8 Aralık 2024 Pazar
Abime-3
9 Haziran 2022 Perşembe
SENİ SEN YAPAN SEVDİĞİN ŞEYLER MİMİ
Dün sevgili Deep'in sayfasında (tıklayınız) bu mim'i gördüm ve "bunu yarın yapayım ben" dedim.
5 midesi olan Abba , açık ara mutluluk kaynağım en sevdiğim kahraman |
1984'ten beri günlük tutarım.
Artık her gün yazamıyorum ama yazmayı da hiç bırakmadım.
Defterini kalemini seçmek eşsiz keyif veren bir ritüel.
Kocaman bir kalemkutum var. Her kalemin yeri var.
Son seçtiğim defterin başında "Love As Long As You Live" yazıyordu.
Yaşadığın sürece sev.
Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır diyordu Leo Buscaglia.
Bu meydan okuyuşu sevdim...
Beni ben yapan ve sevdiğim her şey o kadar tekil ki kendimden utanmam gerekir sanırım.
Renkleri, mevsimleri,kokuların mavi olanlarını,zamanı,hayalleri, rüzgarı, yağmuru,bulutları,ağaçları,yolları, yürümeyi, uyanmayı,anıları,yarınları,bugünü, chopin-spring gibi tambur taksimleri gibi müzikleri,yazmayı,okumayı, görmeyi,sessizliği çok sevmişim.
Bir yuva kurmuşum..balkonundan mutfağına ,kedisinden kuşuna içindeki her şeyi sevmişim.
Kuşları böcekleri, çay içip kitap okurken susup dinlemeyi sevmişim.
Az'ın çokluğunu sevmişim.
Her şeyi ve her şeyi sevmişim de..insanları sevememişim. Ne hayallerimde ne tercih kullanabildiğim zamanlarımda insan yok.
Bu da bir garip bişi...
9 Temmuz 2021 Cuma
Duruyom Öyle
Eski zamanlara ait bol oscarlı bir filmde izlemiştim. Genç,zengin,yakışıklı adam çok sıkılıyordu. Arabayla gezerken amcası ya da dayısı her neyse şuraya gidelim buraya gidelim diye önerilerde bulunuyordu. .."bak, ilkbahar geldi her yer cıvıl cıvıl, Sen nehri harika,kızlar nefis..vs. Delikanlı çok kızıyordu.
-Ağaçlar geçen sene ne renkti?
-Yeşil
-Bu sene?
-E yeşil?
-Oooofff... Sen nehri geçen sene nasıldı?
-Mavi ve coşkun-Bu sene?
-E..mavi ve coşkun
-Oooooofffffff...Kızlar?
-Genç, cıvıl cıvıl ve modaya uygun
-Bu sene?
-...aynı
-Oooooooooooooooooffffffffffffffffff...
Ruh halimden dolayı bu sahne aklıma geliyor sık sık.O zaman kıkır kıkır güldüğüm sahneyi dudaklarımı kemirerek anıyorum.
İstanbul, sokaklar, insanlar, haberler...haberler..hep aynı.
O ona laf sokuyor..bu bilgiye gerek duymadan sallıyor da sallıyor..öteki berikine düşman, beriki ötekini aşağılama derdinde... ufffff
Siyasette aynı yüzler..ölümsüz şekilde aynılar. Ve aynı gündemi farklı nağmelerle yaratmaya devam ediyorlar bir çok değerli şey yok olup giderken.
Sanat tükenmiş.
Bilim..stabil ve güvenilmez olmuş. Bir uzay keşifleri aldı başını gidiyor tatlı bir heyecanla.
Spor dünyası..pert ve bunun pandemi ile alakası yok bence.
Çocukluk mat bir renge bürünmüş.
Yine bir filmde izlemiştim 1800'lü yıllarda geçiyordu. Genç adam kahvaltısını çabucak ediyor ve "yeni icatlar çıkmış olmalı, bugün neler var koşup öğrenmeli,görmeliyim" diyerek evden fırlıyordu. İnsanoğlunun mücit ve heyecan dolu yılları.
