matematik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
matematik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2022 Çarşamba

Çerağan Vakti

 
Hafta sonu Nehir üniversite sınavına girdi.

Özer ile kapıya yakın bir cafeye attık kendimizi.

Gözümüz çıkış kapısında..küçücüğümüzün  sınav çıkışını bekledik.

Diğer masalardaki veliler matematiğin belirleyiciliğinden,  her şeyin ne kadar pahalandığından, park yeri sorunlarından konuşuyordu.

Biz , Özer ile her zamanki sessizliğimizi muhafaza edip birbirimize eşlik ettik.

Kolay değildir sessizliği paylaşmak. Sağlam dostluk ister.

Diğer veliler gibi çok endişeli, çok düşünceli değildim açıkçası.

Türkiye'de yaşıyorum, kızımın matematik yeteneği 62'den tavşan çizmekten ibaret.

Ve hayatın sürprizlerle dolu olduğunu biliyorum.

İnsan  plan yapar kader gülermiş.

Öyle her şeyi  motif motif takmanın alemi yok...vallahi diyorum.

50'li yaşlar güzel yaşlar, diyeyim ben size :-)


Ben, çocuklarımı bu geri zekalı sistem öğütsün diye dünyaya getirmedim. Buna izin verecek de değilim!


Nehir'e "elinden gelenin en iyisini yapmakla mükelleftin, çabaladığını gördüm izledim. İyi olacak kızım" dan başka bir şey demedim.

Sınavı nasıl geçti bilmiyorum.

O da anlatmadı.

Bizimle konuşmuyor dedim Özer'e.
Ziyanı yok dedi.


....gülüşü yeter bize...


Günün şarkısı Nehir'ime ve tüm kardelenlere gelsin..





22 Ekim 2020 Perşembe

Séraphîta - Balzac



Evim Üsküdar işim Merter'de idi.

Uzun yollar benim dedim, krizi fırsata çevirdim ve düzinelerce kitabı yollarda bitirdim. Zamanla herkese dağıttığım kitaplar yüzünden servis şoförü "kütüphaneye çevirdim servisi, eskiden iki çift laf ederdik şimdi cenaze arabası gibi sessiz gidip dönüyoruz" diye çatmıştı bana.



Kulakları çınlasın Halil Abi denen huysuz lazın.


Pandemi döneminde de evde kaldığım günler balkonumun eşsiz özgürlüğü-kitap ve film cenneti ile şenlendi. Bir gününden dahi şikayet ettiğimi hatırlamıyorum.


Elbette o günlerde elimden bazı kitapları ve bazı filmleri tekrar geçirdim büyük bir keyifle.



Séraphîta  yani Balzac yine en sevdiğin yemeğin suyuna taze ekmek banar gibi her anını keyifle yaşadığım bir sunumdu benim için. Ve beni doyuran. Ve sonra daha fazlası için çeperleri genişlemiş beynimi acıktıran.

Séraphita benim ustalık eserim olacaktır. Bir Goriot Baba her gün yazılabilir ama Séraphita gibi bir yapıt bir ömürde ancak bir kez ortaya çıkar” demiş Balzac.


Nihayet bunu da okudum bitti. Nihayet diyorum çünkü  sayfaları  ardıardına çevirip okuyabileceğiniz bir roman değil Séraphita . 


Balzac romanlarında alışkın olduğum o  heyecanlı, sizi alıp götüren hızlı  ve zengin akışlı olaylar örgüsü yerini derin araştırmalar,felsefik hatta teolojik  anlatımlarla bezeli. Olayın Norveç'te geçiyor olması (kitabı Balzac'ın yazdığı düşünülürse) hepten ilginç benim için. Tanrı-ses-matematik-astroloji-fizik-bilim-mana-ilahi sevgi ....anlatmış irdelemiş. O dönem için bir hayli hatta fevkaladeninfevkinde iyi bence.


"İnsanlık Komedyası'nın bugüne dek Türkçede eksik kalmış mistik temel taşlarından biri olan bu romanda, bazen Séraphita isimli zarif bir genç kıza, bazense Séraphitus adlı genç bir erkeğe dönüşen meleksi ve göksel kahraman; ruh, Tanrı, inanç, kadın ve erkek ilişkileri hakkındaki fikirleriyle iki yüz yıla yakın bir süredir insanlığı büyülüyor"  denilmiş kitabın tanımında. Bu, sanırım benim uzun uzun anlatacağım bir çok şeyi kısa ve daha net açıklıyor.

Kitaptan , unutmak istemeyip alıntıladığım cümleler şunlar :



Vatan, tıpkı annesinin yüzü gibi bir çocuğu asla korkutmaz.

İnsanın kendisi de tamamlanmış bir  yaratı değildir, zaten öyle olsaydı Tanrı olmazdı.

