Yine gerçek isim vermek münasip değil diyerek başlayalım.
O gün,ders arasında okuldan çıkıp hızlı hızlı yürüyerek grup arkadaşlarımı bulmaya koyulmuştum.Biri ıslık çaldı.Döndüm baktım,yeni gelenlerden bir çocuk.Yanına gittim.
-Bana ıslık mı çaldın sen?
Yüzü kıpkırmızı oldu.
-Bana mı dedin?dedi şaşkın
-Senden başka okul arkadaşına ıslık çalan andaval var mı burda?
-Ayıp ama!!!
-Ha ayıp diye bişi biliyosun yani.E bu da bişi..dedim ve yoluma devam ettim. Oldum bittim olanı kafaya takıp büyütmek huyum yoktur. Kaldı ki genç ve daha vurdumduymaz yıllarımdı. Derse geri dönerken onu çoktan unutmuştum.
Ertesi gün yanıma geldi.
-Arkadaş olmak istiyorum ..dedi
-Çıkma teklifi ise bu çok komik bi teklif..lise yıllarında kalmış bir söylem, dedim
Gülmeye başladı. "Seninle nasıl tanışıp sohbet edebilirim?Çıkmak filan istemiyorum ".. dedi.
"Adını söylemekle başla ve bir daha bana ıslık çalma" dedim. Kahkahalarımız dostluğun kapısını araladı.
Sonrasında tek tük selamlaşma ile başlayan sohbetlerimiz oldu. Geldiği yer çok mutaassıpmış. Teyzesinin kızı bayramda nişanlısı ile çarşıda karşılaşıp bayramlaştığı için aile nişanı atmış bu kız utanma bilmiyor diyerek.Babası hamam tellağı imiş .İstanbul'u kazanınca çevresindekiler İstanbul seni yer demiş ama babası okusun istemiş, doğduğu büyüdüğü o yerin dışına ilk çıkışı imiş."Sana laf attığımda bacak kadar boyunla önümde dikilip bana hesap sorunca ne yapacağımı şaşırdım" diye anlatırdı gülerek.
Ahmet gerçekten çekici idi.Kısa zamanda çevresini kızlar sardı, o da kısa zamanda mahcupluğunu üzerinden attı.Onu severek izlerdim ama ne en yakın arkadaşımdı ne de tek arkadaşımdı ve hızla akıp giden hayat kendi ezgisini oluştururken tek bir şarkıyı ona ayıramayacak tempoda yaşıyordum. Yine de paylaşımlarımız kesilmedi hiç bir zaman, içtenlik ve güven ise perçinlendi .
Bir gün baktım yüzü perişan..aşık olmuştu. Bu iyiydi...
Bir gün baktım havalara uçmuş...İlk aşkı ile çıkmaya başlamış ve ilk ilişkiye girdiği kadına deli gibi bağlanmıştı.Bu kötüydü,kesinlikle çok kötüydü.
Aşık olduğu kadın (bir başka yaşam portesinde de onu anlatacağım) hayat kadınıydı.Boyu boyuna uygundu ama biri kurt görünümlü kuzu iken öteki kuzu görünümlü yaralı kurttu. Yaralı hayvanlar daha acımasız daha yırtıcı olurlar.Ahmet'in aşkı olan kız, yarası da öfkesi de taze cinstendi...
O yaşlarda herkes kararlı olur, "yapma,etme" dedimse de dinlemedi. Bir kaç sene önce bir başka arkadaşım bana "Kadriye Hanım, köy çocuğu-toprakla uğraşan erkek ilk elinin değdiğine kök salar,gönül verir.O kökün kopması çok can yakar, çok zaman alır ve beraberinde çok şey götürür" demişti.
