10 Ağustos 2017 Perşembe

Mutlu Olmak Bazılarına Daha Çok Yakışıyor


Bu  sabah gelirken yolda gördüm onları. Başımı eğip yürümek oldum olası yapmadığım bir şey. Kuşların teleklerine kadar bakarım merakla, severim varoluşumu  her detayıyla ; renkleri , eğrileri,doğruları.


İşte öyle yürürken ve farkında bile olmadan çevredeki her şey gibi insanlara da bakarken gördüm onları. El ele bir çiftti Kadıköy sokaklarında sabah işe gidenler kervanının neşeli  bireyleri olarak yürüyen.  Bir anlık bakıştan sonra kaçırdığım gözlerim ister istemez geri döndü. Büyü gibi bir şeydi. O an karar verdim, bugün stresli bir iş günü yine ve benim zamanım yok yine ama onu size anlatmalı, ilerideki zamanlarda yazılarıma baktığımda unutmuşsam  hatırlamalıydım.


El ele yürüyen 20'li yaşları henüz geçmiş bir çiftten bahsediyorum. Oğlan bir şey anlatırken kız, elini bırakmaksızın hafifçe öne geçti ve eğilip yüzüne bakarak neşeyle cevap verdi. O an fark ettim onu zaten. Yüzü ışıl ışıldı. Epeydir o kadar ışık görmemiştim bir insanın yüzünde. Aşk vardı ama zamana sınırlandırılmış, kalıplaştırılmış bir aşk değildi. Hafif çiçek kokulu bir parfüm kıvamında,  özgün-neşeli-sahici bir aşk benim gördüğüm. Ama asıl vurucu olan gözleri-bakışı. Dostça bakıyor sımsıcak ve güçlü.Dürüst. Sevgili olmanın ve aşkın direkt şehvet ya da sahiplenme ile çirkin biçimlendirmelerine alışmış gözlerim bu yüzden dönüverdi dostuna,arkadaşına bakan aşık genç kıza. Delikanlı da varlığından memnun, büyüsüne kapılmış  bir sadelikle cevap verdi kızın nüktedan cevabına. Başrolün, belirleyiciliğin kıza ait olduğunu düşündüm. Merakla inceledim fiziksel portresini. Biraz sivrice bir burnu, soluk-rengi kaçık bir teni vardı. İnce uzun sıradan bir fizikti onunkisi..ama gülüşü,bakışı,duruşu çoook uzun yıllar öncesinden gelmiş gibiydi. Kıyafet seçimi ise ona aitti. Moda değildi, aynı değildi hatta belki uyumlu bile değildi. İş hayatının hızarında yontulmuş "tepki çekmesi olanaksız sade ve belirli" kıyafetlerimi düşündüm sıkıntıyla.  Cebimden bilyemi  çalmışlar da ben yeni fark etmişim gibi geldi bir an, öfkelendim. "Kim ne düşünürse düşünsün bana ne" cümlesinin özgün neşesini " yoruma kapalı ,standart kıyafetler" zırhı ile değiştirmişim kaç yıllar önce, yeni fark ettim. Hırsız yol arkadaşlarıma yumruk sıkıp öfkeyle salladım içimden...sonra onlar gözden kaybolmadan telaşla son bir kez baktım bir daha göremeyeceğim için artık üzgün olduğum o  dost , sıcacık tebessüm ile samimi dinleyici edasına.


Mutlu olmak bazı insanlara daha çok yakışıyor. O kadar güzel mutlu oluyorlar ki ne yapacağını şaşırıyor insan. Evladıma dua eder gibi dua ettim ardlarından bir ömür mutlu olsunlar diye.

İçime bir huzur çöktü, iş yerine geldim başladım çalışmaya ama kalbimde sıkıntı ve endişeden eser yoktu.