cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cinayet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Nisan 2021 Cuma

Cinayet Artık Herhangi Bir Şey

 



Öyle böyle değil çok güzeldi hava. Bahar yine yapmış yapacağını, çıkagelmiş gittiği uzak diyarlardan, maskemin minik zerrelerinden sızabildiğince bile beni baştan çıkartmayı başarmıştı. Yasaklar vardı, kapanma geliyordu, eve erzak almam lazımdı,şuraya uğramam şunu halletmem , buraya uğrayıp bunu teslim etmem gerekiyordu..filandı ve falandı...ama bahardı...ama çok çok bahardı  ve ben  kaç baharım daha var bilmeyendim. "Ölünce" değil "ölürsem" diyecek  kadar yaşamayı çok sevip ölümü reddedendim.

Kadıköy sahiline indim. Denize şöyle bir bakıp otobüse binecektim. Kulaklığımda ablam, bir yandan da çen çen gönlüme nüfus eden tatlı sesiyle  ablamı dinliyordum. Tepemde on değil yirmi değil belki yüzden fazla martı, deniz gerçek olamayacak kadar güzel,  mavinin onlarca tonu ile çevrelenmiş bir bendeniz..Sırtımı dönmüşüm otobüs duraklarına, yok farzetmişim mavi sonsuzluğun haricindeki girinti ve çıkıntıları. Sonra bir de bahar...

Deniz kenarında biraz..düşük ..hani hırpani görünümlü orta yaşlarda bir adamla bir kadın biralarını içiyor ve gittikçe daha samimi oluyordu.  Biraz ötelerinde iki genç kız ayaklarını denize sarkıtmış, tıpkı benim gibi maviden gayrısını  yok sayarak sohbet ediyorlardı. Kadıköy bildiğim Kadıköy,  insanlar  her zamanki akışın içerisindeki zerreciklerdi.

3-4 deli-kanlı ortada geziniyor ve sahilde oturanlara bakıp özellikle genç ve kız olanlara ya da kadın kısmısının bulaşılabilecek gibi görünenlerine "bişi sorabilir miyim"  cümlesi ile girizgah yapmaya çalışıyorlardı.

Sonra alkol alan ve gittikçe samimiyeti artıran adamla kadına bir şeyler söylediler sanırım.

Sonra adam ayağa fırladı. Gençlerle arasında bağırış çağırış ve şiddetli itip kakma başladı.

İstanbul refleksi..uzaklaştım.

Tam İstanbul sessizliğinde kumula (kumul için tık) dönüşecektim ki  adam şiddetin coşturduğu testosteron patlaması ile geri dönerek  ardından koşmakta olan kaadına bir tane patlattı. 

Az evvelki itiş-kakışa sessiz kalan insanlardan öfkeli haykırışlar yükseldi. Bu, adamı daha da öfkelendirdi ve tekme-tokat hatta yumrukları ardı ardına indirip kadını bir temiz dövmeye başladı.

Bir yandan olanı biteni naklen ablama aktarmakta olan ben, kumula dönüşmekten vazgeçip yakınlarına gittim. 

Tıpkı filmlerdeki gibi , kim olmadığını asla bilmediğim biri  "biri bu adamı durdursun..kadın dövüyor imdat" diye çığlık çığlığa haykırıyordu.

Tıpkı filmlerdeki gibi  tüm bu saçmalığın sonunda, kahraman ve yakışıklı bir erkek korkmuş olan bu çığlık çığlığa bağıran kişiyle öpüşür mü diye merak ettim.T

estosteron patlaması yaşayan adam izleyiciler+alkol+öfke karışımı ile tekrar gençlerin peşinden koştu. Her gün içinde sakince yürüdüğüm İETT durakları film setine dönmüştü. Adam ve gençler yeniden kapıştı. Ben, adamı bırakıp merakla kadını izledim. Yeniden deniz kenarında bira içtikleri  beton kenardan ayaklarını sarkıtmış oturuyordu.

"Bu iyi değil" diye düşündüm. "Kolayca denize düşebilir."

Adam geri geldi ve yeniden kadına vurdu.

Kimsenin gelip onunla öpüşmeyeceğinden artık emin olduğum  kadın yeniden çığlık attı.

Kalabalık  kadını döven adama  yarım daire olmuş şekilde yaklaşıyordu.

