Oğuz Atay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oğuz Atay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ekim 2016 Çarşamba

Çiğ ve Yanık



Uzun uzun bakmış adamın gözüne. Bir sebep açıklamayı reddetmiş. Yıkıcı etkisini bilmesine rağmen olacakların, dönmüş sırtını gitmiş.

Çocukluğunda saygı gören tüm bireyler gibi kabul edemedi hakareti-ezilmeyi Nihan Abla. Eleştiriye açıktı, tahammülü yüksekti, değişimi severdi,naif-kırılgan yapısını ailede başlayıp eğitimi ile pekiştirilen "eleştiri daha iyiye ulaşmak için sana tutulan aynadır" bilinci ile destekler, algısını bu yönde çalıştırırdı. Bu sön dönemde liyakat-eğitim-kalite-adalet hepsi ayaklar altına alınıyor, okullardan çıkmış hatta bazen bu vasfa bile sahip olmayan çocuklar bırakın yöneticiliği öğrenmeyi işi bilmeden yönetici atanıyordu. Tüm bilmeyenler gibi saldırgan, tüm pişmemişler gibi suçlayıcı idiler. Nihan Abla kimi zaman kişisel, kimi zaman profesyonel, kimi zaman Allah hakkı için  sınırları zorlaya zorlaya yapardı her işi.İşine,kendine saygısını yitirmesi için zorlarken sistem ve insanlar o aldırmaz direnirdi doğrularına.


Birileri ile papaz olmaması biraz vukuatlı geçmişine, biraz o geçmişten ders alıp kötülükten bişi olmayacağını  anlamış olmasına bağlanabilirdi elbette. İnsan kıymetli gelirdi ona.Can,ruh,emekti insan. Kırmamaya çalışırdı. Bu berbat dönemde karşısına çıkan insan müsveddelerini de Don Kişot'un değirmenleri gibi görmek yerine kendisine yollanan imtihan olarak algılamayı seçti. Ne zaman böyle insanlar hayatına girse şükrederdi. Sevdiklerimin acısıyla değil bu odunlarla denedin ya beni..şükürler olsun Allah'ım derdi.

Ne zaman ki gardırobunu açtığında artık maviler yeşiller yerine hep gri hep siyah almaya başladığını fark etti, bir dur dedi kendine.

O zaman koşmayı bıraktı durdu ve kendini dinledi.
Yorgundu.
Farkında değildi
Seneler geçmişti
Farkında değildi
Mevsimler geçmiş , renkler solmuş,iyi adamlar atlarına binip gitmişti
Nefes aldı.
Yaşadıklarını, bedeller ve sonuçlar ile birlikte düşünmeye çalıştı.
Bünye reddetti. 
Bu ağır gelmişti.
Mavi çinko demliğine su koydu, kendisine çay yaptı.
Çay, cesareti çağırdı, cesaret esareti kovaladı.

Hoşgörüyü hak etmeyene vermekle ziyan ettiğini gördü. Yüreğini yokladı. Korku orada duruyordu.
"İyi" dedi. "Bu, ölmediğimin kanıtı. ya hepten aldırmaz olaydım"



Ertesi gün işe gitti. Anahtar adamla konuşması lazımdı. 
Maddiyatın ve zamanının yani geri kalan her şeyin anahtarıydı adam. Nihan Abla'nın çalışma saatlerinden arta kalan zaman ve o arta kalan zamandaki bedensel-fiziksel hali;bu hallerle yapabileceği şeylerin hangilerine parasını yeteceği bu adamın iki dudağının arasındaydı.

