anneanne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anneanne etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Kasım 2015 Çarşamba

Deli Veli Toplantısı-2


Selin, yani büyük kızım okulundan 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılında "Yılın Örnek Öğrencisi" ödülünü aldı. Gerek akademik başarısı gerek sosyal faaliyetlere katılımı gerekse arkadaşları ile iletişimi neticesinde tüm öğretmenlerin oy kullanması sonucu örnek öğrenci seçilmiş.

Sahneye çıktığında yüzünün kızarması ve şaşkınlığı tüm öğretmenlerin hoşuna gitmiş.

O kadar tevazu sahibi ki ödülün kendine geleceğini düşünmemiş bile dediler.

Sonra dün akşam (onun okulunda veli toplantıları akşam oluyor) bu senenin ilk veli toplantısına gittik . Gittik diyorum çünkü tüm torunlarının yaşantısındaki her ayrıntıya bayıla bayıla dahil olup renk katan anneanne de bizimle geldi.Onu kantine ,ırk-dil-renk karmaşasının ortasına oturttuğum anda gözlerinin pırıl pırıl çevreyi incelemeye başlamasından benim görüşmeler yapacağım süre zarfında sıkılmadan oturacağını anladım tabii. Bir bardak çay ve bir yudum hayat...anneme fazlası lazım gelmiyor ki..


Her girdiğim sınıfta kızımla ilgili aldığım övgülerle sırtımdaki yükün gittikçe ağırlaştığını  hissederek çıktım. Kızımın iyi niyeti ,fedakarlığı, çalışma azmi övülüyor övülüyordu. Sadece bir öğretmeni," Ona hayır demeyi öğretin.Ona sömürülmemeyi öğretin.Ona alkışların kulağını sağır etmemesini öğretin. Kızınız veren el iken bu kadar mütevazı olmamayı bilsin" dedi öfkeyle. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Öfkeli bir adam, öğrencisini-çocuğumu seven bir öğretmen gördüm.


Ona saygı ve sevgi ve minnet duydum."Haklısınız"..dedim ve çıktım.Uzun sözlerin anlatamayacağı idi uzanıp elini tutmamdaki inanış. Yolumuza çıkan iyi ve aydın insanları eksik etme hayatımızdan Allah'ım.

Diğer öğretmen için sınıfın kapısında beklerken daha da durgundum. Koridorda sesler duydum.

-Nedir bu canım Selin Erdem Selin Erdem...aldığı ödüle bak. Şimdi onun yurt dışında istediği okula gitme şansı bizim çocuklarımızdan yüksek.

 Diğer velilerde 1-2 geçiştirici mırıldanma oldu.

-Her projeye onu dahil ederlerse elbette örnek öğrenci ödülü alır. Olmaz böyle. Bi tutturmuşlar Selin Selin
-Ama kız çok çalışıyor ve gerçekten çok başarılı..dedi birisi
-Ay ne çalışıyor, bizimkiler az mı çalışıyor şimdi o bu ödülle gitsin istediği okulda okusun bizim çocuklarımız duruken...

Bir veli çekingen ve kısık bir sesle "annesi burada" diye uyardı atarlı anneyi.
Bir an duraksamadan sonra sesini yükseltti kadın:

-Buradaysa burada canım.Haksızlığa hiç tahammülüm yok, ondan mı çekinecem.

Döndüm kadına baktım.O okuldaki pek çok kişi gibi bakımlı,belli bir kesime ait olduğunun vurgusunu taşıyan çizgilerle bezenmiş uzun boylu bir kadındı.Ama ben pahalı pabuçlarına marka çantasına üzerine özel dikilmiş tayyörüne bakmadım. Ben onun gözlerine baktım.Alev saçan bakışlarını üzerime dikmişti.

Nasıl oluyor da bir çocuk doğurmuş,onu emzirmiş,emek vermiş bir insan  bir başka çocuk hakkında bu kadar nefret dolu olabiliyor? 

Anne olsun olmasın:yetişkin bir insan bir çocuk hakkında nasıl böyle duygular besleyebilir?

Ona bakmayı sürdürdüm. Koridorda bir sessizlik oldu. Bu açık meydan okumaya karşılık vereceğimi, bir tartışma çıkacağını sanan diğer veliler gergin ve suskun bize 
baktılar . Ben ise gözlerimi ayırmadan kadına bakmayı sürdürdüm . Bakışlarımda ne vardı bilmiyorum.Kaşlarım çatık bile değildi. Kadriye olarak baktım , bir anne olarak baktım , insan olarak baktım, yeşil ile maviyi kucaklayan Trabzon'da yoğrulmuş  kalbimin sorgusuyla baktım,Selin'in annesi olarak baktım,işten çıkıp koşturmaktan yorulmuş biri olarak baktım...yüzü kızardı kızardı kızardı. Yaklaşık bir dakika kadar gözlerimizi birbirimizden ayırmadık.

