torpil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
torpil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2022 Salı

Suç Ne ki Suçlu Kim Ola?



Filanca lisenin öğrencileri .. saçma sapan bir müdürleri olduğunda, çocuklarım o lisede okumuyordu ama ben de velilerle birlikte okulun önündeki eyleme katılmıştım. Çocuklar ve vatan hepimizindi..her ikisini de ölümüne seviyordum.

Bu sene, o filanca lisenin öğrencilerinden oluşan grupla ile ilk  tanıştığımda kallavi birinin  adıyla geldiler odama. 

Henüz lisedeyken, zaten hakları olan ve alabilecekleri şey için "torpil" bulmaktan utanç duyup duymadıklarını  sordum.  Kallavi birinin adıyla gelen, yüzü hafif sivilceli gencin yüzü pembeleşti. "Annemin sınıf arkadaşı da..ben araya girerim dedi bize ondan..." diye beceriksizce açıklama yapmaya çalıştı.  Gülümseyerek baktım yüzüne. Gençleri kırmayı sevmiyorum. Nazikçe "ona, ben hallederim..demeliydin" dedim. "Küfrettiği sistemi besleyenleri hiç anlamam" .

 "Haklısınız" dedi. 

"Genelde ,evet" dedim.


Toplu halde odama girip olağan akışın dışında  şeyler istediklerinde, istediklerinden de fazlasını sağladım. Gençtiler, gayretliydiler, kendileri olarak da bir kapıyı çalıp istediklerini alabileceklerini görmelerini istiyordum. Her birine gerçekten değer veriyor, her birinin gözündeki bakışı önemsiyordum.

Sonra (ne yazık ki) sigara içmeye dışarı çıktıkları bir gün,  penceremin altında olduklarını fark etmeden "salak karıyı nasıl da kandırdıklarını" birbirlerine anlattıklarını duydum. Yanımdaki nazik ses tonunu tekrar edip "kopardıkları" imtiyazlar için bol sinkaflı küfürler kullanarak zaferlerini kutluyorlardı.

Danışmayı arayıp kendime bir kahve söyledim.

Sakince arkama yaslandım ve kalp kırıklığına karışmış öfkemi hazmetmeye çalıştım.

Aklımdan geçen,onlara sarf etmeyi düşündüğüm acı sözleri içeren onlarca cümleyi, kahvemi yudumlarken eledim de eledim. 

Öfke  yerini üzüntüye bıraktı. Ne hakla kızıyordum ki onlara? 


Aradan zaman  geçti. Bekledim. Yetişkin hayatımın bana kazandırdığı en önemli nitelik bu oldu sanırım. Beklemek, önceden asla beceremediğim bir şeydi. İnsan aceleden yaratılmıştı ve ben fena halde insandım. Bekleyemeyi öğrenmekle daha fazla mı insan oldum yoksa insanlıktan mı çıktım hiç bilmiyorum. Beklemek, yanlış kimyasal etkileşimle çürütedebiliyor.. niteliğini de arttırabiliyor. İyi izlemek iyi anlamak lazım neyi ne kadar beklemek gerektiğini.


Odama tekrar  geldiklerinde, yine pırıl pırıl yüzleri ve tanıdık nazik tonlamaları ile yeniden bir şeyler istediklerinde o gün içtiğim kahvenin tadı geldi ağzıma. Ne istedilerse kabul ettim. Sevecen ve minnetar "ne harikasınız..keşke biz de sizin için bir şeyler yapsak" dedi kıvırcığı bonus kafaya çevirmiş hokka burunlu bi tanesi. (Bu yeni nesilde hiç çirkini yok yemin ederim). 

"Aslında var bir şey" dedim usulca.

Biraz şaşkın durup baktılar yüzüme.

"Aaa çok sevindik" dedi samimiyetle kısa boylu, kızıl saçlı ve çillerle inanılmaz güzel görünen  oğlanın bi tanesi.

"Evet evet" diye  gönülsüzce onayladı alfa rolünü üstlendiğini bildiğim uzun ince oğlan. Sesini tanıyıverdim. Daha da üzülüp başımı  eğdim.

"Bana küfredeceğiniz  , benimle alay edeceğiniz zaman bunu penceremin altında yapmama nezaketini gösterirseniz sevinirim" dedim.

Sonra herkes ne diyeceğini ya da ne yapacağını ya da nereye bakacağını  bilmezmiş gibi,  yönetmen yeni rolü vermediği için sahnede öyle durup bakınan figüranlar gibi salındık boşlukta.

Tüm soruların cevapları  bilgisayar ekranımdaymış gibi dikkatle ekrana bakmayı sürdürdüm.

