14 Ekim 2013 Pazartesi

Bayram...mı?

Genç kız , sokağın başındaki simitçinin yanına giderek "amca size zahmet çok rica etsem bana bir simit verebilir misiniz" demiş. Simitçi de kıza "kizum paran mi yok" diye sormuş. Kız  eşdeğer bir şaşkınlıkla "var tabii ki amcacığım" deyince simitçi yarı öfkeli "o zaman ne yalvariysın iki saattir!"Emice ver bağa  ordan simit" de ben de ne yabacağumi bileyım" demiş.


Fıkra gibi bu küçük anekdot Trabzon'da Kemeraltı' ya inen yokuşun başında yaşanmış, olaya şahit olan arkadaşım anlattı. Gözlerimizden yaş gelene kadar güldük. O kadar çok ayrıntı var ki günlük yaşamın içerisinde yer alan, o anda normal gelen ama sonrasında özlemi yüreğinizi yangın yerine çeviren...Yaş ilerledikçe gurbet adı batasıca bir şey oluyor belki ve doğup büyüdüğünüz topraklar, yaşam koşullarınız ne kadar iyi ve kaliteli olursa olsun sizi çağırıyor.Bayramlarda ise bu çağrı, diğer pek çok sesi bastıracak kadar yüksek oluyor.



Bugün arefe günü, yarın bayram. Çocuklara bayramlıklar alındı, sanki kapıyı çalacak biri varmışcasına çikolatalar da alındı. Çocukken de sevmezdim bayramları şimdi de sevmiyorum.İtiraz hakkınız bulunmayan ritüeller, kapı kapı gezmeler,her gittiğiniz yerde bitirmek zorunda olduğunuz tabaklar, kıllı-tombul-yumuşak-buruşuk-sert-kokulu bir sürü eli öpmek ve bir sürü kalabalık demekti bayram çocukluğumda. 


Şimdi ise tüm ailenin uzakta olmasının hüznü, yalnızlığı...


Seneler evvel bir bayram günü kapımız çaldı.Açtık, bizim sucu. "Hayırdır" dedik şaşkınlıkla. "Abla, senin ufaklık aradı , abi bize gelen kimse yok gel elini öpeyim bayramlıklarımı göstereyim dedi.Kıyamadım geldim "dedi. Gülsek mi ağlasak mı bilemedik;kızımız mutlu olsun diye yüzümüz güldü ama hüzün kamyon kamyon geldi içimize oturdu,içimiz ağladı.


Her birini görmekten büyük mutluluk duyduğunuz aile bireylerinin tamamının oturduğu o kalabalık sofralar var ya...hani sesler seslere kahkahalar kahkahalara karışır,bir demlik yetmez iki hatta üç demlik çay aynı anda demlenir, kızları gelinleri vardır ama yine de evin büyüğü bir kaygana,bir kuymak attırır çünkü kimsenin onun gibi güzel pişiremediği tescillidir. Öyle bir sofrada olalım isterdim yarın sabah için..Çocuklarımın kuzenleri ile kardeşliklerinin pekiştiği yeni anıların yaratıldığı, kardeşlerin ve eşlerinin özlem giderek hayatın açtığı yaraları sardığı ya da mutlulukların paylaşarak çoğaldığı "çayım bitti" "nasıl kaçtı o gol" "boşver, o yaşta bizimkiler de öyleydi biliyorsun büyüyünce düzelir" gibi sıradan ama bir olmanın huzuru ile renklenen ortamda olmak isterdim.

Faroz'da...



Daha evvel de demiştim hayallerin de miadı var diye..mutluluk ertelenesi bir şey değil.




Herkese mutlu bayramlar diliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder