başarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
başarı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2018 Cumartesi

Nasıl Mutluluktan Ölmez ki İnsan

Değerli Dostlar,

Aşağıda bir gurur tablosu yer alıyor ..kızımın başarısı üzerine.  

Burs desteğine ihtiyacı var, yoksa bu güzel başarı mutlu sonla taçlanmayacak.

Hem sevincimi, hem umudumu paylaştım sizinle. Lütfen bilgilerinizi benimle paylaşın ve lütfen bunu iletebileceğiniz yerler varsa iletin.

Sevgiler....



University offers keep coming! Another one from the UK!

Our senior student Selin Erdem has recieved an offer from Royal Halloway, University of London which is among the top ten research university in the UK (ranked as 31st in the UK) for Psychology, Clinical and Cognitive Neuroscience! Conguratulations Selin!

Royal Holloway enjoys an international reputation for the highest quality teaching and research across the sciences, arts and humanities. Famous for our Founder's Building, one of the most spectacular university buildings in the world, the College was officially opened by Queen Victoria in 1886. Since then, Royal Holloway has continued to grow in size and status, building on the excellence of our scholarship and the talents of our students. Today, a combination of distinctive character, academic vision and membership of the University of London has established Royal Holloway among the top ten research-led university institutions in the country.

2 Ekim 2017 Pazartesi

Hasat




Biri vardı adı bilinen hayli eski bir holdingin yönetecilerinden ve varislerindendi. Dünya tatlısı bir adamdı ama çizgi romandan son anda dünyamıza inmiş gibi gerçeklerden kopuk, 13 yaşında kendini kanıtlamaya çalışan ergenler kadar eleştiriye tahammülsüzdü. İyi bir eğitim, çok para bir yere kadar götürdü. En yakın elemanları bile aldı başını gitti. Başarı mutluluksa eğer,  ziyadesi ile başarısızdı.

Biri vardı, sarışın afetin tillahı. Hatunun kendi seyre değer, nüktedan mı nüktedan , afet mi afet. Menekşe gözler hülyalı şarkısı ona mı yazılmış bilmem. Nefis bir de evliliği, hayal gibi bir de kocası vardı. Yumuşacık saç tellerinin yarattığı etkinin tersine güç ve iktidar hırsı ile sert bir kadına dönüştü. Dostları ve yola birlikte çıktığı herkesi çelik bir irade ile kırdı. Yükseldi de yükseldi. Yeni dostlar edindi. Sonra ayağını sürüyerek gelen adalet onu aldı, alaşağı etti en zirveye bir adım kalmışken. Başarı mutluluksa,elinin tersi ile itmişti.


Biri vardı,görünüşü çiftçi amcalar gibi iddiasız başlangıçlar silik tepkilerle dolu. Kariyer basamaklarını neyle çıktı bu dedirten ilk izlenimlerini bozan sadece o buz gibi bakan mavi gözleri idi. Makamı sahiplenmemek, görevi bittiğinde şapkasını alıp gidebilmek adına masasının üzerinde şahsına ait hiç bir şey olmazdı. Söylemedi hep yaptı: örnek almayı bilen için onurlu zeki mükemmel bir yönetici oldu. İş dünyasının haris oyuncuları dama ile birbirlerini yerken o hep satranç oynadı. Onuru için dik durdu, görevden alınıp sürüldü. Başarı mutluluksa, yaşarken çevresindekilerin saygı dolu  tebessümlerinin yanısıra cenazesindeki kalabalığın gözyaşlarına bakıldığında sonsuz kere başarmıştı.

Yönetici koltukları diyorum hep tekerlekli.Kimin ne zaman ne yöne kayacağı belli değil. 28 senelik çalışma hayatımda kimler geldi kimler geçti saysam başım dönecek.


İş hayatında mevsimler kısa sürüyor, fazla uzun sürmeden herkes ektiğini biçiyor.

13 Kasım 2014 Perşembe

Abidin..Gel Buraya!


Bugün, annemle babamın 50. evlilik yıldönümü.

Annemi aradım tebrik için, bir iş yerinde olsan plaket alırdın, bu müessesenin başı sensin dedim..güldü.

50 yılı aynı kişiyle geçirmek..uysa da uymasa da yaşamak.Nasıl bişi acaba diye düşünmeden edemiyorum. Aşk, gençlik yıllarıın tutkusu ile ilk yıllar alev rengi iken,hayaller henüz örselenmemişliği ile mavi yumuşak dalgalarla sahillerine vururken......annem ve babam.




Babam annemin ilk aşkı.Annem boğa burcu,öyle yarım yamalak sevebilenlerden -ucundan kıyısından öfkelenebilenlerden değil.Her şeyi XXXL yaşayan bir kadın . Duygu insanı, atak,cesur,nazik,sosyal,maneviyatı kuvvetli..sarışın yeşil gözlü.



