hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Kasım 2024 Perşembe

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 273

 


"Turizmin faydası çok. Ama çevreye ve yerel halka da faydalı mıdır?" bu haftanın konusu imiş


Bir disiplin-düzen-bilinç-kural olmadan  neyin faydası olur ki?

Ekonominin  anasını ağlatmışsın.

Adalet-eğitim- devlet sistemi -hukuk yerle yeksan.

Adalar elden gitmiş, sınırlar delik deşik.

Memlekette 20 milyon "mülteci" var.

Belediyeler devlet kurumudur : savaş açmışsın hizmeti engelliyorsun.

Turizm faydalı mı... değil! Gelenler arap, pis. Memleketi  parayla kirleten insanlar. 

Buyrun size memleketim olan Trabzon'dan turizm ve havalimanı görselleri:





Memleket hırsız dolu : o yüzden hırsızı seviyorlar ya zaten!

İç turizm zaten öldü, Üsküdar'da Kadıköy'e gidiş 22 TL. 4 kişilik aile 176 TL ödeyecek sadece gidiş-dönüşe. Başka şehre gitmek ne şehir içinde bile gezilmez oldu.

Hani Avrupa'dan gelen insanlar... bu güvensiz ortama kim niye gelsin.

Homur homur ve çok haklı bir homur daha!

13 Ekim 2019 Pazar

Balzac Vallahi Enteresan Adam (Ursule Mirouet 'tan Yola Çıkış)

 
Balzac romanlarını  büyük bir keyifle okuyorum her zaman. Bir taraftan da İş Bankası'nın " Hasan Ali Yücel" serisinden alabildiğimce kitap almaya ve çocuklarıma bana göre eşsiz bir miras oluşturmaya çalıyorum. Bu sefer  Ursule Mirouet'i aldım.Balzac’ın yirmi günde yazdığı ve bir mirasın etrafında dönen entrikaları ele aldığı Ursule Mirouet (1841) Yazarın anıtsal yapıtının "Taşra Yaşamından Sahneler" bölümünde yer alıyormuş.

Akıcı ve zengin dili,  her kitabında üşenmeden bezediği anlatımlar tasvirler ile Balzac hep ilgimi çekiyor. Kısa bilgiler vereyim onun hakkında. Cidden ilginç bir adam .

20 Mayıs 1799'da  Fransa’nın Tours kentinde dar görüşlü, şefkat yoksunu orta sınıf bir burjuva ailesinin içine doğan Balzac'ın gerçek adı  Honoré Balssa. Adını değiştirirken köylü kimliğinden kurtulmak amacıyla isminin önüne “de” takısı getirip soylulaşmaya çalışmış.İyi durumları olmasına karşın tammm bir soğuk nedamet olan annesi onu hemen evden atıp başkalarının yetiştirmesine ve sevgisiz büyümesine yol açmış. Balzac "Benim hiçbir zaman bir annem olmadı… Benim hayatımdaki tüm kötülüklerin sebebi annemdir." diyor bu nedenle.Aile kardeşlerini görmesine bile izin vermemiş doğru dürüst. Sonra hukuk okumaya zorlamışlar onu. Bir ara Vendôme papazlarının yönettiği bir kolejde eğitim görmüş. Aşırı dindar tarafı da sanırım buradan geliyor. Başarısız iş denemeleri olmuş.Bu nedenle hayli fakirlik de çekmiş. E oburmuş da bir yandan. Masanın üzerine sevdiği yiyeceklerin resimlerini çizerek avunduğu söylenir.
Zengin kadınlar ve şöhret hep tutkusuymuş. Vadideki Zambak karakteri olduğu söylenen kadınla 28 yaşında tanışmış. 28 yaşındayken, 45 yaşındaki Madame Laure de Berny ile tanışmış ve 15 yıl sürecek ihtiraslı bir aşk başlamış.Yazılarındaki çeşitlilik kadar  aşk hayatında da zengin ve çeşitli seçimleri olmuş.

Son derece itici ve pis bir görüntüsü olan Balzac'a hiçbir kadın “hayır” diyemiyormuş. Derken Fransa’nın en güzel aristokratlarından Marquise de Castries “Balzac’ın dış görüntüsündeki iticiliğe katlanamayan kadın” olarak Balzac’ın tarihine geçmiş ama  Balzac’ın intikamı acı olmuş. “La Duchesse de Langeais” adlı romanında Balzac, Marquise’i rezil etmiş. 

Balzac, devrinin yazarlarından,  sadece yaşamıyla değil ölüm şekliyle de fark yaratarak ayrılmış. Öyle ki, alkol içerek kendini dağıtan yazarlar arasından “koyu kahve” içen tek yazar olmasıyla anılıyor. Kahveyi o kadar çok içiyormuş ki, kahve içmeden  kim nasıl yazı yazar diye söyleniyormuş .  Ancak maalesef bu alışkanlığı onun sonunu hazırlamış.

Ardında 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde olan çok değerli eserler bırakan Balzac'ın  sabahlara kadar kahve içerek durmaksızın yazdığı bu eserler hiçbir zaman tamamlanamayacakları için boyunları bükük  çekmecede öylece kalakalmışlar.

 Romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilen Balzac, olay örgüsünü mantıksal bir sırayla gerçekçi bir gözlemcinin ağzından aktarıyordu. İşte bu yüzdendir ki; kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, belli kurallara bağlı “klasik roman tekniğini” Balzac’ın yaratmış olduğu düşünülür. Olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası olan Balzac’ın empati yeteneği de oldukça gelişmişti. Kendisini başka insanların yerine koyarak onların duygularını o kadar iyi yansıtıyordu ki, eserlerindeki arka planla karakterler arasındaki ilişki de bu yansımadan olumlu yönde etkilenerek eserlerini devleştiriyordu. Bu özellikleriyle romanın Shakespeare’i olarak kabul edilen Balzac, yaşama realist bir pencereden bakıyordu.

Ursule Mirouet'te aşırı dine düşkün yanını da görüyoruz. Akıcı ve zamanın gerçekleri, toplum yapısı hakkında önemli bir kaynak sayılabilecek eser her zamanki gibi akıcı ve keyifle okunur tarzda. Kitaptan aldığım satırlar da aşağıda yer alıyor:


  • Biçimin öne geçtiği yerde duygu yok olur.


  • İnsan, düşündüğünü söylemeden önce sözünü düşünmek zorundaysa,  siz düşündüğünüzü söyleyemezsiniz.


  • Dünya, bedava verdiğini sandığımız şeyleri bize çok pahalıya satar.


  • Bir müzik yapıtı ne kadar güzel olursa, bilgisizler o kadar az tadına varır.


  • Zengin yaradılışlı insanlarda duygular ancak dost bir ortamda gelişir.


  • Kurtlar arasında ulumak gerekir (Fransız atasözü)


  • Gözyaşlarını durdurmak insanın elindeyse, bir anayı bir dakika fazla ağlatmamak gerekir.


  • Tutkulu bir adam, bir kadının değerini onu ele geçirmek için katlandıklarıyla ölçer.


  • Uzun ömürlü şeylerin çocukluğu da uzun sürer.


  • Ayyaşlar gibi aşıkların da koruyucu tanrıları vardır.


  • İki rastlantı arasında insan daha güvenlisini seçer.


  • "Kızmamak gerek" dedim kendi kendime "yoksa intikamımı alamam".


  • Adalet her şeyi cezalandırmaz ama sonunda her şeyi öğrenir ve unutmaz.


  • Ne de olsa budalalığın kendi derinliği var.