28 Haziran 2015 Pazar

Ömer'ime... (Gerçek Yaşam Öyküleri'nden)

Ömer ile saçmasapan bir yol kavşağında tanıştık.Ayrılışımız ise tanışmamızı unutturacak ölçüde daha büyük bir saçmalıktı.

Yeni bir işe başlamıştım. Bilmediğim koridorlarda bilmediğim insanlarla bildiğim sözcükleri kesiştirmeye, kuralları  öğrenmeye ve dahil olmaya çalışmakla geçiyordu günlerim. Sonra bir gün bu düzenli karmaşanın içerisinde ağlamasını duydum. Evde 5 aylık bebeğini bırakan her anne, acıktığı için ağlayan bebeğin sesini binlerce ses arasında ayırıp tanır. Koşturdum.Bir karış , solgun yüzünde halen kırmızı yanakları olan bir mahçup kadıncağız. Kucağında çakır yeşil gözleri ile şehla şehla bakıp ağlayan bir bebek.

-Emzirmem lazım..dedi kadıncağız sıkıntıyla.
-Gel..dedim ve onu bankodan içeri sokup sigara içilen merdivenaltına götürdüm.
-Ben burada bekliyorum, kimse gelmez,sen rahatça emzir.

Bebeğin ağlama sesi hıçkırıklara, hıçkırıklar memnuniyet içeren şapırtılara,şapırtılar  hoşnut mırıltılara dönüştü.

Annesi ile sohbet ettik biraz. Kastamonuluymuş. Ömer'i tavan arasında kendi başına doğurmuş. Evde kayınpederi varmış sadece, utanmışona seslenmeye. Çığlıkları korkuları arasında olmuş Ömer ile kavuşması. Eşi sağmış ama çalışırken belini sakatlamış,yatalakmış ve altına kaçırıyormuş sürekli. Neriman'ın ömrü, idrar kokulu çamaşırlar ve yokluklar içinde geçip gidiyormuş.Bir komşusu akıl vermiş git yardım iste diye, o da yol iz bilmez hali ile bize gelmiş.

Hep derim ya, hayat bana hiç adil davranmadı hep torpil geçti.İşe girdiğimden sonraki ay baba bir zam geldi maaşlara. Neriman'ı aldım tanzime gittim ve bir aylık erzak sabun ..ne isterse almasını , her ay bana gelmesini söyledim.

"Abla temizliğe filan geleyim borçlu kalmayayım sana" dedi, ben ise sadece Ömer'i her seferinde getirmesini rica etmekle yetindim.Gönlüm şehla bakışlarının etkisinde çenesindeki o çukura akıp gitmişti çoktan.

Ömer yaşına bastığında,Selin yaşına bastığında Neriman ve ben birer yaş büyüdüğümüzde hayat şekillenerek değişmeye devam ettiğinde biz hala görüşmeye devam ediyorduk. 

Neriman ilk geldiği zamanlarki çekingen halini yitirmiş biraz pervasız bir hal almışsa da ben Ömer'in çelimsiz ve oldukça çarpık bacakları ile ilk adımlarını atmasını izlemekten memnun,onu görmezsem özleminden kavrulacak ruh halimin verdiği geniş hoşgörü ile bu pervasızlıklara aldırmıyordum.

Ömer'in 2 yaşını geçtiği zamanlardı. Öğle tatilinde öfisin boşalmasından fırsat bulup Ömer ile oyun oynuyorduk. Kahkalarımızı duyup gelen Y Bey isimli bir iş arkadaşım ilgiyle Ömer'e baktı ..sonra yüzü düşünceli bir hal aldı. Y Bey'in yardımı ile Ömer'lere soba ve halı almıştık o kış,o da biliyordu ailenin halini ve benimle bağını.Bakışlarındaki hoşnutsuzluğa bir anlam veremesem de Ömer ve annesi gidene kadar bekledim.Onlar gider gitmez de Y Bey'in yanında aldım soluğu.

-Size bir şey soracağım..Ömer'e bir tuhaftınız bugün.Bir sorun mu var?
Bana baktı söylesem mi dercesine
-Kadriye Hanım..Ömer'in yüzünde ölümün gölgesi vardı.