Babam oldukça esmer.Düşünce insanı.Hayatta her şeyi ölçülüdür onun,aşırıya kaçtığı bir şey bilmem.Öyle güzel sever ki insanı,güvende hissedersiniz,emin olursunuz.Tüm fırtınaları dışarıda tutabilen müthiş bir dalgakırandır o.





















1+1=17 ; 50 yılın sonucu. 

Annem+babam=ablam+abim+ben+eniştem+yengem+eşim+7 torun.

Mutluluğun resmini çizedur sen Abidin..Ben başarı nedir,mutluluk nedir diye şapkamı önüme alıp bir daha düşüneceğim.


28 Ekim 2013 Pazartesi

Yüzleşme


Geçmişle yüzleşmenin en eğlenceli yolu 20 sene sonra üniversite arkadaşlarıyla buluşmak olsa gerek.Perdesiz ve pervasız sorular havada uçuşurken yaşamın sizden aldıkları ve yerine koydukları ile yeni şeklinizi tarafsız sayılabilecek bir gözle görebiliyorsunuz. Belki en objektif yorumları bu yolla alıyor insan :"yuh!o göbek de ne?" ya da "boşandın mı?amaaan sen okulda da huysuzdun :-)" sözlerinin yürek yaralama amacı taşımadığını bildiğinden herkesin yüzündeki gülümseme gittikçe genişliyor doğallığıyla.




Hani hep çok iyi bildiğiniz ana yolda alışıldık hızla giderken, yoldaki çakıl taşlarını bile ezberlemiş olmanın verdiği güvenin getirdiği huzur hep alışılmışlığın bıkkınlığına sataşırken ağaçlıklı bir yan yol sizi çeker onca zamandır merak ettiğiniz...düşünerek değil ani bir kararla kırarsınız ya direksiyonu. Hayatın sunduğu emrolunandan kendinize kaçıştır ya o aslında...öyle bir şey 20 sene  görmediklerinizle rastlaşmak.


Kahkahaların ve hatırlanması neşe saçan unutulmuş detayların gittikçe artan bir ritmle sohbete hakim olması kaçınılmazdı. Adımın , havalı bir genç kız ile değil de afacan bir çocuğu anarcasına anıldığını dinledim geçmişin dile getirilişinde yer aldığımda.Saçları kısacık kesilmiş, Trabzon özlemi ile dopdolu,yaşamı merakla seven,yaşamı can acısıyla seven,yaşamı her yeni günün başlangıç ışığında coşkuyla seven o kızı düşündüm. Gelecek korkuturdu beni zaman zaman..şimdi 14 sene çalıştığım iş yerinden "farklı görüşlere gittikçe azalan tahammül" nedeniyle atıldıktan sonra gelecek kendi adıma umursanmaz çocuklarım adına ise ürkütücü bir şey benim için. Dostlarımın sözlerinden , bakışlarından dönüştüğüm kişiyi izledim.




Neydi yitirilen zamanın sert virajlarında neydi edinilen umulmadık zamanda bulunan dostluklarda? Tüm kavramların, tüm isimlerin yeniden tanımlandığını görmek için aynaya görerek bakmak lazımmış, kendinize bile danışmadan direksiyonu yan yola kırıvermek şartmış meğer.

Kimimiz aşkı bulmuşuz hala kana kana içen vardı aşkın çeşmesinden, kimimiz parayı bulmuşuz "aradığım oydu zaten" itirafı ile ortaya serilen...kimimiz ikisini de bulamamışken kimimiz ikisini de bulup yitirerek dudakları tebessümlü gözleri kuytu ormanlar kadar gölgeli feylosoflar olmuşuz. Kariyer yapan da var, her girdiği yeri batıran da..gelemeyenlerden özlemle anılan da var,aman iyi ki gelmedi denilen de. Şansın, hayatı belirlerken çabalamaktan çok daha baskın rolü olduğunu görmemek mümkün mü?Doğru zamanda doğru insanlarla karşılaşıp doğru sözü söylemek , tüm ömrünce düzgün yaşayıp deli gibi çalışmaktan çok daha evlaymış meğer.

Ertesi gün eski iş yerimde çalışanlarla buluştuk yine seneler seneler üstüne..başaranlar vardı başaramayanlar vardı. Okul arkadaşları ile olduğu kadar teklifsiz ve perdesiz olmasa da keyifle yoğrulmuş sohbetlerin ardından Einstein'i andım saygıyla bir kez daha: 


"A" yı başarı olarak tanımlarsak, formül A=X+Y+Z 'dir. X çalışmaktır,Y oynamaktır,Z ise çeneni kapalı tutmaktır...




Ve bir kez daha çocuklarımın, hayatımdaki en erişilmez en tanımlanmaz, en vageçilmez,en kategorize edilmez mutluluk dolayısı ile asıl başarı olduğunu gördüm.

Ve bir kez daha onlara en iyiyi verme sorumluluğu kamçıladı beni...iş bulmam lazım ama koşmadan, geç de kalmadan....