İnsanlar, insanların bu konudaki tutumlarım "i-na-nıl-maz" !
Bir kere baktınız di mi ...bitmiyor. Bakmak istemiyorum, bundan hoşlanmıyorum, bu son gibi söylemleriniz yele ve sele karışıyor. Israr , yalvarmak, rica bitmiyor. Boğuluyorsunuz ama son nefesinizi vermeden " son kez valla" diye eteğinize yapışıyorlar.
Size bu konudaki "inanılmaz"larımı anlatayım biraz.
TRT'de çalışıyordum. Halt etmiş ve fal bakmıştım. Üstüne bir de çıkar benim fallarım. Tarihli filan böyle "19 Şubat öğleden sonra biri geliyo iş değişiyorsun" gibi adrese teslim nokta atışlar. Sonra herkes birden beni çok sevmeye başladı. 19 yaş ya, enayiliğin zirve yaşlarındayım. Bu ani ilginin sebebini sonra anladım ama çok geç oldu. Herkes odasına davet ediyor sonra sohbet ederken 10 kişi birden kahve ısmarlıyor aaa dur bi fal kapatalım yapıyorlardı. Midem bulanıyor, kusuyordum ama umurlarında değildi insanların. Sanki orada yazılı bir metni okuyorum sanıyorlardı. Oysa fal bakmak enerjiyi tüketen , hem de hayli tüketen bir iş.
İnsanoğlu gerçekten bencil ve kötü çoğu zaman.
Sonra bakmak istemediğimi belirttim. Önce nazikçe, sonra sert,sonra kalkıp gitmelere varmak zorunda kalan çıkışlarla. Kâr etmiyordu. Haber yayınının ortasında bile elime fincan tutuşturulduğunu bilirim. Zıvanadan çıkmıştı bu iş; ben de çıkmıştım açıkçası.
Sonra bir arkadaş geldi yan odadan , başka programdan. Elinde kapatılmış fincanı. Sonra o klasik söylem "valla çok önemli, valla son, önemli olmasa gelmezdim". Dedim ki "yahu önemli şey için fala güvenilir mi? Daha fena..bakmak istemiyorum ve bakmayacağım" . Israr , yalvarma bitmedi. Kapımı kilitlemek zorunda kaldım. ..Fakat nafileydi direnişim. O kapı açıldı, kocaman açılmış gözleri ile yalvarmayı sürdüren kişi elinde fincan ile hala bekliyordu. Aldım açtım fincanı. Kesinlike öylesine, içine bakmadan "oluyor dileğin" dedim ve fincanı geriverip öfkeyle gittim. Kız, o hafta istifa etti. Başka iş bulacağına dair benden olumlu yanıt aldığını söylemiş...korkunç bir deneyim bu.
Bir diğer saçma anı:
Üniversite yıllarında çok iyiliğini gördüğüm çok da sevdiğim bir aile vardı. Yıllar sonra ailenin babası hastalandı ve ben hastaneye ziyarete gittim. Müsaitler mi doktor izin veriyor mu bilmediğim için de arayıp geleceğim konusunda kendilerini bilgilendirdim. Kalbimde ilk gençlik yıllarının tatlı anıları , ailenin babasına duyduğum şefkatli sevgi ile iş çıkışı koşarak ..isimli lüks hastaneye gittim. Tüm aile beni bekliyordu. Hepsi kahve içmişti tesadüfen ve hepsi fal kapatmıştı. Neye uğradığımı şaşırdığımı hatırlıyorum. Çok incindiğimi , çok utandığımı da. Yapılan iyiliklerin ve güzel anıların hatırına sesimi çıkartmadan fallara baktım, babayı ziyaret ettim. Hastaneden çıktığımda hepsi ile ilişkimi kesmiştim ama henüz onlar bunu bilmiyordu.
Makam ziyaretleri, cenaze evleri, 20 yıl sonra rastlaşmalar... konu fal olunca insanların nasıl kafayı yediklerinin onlarca örneğini yaşattılar bana.Artık hiç bir koşulda fal bakmıyorum. Eğer isterlerse çocuklarıma bazen bakarım. Çok sevdiğim ve "şefim" kod adlı biri hariç kimseye de hiç bir koşulda fal baktırmam. O da dost muhabbetinin akışıdır çok zaman. Şefim ile senede bir kez bir araya geliriz , ve o da artık fal bakmak istemediğini beyan ettiği için o iş de bitti gitti.
İnsanlar garip, insanlar zayıf ve çaresiz. Geleceği bilmek kimin ne işine yarar ki?
Üstelik gelecek bu kadar değişkenken...
Güvenin bana : gerçekten de bilmek istemezsiniz!