Aşağıda yer alan alıntıyı bugün okudum.
Daha evvelinde bilgim yoktu bu konuda.
Okuyunca içimdeki öfke yine çığ gibi büyüdü...
Dünyanın gelmiş geçmiş en özel lideri bu ülkeye ait...şimdi başka bir "en" ile anılan bu ülkeye. Gel bugüne tahammül et, katlan, kabullen.
Yapamıyorum...
***
Dünya tarihi bir sıfatın sadece Mustafa Kemal’e verildiğini yazar.. Dünyada O'ndan başka hiçbir liderin alamadığı bir sıfattır bu.. Hangi sıfat mı?
Bir insan doğumundan ölümüne kadar ya bir askerdir, ya bir devlet adamıdır, ya çevrecidir, ya tiyatrocudur, ya sanatçıdır, ya arkeologdur, bir şeydir. Ama bunların hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal ATATÜRK olduğu için dünyada; “KÜLTÜR ANTROPOLOĞU” sıfatı verilebilen tek lider de Mustafa Kemal’dir.
'KÜLTÜR ANTROPOLOĞU nedir, ne değildi? Uzun uzun başınızı ağrıtmayacağım. Hadi gelin 5 Mayıs 1935, Ahlatlıbel’e gidelim.
Ahlatlıbel Ankara yakınlarındaki kazıların başladığı yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazılarının yapılma emrini veren Mustafa Kemal, müzelerin açılma emrini veren de Mustafa Kemal. Ama bugünkülerde olduğu gibi açın, kazın, imza, öyle değil. Nasıl yetişmiş inanın, 25 yıllık araştırmacıyım hiç anlamadım..:(
Bakıyorsunuz Efes kazıları başlıyor iki kere gidiyor. Konya‘da Asar kazıları başlıyor başında. Bir de bakıyorsunuz Ahlatlıbel kazıları başlamış başında. Toprak alıyor, ölçüyor, biçiyor. “Ya, ne yapıyor Mustafa Kemal?” diyorlar. Çankaya’ya gidiyor, Çankaya’da üç gün üç gece hiç uyumadan; uyumamak için alnına ıslak bezler koydurmuş, birilerini çağırıyor, telefonlar ediyor, bir heyecan, bir telaş...
Üç gün sonra; “Gelin, diyor Ahlatlıbel’e gidiyoruz”. Hemen geliyor, diyor ki; “arkeologlar toplanın..”
Biliyorsunuz başlarında büyük arkeoloğumuz Zübeyir KOŞAY var. Bu Zübeyir KOŞAY’ın bire bir anısıdır. Toplanıyorlar. Mustafa Kemal heyecanla; “Kazdığınız yer yanlış, şurayı kazmanız gerekir” diyor.
Yabancı arkeologlar; “El insaf paşam. Anladık iyi askersin, iyi devlet adamısın ama yani bu iş de bizim işimiz, niye karışıyorsun” der gibi aralarında birkaç şey oluyor ama emir büyük yerden..
Başlıyorlar Mustafa Kemal’in gösterdiği yeri kazmaya. Sonuç mu?
Bütün bulgular oradan çıkar..
İnat uğruna, ceplerinden ödeyip kendi dedikleri yeri kazarlar hiçbir bulguya rastlanamaz.
Bunun üç gün sonrası, ATATÜRK Galip ARCAN’ın yazdığı “Sırat Köprüsü” adlı piyese davetlidir. Piyesin başında mutludur, biraz sonra sinirlenmeye başlar, bir müddet sonra bitince; “Bana Galip ARCAN’ı çağırın!” der.
Galip ARCAN gelince;
"Bu piyesi siz mi yazdınız?" der. “
"Evet paşam, ben yazdım”.
"Hayır, bu bir "Bolunun Flor Doranj" adlı Boldvilin'in aynen çevirisi. Neden bunu belirtmediniz? Hakkınızda soruşturma açtırıyorum” diyecektir.
Buna benzer pek çok anıyı da okuyunca ne dedim biliyor musunuz? Samimi konuşacağım inanın sizlerle. Dedim ki; “A be Atam, Boldvilin’e varıncaya kadar ne zaman okursun?
Ne zaman kafanda tutarsın?”
Ve o sırada ne yaptım biliyor musunuz? Yirmi yıllık araştırmacıydım, ATATÜRK’le iddiaya girmek gibi, dedim ki; “Senin başında durmadığın, ilerletmeye çalışmadığın bir alan bulmak benim boynumun borcu olsun..”
O sırada da “Sanat ve ATATÜRK” adlı araştırmamı yapıyorum. Baktım resimde Türk tarihinde ilk resim sergisini o açıyor, heykelde dinin etkisini kaldırıyor!!!
Ama karşıma yedinci sanat dalı geldi. Ne? Sinema. Dedim; “herhalde burada iddiayı kazandım”.
Heyhat, baş yönetmen Cezmi AR, başrolde Mustafa Kemal, film çekiyorlar. Ve Cezmi Ar Mustafa Kemal’e tabi Cumhurbaşkanı ya, diyemiyor; şöyle dur, böyle dur, diye. Diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. Atatürk; “Gel Cezmi gel, diyor. Burada başkomutan sensin, ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi çıkması. Bana da aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın..”
Cezmi AR hayatının son günlerinde “Ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalışmadım..” diyecektir.
Prof. İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI
evet ne zaman yetişmiş dey mi. 5 bin tane kitap okumuş. bizden çok zeki olmalı canımız o :)
YanıtlaSilEvet Deep,
SilOnu tanımış olmayı öyle isterdim ki..
Sevgiler
Merhabalar.
YanıtlaSilGazi Mustafa Kemal Atatürk; bir insan bilimi uzmanı, yani insan bilimcidir. Bu vesileyle sevgili Atamızı sevgiyle, saygıyla ve minnetle anıyorum. Ruhu şad olsun, ışıklar içinde uyusun.
Paylaşım için çok teşekkür ederim. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Recep Altun,
SilBu sevgiyi paylaşacağım dostlar bulmak öyle kıymetli ki..Teşekkür ederim.
Fi tarihinde Anıtkabir'i geziyorum. Müzede Atatürk'ün okuduğu kitapların bazılarını kitabın sayfaları açık şekilde sergilemişlerdi. Altlarını kırmızı kalemle çizmiş kimi cümlelerin, satırları, yanlarına notlar almış el yazısıyla...ve ne göreyim H. G. Wells'in bir kitabı da vardı!!
YanıtlaSilWooww! İnan henüz okumadım H. G. Wells....
Ne kadar övünsek azdır böyle bir insan bize nasip olmuş diye.
Müjde,
SilH. G. Wells mi okumuş?
Hala hakkında yeni bir şeyler öğrenip hala her gün onu daha çok seviyorum ve hala her gün ona daha çok hayran oluyorum.
ve mirasını böyle heba edildiğini görmekten hala her gün daha çok utanç duyup daha çok nefret ediyorum.
Teşekkürler ve sevgiler
Valla gözümle gördüm Kadriye....yani gözlerime inanamamıştım!
Silİlk fırsatta ben de alıp okuyacağım. Wells'in kitaplarından yapılan (yanlış bilmiyorsam) zaman makinesi, zamanda yolculuk filan gibi filmler izledim ama kitabını almamıştım. Dediğin gibi hayran olmamak elde değil.
Ne demek, ben de teşekkür ederim, bu paylaşımında yine Atatürk'le ilgili muhteşem bir ayrıntıyı öğrenmiş oldum.
Sevgiler.