Sessizliğin ağır geldiği anda suskun, belki şaşkın çıktılar odamdan bir şey demeden.

Ben de üzgün ve suçlu bilgisayar ekranına bakmayı sürdürdüm.


Her neyseler, onlara bunu biz yaptık.

Üzgünüm.


Günün şarkısı son karede..tıklayınız lütfen



5 Mart 2015 Perşembe

Af

Zorlanıyor yüreğim, bazen çok zorlanıyor.

Eşim ve  ben :)
Biri vardı,severdim.Okuldaki en yakın kankilerimden biriydi ;hani öyle böyle değil, ciğerini bilirdik birbirimizin, kuru ekmeği böler paylaşır - birimiz üzgünken ötekimiz gülmezdi. Aşklarımız ortak can yangılarına dönerdi. Ben ,şimdi eşim olan zat-ı muhteremle evlenme yoluna girmişken arkadaşımın (hadi adı Esra olsun) yani Esra'nın annesi, Esra ben aynı odadayken eşime  Esra'nın ona daha uygun olduğunu, eşimin annesiyle tanışmak istediğini söyledi. Ben Esra'ya "annen kafayı yedi galiba" gülüşü attığımda onun gülmediğini ve bana bakmadığını gördüm. O an anladım ki kafayı yiyen annesi değildi...Kankim, sözlüme aşık olmuştu ve benim yanımda aileler arası bağ kurulması teklifi yapılıyordu.

Silip attım mı onu?
Hayır
Aşk kural tanımaz dedim, gençlik cehalettir dedim.
Bütün bunları göze alacak kadar aşık olmasına üzüldüm..
Affettim.

Okuldan çıktık çıkacağız senelerinde iş arıyoruz. Birimiz torpil bulunca , eğer ortam uygun bağ kuvvetli ise ötekilerin de adını söylesin diye anlaştık kendi aramızda. Epitopu 3 kişiydik zaten. Onca sene, onca paylaşılan,onca dostluk , onca kader birliği vardı aramızda. Yine bu arkadaşım bir görüşmeye gittiğinde (yaz aylarında idik) ben de keyifle ve ardından ettiğim dualarla onu bekliyordum. Geri geldiğinde, ona eşlik eden kuzeni terden sırılsıklam olduğu için üzerini değişmeye gitti. O arada  Esra da görüşmeyi anlattı üstünkörü. "Benden bahsedebildin mi" diye sordum , "adam çok suratsızdı, valla apartopar çıktık dışarı" dedi. Gülümsedim . Bu , alışkın olduğumuz bir karşılama idi. O sırada kuzeni içeri geldi ve "ay Esraaa, adam boş kontenjan var başka isim var mı vereceğin dediğinde keşke Kadriye'yi de verseydin" dedi.O,işe girdi ..ben sokakta kitap sattım.

Yüreğinin çoraklığına, hırstan kavrulmuşluğuna acıyordum.
Hayırrr..ermiş değilim, öyle ulvi bir kişiliğim de yok benim.
Sadece kişiliksizlik derecesinde merhametliyim..başka da tutar yanım yok zaten
Onu affettim.



Zor durumdayım dedi birisi
Nem varsa borç vereyim,oldukça öde dedim
Ödünç almak zor gelmiş olmalı
Şu , yatalak dönemimde "geçmiş olsun"a gelip hepsini çaldı.



Nasıl bir şaşkınlıktır,aymazlıktır bu nasıl bir çaresizliktir ki ona bunu yaptırdı dedim.
Affettim.

Örnekleri kolaylıkla, daha büyük ölçekli çoğaltabilirim.

Ben hep affettim.
Yapılanı aklımda tuttum, yüreğimde yer vermedim.
      
                      *           *       *       *

Şimdi zor günler benim için.
İşsizlik yoruyor, tüketiyor gönlümü.

Etrafımdaki aldırmazlar, anlamazlar, yardımcı olabilecekken "aman neyse"ciler  var ya ;


Onları affetmek zor geliyor...








1 Aralık 2014 Pazartesi

Mai'ydi ...

Asfalt dökülmüş yollarda ağır aksak yürüdüğüm yoktur hiç.

Çakıllı yokuşlarda zamana karşı koşmak nasibimde olan hep.

İş görüşmesinde ön elemeyi geçip mülakata çağrıldığım gün , henüz 5 aylık olan Selin'imi bırakabileceğim kimse yoktu . Doğum sonrası ayın dolunay haline geçmiş olmamdan kaynaklanan stres ve sıkıntı yetmezmiş gibi ek sıkıntılar gelmiyor muydu..deli olacaktım. 38 bedenden 46 bedene fırlamayı başarmak her kula nasip değil.Ne giyeceğimi bilmiyordum, gideceğim görüşme yeni bir iş alanı idi ne diyeceğimi bilmiyordum ve hala emzirdiğim bebeğimi kime bırakacaktım:bilmiyordum.

