telefon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
telefon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2018 Pazar

Temizlikçi-1


Eşim askere gittiğinde özgürlüğümü ilan ettim.

O döneme ait en sevdiğim anılar , sabah evden çıkıp bir gazete bir kalem bir kitap ile Kadıköy sahiline yürüyerek gidişim ve eskiden orada olan çay bahçelerinde kahvaltı edişime aittir.


Deniz,müzik,salaş masalar,kitap,çay ve zamanın tamamının size ait oluşu.

Bir insan başka ne ister ki bu ölümlü dünyada.

Gözümün kimseye değmemesine özen göstererek dünyada kalan diğer tüm insanları yok varsayar (asosyalim bennn) canımın istediği o uzun vakit bitene kadar çay içip kitap okuyup arada gazeteden bulmacalar çözüp sonsuz maviliğe bakardım.


Sonra ağır adımlarla eve döner ve kitap okumaya devam ederdim.

Şükürler olsun, cep telefonu yoktu çok fena özgürdük o zamanlar.

Ne bir demlik çay demledim, ne bir tabak yemek pişirdim. Hayat yaşamak içindi sadece ve ben yemek-uyumak gibi zaman çalan şeylerden kendimi muaf tutuyordum büyük bir keyifle. Normalde zaman ayırmayı sevmediğim eylemler bunlar. Karnım acıkınca ve buna dayanamadığımda bedenimin bozuk bir makine gibi olduğunu düşünürüm hep üzülerek.

Sonra Özer'in geri dönüş tarihi yaklaştı ve ben  uzun zaman üstüne ilk defa dönüp eve baktım. 

Daha çok bir barınaktı benim için.Yuva değil, ev değil.. 

Bakkaldan mı aldım telefonunu hatırlamıyorum, üst sokaktan bir yerden bir temizlikçi çağırdım. Temizlikçilere ait tek hatırladığım bir gün evvel aklımın almadığı  şekilde annemin temizliğe başladığı ve kadına yemekler pişirdiği idi. Bir de bi sürü bez çıkardı ortaya. Hımmm bi de temizlik malzemeleri.

Patates yemeği yaptım, Özer'in atletleri mükemmel temizlik bezlerini oluşturdu ama eve dokunmadım. Temizliği ben yapacaksam ona niye para veriyordum ki? 


Kadının eve girişini hatırlıyorum. Solan tebessümü ve büyüyen gözbebekleri ile bir süre kapıda kalakaldı öyle. İzin istemeyi atlayarak dehşete dönüşen endişesi ile evi gezdi.

-Patates yemeği yaptım size..dedim
Küçümseyen bir bakış attı yüzüme
-En kolayı diye herkes onu yapar, hiç sevmem
Şeytan boynuzlarım çıktı  tepemde derhal
-Sevmiyorsan yemezsin, yiyenini buluruz

Terslemekle gülmek arası bakındı. Sonra suratı asıldı yeniden.
-Telefonun var mı?
-Var

Gösterdim, gitti bir  kaç numara çevirdi.

-Gülsüüüm... He benim he..Bana bak, ablanı   filancayı falancayı onu bunu da al, kimi bulursan al gel çabuk. Hepimiz toplaşsak ancak temizleriz burayı  (Göz ucu ile bana baktı) Bok götürüyo burayı  çabuk gelin.


Şeytan boynuzlarım sivrildi ama kadını sevmiştim nedendir bilinmez. Utanmamı bekler bir hali vardı, gittim kitabımı aldım mutfağa yöneldim.

-Sen salonu toplamaya başla..dedi hafif buyurgan
-Parayı bölüşüyor muyuz ki işi bölüşelim ..dedim sakınmasız

Ciddi sinirlendi.

-Ben gidip patates yiyeyim, gelenler de sevmez mevmez ziyan olmasın ..dedim ukala ukala

-Seveni var da burada pişeni yemezler ..diye yapıştırdı cevabı

Tam ne yemeleri gerektiği konusunda içimden geçen yaratıcı önerileri  paylaşacaktım kendimi tuttum. Daha sabahtı, ertesi gün Özer geliyordu ve evet asker dönüşü barınağıma değil yuvasına adım atmalıydı.


