tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tiyatro etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ekim 2016 Salı

Yangın Yerinde Orkideler - Tiyatro

Cuma akşamı "artık derslerim çok ağır ,zamanım yok" diyen sevgili kıvırcığımı  ve ona bağlı olarak anaokuldan beri birlikte tiyatro akşamları yaptığımız kızım gibi sevdiğim sevgili Su'yu kadro dışı bırakarak Nehir'imle tiyatro sezonumuzu açtık.

Tabii ki Musahipzade balkonundan yer alıp Yangın Yerinde Orkideler'e gittik.
Damağımda o  özlemişliğin  bildik tadı ama aynı zamanda  Şehir Tiyatrolarından atılan değerli sanatçılarımızdan dolayı duyduğum öfke, gittik Zuzu'm ile Musahipzade'ye.



Tiyatro seyircisi bana hep farklı gelmiştir. Kendimi hep,özel ve saygın bir topluluğa ait hissederim orada olduğumda. Hele de Nehir ile ilk başbaşa tiyatromuz olunca iyice bir hoş hissettim yalan yok.

Gittik koltuğumuza oturduk. Tiyatro da başladı. Seyrettik.


Yok..sevemedim.
Ne oyuncularda o eski şevk ve neşe var ne oyun akıcı bir oyun.
Sarhoşu oynayan oyuncu bir yerde sahnede kapak işareti yapıyor, Nehir bi orayı çok sevdi çünkü çok güldü.
Tiyatro bitince , Musahipzade'nin hemen yanındaki kokoreççiye gidelim mi diye sordum adet edindiğimiz üzere. Onu bile istemedi canımız.


Bir heves bin heyecan geldik.
Neyse tiyatro sezonunu açtık diye kendimizi teselli ede ede eve döndük.
Bu hafta da "Aldatmak" a gideceğiz..bakalım o  nasıl?

Yabancı oyunlar oynanmayacakmış artık.
.ok yemişsiniz siz.
Güzel olan ne varsa içine etmekte eşsizsiniz.

Bu da öyle bi tiyatro yorumu oldu :-) Hoşgörün

YANGIN YERİNDE ORKİDELER
Yazan: MEMET BAYDUR
Yöneten: HÜLYA KARAKAŞ
Dramaturgi: ERGÜN ÖZDEMİR
Sahne Tasarımı: ALMİLA ALTUNSOY - CİHAN AŞAR
Kostüm Tasarımı: ALMİLA ALTUNSOY
Işık Tasarımı: MAHMUT ÖZDEMİR
Müzik: CİHAN KURTARAN
Koreografi: ÖZGE MİDİLLİ
Efekt: NESİN COŞKUNER
Süre: 1 SAAT 30 DAKİKA / 2 PERDE
OYUNCULAR
CAN ERTUĞRULEMİN ANDERASLAN SAĞLAMGÖZDE İPEK KÖSEÖMER BARIŞ BAKOVAZÜMRÜT ERKİN

20 Haziran 2015 Cumartesi

Sevgi Neydi?Sevgi Emekti....


Tabii ki iki kızım da takdirname aldı "yine", hatta biri okul derecesine girdi "yine".

Onca emek verdim,tepelerinde idim bütün sene başarılı olabilmeleri için.

Her ay tiyatroya götürdüm en az bir kere...en sevdikleri arkadaşları ile tabii.


 Spora gittik haftasonları aksatmaksızın.






Ne zaman "konser var anne" dediler, her zaman sol anahtarını çeviriverdim cüzdanımın.

















Konseptli hobi mağazalarında saatleri harcadık.






















Bir enstrüman çalmaları için elimden geleni yaptım, beynim iki kat olana kadar evde provalarını dinledim.






















Derse geç kalmak olsa da sonunda, parkta oyun çektiyse canı,oyunlar oynadık.

















Sokak hayvanlarını besledik,sevdik gönlümüz şenlensin dostlukları ile diyerek.


















"Yorgunum..okula gidesim yok" dediklerinde yollamadım okula.Bilir benim çocuklarım kendilerini dedim,derslerinden geri kalırlar demedim hiç.