Şoka girmiştim.Onun delirip delirmediğini düşünürken buz gibi bir yel kalbimin içinde gezindi ve ürpertisini bırakıp gitti.İkimiz de tek laf daha etmedik.Ben allak bullak bir vaziyette masama döndüm.

Aradan geçen bir seneye yakın zamanda ne zaman Ömer gelse, yüzünde görebileceğim herhangi bir iz arar uzun uzun bakardım ama o çenesindeki o muhteşem çukur ve şehla gözleri ile bana güler ve neşeli kahkahaları ile neye baktığımı anlamadan yaşam saçardı. Böyle zamanlarda döner endişe ile Y Bey'e bir daha bakar,önceki söylemini yalanlamasını bekler ama onun üzgün bakışlarını masasına indirişi ile burulurdum.

O yaz,Neriman bana gelip aklındaki işi söyledi ve benim de yardımımla yol kenarında toka satmaya başladı.Ömer hala küçük olduğu için ancak bunu yapabileceğini söylüyor, evine 3-5 kuruş da olsa katkıda bulunmaya çalışıyordu. 

Günler olağan akışında devam ederken , ben en sevdiğim lacivertlerimi giymişken, telefon trafiğinden bunalmış söylenirken, gök hala mavi - güneş hala parlakken bir telefon geldi. Öğle tatiline çıkacaktım, bağlamayın dediysem de acilmiş denilince açtım telefonu.

Neriman'dı.

Ama çığlık çığlığa bir Neriman'dı!

-Kadriye Abla, Ömer öldü Ömer öldü. Dün bir polis bu toka tezgahını kaldır burdan dedi, tekmeledi beni,korkmuş Ömer gizli kalp varmış Ömer'de..gece yatırdık sabah cesedini bulduk yatakta.Kadriye Abla Ömer öldü......


Neriman konuşmaya devam ediyordu ama ben artık suyun altındaymışım gibi boğuk seslerden başka bir şey duymuyordum.

Ağlayamadım.
Hem de hiç ağlayamadım Ömer'ime.

O günü ne zaman hatırlasam aklımı toplayana, kendime gelene kadar zamanın durması,birinin pause düğmesine basması için manasız ve sessiz bir yakarış gelir aklıma.

Y Bey'in yanıma gelip sessizce , akmayan gözyaşlarımı görürcesine çaresiz bana bakışı...

Yaprak dökümü değil dalımın kırılmasıydı Ömer'in gidişi benim için.


Kabullenmekten başka doğrunun ve mantığın yer almadığı bu ölümde kalbim ne mantığa ne doğrulara geçit vermedi. 

Kendim dahil kimseyi affedemedim.


21 yorum:

  1. İçim sizladi,bebekler cennette diye avutuyorum kendimi. Annesi nasıl avuttu?Sen nasıl avuttun? Arkadaşın ölümün gölgesini nasıl tanıdı? Ölümün gölgesi hepimizin üzerinde aslında da, niye kimize çabucak geliyor?
    Birkac ay önce bana kizmis bir kadin arkadaşıma benim için çok yaşamayacak ölümü çok yakın demiş. Tirstim şimdi. Yapmak istediklerim bitmedi, ama ölüm sormaz ki ne zaman geleyim diye.
    Omercik nur içinde yat..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tövbe tövbeeeee..o ne çeşit bir arkadaşmış öyle senin için bu temennide bulunan?
      Sen kalbini ferah tut Meri...üzüldüm böyle bir şey duyduğuna.

      Avuntuya gelince...avuntu yok...olmadı.Ne anne kendine gelebildi ne ben kimseyi affedebildim.Öfke acıya, acı soruya dönüştü,asıl olmaktan çıktıysa da bunca sene içinde hiç yok olmadı.

