huzurevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
huzurevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ağustos 2017 Perşembe

Gezgin Huzurevi


Sabahın telaşında lacivert mat küpelerimi ararken, mırıl mırıl geldi yanıma. 

Kim bilir düşlerinde ne sormuşlardı cevabını bilemediği ,sabaha kalmıştı  endişeleri  ve bekleyişleri.

Küpelerimi bulup takmaya ve işe gecikmemeye uğraşırken yan gözle onu izliyordum. Düz saçlarının tatlı- kurabiye sıcaklığındaki yanaklarına dokunuşunu, fincan fincan açılmış gözlerindeki düşünüşleri.

-Anne? dedi 

-Zuzi? dedim.

Şu yeni aldığım ruj nerede..hani parlatıcı gibi şeftali rengi olan..

-Sen yaşlanınca huzurevinde mi oturmak istersin?

Ruj  elimde aynaya bakarken kalakaldım. Bir an..bir saniye..belki bir ömrün geri kalanı?

-Bu gerçekten hoş olurdu Zuzi.

Zuzu'nun daha şımarıkça söylenişi Zuzi, o da ben de seviyoruz bu seslenişi.

-Pekiii..sıkılmaz mısın?Evlatlarım bana bakmıyor demez misin?

Duygusallığa kapılmadan dürüstçe düşündüm.

-Zuzi, sizin de birer hayatınız olacak. Yük olmak istemem, bu beni daha mutsuz eder. Huzurevleri yaştaş demek yani kafası benim gibi gürültü kaldırmayan sakin insanlar, aynı yaşam dilimini anımsayan sohbetler filan. Söylendiği kadar kötü olduğunu sanmıyorum.

-Ama sen hep sırt çantanla dünyayı gezmek isterdin?

-Gezici Huzurevi buluruz belki ha?


-Anne (gözler doldu alt dudak titredi..hay Allah) ama ben seni özlerim.

-O zaman ziyaretime gelirsin Nehir. (artık ciddileşmeli) Bir başka şehirde yaşıyor da olabilirsin. Önemli olan gönüllerin bağlarının kopmaması. Aynı evde ayrı gönüller yerine ayrı mekanlarda sevgi ve neşe dolu gönüller daha iyi değil mi?

Bir minik burun çekiş...hala emin değil.

-Ama gezici Huzurevi yok ki anne


Gülümsedim. 
Bugün rimele gerek yok..hazırım çıkmaya. 


-Bir iş alanı mı bulduk ne?Emekli olduğumda kendi huzurevimi yaparım belki. Benim gibi sırt çantası ile gezmeyi hayal etmiş ve bunu yapmaya devam etmek isteyen yaşlılar için gezici huzur evi. Böyle bir proje üretebiliriz biliyor musun? Keyifli bir şey olabilir. Ama önce senin okula benim işe gitmem lazım Zuzi, carpe diem biliyorsun :-)

Aklı bir anda okuluna ve bugün yapacaklarına kaydı. Otobüs durağına gidene kadar lafladık, sonra o yoluna ben yoluma gitmek üzere sevgiyle kucaklaşıp ayrıldık.

Minik provalar yapıyoruz da farkında değiliz sanki...


Narin ama güçlü kanatları olan iki  çocuk yetiştirdiğimi görüyorum. Özgürlük ve hayallerine inanıp o yolda ilerleyebilmeleri belki de onlara verebileceğim en güzel şey olacak.

Zaman güzel olanı getirsin hepimize..carpe diem




15 Aralık 2016 Perşembe

Ahlaka Mugayir


Herkesin hayatında bir "o" olmuş olmalı demişti bir can dostum yazışmamız esnasında.

Diğer can dostlar da onaylamıştı gülümsemelerinde bir hazin , saklı karanlıkla.

Zamanın savurmasıyla yapılmış bir sürü seçim. 

Kimi gençliğine güvenmiş kimi zamana kiminin güvenecek bir şeyi bile yokmuş;yapması gerekmiş yapmış.

Sonra,  aşk yıllar sonra geri gelerek  yarım kalan cümleleri tamamlatmış.