6 kadın  bir bütün gün çalıştılar. Başta sordukları "bunu atayım mı" sorusunu artık duymaz oldumsa da kapının  önünde atılacaklar yığını henüz öğlen olmasına rağmen şimdiden minik bir dağa dönüşmüş vaziyetteydi

Patatesi kimse yemedi.

Hava kararmaya yüz tuttuğunda evim pırıl pırıl, derli toplu,huzur içinde ışıldıyordu. Ben her ayrıntıya neşeyle göz gezdirirken konuşmaya mecali kalmamış kadına normalde ödenecek tutarın 2.5 katını uzattım. 

Samimiyetle ve dostça "elinize sağlık, her şey harika görünüyor " dedim.
Yüzüme baktı "bir daha beni çağırma, sokağından geçmem yemin ediyorum" dedi.

Şeytan boynuzlarım  battıkları yerden geri fırladı.

"Elin iyi işliyor ama çene elinden çok işliyor, çağırmam " dedim.
Yine güldü o anlamadığım    keyifle dolu ifadeyi takınıp.
Sanırım bi şekilde komik bulmuştu beni.

Çöpleri de ellerine tutuşturdum, gittiler.


Ertesi gün Özer eve geldiğinde gün parlak, ev ışık dolu idi. 

Kalplerde huzur ile evliliğimizde ve hayatımızda yepyeni , güzel bir dönem başlamıştı bizler için.



24 Eylül 2017 Pazar

-malı,-meli..ama yokkk


Tatil günü çalışmamalı insan.
İşten çıkıp eve gidince o telefonlar durmalı.
Kendine ait hayalleri, kendine ait sınırları olmalı insanın.
Şükrettiğinde korkudan-elindekileri kaybetmek endişesinden değil mutluluktan şükretmeli.
Vazgeçebilmeli insan.
Bir seçeneği daha olmalı herkesin..b planı değil hani a-1 planı da olsa olur.

Bir şiiri ezbere bilmeli, bir şarkıyı dinlediğinde gözleri dolmalı, bir renk en sevdiği olmalı...


Dost olabilmeli, dost kalabilmeli.
Affetmenin hazzı, karşısındakilerin çiğliği ile zedelenmemeli.
Kızdı mı küfretmeli.
Sevdi mi sarılmalı.

Bugünlerde insan kalabilmek ne zor , ne zor...

14 Kasım 2014 Cuma

Gü'ye...





Köpeklerden çok korkardı

Polisleri hiç sevmezdi

Kader onu polis olmaya zorladı..

Yetmedi,

Gitti, köpeği olan bir polisle evlendi!


Gü yok ama gruptan diğer dostlar yanımda
Üniversitenin ilk yılı arkadaş edinmem kolay olmadı.Erkek traşı kesik saçlarım mıydı garip gelen her şeyi  kana kana yaşamak arzusunun coşkusu muydu insanları ürküten bilmiyorum.Lakin  bir Eylül sabahı kantine girip gözüme kestirdiğim grubun masasına oturdum ve "hey merhaba..ben geldim" dedim bir lütfu bahşedercesine. Uzak yıllardan kendimi izlediğimde Tipitip'ten sonra en tip çizgi film karakteri benmişim gibi geliyor.O gruptakiler bana baktı, birbirlerine baktı ve"yürüyüşe çıkalım en iyisi biz" dediler.Beni masada tek bırakıp hep birlikte yola koyulmuşlardı ki arkadaş olacağım azmi ile beynini delmiş biri  olaraktan ben gurur edep haya gibi tüm verileri beynimde sıfırlayıp peşlerinden koşturdum "oluurrr ben de sıkıldımdı otur otur".



Beni kabullenmeleri epey zaman aldı doğallığıyla..ama binicisini sırtından atamayan atlar gibiydi ilişkimiz.Ben vazgeçmedim...onlar boyun eğdi.Önce komik geldim onlara,sonra sevdiler ve kabullendiler zamanla.Zira alışılagelmişin teki olmasam da kusursuz yeşillikteki İngiliz çayırlarında açıvermiş bir gelincik misali yanlış da olsa renklerim zararsız ve sevecendim.



