Gözlerine çektiği kalın siyah göz kalemi akmış, özensiz kesili saçları rastgele ensesinde toplanmıştı. Tutam tutam özgürlüğünü ilan eden siyah saç öbekleri arasında iyice solgun,iyice masum görünüyordu. Gönlümü hoş etmek için sürdüğü yangın kırmızısı ruj, tek mutluluk kaynağı ,hayatındaki tek canlı renk gibi parlamıştı yüzünde.
Tek laf etmeden geçip gittim önünden.
Var olduğunu bile unuttuğum bir rüzgar vardı şimdi doluvermişti yelkenlerimde..savrulmadan yaşamak mümkünün çok ötesindeydi besbelli.
Şizofren olmayı kendisi seçmemişken bunca gözyaşından sonra nasıl sorumlu tutabilirdik ki onu hatalarından dolayı. 1-2 sorgulamıştım hataların sebebini, kulağıma fısıldadılar ne yapacağımı diye açıklama yapmıştı kocaman gözlerinde saçma duygula geçiş festivali düzenlerken. En sevdiği iş arkadaşlarından birine galiz küfürler savurup 10 dakika sonra "seni kırmak istemezdim ama dün bir telefon aldım tam 11:46'da sana bunları söylemezsem ikimizi de öldüreceklerdi" dediğinde ne gülen olmuştu ne kızan. Herkes sonsuz bir hüzün ve ne yapacağını bilmezlikle bakmıştı kâh masum yüzüne kâh bina zeminine.
Bir gün çay getirdiğinde "ben en çok şeytanları seviyorum müdürüm" dedi. İçine gömüldüğüm çalışmadan başımı kaldırıp baktım, konuşmak istiyorsa dinlemeliydim. "Neden Umman" diye sordum. (Gerçek öykülerde sahte isimler kuralımız devam ediyor). "Şeytanlar kötü, zaten kötü. Ama asıl ben meleğim diye konuşan ama canınızı yakanlar var ya. Sevecek sanırsınız sevmezler, saracak sanırsınız döner giderler. iyiyi beklerken kötüyü bulunca insanın canı daha çok yanıyor bilirler ama aldırmazlar. Hah..melekler daha çok üzüyor insanı müdürüm..en iyisi şeytanlar " dedi. Bir süre yüzünü seyrettim. Çiller mi yoksa koca kara gözlerindeki boşluk mu o masumiyeti veren diye düşündüm. "Biz yine de meleklerden olalım Umman ... insanlar yeniden inanır meleklere belki o zaman" dedim. Gözleri doldu, başını eğdi ve odamdan çıktı kabullenişle.
Gülüşü sabahın ilk ışığı kadar naif ve belirleyici. Neler vermezdim daim kılmak için gülüşünü.
Her şey alışılmış rotasında gidiyordu, sonra ağladığını gördüm bir kenarda belki kendisi de farkında olmadan. Büründüğüm rollerimin sağlam ve onaylanmış zırhının içerisinde o kadar rahattım ki kımıldasam ve var olsam mı diye düşündüm huzursuzca. Yanıma çağırdım odama vardığımda.
-Neden ağlıyorsun Umman, biri mi üzdü seni?
-"Müdürüm" dedi kırılgan "şizofren olabilirim ama yine de insanım. Kimse bana aşık olmayacak, Umman hiç yuva kurmayacak. ben ağlamayayım da kim ağlasın"
O kadar yalın , o kadar sahici ki yarasının derinliği ve yarattığı acı, teselli edemedim. Hani o klişeler var ya...beni bile hasta edebilirdi o an gerçekten. evlenenin başı göğe mi erdi, aman aşk dediğin turşu suyu, bi sen mi hastasın herkeste var bişiler...yok! Sahici acıya ancak sahici teselli yaraşır.
Bu, henüz devam eden bir öykü. En çabuk kuruyan şey gözyaşı olsa da bıraktığı izler zaman zaman vadi gibi derin oluyor izleyenlerde.