kuş sesleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kuş sesleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Kasım 2013 Pazar

Sabâ Renkleri

Ezan sesi semalarda yankılandı, tüm sesler tüm anlamlardan arındı. Başka hiç bir vakit bu kadar etki etmiyor ezanın sükunete,ibadete çağıran sesi;sabah namazına davetin yeri ayrı  . Tüm dünyadaki ezanlar bana sesleniyor o vakit, uyan-utan-hatırla aslolanı-unut kibrinden kaynaklananları diyor. Öfkem bencilliğinden arınsın, kopyalarla uğraşmasana ; sen asılsın diyor.

Bir hazin boyun eğiştir gelip yerleşiyor gönlüme. Karanlığın içindeki seslenişi dinliyorum, o seslenişte hiçliğimi seyrediyorum. Siyah yerini laciverte bırakmış, suskun diller yaradana yakarmış. Gece ile günün kesişiminde , siyahın maiye dönüşümünde , niyeti olanlar için hesaplaşma başlıyor "neye celallendim, nerede hata yaptım, ne yapsam da ""iyiliğe idi yolu"" denilenlerden olsam" diye düşünmeye başlıyor. Tevazu ile düşünebildiğinde pişmanlıklar karşısına dikiliyor insanın. "Ne diye kırdım kalbini" diyorsunuz en basitinden.." o bilmedi ama ben bildim: baktım ve kılık kıyafetini küçümsedim, hey gönül bu kibir nereye kadar" diye inliyorsunuz..söz verip unuttuklarınız, üzerinize vazife değilken iş edindikleriniz, gücünüz var diye ezdikleriniz..camı açıp bir nefes almalı, bu sorgulamaya dayanmalı, sebep nedir hangi sonuca vardırmış bizi ..anlamalı!

Bahtiyar Sahaf'tan alınan bir fotoğraftır
Renkler geliyor yavaş yavaş gittikleri yerden. En çok maiyi özlemişiz, en çok da mai lazım bize. Lacivert bir ton daha açıyor kendini ve uyuyanlar uyansın diye biri bitirince diğeri devam ettiriyor ezan sesini. "Namaz uykudan hayırlıdır" diyormuş ezanın Sabâ makamındaki çağrısı..Ben de bilmezdim ya, eşim söylemişti şaşırmıştım. Bu kadar nahif, bu kadar yüzyıllardır  vaz geçmeden "ben"i kendine çağıran daveti anlamını bilmeden dinlemenin içe dönük kırgınlığını yaşamıştım duyduğumda. Namaz uykudan hayırlıdır..mine'n nevm sadece sabah namazında söylenen söz.

Kuşlar uyanmaya başladı, duyuyorum seslerini. Zamanı ziyan ediş en büyük pişmanlık oldu sabahın anlamında, yeniden deneyebilecek olmanın verdiği ümit ise kırık gönlün tesellisi. 

Ölüme bir adım bile kalmamışken yaşam gerçekten bir film misali unutulan tüm ayrıntıları ile göz önünden geçiyor "bak sen ne ettin önce kendin gör" dercesine izliyorsunuz her saniyeyi, yolu sizinle kesişen unutulmuş her ismi. Mutlu ve barışık anlar parlak bir yeşilken kalp kırdığınız, öcünüzü aldığınız, zayıf olanı ezdiğiniz , kalbinizi lekelediğiniz zamanlar paslı bir kahverengi. "Ah" diyor insan "hepsi ne ne nafileymiş..dönebilsem, af dileyebilsem...nasıl kırdım gönüllerini,neye yarar bu son pişmanlık" Sevdiklerinizi bırakıp gitmenin hüznünden baskın bir "keşke" dir gelip yerleşiyor içinize.Ve ne yazık ki o bir şans daha verilse bile eskisi kadar boş ve şiddetli değilse de yineliyor insan hatalarını.İnsan olabilmek çok zor, çok ağır bir imtihan.

