Sayfalar

10 Ekim 2013 Perşembe

Uyku Geçen Zamana Gözlerini Kapatmak Aslında...


Uyku , geçen zamana gözlerini kapatmak aslında.Sevmiyorum uyumayı. Gözkapaklarının buluştuğu o uzun evrede gün geçiyor gece geçiyor tan geçiyor sabah geçiyor.En sevdiğim zaman renklerin uyandığı ve kuşların, sözlerini sadece kendilerinin bildiği o şarkıları söylediği  tan ağarması vakti.İnsanın dimağı dupduru bir aydınlıkla işliyor, güne erken başlamanın bereketi tüm işlerinize yansıyor.

Trabzon'da uyanmak...



Eskiden, tam da gün ağarırken kendime bir kahve yapardım. Havanın o gün nasıl olacağını kestirmeye çalışır, günlüğüme birşeyler karalar ve hava durumuna göre o gün ne giyeceğime karar verirdim. Şimdi hava durumu çocuklarımı o gün nasıl giydireceğim ve çamaşırları balkona asıp asamayacağım kararlarının önceliği ile yorumlanıyor zihnimde. Zamanın getirdiği değişikliklere gülümsememek elde değil.

Gece herkes uyuduktan sonraki sessizlikte ne çok ses duyduğuna şaşırıyor insan.Evin eşyaları, araba sesleri günlük hayatın koşturmacasında duymadığımız onlarca ses. Bir de gece olunca yitirdiğiniz sesler oluyor;insanların sesleri, kuşların sesleri gibi. Dingin bir kafa ile geceyi dinlediğinizde aldığınız haz sonraki gecelerde uyuma isteğinizi yok ediyor gitgide, zamanla da alışıyorsunuz buna. Dinlemeyi öğrenmek kendi içinize yaptığınız bir yolculuk gibi. Denir ki , insan kalbi aslında olacağı bilir ve insana söylermiş ama insan öğretilerle ve kalabalığın uğultusunda yüreğiyle barışmayı unutur o sesi ancak belli belirsiz bir fısıltı halinde duyarmış. "Söylediğim başıma geldi" "aklıma gelen başıma geldi" söylemleri de aslında buymuş..o şefkatli fısıltıyı dizileri düşünmekle, insanlara söyleyemediklerimizi içimizden söylemeye devam etmekle, akış içerisinde niteliksizleşmekle duymaz olurmuşuz. 


Belki artık koşturmayı bırakıp cesaretle bir nefes olsun durmak, kendimizi ve hayatı dinlemek vakti. Belki artık en başta kendimizi affetmeyi deneyerek yeniden başlamak vakti. Belki artık korkulardan sıyrılıp gerçek değerlere sarılmak ve mücadele etmek vakti...zaman kontrol edilebilir bir hız değil, geç kalmamak lazım.


James Redfield'in "Dokuz Kehanet" de dediği gibi "rastlantılar düzenli meydana gelir ama bunları fark etmeniz gerekir". Biz de artık uyansak mı ne?

Şimdi, sıfır kilometre ,henüz hiç yaşanmamış bir günü yaşamaya  ama ayrıntılarıyla yaşamaya başlamak için hadi..vira bismillah diyelim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder