Sabah Selin'in pasaport işlemleri için Vatan'da bulunan Emniyet'e gittik. Sabahın esselatı ama mevzuu İstanbul olunca kargalar bile ikinci kahvaltıyı yapmış olayı brunch'a bağlamış oluyor.
Haftalardır makineleşmiş bir beyin ve vücut ile deliler gibi, aptallar gibi çalışıyorum. Bir dakika boşluk yok. Uykumdan uyandığımda bana şarkılar çalıyor olan beynim-hafızam-düşünce sistemim çalışmaya ve iş planımı sorgulayıp beni sarı alarmda tutmaya devam ediyor. Bir odada hapis kalanlar, uzayda astronotlar gibi anılarımı ya da sevdiğim şeyleri hatırlayıp insan kalmaya ve kendimi yitirmemeye çalışıyorum.
Sevmeye ve umut etmeye alışkın kalbim, biraz yorgun ama yine de güçlü bir şekilde varlığını hatırlatıyor. Tüm bu haksız keşmekeş içerisinde yine de seviyorum yaşamayı, yarına umut etmeyi ihmal etmiyorum. Sağanak yağmurlarda burnumun ucuna düşen tek damla yağmurun, gökyüzünden şahsıma özel gelen bir armağan olduğunu bilmek ile ilgili bir şey bu.
Sabah Selin'in pasaport işlemleri için Vatan'da bulunan Emniyet'e gittik. Sabahın esselatı ama mevzuu İstanbul olunca sabahın 7'sinde bile kavga edecek kadar stresli ve yorgun olabiliyor insanlar. Oysa daha gün yorulmamış, insan kirlenmemiş..sadece 7(Yedi). Horoz esneyecek, uykusunu bastırıp ötecek daha filan..ne olmuş olabilir ki kavga edecek kadar sabrınızı ve sizi tüketen?
Baba-kız gidilecek güzergah hakkında tamamlayıcı fikir tartışması yaşıyorlar. O vasıta bu yol, bu vasıta şu yol.Mecbur olmadıkça ağzımı açmıyorum. Yorgunum. Sonra onları izlemek nasıl zevkli. Bir aile yaratmışım ben. Biri kıvırcık saçlı pembe beyaz bişi, öteki saçlarına kır düşmüş geçmiş zaman prensi. İkisinin de minnacık burunları.
Dokunuşları, sesleri,sözleri aşina. Yaşadığın anı farkına varmak..ömrü en uzun kılan şey bu olsa gerek. Ocak ayında olmaması gereken bahar havasını içime çekiyorum doyasıya. Marmaray, metro, otobüs,vapur...onlar konuşuyor ben dinliyorum, kulaklarım bile yorgun dinlemekten. Karacaahmet'te öten tek kuş bile yok. Onlar da yorgun olabilir tabii..
Sabah Selin'in pasaport işlemleri için Vatan'da bulunan Emniyet'e gittik. Sabahın esselatı ama mevzuu İstanbul olunca akşamı düşünmüyor insan. Yapılacak onlarca şeyi sıraya koyup koşuyorsun sadece.Mevsimler takvimde, zaman saatte. Yakalayabilirsen sobele..
Eşim bir şeyi "fazla" yapmış eksik değil ama bu da sorun oldu , pasaport işini halledemedik. İki fındık burun bunun kritiğini yaparken ve ben daha şimdiden birazdan işe gidecek olmanın koşturmacasındayken farkında bile olmadıkları bir tatil sabahı kaçamağını farkında olarak yaşıyor olmanın huzuru ve neşesiyle gülümsedim. Bir şeyler yiyip ayrılalım planlarına girişmişlerdi bile ikisi.
Selin "baba" dedi bir şey sormak için.
Eşim döndü baktı.
Seni tanıdığımda adın Özer'di sadece..