İleriye bakmaya heves bırakmadılar.
Geçmişe bakınıp diz döveceğiz..geçmişi bile kirlettiler.
Bugün de ..iç açıcı değil.
Yeğenim Mert var benim. Dünya tatlısı bir özel çocuk o, ruhu özel. Hani dökük yıkık dar kapıdan girersiniz ardında bir saklı bahçe, cennetten köşe bulursunuz ya. Öyle Mert. İddiasız ve sade kalacak kadar ihtişamla çözmüş hayatı. Ne yapıyorsun Mert dediğimde "hiç, duruyom öyle " derdi bana.
Yani hayat bana değerek sağımdan solumdan akıp gidiyor, yapabileceklerim sınırlı ve onları da yaptım zaten. Şimdi sadece var olmayı sürdürüyorum.Bu da her zaman çok eğlenceli değil.
Bugünlerde ben de "duruyom öyle"..
14 Nisan 2021 Çarşamba
AĞAÇ EV SOHBETLERİ 86
Deep yine neşe ve düşünce saçmaya devam ediyor. Hayatının rutinine "sana pabuç bırakmam" diyen nazik ama kararlı dokunuşları var, seviyorum onu okumayı.
Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu hafta "Çocukken size aile ve akrabalar tarafından yalanlar söylendi mi, kandırıldınız mı, inandırıldınız mı? Veya, siz yalanlar söyler miydiniz, hayali olaylar uydurur muydunuz? Masum yalanlar tabii ki, seni leylekler getirdi gibi" diye belirlemiş konuyu.
Alalım sazı elimize :-)
Çocukken ben çok salaktım. Saf filan demiyorum , farkındalığı benim kadar düşük, benim kadar hayal aleminde yaşayan başka çocuk görmedim halen. Çocukluktan erişkin yaşıma bir çok şeyi taşımayı başardım..salaklığım da buna dahil.Ama şimdi "temiz kalpli " diyorlar nazikçe. Memnuniyetle kabulümdür 😜
Biz, o devre (yani 70 ve 80'lerden bahsediyorum) göre eşsiz ebeveynlere sahiptik. Halen benimanne - babamdan daha iyi diyebileceğim bir anne-baba görmedim. Sevecen, saygılı, korumacı ama aynı zamanda özgür bırakabilen ebeveynlerdi. Öyle leylek getirdi ya da seni çingenelerden aldık türü kandırmacaları bilmem hiç. Çocukluğum dediğimde evdeki kocaman kütüphane , ablam ve abimle evde oynadığımız oyunlar ve sınırsız hayal dünyasındaki neşeli öyküler gelir aklıma.
Ama insanların iyi olduğu, adaletin var olduğu konusunda kandırıldım diyebilirim. Trabzon şivesi kapmayalım ve/veya ahlak bozulmasın diye içinde büyütüldüğümüz fanustan gerçek hayata intikal ettiğimde aşkın acıtan, insanın kandıran, hayatın adaletten uzak olduğunu öğrendim. Sevgiyi elde etmek için nazik ve iyi değil sert ve acıtan olmak gerektiğini öğrendim. Böyledüşününce evet, biraz da olsa kandırılmıştım sanırım.
Kardeşin, karındaşın hayatta en vazgeçilmez olduğunu söylemişlerdi, öyle yetiştik biz ama öz abimin kendine söylediği saçma bahaneleri-yalanları tartışmaya bile gerek görmeden kabullenip bizi , anılarımızı, çocukluğumuzu, kardeşliğimizi, sevgimizi ardına bile bakmadan bırakıp gittiğini gördüğümde hissettiğim kandırılmışlık duygusu taptaze duruyor yıllar geçse de.
Fotoğrafa bakıyorum..bir bakış bir gülüş anlatmış aslında anlatması gerekeni de ...Kandıran kandırana işte ..inanasım varmış demek.
1 Mart 2021 Pazartesi
TOM MİKS - ÇİZGİ ROMAN KAHRAMANLARI-1
Teknoloji ile fakirleşmemiş çocuklukluğumuzun hayal kahramanları onlar.
