araba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
araba etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2019 Salı

Susar Mısınız Yeterince


Ortaokul Türkçe öğretmenim bir harikaydı. Bildiğim ve olduğum her şeyin temelinde onun sesi vardır kanımca. Bir karış,zayıf ve dikkat çekecek kadar suskun ,hiç arkadaşı olmayan bir çocukken onun beni büyüleyen bilgisi suskun  dünyamda sabırsızlıkla beklediğim saatleri doğurdu.

Yüksel Hoca, iyi bir cümlede gereksiz kelime olmadığını söylemişti. "Ben kendim,  bugün biter bitmez yarın sabah koşar adım sizin eve gelirim" yerine "Yarın erkenden  sizin evde olurum" denilmesi gibi. "Sen biliyorsun" yerine "biliyorsun" gibi.

Daha sonra tahsilime devam ettiğim iletişim fakültesinde de iyi bir romanın-senaryonun bol replikle beslenmediği ve lüzumsuz kelimelerden arınmış olduğu bilgisi verilmişti.


Yaşlılığın ilk emaresi imiş sese tahammülsüzlük. Şimdi , sesle birlikte lüzumsuz konuşmalara ve kelimelere tahammülsüzlük aldı başını gidiyor benim cenahta. Söylenmese de olurdu diyeceğim yüzlerce cümlenin ve sesin ortasında yalnızlığa ve seçilmiş sessizliğe hasret bir yaşam sürdürür oldum. Bugün 1.5 saat kadar süren görüşmemizde sadece "çalışmalarımı devam ettirecek akşam saatlerinde kullanabileceğim bir alan arıyorum" cümlesi yeterliyken bir sürü  harf,ses,kelime,cümle,anlatım beynime nakşedildi. Hunharca katledilen benim  ömrümdü. 

Türk insanına mı mahsus bu özellik bilmiyorum. Çok fazla kişisel veri ile yapılıyor iş görüşmeleri. Çocukluklarını dinliyorum bir çocuğunun, ya da çocuklarını. Arabalarını,kahvaltı alışkanlıklarını,sosyal ve siyasi görüşlerini. Artık yerine oturmuş tonlamalarla "evet,hımm,hayır,hımmm,hadi ya,gerçekten mi,kesinlikle katılıyorum" lar akışta yer alıyor. Yorucu, sıkıcı ve gereksiz.

Bugün bir koro çalışması için görüşme yaparken hobilerin öneminden bahsedildi ve koroya davet edildim. Heyecan ve samimiyetle "hobi zamanlarımı sesten ve sözden arınmış zaman dilimleri yaratarak kullanıyorum ben" dedim. Klasik müzik dinliyorum (tık..bugünkü önerim) çünkü tını sözden anlamlı ve derin geliyor. Yürümek ve balık tutmak,fotoğraf çekmek ve kitap okumak en sevdiklerim..çünkü kimse ile konuşmam gerekmiyor.



Susabildiğim ve sessizliğin asil huzurunu besleyebilecek ses-sözlerle dolu günlerin özlemi beni yakıp kavuruyor.

22 Şubat 2018 Perşembe

Ölüyodum ya Demin!

O kadar çok sıkılabilirsem demek ben bugün bir şekilde hay böyle günün teeee...dedim toplantıdan çıkıp yürümeye başladığımda.

Sonra yine oldu!

Ölüyodum ya demin.
Kaldırımda yürürken arabanın biri üstüme kırdı.
Kaldırımdaki beton çıkıntılar durdurdu aracı...bana 10 cm  kala durabildi resmen
Aracın altı patladı sanırım..herkes mağazalardan fırladı.
Ben yürümeye devam ettim.
Kulağımda Özdemir Erdoğan şarkıları
Bir kez daha yaşamanın ne güzel ne eşsiz olduğunu farkına vararak..


