Sayfalar

2 Ocak 2015 Cuma

Yusuf Yusuf &Nehir&Ben&Lucy&Selin...

Ön yargılarım kadar ön yargılarımın haklı çıkışından nefret ediyorum.


Yılbaşı akşamı kalplerimizi sıcak çikolata kıvamında tatlı ve eşsiz duygularla dolduların küçük anılar yarattı evimizde ama asla neşeli bir akşam diye tanımlanabilecek bir akşam değildi.Çocuklar büyüdükçe istekleri,tamamlanışları farklı oluyor.Onlar, artık daha neşeli ve kalabalık sofralar eğlenceler istiyorlar.Bizde de bunun eksikliği hissedildi. Hele Trabzon'da ailemin kocaman bir masada neşe dolu fotoğrafı feyste yayımlanınca bükülüverdi boynum ister istemez.Yine de elimizden geleni yaptık mutlu olsunlar diye.


Sabah kalktığımızda Nehir'imin surat 5 karıştı. Dışarıda buz gibi olan havaya bakıp tüm günü evde çocuklarımla geçirme hayalimi tuzla buz edecek bir kararlılıkta "sinemaya gitmek istiyorum anne " dedi.Ne desem diye baktım suratına "hayır " diyemeyeceğimi bilmezmiş gibi.

İnsanlar neden tekrar çocuk olmak ister bilmem.Her şey başkasının iznine bağlı. Sıkıntıdan patlıyor ama anneyi ikna edebilirse gidebilecek dışarı, tok ama ye denilirse yemek zorunda, partiye giderken kot giymek istiyor ama ona dantelli elbise giydiriyorlar.Yani bu öğğğ bişi değil mi sahiden? 


Neyse, giyindim kuşandım, Nehir de giyindi.Selin evde kalıp Tumblr'da takılmak istedi.Biz çıktık.

Selin ile müzik ve sinema hatta kitap zevklerimiz uyuşuyor ama Nehir ile çok örtüştüğünü söyleyemem. O "Mandıra Filozofu" "Deliha" gibi filmleri seviyor.İlla Türk sineması olsun takıntısı var. Ben de  "Selvi Boylum Al Yazmalım" ya da "Neşeli Günler" den sonra iyi ki izledim diyeceğim türk filmi pek hatırlamıyorum.Hele şu son dönem filmlerinde ana avrat düz gitmeyi marifet mi sayıyorlar nedir, nefret ediyorum alenen. Nehir'in gönlü olsun diye çıkmışken filmi benim seçmem olmazdı, korktuğum başıma geldi ve "YusufYusuf" diye bir filme kendi elceğizimle bilet aldım içimden suratımı asa asa.



Sinema saatine kadar oyun oynadık, mağazaları gezdik.Sinema salonuna girdiğimizde neşeli görünmek için elimden geleni yaptım ve belki bu filmde eğlenirim diye umdum.Üstelik Nehir'in sevdiği gibi en önden bilete almıştım yani en arkayı seven bendeniz inanılmaz şeyler yapmaktaydım kendi çapımda ama Nehir'in yüzündeki mutluluk,sevdiği bir şeyi annesi ile yaşıyor olma sevinci kalan her şeyi boşverebilme sebebimdi doğrusu.


Film başladı. Ali Sunal'ı ve oyunculuğunu seviyorum, Oya Başar kötü kaynana rolünde master yaptı zaten.Senaryo kolaylıkla tahmin edilebilesi olaylar silsilesinden oluşuyordu, araya tam da tarzda "halktan" cinsel espiriler sokuşturulmuştu.Zaten salondakilerin gevrek kahkahalarından senaristin doğru bişi yaptığını anlamak mümkündü yani. Nehir o tür esprilerde bana eğilip "neye gülüyorlar" diye sormasa benim de güleceğim yoktu ama bastım kahkahayı. Kuzuum...


Neyse, filme o kadar espri ve gülünmesi mümkün şey olduğunda tepki vermeyen halkım sinkaflı küfürlerde yıkıldı gülmekten. E ben de sinirlendim şimdi ne yalan söyleyeyim. Baktım Nehir de katıla katıla gülmüyor mu? Ona uyarıda bulunup bunun ne nahoş bir şey olduğunu anlatmak isterdim ama keyfini kaçırmak istemedim ve 40 yaş sonrasında zamana dayanıklı olmayı öğrendiğimi sanıyorum yani bunu ona anlatmak için doğru zamanı beklemeye karar verdim. Ama Nehir o esnada dönüp bana baktı ve benim gülmek bir yana dursun ,perdeye öfkeyle baktığımı gördü. Sonraki gülüşleri o kadar da neşeli değildi.Vermem gereken mesajı anlatarak değil göstererek verdiğimi düşündüm.

Film mutlu sonla bitti. Hatta sanki yönetmen daha anlatıyordu da bitiş jeneriğini girdiler diye düşündüm filan yani.

