sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sinema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2017 Çarşamba

The Dark Tower - Kara Kule

Cumartesi sinema günlerini başlatayım dedim çünkü daha gelmeden ilk haftasında beni yoran bir çalışma sezonu ufukta görünmüştü.

Ülke gündemi ise direkt hasta eder haldeydi.

Sabah çantamı sırtıma attım ve Natilus'a gidip biletimi, 1.5 litre suyumu aldım. Üstelik o sıcakta yürüdüm evden oraya. Kendime iyi bakacam. Canım kendim modundayım. Benden başka pek çok insan kötü davranıyor bana. Kabul edilemez :-)

Bilet kuyruğunda iken arkamda bir çift vardı. Kadın bu filme gitmek istiyor , adam ise denizde dehşet mi ne işte öyle bir filme gitmek istiyor. "Sevgilim o çocuk filmi yine de sen bilirsin"..."aşkım zaten baksana kısacık film o gittiğimize değmez"..."hayatım öteki film önemli bir film; bu hayal dünyası" vb söylemleri beni o kadar kızdırdı ki ayağım takılmış gibi yapıp burnuna bir tane çakabilir miyim diye yerdeki halının kıvrımlarını süzer oldum. Hem sinemaya-emeğe saygısız, hem onu seçenlere saygısız, hem aşkım sevgilimlerle başlayan cümleleri kıza seçim şansı bırakmıyor ona saygısız ve kızın Kara Kule'ye gitmek istediği besbelli.

Biletimi alırken sinemanın adını haykırdım : KARA KULE'YE BİR BİLET LÜTFEEEENNN..HANİ STEPHAN KİNG'İN ŞU MUHTEŞEM ROMANINDAN UYARLANANNN!

Bu sene her şey çetrefilli başladı..hayırlısı.


Sinemanın künyesi şu :


4 Ağustos 2017

Yapımı
:
2017 - ABD

Tür
:
Bilim Kurgu ,  Fantastik ,  Korku

Süre
:
95 Dak.

Yönetmen
:
Oyuncular
:
Senaryo
:
Yapımcı
:

Başrollerin hep zencilere verilmesi bir süredir     







dikkatimi çeken bir şey. Bu sinemada da aynen
 baş rol bir zencide. Bir şeylere hazırlıyor bizi
 hayat ama nedir , gelince göreceğiz diye
 düşünüyorum.

Öykü-kurgu zaten muhteşem. Söylenecek tek 
söz yok. Simgeler, vurgular incelenesi. Orta 
dünyaya geçiş şifresi 19-19. Bildiğiniz üzere 19
 dinde de bilimde de mucize rakamdır ve 
tesadüfe yer vermez. Bu hayli ilgimi  çekti. 
İkinci sayıyı ise not etmeyi unutmuşum.
 Sinemaya giden olursa yazsın bana e mi?



Oyuncular kesinlikle muhteşemdi. Film aktı
 gitti. Sorgulama, sadece izle diyen ve bunu
 yaptığınızda "film ne zaman bitti" diye sizi
 şaşırtıcı akıcılıkta devam eden bir seyirdi. 


 yani  kötü adam o kadar 
 şahane kötüydü,  cinayeti öyle hakkyle işleyip
 kötülüğü o kadar "benim" diyerek yapıyordu ki 
 adamın gülen resmi varsa yüzü neye benziyor 
diye google açıp resimlerine baktım.

Bu geçitler, koridorlar da ayrı ilgimi  çekiyor. 
Güneş ile dünya arasında koridor bulundu 
biliyorsunuz . Haberi saklasaydım keşke tam
 bilgi paylaşırdım. Neyse, bilim kurgunun çok da
 hayal olmadığını düşünenlerdenim ben. Bu
 yüzden hayli ilgiyle izledim bu filmi de.

Annenin çocuğa inanmamasının pişmanlığı ile
 kavrulması hemvurgu hem annelik hem izleyici
 olarak etkiledi beni. Herkesin ölüm ya da ceza
 şeklki farklıydı. Zeka, duygu ve gerçekle
 birleşmiş bu ölüm şekillerini belirlerken.