Arkadaşını söyle kim olduğunu söyleyeyim diyen ne güzel demiş. Ahmet utangaçlığını bir yana bırakmış sevgilisinin hayatına ayak uydurma derdindeydi.En önemli sorunu ise para oldu o dönemde. Hamam tellağı babasının güç bela arttırarak yolladığı para Nişantaşı'nda bir günü bile karşılamıyordu. Sigaraya başlamıştı , bakışları masum neşesinden gittikçe yoksunlaşıyordu. Ne yaptımsa sigaradan vazgeçiremedim onu, sevgilisi ise artan bir öfkeyle beni izliyordu.Yaklaşık o günlerde onunla da arkadaş oldum yakın arkadaşlarımın tüm kınamalarına rağmen.
Sonra Ahmet için okula polis geldi.Korkmuştuk.Ne oldu diye sordum, hırsız çetesine katılmış.Yakalanmışlar ama son anda kaçmış Ahmet. İçim yanmıştı hem üzüntüden hem öfkeden. Gidip teslim olmuş sonra, bir süre içeride yattı .Bu tip içerde yatmaları da zamanla sıklaştı. Önceden okulun en popülerlerinden biri iken artık onunla konuşan pek yoktu.
Bir gün yanıma geldi "küs müyüz?" dedi.
-Islık çalaydın daha iyiydi..utanmazlığının sınırı var diye düşünürdüm dedim öfkeyle. Gözleri gölgelendi.
-Herkesin bir fiyatı var ben bunu öğrendim.Bu ay para artarsa senin ederine de bakarım ..
Yüzüne baktım kırgın ve suskun. Daha da hiddetlendirdi bu onu.
-Hepiniz aynı b.kun soyusunuz..dedi.
-"Değiştin diye korkuyordum" dedim yumuşak bir sesle sakince "neyse ki hala salakmışsın, hepten de değişmemişsin"
Dayanamadı güldü ama ben gülmedim. Bir süre birbirimize baktık meydan okuyarak,sonra kalkıp gitti.
O günlerde bir akşam Taksim'den otobüse binerken sırt çantamın açıldığını fark ettim. Geri dönüp baktığımda,şoparın tekinin içleri kanlı gözleri ile karşılaştım."Uleynnn" dememe kalmadan kaçtı ama cüzdanım gitmişti bir kere. Karalar bağlamadım desem yalan olur.80'li yıllar demek her şey kimlik demekti.Ve her kimlik bir sürü belge ve resim,bir sürü belge ve resim de bir sürü zaman ve para demekti ki bir öğrenciye zulümdü bu zulüm. Yurda zor-şer girdim o akşam ama ertesi gün okulda canım sıkkın oturuyordum. Derken Ahmet geçti önümden.
-Pist..dedim
Cevapsız bana baktı
-İnsanın her yerde arkadaşı olmalı diye buna diyolar herhalde.Cüzdanım çalındı,tanıyor olabilir misin çalanı..dedim.
İnanmaz gözlerle beni süzdü
-Ciddi misin , hırsızı hırsız bulur diyorsun yüzüme ha?
-Yüzünün arkandan pek farkı kalmadığı için arkandan değil yüzüne söylüyorum evet .
Hüzün çöktü karanlık bakışlarına
-Nerde oldu
-Taksim'de..83'e binerken
-Gördün mü çalanı?
-Gözleri kanlı bi şopardı..cılız,senden kısa
-Paranı geri getiremem,cüzdanı alırsın
Akşamdan beri ilk defa gülümsedim ve kahkayı bastım:
-Kimliklerimi getir bana yeter yahu, para yoktu ki içinde
Yorgun bir gülümseyişle karşıladı uzatılan bu garip dostluk elini..usulca "tamam" dedi ve gitti.