Nihan Abla adamın odasına girdiğinde pahalı takım elbisesi ve uygun kravatı ile tam bir iş adamı görüntüsüne sahip  yöneticinin kontrolsüz bir ateşle yanan gözlerine baktı. O gözlerde kendisini görmeye çalıştı. Adam telefonda konuşmayı, birilerine bir şeyler anlatmayı sürdürüyordu. Abant Gölü 'nün oralardaymış. Möbleli imiş. Nihan Abla vurgusu yüksek olsun diye marka etiketin dışarı dikildiği giysilere baktı. Hiç manası yokken, pirinç unu ile yapılan muhallebiden bir miktar ayırıp kakao ile karıştıran ve kaselere o kakaolu koyu renk muhallebi ile baş harflerini yazarak bu basit ayrıntıda bile koşulları kendisi için en özel yapan annesi  geldi. Anahtar adam onu yok sayarak ev hakkında anlatımı  sürdürüyor, bir tebessüm ya da özür mahiyetinde bir işarete dahi gerek görmüyordu.

Geliri azalırsa yapacağı şeyler o kadar azalacaktı ki...Düşündü durdu. Abant kenarında bir evi hiç olmayacaktı. Gülümsedi. Para kazanmak için bu kadar çabalamasa daha çok zamanı olacak. En azından deneyecek. Sabah kahvaltıda masada bir sürü şey var ama az ekmek peynirle de doyuyor. "Sisteme uydum" dedi kendine.

Vazgeçti.

Sohbette ve hiçe sayışta her şey yolundayken, Abant'taki evin pergolesine geçmişlerken...

Sekreter Hasan Bey anlatıyor. Kadın sekreter makbul değil artık malüm. Hasan Bey de  pek makbul bir adamcağız: İçerden çağrı zili gelmiş. Gitmiş bakmış ki  Nihan Abla ayakta, bir süredir kıpırdamadan Anahtar Adam'a bakıyor. Anahtar Adam ona ne bakıyorsun diye bağırınca da çocukken kendisine saygı duyularak yetiştirilmiş olan her birey gibi, hem öğrenmiş hem eğitilmişleri anlayamayacak olan sadece öğrenmişin yüzüne dimdik ve sakince bakıp susmuş. Karşısındaki sadece gözlerdeki anlayışlı bakışın kendisine yolladığı hiç oluş mesajını  alabilmiş. Öfkesi her eğitimsiz yetersiz gibi gürültülü bir saldırı ve suçlamaya dönüşmüş.Yine de  sesini sözünü artık lütfetmemiş Nihan Abla. İlginç bir canlıyı izlercesine ona bakmış, başı dik, yüzünde hep kendisine ait olan o sakin tebessüm..yürümüş gitmiş.


17 Ekim 2016 Pazartesi

Kitap Mim'i

Mimikli  Böcek ve Buzlu Kalem pek şekerler; hem Mim severim hem Mimikli Böcek ile Buzlu Kalem'i severim hem kitap severim: şahane bi üçü bir arada olmuş böylece.

En sevdiğim 15 kitabı sıralamam gerekiyor.
Memnuniyetle diyerek başlıyorum efendimmm. İlk sıra, daha evvel de bahsettiğim karşı konulmaz bir şekilde Aşk ve Gurur'a ait. Klasikleri mümkün olduğunca es geçtim, onları zaten hepimiz seviyoruz.

  1. Aşk ve Gurur................................Jane Austen 
  2. Bülbülü Öldürmek.......................Harper Lee
  3. Tespih Ağacının Gölgesinde........Harper Lee
  4. Yüzüklerin Efendisi....................JRR Tolkie
  5. Harry Potter.................................J.K  Rowling
  6. Demian.........................................Hermann Hesse
  7. Narsiz ve Goldmund....................Hermann Hesse
  8. Şibumi..........................................Trevenian
  9. Alamut Kalesi...............................Ernest W. Heine
  10. Sana Gül Bahçesi Vadetmedim....Joanne Greenberg   
  11. Cengiz Aytmatov..........................Toprak Ana
  12. Khalil Gibran................................Ermiş
  13. Tutunamayanlar............................Oğuz Atay
  14. Korkma İnsancık Korkma..............Turgut Özakman
  15. Küçük Prens.....................Antonie de Saint ve tabiiiiiiii
  16.  Nutuk...........MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
İsim isim mimlemeyeyim kimseleri;önceki posta yorum yazan herkesleri mimlenmiş sayalım yine e mi?