Moral vermek istercesine sarı sıcak bir gündü. Ne etsen yaşayacaksın bu günü, kaçış yok dedim. Annemin çiçekli ipek gömleği ile düğmesini ilikleyip fermuarını çekemediğim o melun eteğimi giyindim. Selin'i yıkadım, giydirdim, kucağıma aldım;bezleri , suyu, yedek kıyafetleri içeren çantasını da omzuma taktım ve iş görüşmesi için Üsküdar'dan Fatih'e doğru yola koyuldum. 

Oldukça sıcak bir Haziran günüydü.

Görüşme yapacağım binaya varınca, ortasında havuz bulunan kocaman giriş yolundaki banklardan birine oturdum. Kalbim küt küt çarpıyordu ve hala ne yapacağımı bilmiyordum. Selin ile konuşup oynuyor, fındık burnuna öpücükler konduruyor , görüşme saatinin gelmesini bekliyordum. 

Derken yanıma bir genç kız oturdu. Benim halime bakıp rakip olmayacağıma kani gelince de oraya geliş sebebini açıkladı. O da aynı iş için görüşmeye gelmiş. Ama içi hayli rahatmış çünkü filanca yerden torpili varmış, onun için telefon açmışlar ve benim gözünün içine baktığım o "evet"i çoktaaaan almışlar.

Selin'in kahve gözlerinin içine baktım çaresizlikle
-Dammm ..dedi bana
-Damm bebeğim, dedim.

Siz ne için gelmiştiniz dedi yanıma oturan genç kız.

-"Aramaya" dedim. "Ya mevlamı bulacam ya belamı"

Yüzündeki gülüş dondu, tersledi mi bu kadın beni bakışı yerleşti gözlerine.Sonra sustuk koyu lacivert. 

Saat gelince ikimiz de görüşme yapılacak büroya doğru yola koyulduk.O neşeyle içeri girdi, ben merakla.

Sıramı beklerken vatandaşların beklemek için oturdukları koltuklara oturdum.

Sonradan çalışma arkadaşım olan görevlileri incelemeye koyuldum.Gariptir, her gün yüzlerce kişinin gelip geçtiği o salonda hepsi beni hatırladı sonraki konuşmalarımızda dile geldiği üzre.

Biri "bakın ben ne kadar yardımseverim, ne kadar iyi niyetliyim" diye kendini paralarcasına hepsine yardıma koşuyordu. "Eline güç geçerse kimseyi tanımaz bu" dedim.

Biri, ince alınmış kaşlarının üzerine kırmızı türbanını çekmiş ağır makyajı ile telefondakini, önüne gelen vatandaşı tersliyordu. "kendini sevmiyor olmalı.. yoksa bu kadar aksi olmasının imkanı yok " dedim.

Biri, mavi-yeşil bir türban takmıştı güzel yeşil gözlerini vurgularcasına. Dudaklarındaki dalgın ve içten tebessümü görünce ben de gülümsedim ister istemez." Ne yazık..sen kimseye kötülük yapamazsın" dedim.

Biri koyu lacivert türbanının altına koyu lacivert blüz giymiş, soluk beyaz yüzünü kağıtlara eğmiş harıl harıl çalışıyordu. "Sınıfta hep kurallara uyan çocuklar gibisin sen" dedim "başkası kurallara uymadığında isyan eden , hep düzgün kalanlardan hani"

Selin "damm" dedi
"Damm bebeğim" dedim.

Beni çağırdılar.

Görüşme alanına bebekle girince orada belirgin bir sessizlik oldu. Yüzüm o kadar kızarmıştı ki, öylesine perişan hissediyordum ki "yaşayayım ve bitsin" den başka hiç bir duyguyu yoktu benliğimde.

Görüşme yaptığım yetkili yani koordinatör, gençten güler yüzlü bir beydi. Ikına sıkına özür diledim ve kızımı bırakacak yerim olmadığı için bu durumda kaldığımı açıkladım. Sorun değil dercesine başını salladı ve CV bilgilerime göz gezdirmeye başladı. İnsanların bana baktığını biliyor, gözümü görüşme yaptığım kişiden ayırmıyordum. 

Koordinatör, bir sigara yaktı...içimdeki anne, içimdeki iş isteyen sıkkın kadının tepesine bir tane vurup ayağa fırladı:

-Ne yapıyorsunuz?Görmüyor musunuz kucağımda bebek var?! Hiç bebeğin yanında sigara içilir mi? diye öfkeyle söylendim.

