test etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
test etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2021 Cuma

Covid Oldum Bennnn..

 



İhmal ettiğim blok yazmak eylemi değil aslında. İhmal ettiğim, kendi ruhumla yüzleşmek.
                                              

Aralık ayında evden hiç çıkmayan, hatta kargo görevlisi ile teması bırakın kargolar dışarıdan geliyor diye balkona atıp elini sürmeyen kızıma Covit tanısı konuldu. O kadar gripti ve o kadar garipti ki gelişmeler;hiç kondurmamıştık. Yine de temkinli şekilde izledik ve bir gece aniden ateşi 38.6'ya fırlayınca kapıp bir özel hastaneye götürdük. Hala covit olmama ihtimali geçerliydi bizim için, devlet hastanelerinin yoğunluğu riski de arttırıyor neme lazım diyerek özel hastaneye koşturduk. Doktor muayene etti, öyküsünü diledi ve "bence grip gibi ama tedbiren tahlil yapalım" dedi. O arada ateşi düşsün diye serum verildi. Sadece doktor muayenesi ve serum için 750 tl ödedik. Test, doktor istediği için ücretsizdi.

                                

Paran  yoksa öl bu memlekette. Paran varsa da çok çok yaşa :-)


Biz eve döndük , filyasyon ekibi anında geldi diyebilirim. Hepimiz karantinaya alındık. Onlara, 16 yaşındaki kızıma da test yapmalarını rica ettiğimi ilettim. Aynı anda aynı semptomları vardı. Devlet 18 yaşın altına ilaç vermiyor zaten..pozitif çıksa sadece karantinaya alacağız. E zaten girdi karantinaya ablasından dolayı..boşuna canını yakmayın çocuğun dediler. Eşim, kronik hastalıkları ve iş yerinin talebi nedeni ile test talep etti. Ona test yapıldı. Bana yapılmadı çünkü en ufak bir rahatsızlığım yoktu.Eşime yapılan test sonucu negatif çıktı ama kesinlikle memleketteki en pozitif adamdı o aslında. Koku ve tat tamamen gitmişti ve gribal enfeksiyon semptomlarının tamamı vardı.

                                 

İki oda bir salon evimizde tuhaf bir karantina dönemi başladı. Evde benden başka herkes covit olduğu çin mantıken benim korunmaya alınmam gerekiyordu ama ben deli gibi gidip gidip kızıma sarılıp öpüyor ve korkmamasını  söylüyordum. Zaten bir korku emaresi olmayan kızım ise deli gibi benden kaçıyor ve kendisinden uzak durmamı rica ediyordu. Annelik, kesinlikle dengesiz ve tanımlanamaz bir şey.

                                 

4 gün sonra sağ kasığımda ağrı ve dizkapaklarımın ardındaki ağrı  peydahlandı. Gece de ateşim çıkıverince filyasyon ekibini aradım ve durumu anlatarak test istedim.Bakın burası şokomelli...tam bir muamma!


112'yi arıyorsunuz. Derdinizi hızlı ve net anlatıyorsunuz zamanı harcamamak adına. Karşınızdaki Durun sizi filyasyon ekibine aktarim diyor. Yine anlatıyorsunuz..karşınızdaki görevli nerede oturduğunuzu  soruyor. Üsküdar deyince "aaa burası  Avrupa Yakası 112 durun sizi aktarayım diyor..siz dumur oluyorsunuz. Aktarıldıktan sonra karşınıza çıkana hızlı hızlı  yine durumu anlatıyorsunuz. Durun sizi filyasyon ekibine aktarim diyor. O son aktarılan yerdeki görevli sizi dinledikten sonra "3 gün içinde gelir test ekibi " diyor.

Ölümcül bir virüs taşıdığınız aşikar ama 3 gün bekle deniliyor. Gel de mucizelere inanma. Elbette virüse de rica ederiz 3 gün bekler yani ne olacak.

                              

Memleket işleyişini bildiğim için her gün arayıp " bugün gelecek misiniz" diye hatırlatıyorum 112 ekibine. Bir yandan da içim gidiyor ne kadar yorgun ve yoğun olduklarını bildiğim için. Onlara sitem etmiyorum, duadan ve takdirden başka bir şey hak etmiyorlar. 


3.gün "bugün artık gelirsiniz değil mi" dediğim görevli ilçe sağlık müdürlüğünü aramamı salık veriyor. Meğer ilk gün de orayı aramam daha doğru olurmuş. Sİtem etmiyorum, ilçe sağlık müdürlüğünü arıyorum.Empati yoksunu ve iletişimden bihaber görevli bana yoğun olduklarını, test yaptırmak için kendi aracımla hastaneye gitmemin iyi olacağını söylüyor. Arabam yok dediğimde ise "otobüse binin o zaman" diye öneride bulunuyor. Buna , buraya yazarken bile inanamıyorum biliyor musunuz? Hani bizzat olayı ben yaşadım ama covit olduğum kesin test ve ilaç istiyorum diye arayana otobüse bin hastaneye git diyen bir ilçe sağlık müdürlüğü  yetkilisi olduğu gerçeği beni deli ediyor. Kendisine "hasta mısınız?" diye sormam üzerine taksiye binin o zaman diye öğüdünü güncelliyor. 