O da o gruptaydı. Çok kiloluydu, yüzünde sivilceler vardı ve ben gülüşüne ölüyordum.Erkekleri , ona aşık olmadıkları için anlamak imkansızdı.Gözlerinin, gözlerinizin içine bakarken sıcacık olan kahverengilerini nasıl görmezlerdi ? Şaşırdığı zaman kahkahayı basmadan evvel yanağının kenarında beliriveren o haylaz gamzeler "burada gülüşü eşsiz bir kız var" diye bağrınan işaret tabelası gibiydi.Temiz ve düzgün giyinirdi.Derslere en düzenli giren oydu içimizde.Uyumluydu, tahammül edemeyeceği salaklıkta espriler yaptığımda şefkatle gözlerini devirir ve gamzelerini ortaya koyan bir gülüşle bana bakardı. Bir sürü şeyin yerine koyduk birbirimizi;dosttuk,kardeştik,sırdaştık.Söylenmemiş kelimelerin anlaşılması ile derinleşirdi paylaşımlarımız. Yurt ortamında bile ne yapar ne eder , bize fırınlara yalvara yalvara pişirttiğimiz tepsilerde börekler yapardı. Biz doymadan o yemez, o yemeden biz doymazdık.


Derken mezun olduk..ayrıldı yollarımız.Babası bir kazada vefat edince aile dostları araya girip apar topar emniyete aldılar Gü'yü.Ailenin en büyük çocuğu olarak aldığı sorumluluklar, bizler "ne yapacağız" derken onu "ne yaptım" demeye itti elbette.Torpilsiz gençler ordusunun sağlam neferleri idik, savrulurken elele tutuşmaları bırakmamaya birbirimizden kopmamaya çalışıyorduk. Ben, Hacıanne'mlerde kalmaya başladığımda o yersiz yurtsuz kalınca gönül sarayları kaçak yapılan saraylardan bile geniş olan Hacıannem'ler onu da bağırlarına basmış ve misafir etmişlerdi. Tayini Trabzon'a çıkınca ise annem ve babam kardeşi ile birlikte Gü'ye kucak açtı.

Yanlış aşklara açtığı yelkenlisini idare edecek kaptanlardan değildi o. İlk defa başkasını düşünmeden kendisi için çıktığı bu seferde gemisi ağır darbeler aldı gerçektende. O buhranda gitti, apar topar evlendi kıskançlık abidesi ve köpeği olan o polisle.Yangından mal kaçırır gibi aldı götürdü Gü'yü uzaklara.Bir daha da haber alamadık kendisinden.

Bir gün, aradan yıllar geçmiş ve ben evli iki çocuklu  ve eskiye kıyasla kesinlikle ağırbaşlı bir hanım olmuşken takvimdeki o sayfa beni dürttü.Gü'nün doğumgünüydü. Tüm kızgınlıklarımıi kırgınlıklarımı,umup bulamadıklarımı  bir seferde silkip attım sepetimden.Özlem, o kadar yakıcı bir haldeydi ki yetişkinlere ait değerlendirmeler sağ kulağımdan girip sol kulağımdan çıkıyordu. Bir dostuma rica ettim, Gü'nün izini buldu bana.Ne yaptım ne ettim bulunduğu yerin telefonunu da buluverdim.Onca sene sonra sesini duyacak olmanın sevinci ile açtım telefonu.

Önce şaşırdı.Her zamanki sakin üslubu ile kim olduğumu sordu."Benim" dedim "Bak. Onca sene neden aramadın sormadın sormayacağım sana.O kadar özledim ki seni, sadece doğumgününü kutlamak ve özlemlerime sus deme istiyorum.Soru yok cevap da yok"

İki çocuğu olmuş onun da.Eşi bilmem ne müdürü olmuş.Konuşması sakınımlı, içten coşkulardan çok uzaktı.

Günler sonra beni aradı sesinde anlamlandırmaya uğraştığım ama bir türlü isimlendiremediğim bir neşeyle.Kardeşine iş bulup bulamayacağımı sordu aslında onun da beni ne çok özlediğini anlatırken laf arasında.... Neredeyse dışarıdan duyulabilecek bir sesle kırıldı kalbim.Son sigarasını paylaşan iki dosta ait gülüşlerimi, gün ışığına çıkartıp örselemediğim gönül seslenişimi bir yana koydum; iş yerinde kullandığım ses tonlaması ve vurgu ile "CV'nizi yollayın bakalım.Hayırlısı olsun" dedim.

Dostluğa inancım böylece sona erdi....derdim ama yok canım.Şahane dostlarım var benim.Şahane bir dostum ben.Bir elmadan kurt çıktı diye kim vaz geçer elma yemekten, biri gönül kırdı diye  mahrum mu bırakı kişi kendini sevmekten?


Bir şey öğrendim elbette.Bitmesi gerekeni bitiriyor hayat.Çok da zorlamamak lazım.Her meyvayı mevsiminde, her insanı ait olduğu zaman diliminde hayatına dahil etmeli belki de.Biten bitmiştir,hayatın altı üstünden bazen daha iyidir filan.

Hayatıma dahil olmayı lütfeden tüm dostlarıma kucak dolusu sevgilerimle..


20 Ağustos 2014 Çarşamba

9 Ay Taksitle Mutluluk






Bir gün ama berbat bir gün iş çıkışında kafam sepet gibi , duyularımın tamamı isyanda gönlüm hapishane türküleri söyler iken binadan çıkar çıkmaz elim telefona gitti ve kardeşlerimden birini arayıp " ne gündü beaa" demek istedim, pasını atarsam ışıldayabilecek bir an zarfında rahatlayacağım küçücük bir nefes alabilmek umuduyla.















Dün gibi aklımda..Merter'de her tarafı bina olan, yeşillik diye kaldırımların arasından fışkırmış isyankar 3-5 çimen tanesine kaldığımız berbat bir yerdeydik. Binanın önünde düttürü bir havuz vardı ama orada olduğu için yine de minnetardım sebepsiz. Havuzun yanında elimi telefona atmışken birazdan ona kavuşabilecek olmanın  keyfiyle Selin'i düşündüm. Hayat, SÖ ve SS olmak üzere ikiye ayrılmıştı çoktan. Selin'den Önce yaşam taslaktı..Selin'den sonra ben yoktum ama mutluydum.Daha güzel bir şey için tırpanlamıştım özgürlüğümü: anneydim. Sonra düşüncelerim birbirini kovalamaya devam etti. Tombik elleri bir gün incelecek o da genç bir hanım olacaktı.Büyüyecekti.Hayat ona da dik yokuşlar çıkartacaktı.Selin kimi arayacaktı o zaman?






Elim telefondan geri gitti , günün tüm yorgunluğu omuzlarımda ama kıyıdan uzaklaşan bir geminin görünümünde gittikçe küçülmekte idi.

Bir gün Selin anne olacaktı ama sevincini paylaşacak bir kardeşi olmayacaktı. Çocuğu ne teyze ne dayı diyemeyecekti. Ben ölecektim (sanırım) ..Özer'de öyle.Onu seven dostları etrafını saracak ellerini tutacak ama acısını anlayacak çocukluk anılarının bir parçası olan kimsenin tamamlayıcılığından yoksun olacaktı. 




Eve gittiğimde allak bullaktım ama kararımı vermiştim.

Tam 9 ay sonra Nehir doğdu :-)


Beste tammış güfte eksikmiş ..onu anladım.



Bugün Bursa'dan İstanbul'a dönerken onları izledim tüm yorgun hüznüme rağmen.Önce kahkahaları paylaştılar,sonra beni kaynattılar gözümün içine baka baka.Sonra sabah erken kalkmanın mahmurluğu çöktü üzerlerine.Tüm konuşmadan anlaşacak kadar gönlü bütünleşmişler gibi sessizce tamamladılar birbirlerini..Nehir uyuyuverdi ablasının kucağında...ablası uyuyuverdi kardeşi kucağında.



Bir sürü saçma ve bir sürü hata dolu olmalı ömrümde...ama çocuklarıma baktığımda tereddütsüz bir gülümseme yayılıveriyor yüzüme. Fukara ömrümde 9 ay taksitle aldığım en güzel şey onlar.



Varlıklarına şükür









21 Nisan 2014 Pazartesi

Şükür...

Kulak kapının zilinde
Sevdiceklerim yavrularım geldi gelecek
Renkler sesler kendilerini bulacak
Yaşam ırmağı yeniden canlanacak

Şükür...

















Kulak telefonun sesinde
İyi haberler geldi gelecek
Umut ekti insan, sevgi ekti insan
Hasadını biçecek
Bulanmış sular yeni başlangıçlarla durulacak

Şükür

Ya Rab,
Çok istediğim için verdiğin ve
Çok istediğim halde vermediğim her şey hayrıma biliyorum




Ben de seni seviyorum

Sana sonsuz şükür