Çocuk çok tatlıydı. Büyümüş halini de görmek 
isterim doğrusu.O profesyonel kadroya hiç 
zorluk çekmeden uyum sağlamış gibiydi.

Silahşörlerin yemini- yeminin verdiği 
motivasyonu duyunca da şaşırdım. Gözümle 
nişan almam, silahımla ödürmem gibi 
cümlelerden oluşan yemin metni Osmanlıda 
okçuların  "ben atmadım Allah attı" sözünü 
anımsattı. Kalbe teslim-maddenin 
kısıtlayıcılığından uzaklaşmak ,konsantrasyon ve
 inanmanın önemli bir parçası besbelli.


Kitaplarını  filmden sonra okumayı istiyordum.
 Biliyorum ki okuduktan sonra filmi bu kadar
 sevmeyeceğim çünkü  Stephan King
 yaratıcılıkta sınır tanımayangillerden ve bir çok
 karakterin sığ geçildiğini tahmin edebiliyorum


Güzel günlerimiz ola...

11 Haziran 2017 Pazar

Hobbit - J.R.R. Tolkien

Elimde kitap kalmadı, kızımın kitaplığına sarktım. Şöyle aklımın kalacağı, dur bir sayfa daha okuyayım da öyle uyuyayımdiye elimden bırakamayacağım bir yoldaş arıyordum. Niyetimi anlatınca Selin bana derhal Hobbit'i verdi. 

Beni  ve kitaplarıbu kadar iyi tanıyan bir kızım olduğu için Smeug'dan da zenginim ben :-)


Tolkien'i bir yazar olmaktan çok bir deha diye nitelendirenlere katılmamak olası değil. Haberlerini izleyemediğim, hep aynı sesleri ve angut suratları görmekten kurtulamadığım bugünlerde beni benden aldı bir süre o dünyada yaşamamı sağladı. Yazan kadar çevirmenin de önünde saygı ile eğilmeden duramıyorum.


Hobbit'in önce filmini izleyip sonra kitabını okumuş oldum. Klasik olarak ,kitap filme beş basıyor. Ciddi farklılıklar vara arada ama sanırım sinema filmi olması için o değişiklikleri öngören de kötü bir şey yapmamış. Ama önce sinemayı izlediğiniz zaman, kitabı okurken karakteri hayal edemiyorsunuz. Simalar kodlanmış oluyor zihninizde. Bilbo'yu okurken ister istemez Martin Freeman oluyor kafanızda filan.
  


Kral Thorin bana hep rizeliymiş gibi gelmişti filmi izlerken..la havle bu benim dimağıma bir reset atmak olası mı acaba?



Neyse kitaba dönersek; dil akıcı, kişiler karakterler detaylı. Okurken ıslanıyor okurken  yoruluyorsunuz : anlatılanı yaşamamak elde değil. 425 sayfa bitince, üfff diye kalakalıyorsunuz. Komik bir şekilde bu seriyi tersten izliyorum ben. Önce Yüzüklerin Efendisi üçlemesini okudum sonra aslında daha evvel okunmasıgereken Hobbit'i okudum şimdi de Simarillion'u aldım elime.

Kitaptan hoşuma gidenler:

-"Biz karanlıktan hoşlanırız" dedi cücelerinhepsi. "Karanlık işlere karanlık gerekir!Şafağa daha uzun saatler var"

"Şendir Mayıs mevsimi" dedi Bilbo yağmur yüzünü döverken. "Ama sırtımızı efsaneler verdik ve sılaya dönüyoruz. "

The Mumy - Mumya (2017)










Vizyon Tarihi
 9 Haziran 2017 (1s 51dk)
Yönetmen Alex Kurtzman
Ülke ABD
























Dün Mumya filmine gidemeyince bugün düştüm yollara. Şükürler molsun maximum kart ileilgili sorun her ne idiyse çözülmüş. Biletimi alınca ritüellerimi yerine getirdim, carrefour'a inip kendime su aldım ve salona geri çıktım.