      Sil
  2. Ömercik melek olmuş, anneyi ve seni hep hatırlayacağınız bir ağlamanın içinde bırakarak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam da özetlediğin gibi sevgili Yazdan Kalan...Uzun uzun anlatılabilecek sonuç/yaşananlar paragraflarını bir cümleye sığdırmışsın

      Sil
  3. Kadiyecim çok üzücü..Özelikle çocukların ölmesi..insanı dahada derinden etkiliyor...Çocuklar keşke hiç ölmese mutlu mesut büyüseler...Ömercik eminim cennettedir şu an..İnşallah orada mutludur..Ayrıca Y beyde çok ilginçmiş...Korkarım ben öyle insanlardan ya :) değişikmiş doğrusu :)

    YanıtlaSil
  4. Güliz Y Bey bir garip adamdı evet haklısın. Çocuklar ölmesin acı çekmesin
    Hatta Nazım'ın dediği gibi:Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
    allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar

    YanıtlaSil
  5. Ölüm ile ilgili ilk tanışmam, annemin bizden önceki çocuklarını nasıl kaybettiğini anlattığında olmuştu. Hiç tanışmadığım ablam ve abilerim var benim de. Ölüm öyle yakın-öyle uzak ki bize. Ne denilebilir? Ömer, masum bir melekti. Melek olarak da kaldı.
    Yüce gönlün için, saygı ile eğildim önünde...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ersin senin yazılarında bir şey var, gönlümün bam telini titretiyor.
      Hayatı kabullenmişliğin bile soldurmadığı bir hüzün?
      Açtığın dost kapısı için, anladığın için ve anlattığın için minnet ve teşekkür sana.
      Sevgilerimle..

      Sil
  6. benim bile okurken tüylerim diken diken oldu özellikle anne olduktan sonra daha bir kalbim sızlar oldu masum çocukların gidişine.Allah kimseyi evladı ile sınamasın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülşah sen çok annesin biliyor musun :) Bayılıyorum bu yönüne senin :)

      Allah kimseyi sevdikleri ile sınamasın..amin.
      Bu çok güzel bir dua ,amin ve çok teşekkürler

      Sil
  7. Söylenecek kelam kalmamış durumlar bunlar :(
    Ahhh be kuzucum...
    Gülümsüyordur sana o melek şimdi tatlı tatlı yukarıdan...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bütün melekler gibi masum ve mutlu di mi Şebnem ....

      Sil
  8. Yazı gerçekten hüzünlü bir yazı gibi olmuş..Yorumlara katılıyorum..Eminim o yavrucak bir melek olmuştur..Allah rahmet eylesin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz ve dualarınız için çok teşekkür ediyorum.
      Nurlar içinde yatsın..

      Sil
  9. Senin yazılarında söze dökemediğim kelimeleri buluyorum Kadriye...Kadersiz küçük melek Ömercik :(( Annesini gördün mü daha sonra Kadriye?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu arada Y Bey'de nasıl bir altıncı his varmış böyle?

      Sil
    2. Sertaç, Y Bey 'i de anlatmak isterdim burada ama sakıncalı bilgiler de var onunla yaşanmışlıklarda bu ülke gerçeklerini içeren.Artık onunla görüşmüyoruz , ben görüşmeyi kestim ama gerçekten çok ilginç bir insandı o.

      Ömer'in annesini gördüm daha sonra yardımların devamı için geldi ama ben , yüzü gülebildiği için hatta bir seferinde ruj sürüp geldiği için kızgındım ona. Sonra, aradan zaman geçti Nehir doğdu ben uzak bir yere sürüldüm geri döndüğümde (hay ben bu üülkenin siyasetinin...) Seneler sonra geldi beni buldu, üşenmedi büroma geldi ve orada bulunan herkese "bu kadın var ya...gökten düşmüş bir melektir onu kırmayın" dedi, helallik aldı sonra bir daha görmedim...

      Sil
  10. offf ya hayatın bu adalaetsizliği offf yaaa.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Çağla,

      Hani Yüzüklerin Efendisi'nde var ya "Yaşayanların bir çoğu ölümü hakediyor ve ölenlerin bir kısmıda yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme; çünkü en bilge olanlar bile herşeyin sonunu göremez."

      mantığı var tesellisi yok bir çok şeyin...

      Sil
  11. Ayy Allah korusun dedim direk içimden. Ürperdim ya :( kıyamam o meleğe ben

    YanıtlaSil
  12. yutkundum durdum okurken,boğazımdaki yumru gitsin diye,ne çok var bu hikayelerden aslında,ama her biri çok acıtıyor.

    YanıtlaSil