18 Aralık 2014 Perşembe

Tutunamayanlar - Oğuz Atay





Kitabı nihayet dün akşam bitirdim.

Derhal unutmak istiyorum
Ve biliyorum ki asla unutamayacağım.....

Tutunamayanlar'a sevgili Gonca  bir sohbetin akışında bahsettiğinde karar verdim okuyayım diye. Hep aynı tarz kitap okumayı sevmiyorum. Jane Austin'in ardından Tess Gerritsen'i okuyup zihnimi Balzac ile dinlendirmek sevdiğim bir şey. Tutunamayanlar'ı da öyle çok bilip arayarak değil, bu değişiklik arayışı ile aldım.

Ne okuyabildim
Ne elimden bırakabildim.
Ne akıp giden sürükleyen bir kitaptı
Ne sıkılıp bırakabileceğim.

Öldürdün beni Selim Işık
Öldürdün beni Turgut
Ve Olric

Kendimden bu kadar cümle bulmam ürkütmeli mi beni?
Bilemiyorum Olric..zaman gösterecek.

Aşağıda kitaptan alıntılar-unutmak istemediğim için bir kenara not ettiğim cümleler var.
Başka kayboluşlarda kendimi bulduğumda yine paylaşmak üzere...hoşçakalın

İmza:
Gerçek bir  disconnectus erectus

*  *  *  *  *  *  *  * 


  • Kendini çözemeyen kişi , kendi dışında hiç bir sorunu çözemez.



  • Kişisel değer saydığımız şeylerin, toplum baskısı ile edinilmiş sahte nitelikler olabileceğini hiç bir zaman aklımızdan çıkartmamalıyız.



  • Tanrı usıg baştan alır

O tuşinir yerge çünki


  • Kelimeler Yalnızlığı anlattı ve Yalnızlığın içinde eriyip  kayboldu.



  • Sonsuzluk, yalnız Allah'ın dayanabileceği bir güçlüktür.



  • Bir yerde söz biter;iki kişi karşılıklı kendilerini tekrar etmeye başlar. Yeni başlayan ilişkiler bile eskir böylece.



  • Bugüne kadar söylediğim her sözü geri alıyorum. Konuşmayı da bir unutabilsem. Yeni bir dünya var , anlıyor musun Olric? Her şeyi geride bırakmak gerekiyor.



  • Hürriyet kötü bir kavram Olric. Öyle, anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil. Bu hürriyet kulağıma kötü şeyler fısıldıyor Olric. Duymak istemiyorum.



  • Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric. Yaşamanın anlamını bilmek için, ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum.



  • Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric.Neden beni uyarmadın?Buna hakkım yotu efendimiz.Öyle güzel gürlüyordunuz ki..



  • Onların küçük yaşantılarının içerisinde ben de küçülmedim mi Olric?Ucuzluk bana da bulaşmadı mı?Hayır efendimiz.Öyle içten yaşadınız ki.Bu kısa süren aydınlıktan yararlanamayacaklar ne yazık ki.Acıtmayan karanlıklarına dönecekler.



  • Odaya biri girse belli etmeden huysuzlanır ve tekrar yalnız kalıncaya kadar yaşamazdı.



  • Bütün rüyalar artık birbirine karışıyor Olric.Düş ve gerçek arasındaki çizgi siliniyor.




  • Anlıyorum efendimiz.Anlamasan da olur.Kimse anlamasa da olur.Gerçek hürriyet budur.Ben anlıyorum.Anlamasam da olur.



  • Hayatımın başı ve sonu belliydi.Hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım.
  • Gülmek, onun için bir korunma aracıydı.Bunu geç anladığım için de cezamı çekmeliyim Olric.