Kıpkırmızı güzelliğiyle nazlı nazlı salınıyordu rüzgarda.
Gözlerimi alamadım bayrağımdan.
İlkokulda da öyleydi..törenlerde bayrağıma bakar, ulusumla vatanımla gurur duyardım.
O zamanlar törenlerde yakalıkların kolalı olup olmadığı endişesi, ulusu kurtaran büyük insanın acısından öndeydi.
Çocuktum.
Yaş, yaşanılanlar bilinci öyle bir etkiledi ve olgunlaştırdı ki törenin anlamı değişti.
Bayrağımın güzelliğini düşündüm ve onu yok etmeye çalışanları ve Atatürk'ün ardına takılıp sadece canlarını değil tüm varlıklarını , hayatlarını feda edenleri....
"İyi ki " dedim "iyi ki hiç sapmadım yolumdan. "İyi ki " dedim "iyi ki yolunu yolum belledim."
"İyi ki " dedim "iyi ki bana bu bilinci verecek harika bir ailede büyüdüm."
Ve ""İyi ki " dedim "iyi ki Türk'üm! O benim Atatürk'üm!"
Siren çalmaya devam ediyordu.Kalbimdeki derin hüzün balkona ve camlara çıkıp yüzünü bayrağımıza dönerek saygı duruşuna katılan o güzel insanlara duyduğum sevgi ile keskinleşti. Bir kadının hıçkıra hıçkıra ağladığını duydum. Yarıya indirilen bayrağımıza baktım.
Ben, bu 10 Kasım'da daha evvel hiç ağlamadığım kadar ağladım.
Sonra odama çıktım.
CHP Gençlik kollarının hazırladığı bir video varmış, twitterda gördüm.
Hala açıp açıp ona bakıyorum.
Hala iki gözüm iki çeşme..