Cüzdanımı o gün bana geri getirdi. Gümüşsuyu tarafında bir yere atmış şopar oğlan.Ahmet de gitmiş oradan almış getirmiş bana.Bu saçmasapan giriş ile ara verdiğimiz sohbetlere tekrar başladık. Terkedilmişti. Gırtlağına kadar borca batmıştı çünkü para yettirmek için hırsızlık yetmediğinde kumara başlamıştı.Başta kazanmasına izin veren sistem hırslandığını farkedince büyük oynamasına sebep olmuş ve her şeyini yitirtmişti. Üzüntüsü sevgilisinin onu terk edişineydi. Hala, para yettirse onun eski yoluna girmeyeceğine ,bedenini satmayacağına inanıyordu.Hala saf kalan bir yer vardı gönlünde ve bu ona dayanılmaz şekilde acı veriyordu.
Gözlerinin pırıltısı gitmiş, okulunu bitirmek amacından ziyade gidecek yeri yokmuş gibi bir havada okula geliyor ve saatlerce konuşmadan oturuyordu. Bir karara varmaya çalıştığı belliydi. Arafta bekleyiş çok sürmedi.
Günahı işleten şeytan , iyiye sevkeden melek değildir aslında. Şeytan sunar insandır seçen. O da kendi seçimini yaptı.
Bir süre ortada görünmedi.Sonra şen şakrak ve kılığı kıyafet iyice düzmüş halde döndü okul sokaklarına.Öyle neşeli , öyle keyifli,öyle maddi manevi doyuran vaziyette idi ki herkes kısa zamanda etrafını sardı. Kimseye sitem etmiyordu ona sırtını döndüklerinden ötürü.Yenilenmişti, çökmüş avurtları dolmuş,belli ki cebi para görmüştü.Bir tek benimle konuşmuyordu. İçimden haykırmakta olan bir sese kulak vermiş , ben de ondan uzak durmuştum.Aradan uzun zaman geçti.Bir gün onu özel ve lüks bir araba bıraktı okula.Ahmet kendisine kızgın bakan eski sevgilisine aldırmadan arabadan indi ve benim yanıma geldi. Bir kez daha hiç bir şey olmamış gibi sohbete başladık.
-Nasıl buldun?..dedi
-Neyi..dedim
-Kılık kıyafet ,hal gidişat.
Sustum..içimdeki huzursuzluğa bir anlam veremiyordum.Bruce Willis gülümseyişiyle baktı bana
-Ne oldu şimdi?
-Bilmiyorum ..dedim.Bir şeyler doğru değil sanki ama ne olduğunu bilmiyorum.
-Senin kusurun da bu ,çok düşünüyorsun ..dedi.Ne yapsam diye düşünürcesine duraladı ve sonra bana ıslık çaldı.Neşesi bulaşıcıydı.Eski sevgilisinin hançer olmuş bakışlarına sırtını dönüp kahve ısmarlamayı teklif etti. Gidip birer kahve içtik.Fal kapatacak mısın dediğimde hafif huzursuzlandı.Yok..dedi.Görebileceklerinden korkuyorum.
Bir hafta sonra sabah okula geldiğimde onu gördüm.Kaldırımda oturmuş perişan halde ağlıyordu.Yanına giden herkese küfrediyor ve kovalıyordu.Yine de gittim.
-Ne oldu,nen var?
-Babam..
-Öldü mü?
-Para yollamış
-Az mı yollamış?
Ağlayarak küfretmeye başladı,kafasına bir tane indirdim kitaplarımla.
-Küfretme benim yanımda, boyu bir karış olsa da hanım var yanında. Adam gibi anlat şimdi,nedir derdin?
Ağlamaya devam etti.
-Kızarsın
-Biliyorum
-O adam çok parar verdi bana..sonra ayrılırsam öldüreceğini söyledi.
Sükunetimi korur görünsem de anladığım şeyin yanlış olması için dua ettim.Kanım dondu.
-Hangi adam?
Başını kaldırıp bana baktı
-Kumarhanede tanıdım.Borçlarımı ödedi, çok içtik.Geceyi onunla geçirdim.Sonra..şeyi oldum işte.Bana çok iyi davranıyor her istediğimi alıyor.Sonra utandım,günah geldi aklıma.Ayrılmak istedim ..tehdit etti.
