kaçmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kaçmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2015 Çarşamba

Kaçarım ki...


Kaçmak çözüm değil diyen halt etmiş.
Öyle güzel kaçtım ki ben bile şaştım.

Öyle sinsi sinsi gizli gizli de değil ha..hani tam tabir, topuklarım arka tarafı döve döve kaçtım.


Şükürler olsun.


Hayallerimi aldılar benim. Elimde kolumda değer verdiğim 3-5 ne varsa acıtarak aldıkları yetmemiş gibi  tamıtamına 40 yıl beslediğim ve oluruna inandığım hayalimi aldılar elimden. Az geldi, ülkemin hali yenilir yutulur değil. Bayrağım, ulusum...kim ne çamur atarsa atsın ya da işlenilen hataları (koyun sürüsünden bahsediyorum ) ne olursa olsun bu film böyle gitmemeliydi.

 Atatürkçüyüm ben . Saklamadım  ömrümde. Ayıp olan saklanır. Atatürkçüyüm ben , dibine kadar , her zerremle inkılaplarının ve yaptıklarının sadık savunucusuyum . Bugün yaşanan karanlık cehaletin zafer naralarını  o naraları atan embesilleri de kapsayacak endişe ile izliyorum.Ne zaman sussa zaman, ben kendime kalsam içimde bir puslu sessizlik...o sorun bu sorun...Kaldıramıyorum bunu.Tıpkı 5. katta güneşin her daim içinde olduğu pırıl pırıl evimden çıkıp okumaya diye zemin katta karanlık ve rutubetten yosun bağlamış o eve geldiğim zamanlarda hissettiğim  nefessizlik yapıştı yakama.


İş dersen..varlığına şükür.
Yol var gidersen, ben var seversen modeli hayat...
Ayran yok tahtırevan yok.. 


Aldım şapkamı  çıktım o  pencerenin olduğu kafesten.
Kendimi aramaya koyuldum ilkin.
Zorunluluklar ve sorumluluklar kolumdaki sepette;prangalarım onlar benim.
Aklımdan yaptıklarım yaşaadıklarım hayallerim ..bana ait dünyaya ait ne varsa geçirmeye koyuldum sessiz sedasız.
Bir tanesi elinde meşale ile geçti tüm o karanlığı yarar yara.
Hayalimi buldum.
Hayalimi bulunca yolumu çizdim.
Dişlerini  kene gibi etime geçirmiş olumsuzlukları silkindim attım.Kımıldamam için sebep, koşmam ya da yürümem için bir güzergahım var artık.


Anlamıyordum yaşadıklarımı, bir şeyler yanlıştı görüyordum. 
Anladığımı düşünüyorum şimdi.
O yüzden susmak ve beklemek ağır gelmiyor artık.
İçimden olumsuz cümle kurmayı yasakladım kendime. Yapım gereği eleştirel olan bakışı hissettiğimde pabuçlarıma çeviriyorum gözlerimi.Eleştirme.Olumsuz üretme diyorum.

Dünya birbirine girmek üzere. Olumsuzluklar diz boyu ama twittera dahi girmez oldum..
5 metre çevremde mevcut olanlardan başka yaşam formu yok dünyada benim için şimdilerde.
Pencereyi açıp bana ne hissettirdiğini hatırlayana kadar kış güneşinin mai parıltısına bakıyorum.
Dr Who izleyip zihnimin çeperlerinin pasını siliyor, şu Azeri kanallarında forever'ı izleyip katıla katıla gülüyorum.
Sabahları ,sonrasını düşünmekten yorgun beynime "boşver" diyerek güzel ve sağlıklı kahvaltılar yapıyorum.
İyi ki kin tutmamışım ömrümde kimseye..kaldırmazmış yüreğim o nefreti.
Şükredecek şeyleri bulup gözüme sokuyorum.
Üzülmemeye çalışıyorum.
Sevmediğim insanlardan uzak durup sevdiklerimi daha çok arıyorum.

Dengeler, usül,kaide...boşverdim gitti.

Hani onca severdim;kimseye laf bile sokmuyorum 
:-)

Bilerek ya da bilmeden kabini kırdığım herkesten zilyon kere özür dilerim.

Deniyorum....gerçekten deniyorum.Paçalarımda safranlarım,okyanusu yüzerek geçmeyi deniyorum.

Bu da bizim şarkımız olsun diyerek...en güzel günler bizlerin olsun.



6 Kasım 2013 Çarşamba

Rüya


Uykudan , dudaklarını sıkmaktan dudakları uyuşmuş vaziyette uyandım. Rüyamda ne görüyordum hatırlamıyorum en azından şimdilik, belki de klasik olarak bünye savunmaya geçmiş ve beni bu kadar geren bir şeyi hatırlamamı istememiştir.


