Hayatta yanlış kişilerle dostluk kurduğum çok oldu ama pişmanlığımı "keşke"lerle beslemedim.
Ama bu sabah bir kere daha anladım ki yanlış kişilerle ilgili seçimlerim yaşımın ve yaşantımın getirisi ise de doğru şeyleri sevmişim.
Kişiler gitti ama sevdiklerim yanımda kaldı en zor günümde.
Şu "içime öküz oturdu nefes alamıyom oyyyy" dönemini atlatamıyorum bir türlü. Hani her şey yolunda ve ben surat asıyorum da değil, berbat bir şey önüme çıkanlar da değil. Hepimiz yaşamışızdır ve bi milyon kere daha yaşayacağızdır: zamanla halledilecek şeyler ama belirleyicinin siz olmadığınız yerde sabır zor zanaat mirim.
Sabah uyandım evi topladım,çamaşırları yıkasam mı diye düşündüm vazgeçtim sonra gittim çocuklar uyandığında bulabilsin diye kıymalı börek yaptım. Böreğin altı pişsin de üst kızağa alayım diye beklerken mutfağı topladım filan sonra gayrı ihtiyari cama çıktım. Gri-laci bulutlar sessiz yolculuklarına kapılmış gidiyorlardı Eylül rüzgârları ile. Sabah serinliği ile hafifçe ürperdim, sokağa bakayım dedim. Üsküdar Belediyesi mini kamyonu çöp saatine uymayan tosbağaların çöplerini toplayayım da millet temiz sokaklara uyansın turu atıyordu. Çöpçüye baktım ve acaba çocukken ne olmak istiyordu diye düşündüm. Sonra içime oturan öküz yeri dar gelmiş gibi kımıldandı ve yine nefes alamaz oldum, başımı göğe kaldırdım.
Kocaman mucizeler arayanlardan değildim hiç bir zaman.
Yaşamın sunduğu küçük mucizelerdeki büyük mesajları, rüzgârın tenime değişindeki şefkati duymayı bildim hep.
Sırf bunun için bile milyarlarca kez şükürler olsun.
Onca gri-laci bulut bir rüzgarla aralanıverdi. Parçalanışın oluşturduğu delikten minik şirin kesinlikle varoluşuyla benim direkt bir ilişkim olduğuna inandıran bir pembe bulut burnunu uzattı.
En az çocukluğumdaki kadar keyifle açılıverdi gözlerim.
Delik biraz daha büyüdü ve pembe bulutun da altında mailerin en parlağı bir gökyüzü göz kırptı.
44 yaşında işe gitmek üzere giyinip rujlar filan sürünmüş bir kadındı camdan bakan biliyorum ama ağzımın kulaklarıma kadar varan bir sırıtma ile yayılmasına mani olamıyordum.
Biri, benden evvel bastı kahkahayı.
karşı damın olabildiğince kıyısına tünemiş bana bakıyordu Martı . karnı tok sırtı pek keyfi yerindeydi besbelli.
"Merhaba" diye fısıldadım gözgöze geldiğimiz anda
Ağzını tuhaf bir şekilde aralayıp garip bir ses çıkarttı.
Bu sefer ben de bastım kahkahayı.
Ne lazımdı ki hayatın güzelliğini bana hatırlatmak için..daha fazla ne lazımdı.
Benim için var olan bulutlar..
Onların rüzgârla dansları.
Bir sürü koyu gri arasından bana ulaşan parlak mai
ve yılların eskitemediği dostum Martı
Yanlış kişilerle dostluk kurmuş olabilirim hayatım boyu
Ama hep yanımda olacak doğru ve güzel şeyleri sevmişim.
İçime çöreklenen öküzü tatile gönderdim!
Şu an saat 07:55.
Çoktaaaan işe gelmiş ,masamdan yazıyorum.
Günaydın 17 Eylül 2015
Bir daha asla yaşayamayacağım güzel gün
Her anının tadını çıkartmak dileğiyle...