Otobüste 50 kişiye bulaştıracağıma varsın taksi şoförü güme gitsin..1 kişiye indirdik zaiyatı; harika çözüm.

                             

Görevli tepki vermem üzerine "ayakkabım yoktu,baktım karşımdakinin ayakları yok halime şükrettim" politikasına girişti.Az evvel 90 yaşında yatalak teyzenin kendisini arayıp yalvardığını, benim halime az değil çok şükretmem gerektiğini, ayyyyyy neler neler var bilsem ah ah diyeceğimi belirtti.

                                 

Telefonu  kapattım ve son yıllarda olumlu düşünmek, yargılamamak, öfkeyi  yok etmekle ilgili okuduğum/duyduğum/öğrendiğim/inandığım her şeyi hatırlamaya çalıştım.


Son derece üzgün olarak üzerimi giydim. Karantinayı delerek sokağa çıktım. Kurbanımı rastgele seçip taksiye bindim. Kafamı taksi canımdan dışarıda tutup hastanenin adını verdim. Hastaneye yürüyebileceğim mesafede de erken erken indim.

Devlet hastanesine gittim. Doktor kayıtları açıp  kıpkırmızı çizgi ile çizili adımı görünce çığlığı bastı. "Sizin karantinada olmanız lazım ne münasebet buraya gelirsiniz"     dedi. Ona durumu anlattım. İkimiz de çaresiz birbirimize baktık uzak mesafeler-koltuklar-sarı bantlar arkasından. Bana test yapıldı. Ağrıyan dizlerime aldırmaksızın oradan eve geri yürüdüm. Bir taksi  şoförüne daha kafası dışarda dili sarkmış müşteri  travması yaşatmayacaktım.
                        

Eve geldikten kısa süre sonra "pozitif" ibaresi belirdi e -nabız'da. Sonra ilacımı  merdivenlerden yukarı fırlatıp "abla kusura bakmıyosun di mi" diyen dünya tatlısı çocuklardan oluşan  filyasyon ekibi ilacımı getirdi.Artık hepimiz pozitif olduğumuza göre rahat eder birbirimizi kucaklar ve aynı sofraya oturabiliriz dedikse de hem aile hekimi, hem Ankara'dan arayıp duran istatistikçi doktor abiler buna "hayır" dediler. Virüs zayıflamışken birimizde,  virüsü güçlü  olan olumsuz etki edebilirmiş veya mutasyon geçirmiş virüs olabilirmiş birimizdeki filan falan. Ki , bir yerlerde okudum kasık ağrısını mutasyon geçiren virüs yapıyormuş.

Aile hekimimiz muhteşem. Her gün aradı  tek tek ilgilendi bizlerle. Onun dışında ne gelen oldu  ne de kontrol eden. Kendi halimizde geçirdik karantinayı. Allah hepinizden uzak etsin, ama yakalanırsanız da böyle 3-5 gün  diz arkasında ağrı ile geçirip gitmenizi nasip etsin.

Bitmedi!!!!!!!

                                

Hastalık sonrası yeterli antikor ürettik mi diye test yaptıralım dedik.

Devlet hastanesi-dahiliyeye gideceksin denildi.

Randevu aldık gittik. Hangi hastane , ismini vermeyeceğim ama doktor sigara içyor herhalde maskesinin ağız kısmında nikotinden oluşan koyu kahverengi kocaman bir alan vardı ve öğürmemek için tepinmek zorunda kaldım.O hastanede test yapılmıyormuş..şaşırdım kaldım. Danışmaya gittim sordum..bilmiyormuş nerede yapıldığını. Laboratuvara yönlendirdiler. Gittim sordum..onlar da bilmiyor. Te Allah'ım ya Rab'bim dedim alo 182'yi aradım. Onlar da bilmiyor. Vallahi  diyorum. Korkunçlar. Ağzını yaya yaya "hanfendi biz hangi hastane hangi testi yapıyor nerden bilelim...hastanelere sorcaksınız" diye de akıl veriyor. " Pardon sağlık bakanlığına sormalıydım " dedim önce. Sonra avaz avaz "sağlık bakanlığı orası kızım sen bilmeyecen de babam mı bilecek deli misin. Rastgele bir şey değil covt süreci ile ilgili spresifik bir şey sorduğum" diye çemkirdim. Uzun uzun kavga ettik."Beni Cimer'e şikayet et o zaman" dedi. Eh, bu işlerin içerisindeyim ve ne demek istediğini biliyorum onun. "Adınızı  verin bana " dedim, gerildi. İsmini aldım artık doğru yalan  ve CİMER'i aradım. Saat 10:10. Mesai saatlerinde arayın nakaratlı bant kaydı çıktı. Olumlu düşünmekle ilgili birileri bişi dediydi diye mıkırdandım. Sonra "küfür ruhun yelpazesidir" deyişi daha gönlüme yakın geldi. Yol boyu ağzıma ne gelirse söyledim.

                                

İlçe sağlık müdürlüğünü aradım bir kez daha. Devlet hastanelerinde bu test yapılmıyor demesin mi..dumuruma dumur katıldı. Sağlık Bakanlığı çağrı merkezindeki kadın bunu nasıl bilemez di mi ya? Bilmiyor. Korkunç. Vallahi covitten beter korkunç. Devlet,  işleyiş, sistem...bitmiş gitmiş.

3-5 özel hastane ve laboratuvar aradım. 250-350 arası fiyat aldım. Aklıma geldi Kızılay'ı aradım. 120-140 fiyat verdiler,yapıyorlarmış testi. 

                         

Bu süreçte çok fena halde doktor olan tatlı kuzenim (Suna) çok aradı sordu yol gösterdi ve ilgilendi bizimle. 9 ile 29 yaşlarım arasında görüşmemiştik onunla. Sebebini bizim de bilmediğimiz uzun saçma bir kopukluk vardı aileler arasında. Sonra o, kocaman bir devrimci gibi ön yargıları-desinleri-kuralları yıktı ve dost elini neşeyle  uzattı. Varlığı hayatımı zenginleştirdi. Onunla olmak ve iletişimi devam ettirmek beni çok mutlu ediyor. Bu da saçmasapan covit sürecinin "iyi ki"lerinden biri benim için.

Mesnevi okumaya başladım, çocuklarımla dolu uzun harika günler geçirdim, onlara bir şey olacak diye kafayı yedim...ve tat duyusu  gitse de yine de çok  çok yedim.        


Ben bende yokken olagelen bunlardı :-)



27 Şubat 2015 Cuma

Mavi Kuş







Paragrafı dikkatlice okuyun ve ilk aklınıza gelen yanıtı verin.

Bir gün bir mavi kuş aniden camınızdan içeri giriyor ve dışarıya çıkamıyor. Bu yolunu şaşırmış kuşta sizi çeken bie şey var ve onu beslemeye karar veriyorsunuz. Ama ertesi gün kuşun rengi sizi şaşkınlığa düşürerek maviden sarıya dönüşüyor! Bu özel kuş ertesi gün yine renk değiştiriyor. Üçüncü günün sabahında parlak bir kırmızı ve dördüncü gün tamamen siyah oluyor.
Beşinci gün uyandığınızda kuşun rengi nedir? 1 - Renk değiştirmiyor, siyah kalıyor. 2 - İlk rengi olan maviye dönüyor. 3 - Beyaz oluyor. 4 - Altın rengi oluyor. 






Psikolojik çözümleme:

Uçup odanıza giren kuş, iyi bir şans sembolü gibi görünmektedir. Ama aniden renk değiştirerek bu mutluluğun uzun sürmeyeceği konusunda endişelenmenize neden olur. Bu duruma verdiğiniz tepki gerçek hayattaki zorluklara ve belirsizliklere vereceğiniz tepkileri gösterir.

Kuşun renk değiştirmediğini siyah kaldığını söyleyenler karamsarlardır: Durum bir kez kötüye gidince bir daha asla düzelmeyeceğini ve daima öyle kalacağını mı düşünüyorsunuz? Belki de şöyle düşünmeye çalışmalısınız: Eğer bu en kötü durumsa o zaman daha kötüye gidemez. Unutmayın hiç dinmeyen yağmur yoktur ve en karanlık gecenin sabahında bile mutlaka güneş doğar.
Kuşun yeniden maviye döndüğünü söyleyenler iyimserlerdir: Hayatın iyi ve kötünün bir karışımı olduğuna inanıyorsunuz ve gerçekle savaşmakla bir şey elde edilemeyeceğini biliyorsunuz. Şanssızlığı, soğukkanlılıkla kabulleniyorsunuz ve olayları strese ya da endişeye kapılmadan kendi akışına bırakıyorsunuz. Bu da size şanssızlığın dalgalarında sürüklenmek yerine onlarla birlikte yol almayı sağlıyor.
Kuşun beyaza döndüğünü söyleyenler baskı altında sakin ve kararlı davranabilenlerdir: En kötü zamanlarda bile kaygılanmakla ya da kararsızlıkla zaman kaybetmiyorsunuz. Eğer durum çok kötüleşirse o zaman gereksiz bir üzüntünün bataklığına gömülmeden kayıplarınızı bir kenara atıp amacınız için kendinize yeni bir yol seçiyorsunuz. Bu iradeli tutumunuz, işlerinizin hep yolunda gitmesini sağlıyor.
Kuşun altın rengine döndüğünü söyleyenler korkusuzlardır: Siz baskının anlamını bilmiyorsunuz. Size göre her kötü durum bir fırsat. Napolyon ile kıyaslanabilirsiniz; kendisi demiş ki; “... imkansız: Bu sözcük Fransızca değildir.” Ancak sonsuz güveninizin sizi gafil avlamasına izin vermeyin. Korkusuz ile çılgın arasındaki çizgi çok incedir.
KAYNAK: http://www.cnnturk.com/fotogaleri/yasam/mavi-kus-testi-ile-kisiliginizi-test-edin?page=8#photo