"Tıpkı göçmen kuşların bilmeden hava akımını sağlayacak şekilde konuşlanıp uçması gibi " diye düşündüm. Olanı en iyi görecek  ama en kolay kaçacak şekilde  bir araya geldi insanlar.



Ablama video çekip atmaya çalışıyordum. Daha yakına gitmeye karar verdim.

Öfkeli  bir genç hızlıca adama yaklaştı ve bir yumruk patlattı.

Adam, hiç ses çıkartamadan beton zemine düştü.

Artık başka bir kadın çığlık atıyordu.

Adamı yumruklayan genç  sakince yanımdan geçti.

Merakla yüzüne baktım. Sadece öfkeli mi ya da ne hissediyor diye merak etmiştim. Kendisini bir filmin kahramanı olarak görüyor gibiydi.

Dönüp yere düşen adama baktım. Şimdi de onun ayağa kalkıp 3 saniye önceki gibi öfkeyle koşturarak bu genci yakalamaya mı çalışacağını yoksa genelde olduğu gibi atıp tutarak, bol keseden küfrederek orada mı kalacağını merak ediyordum.

Adam kımıldamıyordu.

Dövdüğü kadın galiz küfürler savurarak adamın başında çırpınıyordu. "O benim kocam döver size neee" diye bağıran ilk kadın değildi gördüklerim arasında. Belli belirsiz bir öfke kabardı içimde kadına karşı.Sustum.

Göçmen kuşlar safları sıklaştırmıştı.

Kadın "ambulans" diye bağırıyordu.

Adama yaklaştım..Ağzından, burnundan oluk gibi kan akıyordu. Gerçekten, içi su solu bir poşette delik açtığınızda nasıl fışkırarak akarsa aynen öyle kan akıyordu. Daha şimdiden küçük bir kan gölü içinde hareketsiz yatmaktaydı.

Ama beni dehşete düşüren karnından akan kandı.

Adamın bıçaklandığını ancak o zaman anladım.

Neye benzediğini bile hatırlamadığım o gencin sakin, kahramanım ben yürüyüşü geldi aklıma.

Bir cinayete tanık olmuştum..ve görünen o ki ölen adam, başında dövünen kadından başka kimsenin uzun zaman bunu gündem yapacağı yoktu.

Cebimde İstanbul Kartı'mı yokladım.

Otobüsüme bindim. Otobüs hareket ettiğinde ambulans gelmişti meydana.

İnsan sayısı ise neredeyse yok gibiydi...film bitmişti.

Yeniden kumula dönüşmüştük.

Ablam, anadolu kadını ve yüreği körelmemiş olan ablam çok dövündü çok üzüldü. O da bir annenin evladıydı dedi sesi acıdan boğulmuş. Hiç tanımadığı adam için dert doldu yüreği.

Haberlerde bulabilir miyiz acaba adam yaşıyor mu dedi.

"Bilmek istemiyorum" dedim.

Ertesi gün yeniden aynı yere gittim.

Kurumuş kan lekesinin üzerini kirletmemesi için  dikkatlice oturmuş bir sürü insan denizi seyredip martılara simit atıyordu.

Nasıl gittiğini kendi bile anlamamış o candan geriye kalan, bir yağmurla yıkanıp gidecek olan kurumuş kan lekesi benden başkasına vermediği hüzünle onca mavinin içerisinde, koyu kırmızı,  unutulmayı bekliyordu.

Anlattığım hiç kimse 10 dakikadan fazla üzerinde durmadı bunun...cinayet artık herhangi bir şeydi. 

İnsanlıktan çok daha fazlasını yitirdik bizler!



3 Mart 2021 Çarşamba

Ağaç Ev Sohbetleri 80 | Bir Masal Karakteri Olsam



Ağaç Ev Sohbetleri hep ilgimi çekti ve keyifle okudum, dur buna ben de yazayım dedim ama bir türlü topa girmek mümkün olmadı. Ama azmettim bu konuya yazacağım😅😅

 "Eğer bir masal karakteri olsanız nasıl biri olurdunuz? Görünüşünüz, kıyafetiniz, özel yeteneğiniz, yaşadığınız yer nasıl olurdu?"