İşsizlik dünyanın sonunu filan getirmiş değil benim için ama gerdiği de bir gerçek. Öğrencilik yıllarımda harika bir  rüya görmüştüm. Atakent'teki o yüksek binalardan birinden fırlayıp bir taksiye atladım rüyamda, sonra şoföre "Temmuz'a çek" dedim. Rüya bile olsa avallaştı adamcağız. "Ne bakıyorsun yüzüme Temmuz'a çek, hızlı!Hadi!" dedim. Mart'ı,Nisan'ı , Mayıs'ı, Haziran'ı yaşamaya sabrım ve gücüm olmadığını hissediyordum. Giden benim ömrümden gitmeyecekmiş gibi bir telaş, bir başı diklik, bir kırgınlık hayata...

Öğrencilik yıllarından beni yaptığım bir şeyi yapmaya karar verdim bugün. Gidip mezarlıkta oturacağım bir süre. Onları görmek, onları dinlemek ile aynı şey aslında. Başıma gelenleri, biriktirdiğim öfkelerimi, kırgınlıklarımı, affedemeyişlerimi çantama koyup ilişeceğim bir ağaca yakın kabrin kenarına. Dünyayı düşünmek, gelip geçiciliğin ortasında yüreğimi ne diye yangın yerine çevirdiğimi anlamak ;bilip unuttuklarımı kendime hatırlatmak lazım. Kaybetmeden kıymet bilmek, gitmeden-zaman bitmeden asıl yapılacaklara başını çevirmek lazım... Mezarlıkta oturup kendini , hayatı ve ölümü dinlemenin bir faydası daha oldu her zaman. En umutsuz anımda bile "onların artık hiç bir umudu yok oysa ne gün ne ömür bitmedi..yeniden deneyebilir, yarınlardan umut edebilirim. Benim için her şey bitmedi" der gönlüm yenilenmiş, az kalsın hiçliğin içinde her şeyimi yitirecek olmanın telaşı ile kamçılanmış çıkarım mezarlıktan. Ne öyküleri, ne yaşanmışlıkları var hepsinin.Ne çok cümle yarım kalmış, ne çok sır ne çok keşke toprağın altına girmiş ve aslolana seyahati başlamış. 

"Heyy ben kimim ki" diyor insan o zaman. "Ben kimim bu kadar önemsedim her şeyi?...şurada eski Suriye Valisi yatıyor kocaman heybetli şatafatlı bir mezar taşı ama şurada da Üsküdar'ın eski Camcı Amca'sı yatıyor mezar taşında iyi kalpliliğine düzülmüş anlatımlarla dolu mısraları..hangisi zengindi, hangisi kazandı da gitti, sen ne istiyorsun...sen ne istiyordun" diyorum kendime. Ölüm, korkutucu geliyor anne olalı beri. Ürperiyorum, "keşke" lerimi elimden geldiğince orada gömüp farklı düşünce ,duygu ve önceliklerle çıkıyorum kapıdan. Umut,yaşama isteği, vazgeçmeyiş her yerini sarıyor yüreğimin. Sevdiklerimi ve sevmeyi hatırlıyorum. Üzdüklerimi ve pişmanlıklarımı..Söz verip unuttuklarımı yani yarı yolda koyduklarımı.

Dudaklarım mühür gibi sımsıkı kapalıyken "Hey'" diye haykırıyorum yaşamda yer alan her şeye "gitmedim, vazgeçmedim..geliyorum"

Yaşam koçları, felsefeler belki karanlığa düşmüş yolunu bulamayanlar için gerekli bir şey. Edinilmiş tecrübenin paylaşılması yürüyerek fersah fersah alınacak yolu koşarak bir kaç adımda almaya yarar sağlıyor olabilir ama benim demem o ki insan kendine doktor,kendine dost olmalı.İnsan kendisi ile barışık kalıp kendisini duymalı..o zaman yardım istenilecek nokta da yardım istenilecek alan da değişiyor.

En kötü ihtimalle "çek Temmuz'a!" diyorsunuz, bazen kaçmanın da çözüm olduğunu biliyorsunuz.Ne han ne hamam....sadece mavide bir nokta olsam...


YAŞAMAYA DAİR 
  
1 
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                       bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut kocaman gözlüklerin, 
                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                    insanlar için ölebileceksin, 
                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                        hem de en güzel en gerçek şeyin 
                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde. 
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak yanı ağır bastığından. 
                                                                                     1947 -Nazım Hikmet Ran