Ben neyi mi seçtim?
Tereddütsüz, hemen "altın rengi " dedim.
İnce çizgileri bilmezliğin aymazlığında mutlu mesut :))



15 Ekim 2013 Salı

Bayramın İlk Günü , Çocuklar ve Çocukluklar

Merhaba,

Bayramın ilk günü, İstanbul'da dağ kartalları kadar yalnız olmanın avantajını kullanarak "bayramın ritüellerinden sadece çocukların hoşuna gidecek olanları" seçip hayata geçirdik.

Sabah doyasıya uyudular...akşam istihareye yatılıp sabah değiştirilen eğitim sistemi çocukları,velileri,okulları,dershaneleri..hepimizi sersem ediyor ve sıkı bir uykuya gerçekten ihtiyacımız var. Bayram namazından dönen eşime adet olduğu üzere olabildiği kadar güzel bir kahvaltı hazırladım ve çocuklarımızın uyanması beklerken neşeli eski Türk filmlerinden birini izleyerek zaman geçirdik. Çocuklar kalktıklarında pembe yanaklarına uykusunu almış ışıl ışıl gözler eşlik ediyordu. Bayramlık değilse de olabildiğince şık kıyafetleri giyip geldiler, ellerimizi öpüp harçlıklarını aldılar sonra büyük bir keyifle, telaşsız ve sohbeti en koyusundan kahvaltı ettik. Sonra yaş sırasına göre aile büyükleri arandı, "keşke burada olsaydınız " temennileri biraz buruk dinlendi sonra hep söylemek istediğim o sihirli cümleyi söyledim çocuklarıma "bugün canınız ne isterse yapın..serbestsiniz"

Sınavlar,ödevler,testler,uzmanların dedikleri..uzmanların demedikleri..Ne zor şey canım bu zamanda çocuk olmak. Hep doğruyu yapmalarını isteyen ebeveynlerle büyümek. Yetişkin hayatlarında içlerinde yaşatmaya devam edecekleri bir çocuk olmayacak gibi geliyor bana çünkü çocukluklarını yaşamıyorlar. Hata yapmadan doğruyu öğrenmek mümkün mü? Kitap gibi yaşayan çocuktan hayır gelir mi? Aburcubur yiyecek karnı  ağrıyacak, ödevini unutacak azar işitecek hatta daha iyisi azar işitmemek için esaslı bahane oluşturup bugünkü makbul adıyla "stres yönetimi" edinecek..kendisine gülmeyi bilecek, merhameti, şefkati, öfkeyi, ağlamayı, gülmeyi bilecek. Hani bir reklam var ya "kirlenmek güzeldir" diye..vallahi favorim o. 18 yaşında çamurda yuvarlanan, 20 yaşında yeni ayakkabıları ile yatağa giren mi var? Bırakın zamanla öğrensin birşeyleri, bırakın hata yapsın azıcık..bırakın çocuk olsunlar di mi ya?

Dün akşam Nehir ödevlerine bakınıyordu..baktım,kimsenin onaylamadığı şey; odasında değil masasında değil kucağında oyuncağı... Baktım, çocuk kalbinde sevgiyi taşıyan hayal kurmayı bilen bir çocuk.

Herkes genel müdür olacak değil, mutlu çocuklar mutlu insanlar olmayı nasip etsin Allah çocuklarımıza. Her ne yapıyorlarsa en iyisi olsunlar ve seçimlerinden pişmanlık duymasınlar...keşke'lerin yoruculuğunda yıpranmasın yürekleri.

Yollar uzun, yollar dolambaçlı..kardeş olmanın tamamlayıcılığı ömürleri boyu onlarla olsun dilerim.



Ne isteseler pişirdik ne yapsalar sesimiz çıkmadı. Yüzlerinde gülücük,huzurla kedi yavrusu gibi oynayan iki kardeş ile bayramın ilk günü bayram oldu gönüllerimiz.




Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır...Buscaglia