Şimdilerde hayli önemli ticari yere sahip bir web sitesi, 20 yıl önce bana düzenli köşe yazısı yazmam için teklifte bulunmuştu. "Kibritçi Kız" adıyla yazmamı önermişlerdi. Benim için son derece heyecan verici bu gelişmeyi eşimle paylaştığımda "adamlara ne yaptın da kahramanı ölen tek masal kahramanını layık gördüler sana" diye bastı kahkahayı. Ben de bu komik soruyu site sahibine sordum. O, çok güldü ve "insanların en karanlık anlarında umut ışığı yakan bir yanınız var sizin, karanlığa izin vermiyorsunuz. Ben bu açıdan düşünmüştüm ama eşiniz de haklı. Peki siz hangi masal kahramanı olmak isterdiniz" diye sordu.

Cevap veremeyişim kırgınlığımdan değildi, soru bana zor gelmişti.

Yıllar sonra bu soru bir kez daha karşıma çıktı sayenizde.

Bilinen masal kahramanlarından hiç birine aklım yatmadı. Masallar korkunç aslında, ya birilerinin karnı deşilip taş doldurulup  dikiliyor, ya zehirli elmalar ısırılıyor filan. Mutlu sonlarda ise prens masal kahramanını alıyor evleniyor. Ten uyumu var mı, huylar uyacak mı,anası ister mi..yok. Ayakları ayakkabıya girdi hadi nikaha. Ay yok geriyor beni bunlar.


Bir roman okumuştum; tüm cinayetler masallardan esinlenerek planlanıyordu. Aslında o kadar şahane diiil masallar yani


Kendi masalımın kahramanı olmak isterdim sanırım şu halde. Twilight'taki tanımlanan vampir karakteri buna pek uygun. Ölüm -yaralanma-hastalık korkusu olmadan , iklimlere aldırmadan,hiç yorulmadan bütün dünyayı adım adım gezebilmek. Tüm enstrümanları iyi çalmayı öğrenmek için sınırsız zaman.Kah suyun altında kah ağacın tepesinde her mevsimi, her rengi,her kokuyu acele etmeksizin benim sevebileceğim şey. Bütün dilleri öğrenip bütün kitapları okuyacak kadar zaman demek sonsuzluk.

 Sevdiğini sonsuza kadar kollarının arasında tutabilmek, Bora Bora adalarından Hindistan'a yürümek ve bunu asla dert etmemek...dilediğince yemek ama kilo almamak hehehe bu da güzel olurdu.


Aynı zamanda süper hüper güçlerim olduğu için kocaman kötülüklere de dur diyebilirdim. Tarihteki kötü adamları memnuniyetle hüpletip,insanların hayatının ve tarihin kirlenmesine engel olurdum. Bu, pek hoşuma giderdi.


Kahvaltıda ne var:Hitler...hehehe

Öyle işte :-)

8 Nisan 2020 Çarşamba

Bıçaklar Çekildi (Knives Out)



 Son zamanlarda  izlediğim en eğlenceli-bana iyi gelen filmlerden biriydi Bıçaklar Çekildi (Knives Out).  Evlerde kapalı kaldığımız şu günlerde tereddütsüz olarak izlemenizi öneriyorum.

İMDB puanı:8

Rian Johnson’nun yazıp yönettiği filmde başrollerini Daniel Craig, Chris Evans, Ana de Armas, Jamie Lee Curtis, Michael Shannon, Don Johnson, Toni Collette, Lakeith Stanfield, Katherine Langford, Jaeden Martell ve Christopher Plummer paylaşıyor. Oyuncu kadrosu zaten bir hayli olan  film son ana kadar merak ettirmeyi de , heyecanı da eğlendirmeyi de ihmal etmiyor. 

Film bittiğinde  "iyi ki izledim" diyor ve karantina günlerinde evde kalarak geçirdiğiniz zamana kalite- keyif kattığınızı düşünüyorsunuz.


Harlan Thrombey paraya para demeyen, kendi kuralları olan akıllı bir  yazar ve iş adamı. 85. doğum gününde evde ölü bulunur. Kimin kiraladığını kendisi de bilmeyen zeki ve ünlü dedektif ünlü dedektif Benoit Blanc ile polis olay yerine gelip soruşturmaya başlar.