Her gün bir sinemaya gitsem çıkışta da bi kitap okusam sıkılmayacakmışım onu öğrendim.
















Mumya, aynı isme sahip benzerlerinden biraz farklı işlenmiş ama aman aman bir fark bence yok. TomCruise yaşlandıkça hoş olmuş, gençliğini beğenmezdim ama şimdilerde hoş. 

Russell Crowe oyunculuğu ile beni kendine hayran bıraktı bir kez daha. Kötülüğün bir vürüs olduğu ve antivirüsünün yapılabileceği fikri farklı ve güzel geldi.Ara mesajlarını sevdim.

Çekimlerin eğlenceli geçtiğini düşündüm izlerken, bir sahnede Sofia Boutella aşağıdaki sahnede rolünü unutmuş hayli eğleniyor haldeydi gerçekten. İzleyin göreceksiniz.
Korkuya-gerilime mizah da katmışlar. Zaman zaman gülümsetti, nadiren gerdi,asla korkutmadı.  İzlerken sıkılmadım ama beni alıp da götürmedi doğrusunu isterseniz. 

Yine de görülesi, akılda "keşke" diye bırakılmayası bir sinema filmi.

Senaryo öyle işlenmiş ki sanki devamı gelecek diye düşündüm. Ya da devamını çekmeyi düşünürlerse hayli  kapı aralamış öyle bırakmışlar.

Wonder Woman






Vizyon tarihi 2 Haziran 2017 (2s 21dk)
Yönetmen 
Ülke ABD

Filme gitmeye niyetliydim zaten ama araya zaman girip  yeni filmler çıkınca "olmasa da olur" sınıfına sokuverdeim. Lakin (belki siz de yaşadınız sorunu) maximum kart ve iş bankası ile ilgili Türkiye genelinde yaşanan sorun nedeniyle bilet aldım alamadım şifre girdim doğru ama geçmedi dur şubeye gideyim derken ilkseansı kaçırmış oldum. Ama azimliydim sinemaya gitmeye ve hemen sonra gidebileceğim tek filmolan Wonder Woman'a girdim (fırsat sitesinden bilet aldım hemen)

Wonder Woman eğlenceli ve izlerken pek sıkılmayacağınız bir sinema. Filmin kahramanı olan Gal Gadot o kadar hoş bir hatun ki sadece onu izlemeye dahi gidebilir insan. Mantık kısmına çok takılmadan izlemek yapabileceğiniz bir şey ise, patlamış mısırınız elinizde keyifle izleyebilirsiniz bu filmi.

Amazonlar,eski tanrılar,bugünün dünyasının   kesişimlerinde yer alan konuda en fazla amazonların savaş sahnelerini beğendim sanırım. Bir amazonda bulunması gereken nitelikler ise sık sık gülmeme ve neşelenmeme neden oldu. Seks ile ilgili teklif edememe haline yanımda oturan kadın o kadar güldü ki bir ara filmi bırakıp  kadına güldüm keyifle.

Filmde beni rahatsız eden bir şey oldu. Zehir yapan kötü Alman ile ortak olan Osmanlı'ları durdurmak lafı geçti.  


Hadi film eski zamanda geçiyor diye kendimi teselli etmeye uğraşırken "Türkler"  lafı da geçince, son zamanlarda sinema filmlerinde bunun tek tük ama rastlantı denilmeyecek kadar düzenli geçtiğini düşündüm.
Bizi hala fesli ve kötü  görmek neden herkesi bu kadar mutlu ediyor anlamak mümkün değil.

18 Şubat 2017 Cumartesi

John Wick-2


Merhaba pestilimi çıkartan haftanın hemen ardındaki sevgili Cumartesi.
Yalan yok , bu sefer iple çektim gelişini.
Hayallerim vardı
Elinden tuttum sana geldim.

