masumiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
masumiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
25 Mayıs 2018 Cuma
İncelikler - Kalın Kafalar
Bu kadar kalın kafalı olmamalı insan
Hayat bişiyi anlatmaya çalışıyor ve siz ısrarla anlamıyorsanız , bir daha bir daha aynı şeyleri yaşamak zorunda kalıyorsunuz.
Kendinizden başka suçlayacak kimse yok.
Bknz ; Şekil 1-A ben
Yerin 7 kat dibine girdim bir sürü masum kalbin eliyle.
Bu hikayede herkes masum ama sonu kötü bitiyor işte.
Anlamak lazım.
* * * * * * ** * * * ** * *
incindim, incitildim derinden
terkettim kendimi
tesadüfen karşılaştım içimde
kendimle yeniden
bir minicik kız çocuğu bak
duruyor orada hâlâ
anlatamam gördüklerimi
o neşeli çocuğa
Etiketler:
hayat,
incelikler,
kalın kafalı,
karma,
masumiyet,
sertab erener
26 Kasım 2016 Cumartesi
Çizgili Pijamalı Çocuk - Sinema
Sabah kahvaltıda izleyecek bir şeyler ararken hızla geçtiğim kanallardan birine geri döndüm.
Ekrandaki çocuğun masum güzelliğine bitmiştim.
Bu, kesinlikle bir hataydı benim için.
Sinema beni aldı sürükledi. Kahvaltıyı ederken bir yandan da ilgiyle filmi izledim.
Ortasından daldığım filmin adını bulmamda yardımcı olan google'a minnettarım aslında.
Nehir'i antrenmana götürmek için izlemeyi yarıda bırakıp çıkarken aklım filmde kaldı ve ben için için asla izlememem gerektiğini bilsem de eve döner dönmez onu izleyeceğimi biliyordum doğrusu.
Yönetmen | Mark Herman |
---|---|
Yapımcı | Mark Herman David Heyman |
Senarist | Mark Herman John Boyne |
Müzik | James Horner |
Türü | Savaş, Gerilim, Dram |
Yapım yılı | ABD, 2008 |
Oyuncu | Rolü |
---|---|
Asa Butterfield | Bruno |
Jack Scanlon | Shmuel |
Vera Farmiga | Elsa (anne) |
David Thewlis | Ralf (baba) |
David Hayman | Pavel |
Rupert Friend | Teğmen Kotler |
Jim Norton | Bay Liszt |
Amber Beattie | Gretel |
Sheila Hancock | Büyükanne |
Richard Johnson | Büyükbaba |
Cara Horgan | Maria |
Film-kitap vb her şeyde kötü sona dayanamazken bu berbatın da ötesi bir sonla bitiyor. "Filmin sonunu söyleme" diyen varsa devamını okumasın ,baştan söyleyeyim.Çünkü hepsini anlatacağım.
Nazi Almanyası ve Yahudi soykırımını ele alan öyküde iki çocuğun farklı çaresizlikleri ,masumiyetlerinin yarattığı dünyalarının lekesizliği insan olmanın ve idealler,inançlar,yönlendirmeler karşısında İNSAN olabilmenin ve dimdik durabilmenin öneminin altını kalın çizgilerle çizmiş.
Terfi alan Nazi subayı baba zarif ve iyi yürekli eşi,güzel akıllı kızı ve masum tatlı oğlu Bruno ile birlikte Berlin'den taşraya(polonya), yahudi kampının olduğu yere taşınır .Yeni yaşamlarının getirilerine aile oluş birliği ve yeni-güzel bir ülke kurma ülküsü ile sarılmışlardır. Toplumun yönlendirmesi hızla bireysel kararlar alamama, yasa ve kuralların önünde geçememe, tercih ve duygusal seçimleri -annesinin cenazesinde dahi- yaşayamamayı,buna ek olarak da taş gibi duygusuzlaşma ya da eriyip gitmeyi getirir.Bruno yeni evlerinin çevresinde arkadaş arayışında yahudi kampına gider ve kendisi gibi 8 yaşında olan Shmuel ile rastlaşır. Şaşkınlıkla neden hepsinin daima pijama giydiğini sorgulayan Bruno,son anda dahi çocuk masumiyeti ile oranın bir esir kampı olduğunu anlayamayacaktır. Tel örgülerin iki yanında birbirine uzanan sevgi ve dostluk bağı kurulur.
Baba ise gittikçe katılaşmaktadır. Eve gelmesi uygun görülen öğretmen çocuklara sürekli propaganda yaptığı için 12 yaşındaki abla bebeklerini kaldırıp nazi posterleri asmaya ve yahudi nefret söylemleri geliştirmeye başlar. Anne, tesadüfen yandaki kamptan çıkan siyah pis kokulu dumanın asıl sebebini öğrendikten sonra bu korkunç gerçeği kabullenemez,günden güne dağılır. Ailede örtülemeyen bir tatsızlık baş göstermiştir. Bruno ise,korku ile söylediği yalanın bedelini dostunun yüzünde gördüğünden beri ona artan bir gönül borcu hissetmektedir.
Bir gün, annesi ve babasının büyük kavgası sonrasında Bruno ile ablasının anne ile birlikte Berlin gibi büyük ,güvenli ve yahudi kampından uzak bir yere gitmeleri kararı alınır. Bruno ise dostundan ayrılmak istememektedir. Tam dostuna ayrılacaklarını haber vermeye gittiği gün onun babasını bulamadığını ve çok üzgün olduğunu öğrenince tellerin altından geçeceği kadar bir yer kazmaya ve çiftlik sandığı esir kampı tarafına geçerek babasını bulmasına yardım etmeye söz verir. Orada dikkat çekmeden dolaşmak için o da "pijama" giyecektir.
Polonyadan ayrılacakları gün esir kampına girer, propaganda filminde gördüğü kafeleri ve neşeyle spor yapar insanları bulamadığında eve geri dönmeyi düşündüyse de dostunun üzgün bakışları karşısında onu bir kez daha yalnız bırakamayacağını anlar. Evdekiler Bruno'nun kaybolduğunu anlayıp korku ve dehşet içinde onu ararlar. Bu kez esir kampındaki bacadan yükselen berbat kokulu siyah duman, kendilerine aittir.
E film bitti ben ağla ağla perişan oldum.
Keşke izlemesemiydim?
Yok, hatırlamak iyidir dedim kendime...tarihi ve insan olmanın önemini ve her kötülüğün bedelinin olduğunu.
Bugün yaşananlar da tarihte övünçle anılmayacak.
Bedelleri ise masumlar değil bunca kötülüğe imza atanlar ve susanlar ödesin diliyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)