kahraman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kahraman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Kasım 2024 Cuma

2. Dünya Savaşı Kahramanı --Onbaşı Ayı Wojtek

*Alıntıdır

Gerçek bir hayat hikayesi bu okuyacağınız....

Polonyalı Irena Bokiewicz İle İlk Karşılaşma

1939 yılında Naziler’in emellerine ulaşabilmek için başlattığı saldırılar nedeniyle, Sovyet Rusya’nın esiri olan 300.000 Polonyalı asker serbest bırakılır ve İngilizlerin yönetiminde bulunan İran’a gönderilerek, Nazilerle savaşmak için görevlendirilir.

İşte Ayı Wojtek’in hikayesi de tam burada başlıyor. Sovyet Rusya’nın baskılı rejiminden kaçan Polonyalı Irena Bokiewicz, Hamadan yakınlarında küçük bir çocuğun yanında annesiz kalmış yavru ayıyı görür ve yiyecek karşılığında satın alır.

Git gide irileşen ayı’ya daha fazla bakamayacağını anlayan Irena, yavru ayıyı o dönemde İran’da görev yapan Polonya 22. topçu birliğine emanet eder.

Adı Wojtek Olsun

Polonyalı askerler, bu küçük ve sevimli ayıyı öyle severler ki adeta evlat edinirler. Adını da Slav kökenli bir isim olan ve gülümseyen savaşçı anlamına helen Wojtek koyarlar.

Askerler, yutma problemi olan Ayı Wojtek’i önce boş Votka şişelerine doldurdukları sütle beslerler. Zaman ilerledikçe de reçel, bal, meyve, şurup gibi besinler de eklenir ve Wojtek, 1 senenin ardından tam bir ayı olur 

Ayı Wojtek artık tam bir asker hayatı yaşamaya başlıyor ve bira içmeye, sigara çiğnemeye, diğer askerler gibi çadırda yatmaya ve hatta mıntıka temizliği bile yapmaya başlıyor…

2011 yılında The Bear that Went to War (Savaşa katılan Ayı – Wojtek) isimli BBC belgeseline konuşan 

Polonyabirliğinden Wojciech Narebski kendi ağzından şu sözleri söylüyor:

İşgale uğramış ülkelerinde esir düşmüş askerlerden bahsediyoruz. Ülkelerini kaybettikleri yetmemiş bir de Rusların ölümcül çalışma kamplarında tutulmuşlar. Sonra yine savaşa katılmak zorunda kalmışlar. Yıllardır ailelerini, çocuklarını görmemişler. Neredeler bilmiyorlar, savaş ne zaman bitecek belli değil. Voytek o dönemde bizim için yaşama sevinci demekti. Askerlerin moral ihtiyacını tüm şirinliğiyle o karşılıyordu.

Ayı Wojek Onbaşı Oluyor

Polonyalı 22. topçu birliği, 1944 yılında İngiliz kuvvetleriyle birleşerek İtalya’ya hareket etmek zorunda kalacaktı; ancak hiçbir asker, Ayı Wojtek’ten ayrılmak istemiyordu. İngiliz birliğinin de bir ayı’yı kabul etmeyeceklerini düşünerek, Ayı Wojtek’i resmi olarak Onbaşı yapmaya karar veriyorlar. Ve hatta Onbaşı maaş kağıdı bile var 

Polonya birliğini Napoli Limanı’nda karşılayan Mareşal Bernard Montgomery, kendi ağzından ilk karşılaşmayı şu şekilde anlatıyor:

1944 Şubat ortalarıydı. Alman ve İtalyanlara karşı Roma’da çarpışacak birlikleri topluyorduk. İskenderiye’den gelen askerler Napoli Limanı’na inerken elimdeki listeden yoklama yapıyordum. Elimdeki listeye göre sadece bir asker eksik gözüküyordu. Onbaşı Wojtek adında biri. Firar etti diye düşünerek adını bir iki sefer tekrarladım. Sonra Polonyalı askerlerden biri o İngilizce bilmez, sadece Lehçe ve Farsça anlar dedi… Ve gemiden dev bir ayı çıktı. Birliğin en popüler askeriymiş. Adı Onbaşı Wojtek!

Top Mermisi Taşıyan Kahraman Wojtek

2. Dünya savaşının en zorlu mücadelelerinden birisinin yaşandığı Roma yakınlarındaki Monte Cassino tepesi, Almanların savaş tarihine geçen güçlü savunması ile Polonyaaskerleri başta olmak üzere müttefiklerin çok ağır kayıplara neden olur.

Onbaşı Ayı Wojtek’in cephe gerisinde, bugün bile kullanımına devam edilen Howitzer mermisi taşıdığına yemin eden onlarca asker vardır. Wojtek’in yardımları nedeniyle Polonyalı 22. topçu birliğinin arması top mermisi taşıyan bir ayı figürü ile değiştirilir.

Savaş Sonrası İskoçya Günleri

2. Dünya savaşı biter ve birliklerin Polonya‘ya dönmesi gerekir. Ancak Sovyet Rusya kontrolünde olan Polonya‘da esir gibi yaşamayı reddeden 3000 kadar Polonyalı asker, Ayı Wojtek ile beraber İskoçya’ya yerleşir.

Ayı Wojtek, 1947 yılında İskoçya’nın Edinburg Hayvanat Bahçesi’ne konulur ve Polonya‘ya dönen askerlerin büyük bir kısmı Sovyetler tarafından hapishaneye atılır ya da zorunlu olarak çalıştırılır.