Sigarasını panikle söndüren koordinatör "kızmayın tamam, benim de bebeğim var Kadriye Hanım" dedi.

-E maşallah..özrü kabahatinden büyük ..dedim.

Bana uzun uzun baktı ve kocaman güldü.

-Kurul var yarın, son mülakat.Yarın oraya gelin ama kızınız olmasın olur mu?

İnanamayarak baktım yüzüne,minnetle "olur" dedim.

-Bir dakika..dedi.
Bir yerlere telefon açtı. "Bir araç çıkartın, küçük bebeği olan bir hanım var, uzaktan gelmiş.Bu sıcakta en azından iskeleye bırakın"

Boynum iyice bükük elini sıktım ve reddedemeyeceğim bu yardımı minnetle kabul ettim.

Ertesi gün görüşmeye gittiğimde Selin'i kısa süreliğine bırakacak bir yer bulmuştum ama her dakika değerliydi.Görüşme salonunun olduğu kata çıktığımda bekleyen 5-6 kişi daha olduğunu gördüm. Ne yapsam da izin istesem önce ben girsem derken hepsi kendi bahanesini sıraladı.

Biri öğrenciydi.Sınava yetişmesi lazımdı."Sen ilk gir" dedim. Sonra ben sonra diğeri..öncelik sıralaması yaptık ve birbirimize şans diledik. Güzel bir ortamdı.

Kurula girenin çıkması beklerken bir kızla bir delikanlı geldi.Çekinceleri yoktu.Delikanlı  "sen .....'in adı ile geliyorsun, zaten bu formalite.Sıra mıra da bekleme gir içeri" diyerek içerideki çıkar çıkmaz kızı salona iteledi ve kapıyı kapattı.

Öfke ve nefretten,çaresizlikten resmen morardım.Kimsenin sesi çıkmıyordu.Hepimizin morali bozulmuştu. Derken olan oldu ve içimdeki karadenizli isyan çıkarttı..

Görüşme salonunun kapısını açarak içeri girdim. Koordinatör de oradaydı, bir kaç adam daha vardı.hepsi şaşkınlıkla bana baktı.

-Görüşme yapıyoruz, sizi de alacağız çıkar mısınız? Dedi sonradan danışman amcalardan olduğunu öğrendiğim bıyıklı.

-Ben sıramı beklerim de hanımefendi beklemedi.Biz dışarıda sorumluluk önceliğine göre sıralama yaptık, ......'in tanıdığıyım diye önden girmek de nesi? Rica ederim kural varsa ya herkes uysun ya hiç birimiz uymayalım.

Ortam buz gibi oldu.
Kız başını eğdi ve dışarı çıktı.
"Buyrun..sizi alalım" dediler.
"Yok" dedim suratım yine pancar gibi olmuş halimle "bir öğrenci vardı..o sınava yetişecek,sonra ben"
Ağzımın içinde bir şeyler mırıldanarak dışarı çıktım. Zaptedemediğim öfkem için kendime köpürüyordum.

"Tebrik ederim bayan Jan Dark..bir akıllı sen çıktın yine herkes sustu sen atladın"

Sonra görüşmeye girdiğimde beni hayli rahatsız eden sorular olsa da görüşmeyi bitirdim ve Selin'i emzir diye bağrınan biyolojik saatim ile Selin'i özledim diye çığlık atan ruhumun rüzgarında savrula savrula eve gittim.


Şu, aklıma geldikçe dualarımda atlamadıklarımdandır o hep. Siyasi görüşlerin henüz ağır basmadığı ama yine de belirleyiciliği olduğu o yıllarda işe alınma sebebim oldu o Koordinatör Bey. Beni pek de istememiş oradakiler ama o çok ısrar etmiş. "Beyler amaç kalite ve iş ise o tam da aradığımız kişi" demiş.

Yüzünü hiç kara çıkarmadım . Herkes bir çalıştıysa ben beş çalıştım. İşim, aşkımdı. İşimi hep çok sevdim.Her terfi dişim-tırnağımla aldığımdı:benim hiç torpilim olmadı.

Asfalt dökülmüş yollarda ağır aksak yürüdüğüm yoktur hiç.
Çakıllı yokuşlarda zamana karşı koşmak nasibimde olan hep dedim ya..14 sene sonra bir günde iş akdim feshedilerek atıldığım işime sevgi ve özlemle uzaktan el salladığım ve anıların güzel sıcaklığı ile yaralandığım bir günde yazacak başka bir şey bulamadım.























Sanki, en güzel gülüşlerim o yıllarda kaldı...

Şimdi mi?

Deveye demişler yokuş aşağı inmeyi mi seversin yokuş yukarı çıkmayı mı?

Düzde dursam zorunuza mı gidiyor demiş...