Sonra eve geldik.Biraz dinlendik, yemek yedik ve Selin'e "Lucy'i koyarmısın izleyelim" dedim. Nehir başta Türk sineması değil diye mırın kırın etse de yumuşak huylu bir çocuk olduğundan çabucak "peki" dedi.

Sonra hatır için izlemeye başladığı filmi soluksuz izledi.Arada heyecanla zeka hakkında sorular soruyor, anladığından emin olmadığı yerler hakkında ablası ile konuşuyordu.Film bittiğinde hepimiz keyifliydik.

Nehir'e YusufYusuf'un da hoş bir film olduğunu ama kriterinin Türk-yabancı değil kaliteli-kalitesiz olması gerektiğini, farklı alanlardan da bir şeyler izlemenin-okumanın beynini Lucy gibi geliştireceğini anlattım.



Bu akşam Şehir Tiyatrolarında Hıdrellez isimli oyuna gideceğiz. Sinemayı seviyorum ama tiyatro seyircisi olmak apayrı bir kültür,apayrı bir keyif..






Bu topluma, sanatla barışık çocuklar lazım.

Selin, 2013-Okul... Çehov'un Sevgili Doktor oyununda

8 yorum:

  1. Ben de severim Ali Sunal'ı. Babasının soyadını çok iyi taşıyor.
    Kültür sanatla besleniyorsunuz ne güzel. Bakalım benim miniğimin sinemadaki ilk filmi ne olacak, daha çok zamanımız var ama merak işte :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selin bugünkü sohbetimizde gittiği ilk yetişkin sinemasını hatırladığını söyleyip biraz anlattı.İlkler ne kadar önemli onlar için.Sizin minik de sinemayı ve sinema ekranı yerine onun yüzünü izleyen annesini hatırlayacak ileride :-)

      Sil
  2. Ben cok yillar cocuklarla beraber aksam 20:00 olur olmaz hem de yilbasi geceleri uykuya daldim. Gece 24'u vurdugunda disaridan gelen seslerden korkup yanima gelirlerdi. Onlari sakinlestirip tekrar uykuya dalardim. Hissettigim huzuru anlatamam! Sanmistim ki bu hep boyle gidecek,yillar gectikce ikisinin de memnuniyetsizlikleri artti. Artik biz niye boyle yapmiyoruz sorulari cogalir oldu. Belkide olmasi kacinilmazdi . Simdi dusundum de, biz cocuklarla hic sinemaya gitmemisiz Turkiye'de. Gerci burada da gitmiyoruz cunku biz cok da iyi rusca bilmiyoruz esimle.Ama ikisi hicbir filmi kacirmiyor.
    Kadriye Hanim, butun ailenize saglikli mutlu yillar dilerim.
    Hayirli kandiller..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meri Hanım, bugün facebookta Selin'in 4 yaşındaki bir resmini paylaştım ve aşkın en tatlı hali dedim yorumda..Bazen küçüklüğünü o kadar özlüyorum ve o zamanlara ait anılar o kadar burnumun direğini sızlatıyor ki "anne kendimi kıskanmama neden oluyorsun" diyor. Nehir henüz değişimin başında ama Selin ergen ve hızla değişiyor.Sizi anlıyorum,bugünleri hep düşünmüştüm belki biraz da o korkuyla her anın tadını doya doya çıkartmaya çalışıyorum çünkü biliyorum ki yılbaşlarını telefonda kutlayacağımız seneler çok uzak değil.Annelik garip ve tezatları bir potada eşleştiren bir duygu:hem büyüsünler isterken hem büydükleri için hüzünleniyor insan.

      Sevgiler ve sizin de hayrınıza olan duaları kabul etsin Allah :-)

      Sil
  3. güzel bi gün olmuş :):)

    YanıtlaSil
  4. Kadriye müthiş bir yazı olmuş emeğine sağlık. Senin sinemayla ilgili tespitlerine tamamen katılıyorum. Espiri anlayışı küfür olan bir toplumuz maalesef ve bende senin gibi gülemiyorum bu tür espiri diyemeyeceğim hakaretlere. Neyse. Bende Hobbit'i izledim salı günü. Serinin diğer filmlerine göre daha başarısız buldum ve sanırım bu seri artık beni sıkmaya başladı. Hıdırellez oyununu ben çok beğenmiştim umarım sizlerde beğenirsiniz. Sevgiler ve de mutlu, sağlıklı yıllar dilerimmm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Fatoş, Hobbit başka filmlere kıyasla yine kaliteli-hoş bulunabilir ama serinin diğer filmleri ile kıyasladığında artık ağızda kekremsi bir tat bırakır oldu.Bu doğru. Hıdrellez,sanırım gittiğimiz en uzun oyunlardan biriydi.Çocuklar bir daha gelelim diye yalvardı , o kadar çok sevdiler.Güzel dileklerin için teşekkürler,tüm iyi temenniler karşılıklı :-)

      Sil