Kutu oyunları aldım, oynadık doyasıya.



Sevdiğim müzikalleri anlattım, defalarca izledik beraber, şarkılarını ezberlemeye çalıştık.Sınav zamanlarında Dirty Dancing'di favorimiz...Hayallerine inanmayı,Hardvard'da doktor olmanın bazen iyi yürekli bir garson olmak etmediğini,şarılara ve aşka inanmayı tartıştık.Sınavlar finallere yaklaşırken Phantom of Opera'yı o kadar dinledik O kadar seviyorduk ki şarkısını, telefon zillerimizi bile onun şarkısına çevirmiştik.



Müzikali Türkiye'ye gelince gelince seyri şart oldu tabii..müzikallere gidildi.





















Bilmediğimiz sahilleri, denemediğimiz tatları koyduk sıraya.




Sergileri gezdik,kitaplar okuduk onlarca ve onlarca.



















Hayaller kurduk, hayallerimize inandık..



Uzuuun yürüyüşler yaptık kızlarımla, projeleri gece yarısı 

yapmak kaldı onlara, sabah uykusuz gittiler okullarına.Ama neşeli, ama sevecen,ama onlara inandığımı bilerek...

İstedikleri her sinemaya gittiler;ama yalnız ama arkadaşları ile ama birbirimizle.

Canım sıkıldı dolaşacağım dediklerinde durmadım önlerinde, dersin mi var demedim hiç.


Takdirnameleri bir yana "özgür düşünen,farklı olmaktan korkmayan bir çocuk" ibaresi yok mu küçüğümün karnesinde..mest etti beni mest.

Büyüğümün okul derecesine girmesi, Kanarya Adaları'na gönderilen 3 çocuktan biri olması..

Bir eğitim öğretim yılını daha böyle kapattık.
Gururluyuz mutluyuz!

9 Nisan 2015 Perşembe

Bir "M" Bir "İ" Bir "M" Daha..

Kiiimsecilker mimlemedi ki beni:-p
Gittim kendikendimi mimledim ben de
Cam Misket'in cevapları çok hoşuma gitmişti çünkü :-)))

Başlıyooooooooğğğ:

1)Bilgisayarın masaüstü görüntüsü nedir?

Düz siyah ekran..neşeli bir kurbağa vardı bahara gülümseyen ama ergenim Selin'im olaya el koymuş yine.

2)Bir cafeye girdiğinde genellikle ne sipariş verirsin?

Mönü :-p
Önce mönüyü isterim zira ben ikizler burcunun sağlam bir neferiyim ve sürekli aynı şeyi yapmak beni öldürür biiiir, yeni ne deneyebilirim merakı ile dopdoluyum ikiii.

3)Google de en son aradığın şey ne?

Kushimoto Sokağı...Maviye İz Süren'in güzel öyküsündeki yeri merak etmiştim.Gitmek ve görmek istediğim yerler listesine ekleyiverdim üşenmeden.

4)Mesajlaştığın veya konuştuğun en son kişi kim?

Nehir'in atletizm hocası. Onu yine bir yarışmaya yazdıracakmış kan grubunu sordu.Zaten hocalar ve bankalar..onlar olmasa yapayalnız hissedeceğim kendimi.

5)Tiyatroya en son ne zaman gittin?

3 gün önce kızlarımla gittik İBB Şehir Tiyatrolarına. Artık çocuk oyunlarından çıkıp yetişkin oyunlarını paylaşıyor olmanın dayanılmaz sevinci ile dopdoluyum.



6)Sinemaya en son ne zaman gittin?

Geçen aydı sanırım.Hakikatten açmışım arayı ben bir sinema yapayım bu aralar.Her zamanki gibi sevdiğim şekilde yani tek başıma.



7)Hangi diziyi herkes izlemeli?

Tabii ki Dr. Who
Özgün,benzersiz,aklı ve hayali harekete geçiren bir dizi o.
Türk dizilerinde her şeyin aşka bağlanması ve diyalog diyalog ve diyalog öldürüyo beni izlediğim en son dizi Behzat Ç idi  ...bilek ve yürek ve mizah ve akıl olmalı.