İşim icabı huzurevine gitmiştim.Bir çift vardı oarada. Öteki huzurevi sakinleri şikayetçi olmuşlar "ahlaka mugayyir " hareketlerden dolayı bu çiftten. Gülümsedim duyunca. 80 üzerinde ahlaka mugayir bişi yapıyorlarsa alınlarından öpecektim elbette. Ar damarım çatlamış değildi ama kalbim de makina yağı ile değil kan ile  çalışıyordu. Hanımteyze 80'lerindeymiş. Şizofrenmiş. Amcabey ondan biraz büyükmüş. Alık olmuşlar. Amca, kızı ailesinden istemişse de aile kıyameti kopartmış. Huzurevi sakinleri ise bunların elele oturmalarından rahatsızmış. evet ya, elele oturuyorlarmış her zaman. İnsanlar rahat bırakmayınca, salondaki büyük süs bitkilerinin ardına saklanıp başbaşa kalmaya çalışıyorlarmış.

Aşk, bildiğim hemen her şeyden daha üstün dedim. Şapka çıkarttım.


50'li yaşlarda gençlik aşkını gördüğünde yüzü pırıl pırıl oluyorsa bir kadının ve gençlik aşkı onca senenin üzerine gerçekleşen bu karşılaşmada tüm kalıp doğrularını  çiğneyerek özlemini dile getiriyorsa öldürür beni 3. tekil şahıs olarak kalması. Suçlu hissetikleri için üzülürüm. Bir süre sonra her kes evine ve çocuklarının başına dönecekse, hayata bir pause yapıştırıp yarım kalan cümlelerini "ahlaka mugayir" olmaksızın tamamlamamalı mı insan? Yaftalamayın, kızmayın. Artık oluşmaya başlayan o yüz çizgilerine sinmeye başlamış yorgunlukları nasıl da bir  anda alıp götürüyor o aşk, şaşar kalır tüm toplum kurallarına lanet ederdiniz görebilseydiniz.


Eşi vefat edince gençlik aşkının da eşi vefat etmişken birbirini bulup evlenen iki kişi tanıdım ben.Kadıncağız şen şakrak  çeyiz düzüyordu biraz da durumla eğlenerek.

Aşk yarım kalan cümleleri geri dönüp tamamalamazsa ne yalnız kalır, kuruyup katılaşır o gönüller kim bilir.

Urfa'dan İstanbul'a dönüşümde yanımda çok tatlı bir hanım oturmuştu. Eşinden bahsederken onun vefat ettiğini öğrenince "ah çok özür dilerim, bilemedim sizi üzdüm" diye feryat ettim. Kadın bana baktı bir süre suskun. Sonra kararlı bir sesle "oh olsun" dedi "öldü de kurtuldum. İyi bir insan değildi. O beni sevmedi, ben de onu sevmedim. Öldüğünce o kadar sevindim ki sonrasında hayatta hiç bir şeyden şikayet etmedim". Dona kaldığımı  görünce yumuşadı bakışları. "çok gençsin, besbelli ki aşıksın da.Sen kendi hikayeni yaşa, benim hikayem böyleydi sadece" dedi. O kadını da , kurtuluş müjdesindeki derin soğuk öfkeyi de hiç unutmadım. 



Sadece Zeynep'imi bilirim ben. Yıllar sonra birbirimizi bulduğumuzda kocasını  genç yaşta kaybettiğini öğrenince "neden evlenmiyorsun ki" dedim yüzyıllardır süren ve birbirimizi  en özel snıfına koyduğumuz dostluğumuza sığınıp. "Çok sevdim ben onu Kadriye" dedi bana. "Başkasına kocam diyemem,  başkasının  eline elimi değdiremem" . Bilirdim dostumun saf tertemiz içtenliğini. Yalnızlığına içim yandıysa da sevmiş ve sevilmişliğine sevindim çocuklar gibi. 

Biz , herhangi birisinin "O"su olduk mu bilemem.
Dünyanın neresinde saçma sapan kötülükler olursa olsun.
Bir yerlerde de iyilik ve aşk hüküm sürüyor.