Serçelerin berrak ve neşeli sesleri yükselir oldu.Soluk bir mavilik ufuktan hızla yükselip geceyi taşımaktan yorgun laciverti yolcu ediyor. Maiye az kaldı..bu kutsal,özel,eşsiz zaman dilimi ancak ulaşmak isteyenlerişn ulaşabileceği bir uzaklıktan ancak kıymetini bilenlerin doyamayacağı bir hızla geldi geçti...

Tekrarına ya nasip...

Hu, anlamı güzel olup günlük hayatın sıradanlığında yitirdiğimiz bir seslenişmiş meğer...hu tüm dostlara, hu tüm canlara


hu (I) 
ünlem (hu:)
1. ünlem "Neredesin, bana bak" anlamlarında, genellikle kadınlar tarafından kullanılan bir seslenme sözü
2. Dervişler arasında kullanılan bir seslenme sözü

10 Ekim 2013 Perşembe

Uyku Geçen Zamana Gözlerini Kapatmak Aslında...


Uyku , geçen zamana gözlerini kapatmak aslında.Sevmiyorum uyumayı. Gözkapaklarının buluştuğu o uzun evrede gün geçiyor gece geçiyor tan geçiyor sabah geçiyor.En sevdiğim zaman renklerin uyandığı ve kuşların, sözlerini sadece kendilerinin bildiği o şarkıları söylediği  tan ağarması vakti.İnsanın dimağı dupduru bir aydınlıkla işliyor, güne erken başlamanın bereketi tüm işlerinize yansıyor.

Trabzon'da uyanmak...



Eskiden, tam da gün ağarırken kendime bir kahve yapardım. Havanın o gün nasıl olacağını kestirmeye çalışır, günlüğüme birşeyler karalar ve hava durumuna göre o gün ne giyeceğime karar verirdim. Şimdi hava durumu çocuklarımı o gün nasıl giydireceğim ve çamaşırları balkona asıp asamayacağım kararlarının önceliği ile yorumlanıyor zihnimde. Zamanın getirdiği değişikliklere gülümsememek elde değil.

Gece herkes uyuduktan sonraki sessizlikte ne çok ses duyduğuna şaşırıyor insan.Evin eşyaları, araba sesleri günlük hayatın koşturmacasında duymadığımız onlarca ses. Bir de gece olunca yitirdiğiniz sesler oluyor;insanların sesleri, kuşların sesleri gibi. Dingin bir kafa ile geceyi dinlediğinizde aldığınız haz sonraki gecelerde uyuma isteğinizi yok ediyor gitgide, zamanla da alışıyorsunuz buna. Dinlemeyi öğrenmek kendi içinize yaptığınız bir yolculuk gibi. Denir ki , insan kalbi aslında olacağı bilir ve insana söylermiş ama insan öğretilerle ve kalabalığın uğultusunda yüreğiyle barışmayı unutur o sesi ancak belli belirsiz bir fısıltı halinde duyarmış. "Söylediğim başıma geldi" "aklıma gelen başıma geldi" söylemleri de aslında buymuş..o şefkatli fısıltıyı dizileri düşünmekle, insanlara söyleyemediklerimizi içimizden söylemeye devam etmekle, akış içerisinde niteliksizleşmekle duymaz olurmuşuz. 


Belki artık koşturmayı bırakıp cesaretle bir nefes olsun durmak, kendimizi ve hayatı dinlemek vakti. Belki artık en başta kendimizi affetmeyi deneyerek yeniden başlamak vakti. Belki artık korkulardan sıyrılıp gerçek değerlere sarılmak ve mücadele etmek vakti...zaman kontrol edilebilir bir hız değil, geç kalmamak lazım.


James Redfield'in "Dokuz Kehanet" de dediği gibi "rastlantılar düzenli meydana gelir ama bunları fark etmeniz gerekir". Biz de artık uyansak mı ne?

Şimdi, sıfır kilometre ,henüz hiç yaşanmamış bir günü yaşamaya  ama ayrıntılarıyla yaşamaya başlamak için hadi..vira bismillah diyelim.