-Ne iş yapıyor bu adam?
-....şirketinin yöneticisi
-Yuh! Ciddi misin?
Sustuk ikimizde. O sessiz sessiz ağlamaya devam ediyordu.
-Gel , yürüyelim ..dedim üzerimizde yoğunlaşan bakışlardan rahatsız olarak.Yürümeye koyulduk.
-Sonra babam para yolladı.Kaç ay üstüne ilk defa.Ben günah ve sefa içinde yüzerken o aylar üstüne ilk defa para arttırabilmiş onu da bana yollamış.
-.............
-Öldürecem kendimi
-Az kaldı Ahmet,az kaldı ben seni öldürecem,sen yorma kendini .
Biraz daha yürüdük
-Git burdan,dedim.Memleketine git.Dondur kaydını kendine gel.Okula gelen o mahcup delikanlıya ne oldu?Ailenin tek umudusun sen ne hale geldin..git burdan.O adam oraya gelmez,unutur seni, git!
Düşündü.Bu aklına hiç gelmemiş gibiydi.Yürümeye ve susmaya devam ettik.
-Onu göremeyeceğim ...dedi inler gibi.Tam öfkeyle haykıracaktım ki kast ettiğinin ...şirketinin yöneticisi değil aldırmaz göründüğü o ilk sevgilisi olduğunu anladım.("Kadriye Hanım, köy çocuğu-toprakla uğraşan erkek , ilk elinin değdiğine kök salar,gönül verir.O kökün kopması çok can yakar, çok zaman alır ve beraberinde çok şey götürür" )
-Git..dedim ve geri dönüp okula doğru yürümeye başladım .
Okul bitti,hayat akışı hızlanarak sürüyor geleceğe yönelik belirleyici adımlar atılıyordu o yıllarda.Ablam,annem ve ben Trabzon'dan yola çıkmış tatil için Fethiye'ye gidiyorduk. Balıkesir otogarında mola verilince ayaklarımız açılsın diye inip biraz yürüdük ve ben beni bileli eksilmeyen neşesi ile sürüp giden muhabbetimize devam ettik. O sırada altında eski bir eşofman,ayaklarında sürüyerek giydiği bir terlik olan genç bir adam kolunun altındaki ekmeklerle yanımızdan geçerken duraladı.
-Kadriye???
Başımı kaldırıp baktım. Tanımam zaman alsa da akabinde bastım çığlığı:
-Ahmeet???
Bahsettiği adam onu uyuşturucuya alıştırmış.Bir kaç kez alkol bir kaç kez uyuşturucu komasına girmiş.Abisi İstanbul'a gelmiş,kolundan sürükleyerek Balıkesir'e getirmiş onu.Ahmet ve ailesi aslında güneydoğulu,orada yaşıyorlar.
Bazen nasihat bazen dayak bazen doktor yardımı ile süreç atlatılmış.Tahsilini tamamlamak istemiş...izin vermemişler.İstanbul seni yedi,tekrarına lüzum yok demişler. "Sen bitirdin" mi dedi, evetledim.Başını eğip Bruce Willis gülüşüyle baktı bana.Mola bitmeden anlatabileceğimiz her şeyi anlattık birbirimize.Sana yazayım ister misin dedim,hayır dedi başını sallayarak.Sonra "ondan haberin var mı" dedi sesinin normal çıkmasına dikkat ederek.
-Cehennemin dibinde! dedim sesimin normal çıkmasına özen göstererek.
İkimiz de başımızı eğdik.Mola bitti,gitmem lazım dedim.Abim ekmek bekliyodu dedi.El sıkıştık birbirimizi bir daha hiç görmeyeceğimizi bilerek.Otobüse koşturdum...arkamdan bir ıslık sesi duydum.Durdum,kahkahayı basıp ona döndüm son bir kez el sallamak için.
Koltuk altında ekmekler,ayağında şıpıdık terlikler..ağlıyordu.