 Aile farklılıkları ile bir araya gelmesi zor insanlardan da oluşsa "para ve menfaat" birliği diğer engelleri kolayca yok eder. Çok kısa zaman içinde hemen hemen hepsinin Harlan Thrombey ile bir atışma-gerginlik yaşadığı ortaya çıkar. 


Herkesin, onun ölümünden mutlu olması için belli belirsiz sebepleri var gözükmektedir. Kendi boğazını  kesen Harlan Thrombey'in ölümünün intihar olmadığına inanmak için polisin ve ünlü dedektifin gerekçeleri gittikçe artmaktadır. 


Thrombey'in  iyi kalpli ve güzeller güzeli  özel hemşiresi  yalan söyleyememektedir.Yalan söylediğinde elinde olmadan kusma refleksi gösteren hemşire olayların  kilit noktasında yer alır. Sorgulamada yalanlardan sıyrıldıkça tablo değişmekte, bıçaklar nazikçe yeniden çekilmektedir.


Harlan Thrombey ailenin tüm bireylerine mesajını ve duruşunu kahve kupası ile veriyor aslında. Kupa kiminse güç de onda net şekilde. Ben de alacağım bundan bir tane.


Suçlunun kim olduğu neredeyse son ana kadar belli değil. Merakı besleyen eğlenceli  ayrıntılar, sevilen oyuncu kadrosunun zenginliği, "iyi olan hep kazanır"ın şaşmaz sonuca götürüşü ile pek sevdim filmi. 


Sonu ne olacak merakımdan kurtulduğum için filmi ayrıntılara  dikkat ede ede,keyifle bir kez daha izleyeceğim. Siz de öyle yapar mısınız bilmem : belli filmleri tekrar tekrar izlerim ben.Pekiştirme için ya da ilk izleyişimde kaçırdığım ayrıntıları yakalamak, filmi farklı açıdan da izleyebilmiş olmak için.

17 Mayıs 2018 Perşembe

Cinayetin Bin Şekli

Agatha Christie'nin bir romanında vardı.

"Cinayetlerin hemen hepsinin sebebi sevgidir, sevgi sanıldığı kadar masum bir kavram değildir" diyordu.

Sevdiğimiz için düşüncesizce ruhunu öldürdüklerimiz .. ruhunda bir şeyleri katlettiklerimiz ... kalbimizde öldürdüklerimiz . İyi niyetle döşenmiş yollarda işlenmişse bile sevgi cinayeti haklı kılar mı ?


Öfkeden daha tehlikeli bir şey aslında sevgi.

Gelelim diğer güzel Agatha Christie sözlerine :

*Zorlukların insanın karakterini düzelttiğini söylerler... (Beklenmeyen Misafir)

*Keder gerçektir. Kendini çok kötü hissedersin, sanki senden bir parça kopup gitmiştir, ama bir yandan da seni etkiler, seni değiştirir, olgunlaştırır. Yani demek istediğim bu terlemek gibi bir şey. (Pembe Evdeki Ölü)

*İnsanlar birini eğitirken aslında - bir anlamda - onu incitmis olabileceklerini kesinlikle düşünmüyorlar (Esrarengiz Sanık)

*Bazı insanlar akıllıdır; asla mutlu olmayı beklemezler. (Hollow Malikanesi Cinayeti)

*Yaşamak için sonsuz cesaret ve bir hayli de dayanıklılık gerekiyor. Sonunda da kendinize, “Bütün bunlara değer miydi?” diye soruyorsunuz. (Briç Masasında Cinayet)

*Bana kalırsa, katillerin çoğu nefret ettikleri kimselerden çok, sevdiklerini öldürüyorlar... Sonunda, ancak sevdiklerimiz hayatımızı cehenneme çevirebilir. (Çarpık Evdeki Cinayetler)

*Tanrı, varlığını adaleti ile belli eder.(On Küçük Zenci)

*"Ah, para! Dünyadaki bütün felaketlerin nedeni para... Ya da parasızlık." (Roger Ackroyd Cinayeti)

*Deniz Bugün ne kadar sakindi... Bazen ne kadar zalim olurdu... İnsanı derinliklerine çekerdi. Boğulmak... Boğulmuş olarak bulunmak... Denizde boğulmak... Boğulmak... Boğulmak... Boğulmak...(On Küçük Zenci)

Deniz griye çaldı yine..