8)En son ne tür müzik dinledin?

Best of Classical Music 
Sonra Duman

9)Seni en çok ne çıldırtır?

Aptallık ...tahammülümün en az olduğu şeydir.




10)Ne zaman uyanırsın?

03:30 gibi.Yaşlanıyorum..eskiden 2-3 gibiydi. Uyku sevmeyenlerdenim ben.Uyku hayata gözlerini kapatmak...yaşamın her anı güzel.

11)İnternetteki ilk adın neydi?

Deniz..hep de öyle kaldı başka isim kullanmadım.
Yani mavinin en hükmedilmezi...
Altı mavi üstü mavi...hem ölüm hem yaşam








12)Favori emojilerin nedir?

dili bir karış dışarıda tüm hayata gülümseyen o şebek surat..

13)Kedi mi,köpek mi?

Ay kuş :-( lütfen yani.
Her canlıyı severim ben ..ama uçabilenleri bir başka severim.




14)Kuzey mi,güney mi?

Diziden bahsedilmiyordur umarım çüünkü izlemedim diyerek Kuzey diyorum. Karadenizliyim ben, kuzeyde doğdum;her şeyini ayrı sevdim memleketimin.


Trabzon Havalimanı

16)İstanbulda sevdiğin üç semt?

Kuzguncuk,İstinye sahili,Selimiye

17)Kafanda genelde ne olur?

Ne unuttum ne unuttum ne unuttum bu sefer ne unuttum...

18)Komedi mi,dram mı?

Komedi..sonu kötü biten ne dizi ne kitap ne bişi sevmem ben.Gülmek iyidir :-p

19)Çay mı kahve mi?

Kiminle nerede olduğuma bağlı. Bir başına isem de ruh halime bağlı.

20)Bu soruları cevaplamadan önce ne yapıyordun?

Yağmuru ve rüzgarı seyrediyordum. İstanbul uçuyor bugün ve ben bu havaları çok severim.

21)Son olarak bir sırrını paylaş:

olmaz..iki kişinin bilduğu sır değildur



2 Ocak 2015 Cuma

Yusuf Yusuf &Nehir&Ben&Lucy&Selin...

Ön yargılarım kadar ön yargılarımın haklı çıkışından nefret ediyorum.


Yılbaşı akşamı kalplerimizi sıcak çikolata kıvamında tatlı ve eşsiz duygularla dolduların küçük anılar yarattı evimizde ama asla neşeli bir akşam diye tanımlanabilecek bir akşam değildi.Çocuklar büyüdükçe istekleri,tamamlanışları farklı oluyor.Onlar, artık daha neşeli ve kalabalık sofralar eğlenceler istiyorlar.Bizde de bunun eksikliği hissedildi. Hele Trabzon'da ailemin kocaman bir masada neşe dolu fotoğrafı feyste yayımlanınca bükülüverdi boynum ister istemez.Yine de elimizden geleni yaptık mutlu olsunlar diye.


Sabah kalktığımızda Nehir'imin surat 5 karıştı. Dışarıda buz gibi olan havaya bakıp tüm günü evde çocuklarımla geçirme hayalimi tuzla buz edecek bir kararlılıkta "sinemaya gitmek istiyorum anne " dedi.Ne desem diye baktım suratına "hayır " diyemeyeceğimi bilmezmiş gibi.

İnsanlar neden tekrar çocuk olmak ister bilmem.Her şey başkasının iznine bağlı. Sıkıntıdan patlıyor ama anneyi ikna edebilirse gidebilecek dışarı, tok ama ye denilirse yemek zorunda, partiye giderken kot giymek istiyor ama ona dantelli elbise giydiriyorlar.Yani bu öğğğ bişi değil mi sahiden? 


Neyse, giyindim kuşandım, Nehir de giyindi.Selin evde kalıp Tumblr'da takılmak istedi.Biz çıktık.

