolsüz akan suları ile çağlamıyordu..ritmi gittikçe sakinleşen,akışı mırıltıya dönmüş tatlı bir nehre dönüştü.

Odasına çekildiğinde daha ne yapabilirdim diye düşündüm.Gülmeye ve o ortamdan uzaklaşmaya ihtiyacı var...bir kez daha işten çıkartıldığımı, işsiz olduğumu ona söylememekle ne iyi ettiğimi düşündüm. Sonra anne kalbindeki acil durum eylem planı sandığını açtım ve tam da aradığım şeyin orada olduğunu gördüm. Derhal işleme koyuldum.

Aradan yarım saat geçtiğinde Selin'e ve Nehir'e 2 hafta sonrasına Komedi Dükkanı için bilet aldığımı, Tolga Çevik'i izlemeye gideceğimizi söyledim. Çığlıklar, heyecanlı küçük kesik cümleler,tekrar çığlıklar,birbirlerine ve bana sarılışlar havada uçuştu. 


Şu işsiz parasız halimde bir dünya param gitti ama umurumda da değil,vallahi değdi.

Gece, uyurken yanına gidip izledim ağlamaktan kızarmış burnu ile uyuyan kıvırcık saçlı prensesimi..dudaklarının kenarındaki o miniminnacık tebessümün sahibi olmak bana haz verdi...yorgun bir kadın,güçlü bir anne,ikircikli düşüncelere dalmış bir insan olarak geceye daldım yıldızlara bakıp çok eski şarkıları hatırlayarak.