Trabzon-Sotka'daki evimizde , pamuğu-yünü güneşli günlerde dökülüp kabartılan, gündüz oturma yeri akşam yatak divanımızın yorgancıya diktirilmiş örtüsüne güneş vurunca başka güzel olurdu orada uzanmak.O divanın yerlere kadar uzanan büzgülü örtüsü, iğneci geldiğinde ya da saklambaç oyununda eşsiz bir saklanma alanı yaratırdı bana. Annem 3 çocuğu olmasına karşın toz havadan yere inmeden yakalar ve evi daima tertemiz tutardı.Çocukluğuma dair en net hatırlarım hep sabun kokulu temiz günlerle dolu.
3. ve en küçük üstelik cılız/çelimsiz bir çocuk olmamdan herhalde bana kimse pek ilişmezdi.Güneşte ılımış divanın üzerine uzanır ve Tommiks'in okunmaktan kenarları kıvrılmış kitaplarını yanıma dizer, tekrar tekrar okurdum büyük bir keyifle.Animeler yoktu, seslendirme ve canlandırma kesinlikle sizin zihninizin sonsuz yaratıcılığına kalmıştı. Çizgi romanlar o zamanlar siyah-beyazdı. Sonradan renklendirildi.Bu anlamda teknolojiyi "yaratıcılığı kısıtlayan" olarak görüyorum.
Konu ülkemiz olunca en az Disneyland kadar saçma ve "gerçek değil di mi" dedirte ayrıtılar karşımıza çıkabiliyor. Özgün adı "Capitan Miki" olan ve 1951 yılından beri İtalya'da, 1955'ten beri de Türkiye'de yayımlanmakta olan popüler çizgi roman "Tommiks" hiçbir politik altmetin içermemesine rağmen 1961 yılında Türkiye'de yasaklanmış. Yasaklanma gerekçesi 'çocukların aklını çeleceği' endişesine dayandırılmış. O tarihten sonra da defalarca yeni baskılarının yapılmış olması, hatta bazı gazeteler tarafından uzunca bir süre promosyon şeklinde dağıtılmış olması bu yasağın çok sıkı takip edilmemiş olduğunu düşündürüyor. Yasağın sadece 1961 tarihli belirli bir sayı için uygulanıp uygulanmamış olduğu da pek açık değilmiş Nihayet “Üçüncü Yargı Paketi” kapsamında 5 Ocak 2013’ten geçerli olmak üzere diğer 453 kitapla birlikte Tommiks'in yasağı da kalkmış oldu.
Yine de Şeker Portakalı'nın"Zeze Portekizlinin arabasına biniyor çocuklara kötü örnek oluyo" diye yasaklanmasını geçemez benim nezdimde bu ..onu da söylemiş olayım.
Bir de Suzi'miz vardı. Tommik ona aşıktı ve Suzi komutanlardan birinin kızıydı.
Her çocuk okuduğu romanda ya da izlediği filmde bir kahramanla özdeşleştirir kendisini. Benim Suzi yerine Konyakçı ile özdeşleşmem bugünkü yetişkin aklımda çocuk Kadriye'ye çok gülmeme neden oluyor.Komik bir kızmışım vallahi.
Aşk var,heyecan var, o var bu var ama ihanet yok bu çizgi romanda. Kalplere kötülük tohumu ekilmeyen, kötülüğü normalleştirmeyen bir zihniyet var. Belki de o yüzden bizim jenerasyon böyle...Tommiks sinemaya da konu olmuş.1969'da Kayahan Arıkan'ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı "Maskeli Süvari Tom Miks'e Karşı " çekilmiş.
Kadıköy'de bir pasajda meraklıları için satışları halen sürüyor.
Tommiks benim en iyi arkadaşlarımdan biriydi hayal dünyamda. Ama "en" kahramanım o değildi :-)
Çizgi Roman Kahramanları ve 80'li yıllarda çocuk olmakla harmanlanmış anlatımlar devam edecek.
Siz de , sizdeki anıları ve bıraktıkları izlerini anlatırsanız ne sevinirim ne sevinirim..