kilit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kilit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2015 Çarşamba

Kor



Ne sohbetler ederdik ; Yaşanılanları aynı düzlemde algılamanın ve benzer zekalara sahip olmanın akıcılığı ile.

Çocuksu,neşe dolu,sırdaş...
Dostça,arkadaşça..ama değil kardeşçe.


Endişeleri paylaşırdık;bitmeyen merak çekerdi kürekleri umman denen sonsuzlukta.
Her veri bir kilidin anahtarı, her açılan kapı bilgiyi yarıştırmakta emsalsiz bir lezzet.
Satacak ferrarileri olmayan bilgelerdik kendi çapımızda.
Dostça,arkadaşça..ama değil kardeşçe.

    

Sonra başlangıçlar bitirdi tüm herşeyi.
Adildiler kendi çaplarında, bir kar tanesi ile başladı çığların silsilesi. Önce sesleri, sonra renkleri, sonra nefesi aldılar tebessümle.
Değil dostça,değil arkadaşça ve değil kardeşçe.
Hırslı,"hayat böyle"söylemleri ile dolu,kalleşçe


21 Aralık 2013 Cumartesi

Beklemek

Bir sürü çağrışımın hayaleti dolanıyor kafamda. Bir arkadaşımla şöylesine bir bakalım deyip sonra gözümüzü alamadığımız "The Others"  filmi geliyor mesela..Korku filmi filan değil o, direkt kafası fazla çalışan yüreği fazla çarpan bir kadının iç dünyasının  dramı bana göre. O kadar afili bir anlatıma giremeyecek kadar öfkeli olmadığında da insan aynı şeyleri hissedebiliyor.






Kocaman duvarları var benim gönlümün. Hayatımda bana ait aslolan alanlarda labirentler,içi timsah dolu kanallar filan. Kapılarıma kırk kilit vurdum tatlı dille açılan..güvenemedim kimseye , kırılgan neyim varsa sakladım.Ne bozuldular ne kırıldılar ne iyi.


Bugün görüyorum ki aslolanı saklamakla hayatında yapıp yapacağı en iyi şeyi yapıyormuş belki de insan. Kapıyı araladığınızda toz,kir,pislik giriyor, kapıyı araladığınızda huzurlu içten musikinizi zedeleyen lüzumsuzluğuna mı çirkinliğine mi yanacağınızı bilmediğiniz sesler giriyor içeri.Açmamak lazım o kapıları.."siz"de bırakmalı insanları, "sen" herkesin kaldırabileceği bir yük değil..suya girmiş tuz simsarı misali yükü eksiltiyorlar bilip bilmeden.

Beklemekle geçiyor günler.Anlamayı beklemek, anlamalarını beklemek kadar uzun ve yorucu.Görüyorsunuz bir şeyin sonunu, biliyorsunuz olacakları az yanılma payı ile ama insanların yaşayarak öğrenme güdüsü yüzünden bekliyorsunuz. Bunun ne kadar yorucu bir şey olduğunu sadece bir kere değil senelerce bunu yaşayan bilebilir.Kalem ve silgi başkasının elindeyken bir öykünün kahramanı olmak haksızlık aslında.Daha ne kadar -mış gibi yaparak yaşayabilir ki insan? Umutları,türküleri,renkleri,hayalleri varsa ve kimseye kızamayacak kadar hızlı geçiyorsa yaşamın içinden.

Tüm o "kalkıp gitsem ne olur"ların içinde bir nefes almak kış günlerinin cömert soğuğundan...ağzına gelenleri yutmak ve kazanamadığın insanı bari kaybetme yangısına yenik düşmek. İçindeki merhamete hem lanet etmek hem minnet duymak..soft renklerde bile tezatın vurgusuna sığınmak...Ve hiç alakası yokken İlyas'ın kamyon camına yaslanmış ağlamaklı suratına kahkahalarla güldüğün günü anımsamak...


Mutlu bir hüzün elimden tuttu kalktım masadan bir şeyleri bahane edip.Yağmur yağmıyordu ama yine de ıslandı saçlarım.

yalnızlık boştur;manevi doğa da tıpkı maddi doğa gibi boşluk karşısında dehşete kapılır..Honore' De Balzac