Bu hafta deli  çalıştım. Cuma akşamı 22 gibi  işten çıkıp eve yürürken ayaklarım mı beni taşıyordu ben mi ayaklarımı  taşıyordum emin değildim ama içimde üzerime düşenleri bi tamam halletmiş olmanın huzuru vardı ve tüm stresleri arkada bırakmanın sonsuz neşesi ile bir nevi bulutların üzerinde uçuyordum.

Eve gittiğimde çantamda çocuklarıma getirdiğim minik kanepeler vardı özür niteliğinde.
Onları ihmal ediyorum bir süredir ben de farkındayım.
Her ihtimale karşı çiğ köfte de almıştım.

Affedildim netekim.💖

Sabah gözlerimi açtığımda bacaklarım kilometrelerce yol yürümüşüm gibi ağrıyordu.
Sürünerek çıktım yataktan.
Makyaj yapmama hakkımı kullanıp sinemaya yollandım.

Salonların neredeyse hepsinde recep İvedik vardı
İĞĞREENNÇÇÇÇÇ
Öğrk!



John Wick'e biletimi aldım ve çubuk krakerimle suyumu almak üzere Carrefour'a indim.

John Wick'e gitmemem için çocuklarım bana yalvardı aslında. Senin hapşırıp bizim çok yaşa dediğimiz sürede adam bir vagon insan öldürüyor neden gidesin dediler.
Keanu Reeves benim için yeterli dedim. Gittim
Çok iyi bişi yaptığım kanaatindeyim.


John Wick , ölmezler grubundan biri aslında. Hani  mantık arayarak bu filmi izlemek, lüks bir restaurantta yemek yerken "ben bu parayla 3 kilo kıyma alır hepinize köfte yapardım" demek gibi bişi. Keyif alacaksınız,İzleyin.

John Wick karakteri hoşuma gidiyor. Bu filmde de deformasyon ya da geri adım yok. Efektler kesinlikle muhteşem. Dublör kullanmıyorsa Keanu Reeves'e kullanıyorsa dublöre had safhada acıdım. Mr Wick'in evinin renklerine hasta olup ileride bir gün zengin olursam aynısını yaptırayım hayali kurarken evi havaya uçurduklarında harbi öfkelendim. Katiller kulübünün nezaket kurallarına bayıldım. Ölüme ve dostluğa saygı prensipleri  hoşuma gitti. Kelime israfından kaçınmaları beni  dört köşe etti. Lakin konuşma yokken çocuklarımın hakkını vereyim aksiyon pek bi  boldu.


Az konuşulan, aşk ilişkileri ile yoğrulmamış filmleri daha çok seviyorum artık bunu  fark ettim. Aşk, Mr Darcy ile Mis Bennet seviyesinde anlatılmadıktan sonra çekilir dert değil abicim.

Sinema, vaad ile bitti. Devamı gelecek besbelli ve devamı buna beş basacak onu  da görüyorsunuz. İddia hayli yükseltildi çünkü.👍



Bir de Tayfun Pirselimoğlu ile Zeynep Özbatur söyleşine gittim. Güzelim konu ve konuklara karşın katılım 35 kişi kadardı.

Sinir oluyorum sana ey toplum

Teşekkürlerrrrrr

16 Şubat 2017 Perşembe

GEZERSEM ÖYLE BÖYLE DEĞİL FENA GEZERİM



Yazamadım çünküüü koş koş  koş koş...bakınız nerelere takıldım bir haftada:

SİNEMA:







Vizyona girdiği gün  gitmeyi çok istedim ama toplantıya katılmam gerekiyordu gidemedim. Geçen sene kapıları kırıp içeri girenler aklımdaydı ama  bu sene sakin bir toplulukla girdim sinemaya çok şükür.








Film bu sefer kitaba daha uygundu. Daha cüretkardı. Renklerin büyüsü, görsel bütünlük kesinlikle beni etkiledi:çok doğru kullanılmıştı.Daha evvel de dedim : 20 ya da 30'lu yaşlarda izlesem farklı  algılardım  ama bu yaşta, Türkiye gündemi ile yoğrulmuş ve yorulmuş beynim ile sadece çekimlerin güzelliği beni heyecanlandırdı ve keyif aldım.