Onbaşı Ayı Wojtek, 1963 yılının aralık ayında 230 kg ve 1,80 boyunda hayata gözlerini yumar. Bugün Polonya‘da, Londra İmparatorluk Savaş Müzesi, Kanada Savaş Müzesi’nde, Krakow’da bulunan Jordana Parkında Ayı Wojtek’in heykelleri ve anma bölümleri bulunuyor.

İnsanlık tarihinin en kanlı savaşlarından birisidir 2. Dünya savaşı. Sanırım o vahşetten geriye kalan sadakat dolu sıcak hikayelerden birisi de Ayı Wojtek’in İran’dan İskoçya’ya uzanan hayatıdır… 

26 Aralık 2014 Cuma

Hobbit 5 Ordunun Savaşı












































Bu gecikmiş bir yazı aslında.

Hobbit-5 Ordunun Savaşı..Filmi uzun zamandır bekliyordum ve gösterime girdiği gün ilk seansta yerimi aldım.

Salonda sadece 3 kişiydik, daha evvel de belirttiğim gibi 
sinemaya kesinlikle yalnız gitmeyi seviyorum. Kova mısırımı aldım, "kırk yılın bi başı kola alsam mı" dedim , onu da aldım. En arkalarda orta koltuğa yerleştim.

Film,(bir Tolkie hayranı olarak söylüyorum) elbette hayal kırıklığı yaşatmaktan çok uzaktı. İlk sahnesinden son sahnesine kadar olacakları kestirseniz bile büyük bir keyifle izliyorsunuz. Normal hayatta yaşayamadığım duygusallığım sinemanın karanlık salonunda tutuyor ,kimse görmüyor rahatlığı mıdır nedir,ağlayabiliyorum filmlerde. Bunda da buldum ağlayacak birşeyler :-)

Yüzüklerin Efendisi serisi bir kaç kez üşenmeden okuduğum, her seferinde keyif aldığım, bir sayfayı okurken sabırsızlıktan arka sayfalara saldırdığım kitaplardı. İşin hoş yanı, Yüzüklerin Efendisi serisi sevgili eşimin bana evlilik yıldönümü hediyesiydi ve benim en sevdiğim hediyelerinden biri olmuştu.

Daha sonra bu seride anlatılanların birer imge olduğu ve şifrelerinin çözümlemesini okuduğumda yaşadığım hayal kırıklığı derindi.
Orkların , bizim mitlerde de var olan Yecüc ile Mecüc olduğunu iddia edenler vardı .Elf'lerin Avrupalılar olduğu, tükendi sanılırken hortlayan kötülüğün yani Sauron'un da Türk-Mordor'un Türkiye  olduğu söyleniyordu mesela . Hobbit'ler dünya halkı idi sanırım.

O günlerde kızarak okuduğum bu iddialar bugün boynum bükük hatırladığım şeyler.Doğduğum coğrafyanın bu belirleyiciliği inanılmaz..
Neyse, filme dönersek, filmi izlerken görsel olarak haz aldığım kesin. Komik bir şekilde Thorin'in Rizeli olduğunu düşündüm hep. O öldüğünde ise onaylayarak başımı salladım:onurlu birinin onuru yüceltmesiydi ölümü. 

Elf-Cüce aşkını ise gülümseyerek izledim. Aşk, tarihte-mitlerde-yasalarda hep yer alan ve aslında her kuralın üstünde bir belirleyiciliği olan.

Para aşkının,maddi gücün gönülden bağlı oldukları krallarını delirtmesi sonucu çaresiz kalan tebaayı  da bildik duygularla, rahatlıkla empati kurarak izledim.Thorin'e ve benzerlerine "sen haksızsın" diyen "maddi çıkarlar seni delirtti halkını ülkünü unutturdu" diyen kahramanların sadece masallarda olması ne kötü...


Filmin akışı ırkların,barışın,yüksek görüşün,bilgenin önemini bugünün gerçekleri ile kıyaslayarak değerlendirirken yine Yüzüklerin Efendisi kitabından o unutulmaz repliği düşündürdü bana.


Frodo ile Gandalf Gollum hakkında konuşur. 


F : Bilbo'nun, elindeyken, onu öldürmeyerek harcamış olduğu fırsata acıyorum.
G: - Acıyor musun?
- Bilbo'yu durduran da, acıma duygusuydu.Yaşayanların çoğu, ölümü hakeder. - Ölenlerin bazıları ise, yaşamı.
- Sen onlara yaşam verebilirmisin, Frodo?

- Ölüm ve yargı dağıtmak için fazla aceleci olma. 
- En büyük bilgeler bile, bütün sonları göremez.

"Bekle ve gör" dedim kendime filmden çıkarken. Hem zamanın getireceklerini, hem bir dahaki filmin güzelliklerini.

Seviyorum bu serinin her kitabını ve filmini. Gerçi filmde (Yüzüklerin Efendisi) önemli kişi ve olaylar atlandığı için kızmıştım ama olsundu..yine de güzeldi.


Selin bir Bilbo hayranı olarak gördüğü film afişlerinde bile mutlu ve erimiş bir ergen olarak tebessüm ederek beni çok güldürdü. Artık sevdiğim filmleri, kitapları  çocuklarımla paylaşabiliyor olmak ne mutluluk.



Teşekkürler hayat :-)