Bilim maddi alemin,sevgi manevi alemin dilidir. Bu  yüzdendir ki insan açıklamaktan çok tasvir ederken meleksi ruh görür ve anlar. Bilim insanı kedere boğar, sevgiyse meleği coşturur. Bilim arayıştadır,sevgiyse bulmuştur. İnsan doğayı onunla kendi ilişkisi içinde yargılar, meleksi ruh ise gökle ilişkisi içinde

Tanrı erkeğin hayatından güzellik ve zarafeti alıp kadına nakletmiştir. Erkek , hayatının bu güzelliğiyle, bu zarafetiyle tekrar birleşmediği zaman sert huylu, kederli ve insan sevmez olur; birleştiğinde ise mutlu ve sevinçlidir, tamamlanmıştır.


Bu dünyada her şey konuşur , here şey dinler. Söz, dünyaları yerinden oynatır.


Zayıfların erdemi olan vicdan azabı ona erişmiyordu. Vicdan azabı bir güçsüzlüktür. Onu çekenin günahlarını tekrarlamayacağı kesin değildir. Ancak nedamet kuvvetlidir, her şeye son verebilir.


Size doğru alçalmak Tanrı’ya uygun düzer mi? Tersine sizin ona yükselmeniz gerekmez mi?


Kartallar leşlerin olduğu yere, kumrular serin pınarların olduğu yere, yeşil ve sakin gölgeliklere doğru uçarlar. Kartal yerden göğe yükselir, kumru gökten yere iner.


Ulema  için fikir bir olaydır, en büyük olaylar belki fikir bile sayılmaz.

Onu sonsuzluktan ayıran ve son seddi çökertmekte olan mananın ilerleyişine “hastalık” , hayata kavuşma saadetine “ölüm” deniyordu.

 Vicdan azabı bir güçsüzlüktür. Onu çekenin günahlarını tekrarlamayacağı kesin değildir. Ancak nedamet kuvvetlidir, her şeye son verebilir. üzerinde düşündüm epey Vicdan azabının zayıf ve güvenilmez olduğunu fark etmtmişim bunca sene. İnsanı bir kez durduran vicdan azabı, "ama ne yapayım "herkes yaptı" vb gerekçelerle susturabiliniyor bir dahaki sefere. Buna şahit olduğumuz pek sık aslında. Oysa ki nedamet (pişmanlık) hata ya da günah her neyse tekrarlanmasını gerçekten engelliyor.



Bir Balzac daha istiyorum her seferinde. Rus klasiklerinden sonra en çok Balzac'ı seviyorum diyorum, sonra İngiliz klasiklerine haksızlık etmenin azabı midemi ağrıtıyor.


Düşünen ve gören güzel insanlar: zenginliğinizi kelimelere dökerek yüzyıllar sonrasında bile bizim dünyamıza dokunduğunuz için hepinize müteşekkirim. Dininiz ya da milletiniz ne;umurumda değil: Tanrı'nın cennetinde var olasınız....


24 Kasım 2018 Cumartesi

Başöğretmen ve...



Başöğretmen Atatürk..Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Onlarca yıldır taşıdıkları  çamurla  ışığını kapatamadıkları Atatürk. Önce onun öğretmenler gününü  kutluyorum caan-ı gönülden




Öğretmenlik mesleğini yücelttiği kadar öğrenmeyi  de öğretti millete. Matematik kitabı başta olmak üzere yazdığı eserler, katkıları... Atatürk'ü tanıdıkça seviyor sevdikçe daha çok tanımayı istiyor insan.


Abuk subuk  herbokolog gibi konuşmak yerine dinlemeyi ve karşısındakine saygıyı görüyoruz onda. Daima şık, daima karizmatik. Söylediğiyle değil sadece yaptıkları ve duruşu ile de örnek olup öğretenmiş...Başöğretmenmiş her zaman.


Öğrenciler ona, o öğrencilere saygılı. Öğrenciler ve halk onun içinde, o öğrencilerin ve halkın içinde. Koruma yoook, konvoy yoook... Varlığı ışık saçan insan... bir kaç onyılla kaçırmışız seninle aynı zaman diliminde var olmayı. Gele gele de...hay şansımıza tüküreyim!



Sevdikleri  hep etrafında. Sınıflarda olmayı, insanların yaşadıklarını yerinde görmeyi ve o yerin kurallarına uymayı  önemsemiş. Sınıfta Ata değil Başöğretmen olup kenara çekilmeyi bilmiş. Ego yoook, kompleks yok.



Kimi insan varlığı ile çevresini güzelleştirir. Atatürk'ün özellikle okullarla il gili fotoğraflarında yalaka sırıtmalar ya da korkuyu görmüyor insan. Kendilerine güvenen, odaklanmış ve neşeli gençler görüyor. Onlar şimdi neredeler..


Bunlar benim çocuklarım. Başöğretmenleri başta olmak üzere köy enstitülerinin kurucularından olup orada öğretmenlik yapan büyük babalarını ve kendilerine emek veren tüm öğretmenlerini saygı ve sevgiyle anıyorlar. Onlar fikri hür vicdanı hür yetişiyorlar.

Öğretmenler günü kutlu olsun...