Mr Grey beni güldürdü. Filmi izlerken karısının kıskanç olduğu ile ilgili okuduğum şeyler aklıma geldi ve gerçekten gülmekten kendimi alamadım. Anastasia ilk filmden daha iyiydi. makyaj uzmanlarını mı değiştirdiler bilmiyorum ama ne yaptılarsa bu sefer kız gözüme güzel göründü. Kim Bassinger'i görünce de "zalımsın zaman" demekten kendimi alamadım.

Gidin, izleyin;keyif alacağınız bir film, güzel zaman geçireceksiniz.

TİYATRO:


Tiyatro Martı'nın "Demir" oyununa gittim. Güzin Özyağcılar oyunu alıp götüren kişi.Seyirciyi de sahneye bağlayan ipler onun elinde.Eski jenerasyon ile yeni jenerasyon arasındaki farkı bariz izliyorsunuz. Oyun güzel ama ağır denilebilecek nitelikte. Kalitesine yaraşır dolulukta değildi salon..üzüldüm.



KONSER:


"Aşka Adanmış Şarkılar" KKM 14 Şubat etkinliği idi. Yeğen (Mert) bende ya, oğluşumla  gittik konsere. Şems Trio ve bir konuk sanatçı  vardı sahnede. Yeşilçam filmleri konsept alınmış, ekip süper, salon tıklım tıklımdı. Her parçayı çok büyük bir beğeni ile  dinledim. Konser bittiğinde neden bu kadar kısa diye hayıflansam da saate baktığımda tam bir saat sürdüğünü hayretle gördüm. Salonun merdivenleri bile doluydu. Tebrikler Kozyatağı Kültür Merkezi.

FESTİVAL:



Kadıköy Kış Sanat Festivali'ne katıldım. Bilet yerine kitap isteyen Türkiye Gençlik Akademisi  bir grup pırıl pırıl genç insandan oluşuyor. Şahane de bir program düzenlemişler.

İLK GÜN:


  • Yalnızlık Senfonisi –Perdesiz Sanat

• Madox ile 3 gece tiyatro gösterimi
• Dans
• Müzik Performans)

İKİNCİ GÜN:

• Seramik workshop
•     Beckett tiyatto
• Folklor Gösterisi - Karadeniz
• Tango

Ayrıca bakımevlerinde kalan çocukların resimlerinden de sergi açmışlar.
Açılış konuşmasında  da gözlerim doldu (basında yer almış alıntı oradan)

"Kısa vadede hepiniz Türkiye Gençlik Akademisi’nin faaliyetlerini yakinen göreceğinize ben yürekten inanıyorum. Bizim buraya çıkma amacımız bu festivali gerçekleştiriyor olma amacımız bize çok eskilerden gelen bir emanet, bir vazife hatta Türk gençliğin birinci vazifesini yerine getirmek için Kış Sanat Festivali organizasyonu yapılmıştır. Bu vazife bize 1923 yılından kalan bir emanettir. Bazı zamanlar vardır. Elinizi taşın altına sokmanız gerekir. Bazen küçük ya da büyük olmanız çok da önemli değildir. Ve bazen Hz. İbrahim’e karınca olmak gerekir o suyu taşıyan. Ve o günler geldiği zaman ne yanmaktan korkmamız gerekiyor ne de ezilmekten. Türkiye Gençlik Akademisi’nin bundan sonra herhangi bir üyesi ve herhangi bir gönüllüsü hiçbir zaman korkmayacaktır. Birinci vazifesini yerine getirmekten yılmadan usanmadan kaçmaya devam edecektir"

SERGİ:




"Ahşaba Dokunmak" sergisinin açılışına katıldım. Sergi çok güzel ve ahşabın insana huzur veren büyüsü estetikle birleştiği için benim bi ayrıca hoşuma gitti.