Sonra içerideki öğretmen kapıyı açtı.

-"Oooo Selin Erdem'in annesi gelmiş, buyrun lütfen Kadriye Hanım " dedi sesinde belirgin bir memnuniyetle.

Kadına bakmayı sürdürdüm hala suskun ve kımıldamaksızın. Koridorda herkes hala bize bakıyordu suskun ve kımıltısız .
Kadın başını eğdi.
Selin Erdem'in annesi kadının eğik başına bakmayı sürdürdü...sonra döndü ve sınıfa girdi.


Herkes bana "kimbilir ne mutlusundur " "ah bu harika bir şey" deyip duruyor.
Değil.
Selin, o kadının çocuğuna okuldan sonra kalıp ders veriyor matematiği iyi olmadığı için.
Değil
Selin, o pırıl pırıl iyi niyeti ile bir başka koridorda o kadın ve benzerleri ile karşı karşıya kalacak.
Değil
Ben kızıma "hayır" diyebilmeyi ve incinmemeyi öğretebildiğimi sanmıyorum.

Yolu aydınlık ve pürüzsüz olsun tüm çocuklarımızın
Yolların sonunda insan ve mutlu olsunlar
başarının başka tanımını bilmiyorum ben.


11 Mayıs 2014 Pazar

Ben Küçükken de Vardı Anneler Günü


Kısa bir anı bu..bir ölçü hüzün, bir parça çocukluk,çokça nostalji,sevgi ve süsleme için de ölçüsünde neşe var içinde...

İlkokuldaydım.

Anneannem öldü..annemin de içinde bir şeyler anneannemle birlikte öldü. Hayatın akışını bilmek ve buna hazır olmak başka, yaşayıp kabul etmek bambaşka imiş. Sevgisini  ve öfkesini sınırların ötesinde yaşayan güzel annemin yosun rengi gözlerinden yaşlar dinmiyor, acısı azalmak bir yana gün geçtikçe artıyordu. 

İçine kapanık bir çocuktum ben. Hatırlarım, annem ağladıkça ve bu ağlama seremonisi  her gün yinelenip azalmadıkça içimi bir korku sarmıştı. Okula gidip geliyor, günlük hayatın akışında sakince yer alıyor ama hep annemin yine yumuşak bir gülüşle taçlandırdığı mutlu sabahları özlüyordum. Ablam, anne-abla karışımı muhteşem varlığı ile çocukluğumun bu karmaşık günlerinin eksik notalarını tamamlıyor ve varlığının bana ne kadar güven verdiğinden bihaber bana masal dünyasının gerçekle kesişimini sağlıyordu.

Sonra anneler günü yaklaştı. Annem bizi karşısına aldı ve bu anneler gününün ilk annesiz anneler günü olduğunu, kutlamak istemediğini, hediye almamamızı rica ettiğini açıkladı. O konuşurken, gri bulutların  parçalanarak aralarından güneş ışığı sızdırması umudumun yok olup gitmesini izledim sessizce. 

O gün okula giderken kararlıydım. Ufak tefek bedenimi ancak taşıyan cılız bacaklarımla olabildiğince hızlı yol üzerindeki kırtasiyeye gittim. İnce ahşaptan dantel gibi işlenmiş yelpazeler yeni çıkmıştı. Satıcıya bunu anneler günü için hediye paketi yapmasını söyledim. Gülümsedi ve isteğimi yerine getirdi....ama sonra fiyatını sorduğumda avucumdaki paranın yetersizliği mutluluğuma gölge düşürdü. Olsun!Kararlıydım umudu zamana bağlamamakta, üzerimizde dolaşan mevsimsiz yağmur bulutlarını yollamakta.

Nihayet anneler günü geldi. Koştum hediyemi aldım ve annemi öperek gururla ona hediyemi verdim. Annem tembihlerini dinlemedim diye kızacak mı diye azbuçuk endişeli olsam da mutlu hissediyordum kendimi. Hediye paketi  mahcup, şaşkın bir sevinçle karşılandı ve açıldı. Annem elindeki ince-zarif yelpazeye şaşkınlıkla baktı. 