Selin ile müzik ve sinema hatta kitap zevklerimiz uyuşuyor ama Nehir ile çok örtüştüğünü söyleyemem. O "Mandıra Filozofu" "Deliha" gibi filmleri seviyor.İlla Türk sineması olsun takıntısı var. Ben de  "Selvi Boylum Al Yazmalım" ya da "Neşeli Günler" den sonra iyi ki izledim diyeceğim türk filmi pek hatırlamıyorum.Hele şu son dönem filmlerinde ana avrat düz gitmeyi marifet mi sayıyorlar nedir, nefret ediyorum alenen. Nehir'in gönlü olsun diye çıkmışken filmi benim seçmem olmazdı, korktuğum başıma geldi ve "YusufYusuf" diye bir filme kendi elceğizimle bilet aldım içimden suratımı asa asa.



Sinema saatine kadar oyun oynadık, mağazaları gezdik.Sinema salonuna girdiğimizde neşeli görünmek için elimden geleni yaptım ve belki bu filmde eğlenirim diye umdum.Üstelik Nehir'in sevdiği gibi en önden bilete almıştım yani en arkayı seven bendeniz inanılmaz şeyler yapmaktaydım kendi çapımda ama Nehir'in yüzündeki mutluluk,sevdiği bir şeyi annesi ile yaşıyor olma sevinci kalan her şeyi boşverebilme sebebimdi doğrusu.


Film başladı. Ali Sunal'ı ve oyunculuğunu seviyorum, Oya Başar kötü kaynana rolünde master yaptı zaten.Senaryo kolaylıkla tahmin edilebilesi olaylar silsilesinden oluşuyordu, araya tam da tarzda "halktan" cinsel espiriler sokuşturulmuştu.Zaten salondakilerin gevrek kahkahalarından senaristin doğru bişi yaptığını anlamak mümkündü yani. Nehir o tür esprilerde bana eğilip "neye gülüyorlar" diye sormasa benim de güleceğim yoktu ama bastım kahkahayı. Kuzuum...


Neyse, filme o kadar espri ve gülünmesi mümkün şey olduğunda tepki vermeyen halkım sinkaflı küfürlerde yıkıldı gülmekten. E ben de sinirlendim şimdi ne yalan söyleyeyim. Baktım Nehir de katıla katıla gülmüyor mu? Ona uyarıda bulunup bunun ne nahoş bir şey olduğunu anlatmak isterdim ama keyfini kaçırmak istemedim ve 40 yaş sonrasında zamana dayanıklı olmayı öğrendiğimi sanıyorum yani bunu ona anlatmak için doğru zamanı beklemeye karar verdim. Ama Nehir o esnada dönüp bana baktı ve benim gülmek bir yana dursun ,perdeye öfkeyle baktığımı gördü. Sonraki gülüşleri o kadar da neşeli değildi.Vermem gereken mesajı anlatarak değil göstererek verdiğimi düşündüm.

Film mutlu sonla bitti. Hatta sanki yönetmen daha anlatıyordu da bitiş jeneriğini girdiler diye düşündüm filan yani.

Sonra eve geldik.Biraz dinlendik, yemek yedik ve Selin'e "Lucy'i koyarmısın izleyelim" dedim. Nehir başta Türk sineması değil diye mırın kırın etse de yumuşak huylu bir çocuk olduğundan çabucak "peki" dedi.

Sonra hatır için izlemeye başladığı filmi soluksuz izledi.Arada heyecanla zeka hakkında sorular soruyor, anladığından emin olmadığı yerler hakkında ablası ile konuşuyordu.Film bittiğinde hepimiz keyifliydik.

Nehir'e YusufYusuf'un da hoş bir film olduğunu ama kriterinin Türk-yabancı değil kaliteli-kalitesiz olması gerektiğini, farklı alanlardan da bir şeyler izlemenin-okumanın beynini Lucy gibi geliştireceğini anlattım.



Bu akşam Şehir Tiyatrolarında Hıdrellez isimli oyuna gideceğiz. Sinemayı seviyorum ama tiyatro seyircisi olmak apayrı bir kültür,apayrı bir keyif..






Bu topluma, sanatla barışık çocuklar lazım.

Selin, 2013-Okul... Çehov'un Sevgili Doktor oyununda