Dün Naşide Hala'mı kaybettik.
"Öldü" demek yerine "kaybettik" demenin ne özel bir yaklaşım ve sır olduğunu düşündüm cenazeye giderkenki yüzlerce yalnız dakikam boyunca.
Naşide Hala babamın kardeşi değil. Hacıannem yazısında anlatmıştım hani ; bir değişim masalındaki iyi kahramanların bir tanesi idi o. O kadar herhangi bir kadındı ki onu sevmemek mümkün değildi. Nüktedan, geleneksel, iyi kalpli. Bayram sabahı aile sofrasında herkesin ne yediğine-iyice doyduğuna göz ucuyla yapılan takibin tatlı sahibi O sofrada "aileden biri" olarak bana da sandalye ayıran güzel ailenin annesi.İki güzel kızı , bir güzel torunu.
Öyleydi Naşide Hala👩🏻
Sabah 10'da Ayrılıkçeşme'den Marmaray'a bindim ve Yeşilköy'e yola çıktım. Cenazenin kaçta olacağını bilmiyordum. Gidersem kim nerde, hangi evde toplanıldı onu da bilmiyordum. Bir bildiğim bir an önce oraya gitmek ve gelenleri ağırlamak- yıkama yerine gitmek-camii avlusunda beklemek-gelenlere kolonya tutmak ama her neyse üzerime düşen "aileden biri olarak" onlarla olmak istediğimdi.
Sonra gittim.
Ağlaştık. Kucaklaştık.Vedalaştık. Kabullendik.
Dudağının kenarında hep olan o nüktedan tebessümü ile bizi izleyip izlemediğini merak ettim.
Sonra ritüeller yerine getirildi.
Sonra ayrıldık.
Döndüm yüzümü hayata..devam ettim.