Bir kez daha akşam evime çocuklarıma dönememenin kıyısından dönmenin ne lütuf olduğunu bilerek..
Bir kez daha yaşamı sevmenin insanı yaşama bağlayan ve olumlu düşünmenin akışı nasıl değiştirdiğine bizzati şahit olarak.

Düşüncelere dikkat etmek lazım.
Yaşamak güzel şey mirim...

24 Eylül 2014 Çarşamba

Deli Veli

Selin'in okul müdürü ingiliz. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu da öyle. Velilerin büyük büyük bir çoğunluğu da ya yabancı ya yabanı ile evli. Türkiye güzel ülke, lokumları harika modunda sanırım herkes , çok bilmeden genelleme yapmak istememekle birlikte ilk izlenimlerim bunlar.

Neyse efendim, veli toplantısına gittim veli gittim deli geldim. Sunum ingilizce idi .Veliler soruları ingilizce soruyorlardı. Onların , konuşma akışında güldükleri yerlerde benim kahkaha atmaya başladığımı fark ettim bir süre sonra. Zira oradaki tüm insanlar anlatılanın içerisinde yer alan espriye gülerken ben kendi halime gülüyordum.

Çocukken arabaların arkasına konulan biblolar vardı, köpeğin başı ayrı idi ve araba her sallandığında sırıtarak baş sallıyordu. Akşamın bir vakti süslenip püslenip gittiğim veli toplantısının o nezih ortamında hay gelmez olaydı aklıma o köpek geldi. Kendimi felaket derecede özdeşleştirdim onunla. Sonrasında film koptu tabii.

Genel anlatımları anlıyor olmakla birlikte programlar ve teknik terimleri içeren her anlatımda araba sallantıya giriyor ve ben yüzümde anlıyormuşcasına bir tebessümle başımı sallıyordum. Böyle zamanlarda kendimi dışarıdan izlemek acaip eğlenceli. Şıkıdım şıkıdım giyinmiş aklıbaşında dış görünüşte olsa da  iç dünyasında iflah olmaz bir Huckleberry Finn barındıran veli. Disiplin kuralları ve üniformaların gerekleri anlatılırken onaylayan sesler çıkartıp şu böreklerden iki tane alaydım ölecem açlıktan diye iç geçiren bir veli. Ödevlerde dikkat edilmesi gereken hususları not eden veliler gibi eline kalem kağıt alıp dikkatle slaytları izlerken "topuklu bile giysem ayaklarım sandalyeden yere değmiyo len" diye kendiyle eğlenen bir veli...

Selin'in tüm tembihleri aklımda,kimseyle kavga etmedim,kimseleri didmedim.Annecik oldum gittim annecik oldum çıktım toplantıdan. Herkesler arabasına bindi gitti de ben kalakaldım yol ortasında. Okul Tarabya'da ev Üsküdar'da.Akşam olmak üzere.



































Evi aradım..ohhh yemeklerini yemiş uslu uslu ödevlerini yapıyor iki kardeş. Dünyada başka ne ister insan? İstinye sahilindeki tüm o muhteşem yalı-villaların yanından geçerken "çocuklarıma da böyle yerlerde sağlıkla neşeyle yaşamayı nasip et" diye dua ediyorsa dünyada kendisi için isteyeceği şeyler maddi değildir insanın artık. Olmuşum bir nevi  kokoş derviş bu akşam dedim, uzun zamandır bu saatlerde dışarıda değildim zaten dedim ; yaşamın sunduğu bu uzun ve yalnız yolculuk koşulunu keyifle kucakladım.


18:30 da çıktığım veli toplantısından eve varışım 20:40'ı buldu. Kızlarım evde bir başlarına olunca keyif yapmışlar.Şükür dedim varlıklarına.


"Anne ne anlattılar" dedi Selin, gülümsedim. 


Anladı,sarıldı güldü...
Kokladım tüm özlemişliğimle..
Dikensiz bir güldü..