Gururla söyleyiverdim:

-Param yetmedi ama taksitle aldım

Kahkahalar , kısa süren sessizliğin ardından koşarak geldiler. Annem bana kocaman ama koskocaman sarıldı.

-Taksitle ha?

-Anneler günün kutlu olsun annecim..dedim sevgimi peşin sunarak.

Güneş, gri bulutları parçalamış ilk ışıklarını yollamıştı.


soldan ikinci annem,yanındaki rahmetli anneannem sağ baştaki velet ise benim :-)

12 Ekim 2013 Cumartesi

Bayan Herşeyi Bilen

Kocaman,koskocaman bir koşturmacaydı İstanbul.

 Nefes almaya zaman bırakmayan temposu yetmezmiş , yüksek iş hayatının koridorlarında koştururken hata yapmaması ve tempoyu düşürmeme stresi az gelmişcesine  bir de olur olmaz insanlarla uğraşması gerekiyordu. Obur insanların çatalını ağzına götürürken tabaktaki  ağzına atacağı bir sonraki lokmayı gözüne kestirmesi gibi aynı anda bir çok işi yürütürken az sonra ne yapacağını da planlaması gerekiyordu insanların. 

Zaman az, yapılacak işler çoktu. Zaman az, hedef çoktu. Zaman az, yollar uzundu. Yollar uzun , yükü ağırdı. Yorulduğunu bile düşünmeden işe odaklanmaya devam etti.

Bunların hepsi ama hepsi, evde kendisini bekleyen bukle bukle saçlarının muhteşem gülüşünü  çevrelediği kızı içindi. Onu binbir emekle büyütmüş, iyi bir okula gitmesini sağlamıştı. Her şeyin en iyisi onun olmalı, güneş kızı için doğmalı ay kızının uyuduğu geceleri aydınlatmalıydı. 

Aynı anda iki telefon görüşmesini yürütmesi gerekti, çıkan sorunu halletti ama karşı tarafı ikna etmek için aynı cümleleri defalarca yinelemek ve gayet açık olan sorunu görmelerini sağlamak için değerli zamanını harcamak onu deli etmişti. Olsun, hallederdi..o her şeyi hallederdi. "Bayan Herşeyi Bilen" işinde gerçekten iyiydi !

Mesai bittiğinde yapılacak işler listesi aklında koşturmaya devam etti. Eksiksiz,kusursuz şekilde hepsini halletti.


Eve geldiğinde kapıyı iki haftalığına Trabzon'dan gelen annesi açtı. Annesi yeşil gözlü ,ufak tefek ; kahkahası gönül dolduran, öfkesi ise kanı donduran türden bir Karadeniz kadınıydı. Baharın en güzel rengi annesinin gözbebeklerinde hep tazecikti. Annesine bakmaya doyamadığını ve asla da doyamayacağını düşündü bir kez daha.



İçeri girdi, elini yüzünü yıkadı ev kıyafetlerini giydi koştu kızına sarıldı. Her zamanki alışkanlıkla o gün kızının neler yaptığını dinlemeyi umuyordu ama kızının kendisine sürekli ters cevaplar verdiğini  
görünce kısa sürede kendisinin de sesi yükseldi ve bu karşılıklı atışmanın sonunda kızına , o güzel badem gözlerinin dolmasına neden olacak kadar ağır bir ceza vererek odasına yolladı.

Birden o ana kadar sessizce oturup elindeki örgüsü ile ilgilenen annesinin kendisine seslendiğini duydu:

-Günün nasıl geçti kızım ?

-Berbattı anne, bugün o kadar yoruldum ve o kadar sorunla uğraştım ki anlatsam inanmazsın.Gerçekten canım çok sıkkın...sorunların bir kısmının hallolması yarına kaldı ve riskli durumlar var.

Annesi anlayışla başını salladı:

-Neden bu kadar sinirli olduğunu anladım, umarım her şey yarın dilediğin gibi ve senin için hayırlı sonuçlanır. 

Sonra gözlüklerinin üzerinden ona gülümseyerek "sen de kızına sormak ister misin aynı soruyu..çocuk da olsa o bir insan ve belki onun da annesine anlatmak istedikleri vardır" dedi.

"Bayan Herşeyi Bilen" utanç ve pişmanlıkla, odasına yolladığı kızının yanına koştu.

seneler seneler seneler sonra 



"Sağlam ruhlar duygulara hayatın kendisinden çok daha fazla değer verirler"... Honore de Balzac