saygı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
saygı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ekim 2022 Pazar

Müdür müdür müdür?



Önceleri kuralcı ve  tarafsız olmak profesyonellik sanırdım.

Sonra, kuralları  doğru yerde esnetebilmenin ve duyguları işe işi aksatmadan yansıtabilmenin  profesyonellik olduğunu anladım.

kedili olan bendeniz...inanmazsınız personel toplantısı(mini)

Yönetici olduğum  zaman, kadın yönetici ile çalışmak zordur söylemini düşünmeden edememiştim. İş hayatında, erkek gibi düşünmek ya da davranmak neden doğru olsun ki diye epey de kafa yordum.

Gerekmiyormuş :-)

Birlikte çalıştığım insanları sevmek, koruma güdüsü ile sahiplenmek ancak basit 1-2 insani kuralda ısrarcı olup onların  ihlali gerçekleşirse ödünsüz yaptırım uygulamakta karar kıldım. Yaratılışıma da  zekaya da uygun bir birleşimdi sanırım.


Geçen hafta 8 sene birlikte çalıştığım personelden biri  arkamdan iş çevirmiş hiç sebepsiz. Vesvese bir sebep sayılmazsa tabii. Özür dilediyse de yolları ayırdım ama bu beni o kadar üzdü ki  hani "neden ya neden" diye bağrınmak istedim. Ama isteiğimi yuttum ve sadece "aşkolsun" diyerek  yolları ayırdım.


İnsan İnsanın kurdudur sözünün anlamı insan insanı kurt gibi kemirir , yer bitirir olabilir  mi acaba?


Huzur istiyorum sadece huzurlu bir yerde çalışmak istiyorum diye gelen çok kişi tanıdım..huzur battı, huzuru bulunca mutsuz oldular aleni alkshakhsa yani vallahi abartmıyorum ilginç ama bu böyle.


cidden çok sevdiğim çalışma arkadaşlarım..en sağdakinin lakabı huysuz da o emojiyi kullandım yoksa asla tatsız biri değildir

Saygı  görmek istiyorum diye gelene saygı gösterince o da mutsuz oldu sorun çıkardı gitti.

İnsanlar ne istediklerini mi bilmiyorlar yoksa istediklerini elde edince devamını mı getiremiyorlar bilmiyorum.


Ama insan, zor iş.


İş hayatına ait (iyi bir gelir ve güvence haricinde) siz ne isterdiniz ki?

Notre Dame De Paris - BELLE dinleyerek çalıştığım bu mutlu Pazar gününde "ben ne isterdim" diye Ekim bulutlarına bakıp  düşüneceğim.  

Fotoğrafı tıklarsanız size düşünürken  dinleyin diye şarkı bile dinleteceğim :-)

4 Kasım 2016 Cuma

Gülüm


O kadar yoğun ve yorgun bir gündü ki , işlerimi bitirdiğim şu  an karman çorman olan kafamda sesler ve görüntü netleşsin diye  Ernesto Cortazar müziklerini açıp arkama yaslandım ve gittikçe grileşen gökyüzünü seyre daldım.

Bir de afillisinden çay söyledim kendime.

Normalde kendi mai'me kavuşma anım olması gereken şu  zaman diliminde memleketim diye kavrulan gönlüme serpecek bir yudum su kalmamış diye ah'ımı vah'a katarak susmak var sadece avucumda.

Sabah twitter vs gitmiş. Yaşasın Zenmate. Gündemi an be an izlemek mümkün onunla.

İzledik de ne oldu?

Ah'ım vah'ıma yoldaş oldu

Gönül Ülkü'nün Kadıköy Haldun Taner sahnesindeki veda törenine katıldım. Bomboş koltuklarda basın mensupları haricinde gelen 3-5 vefalı dost. Torunu konuşurken "biz çekirdek aileyiz..dedem de gitti iyice azaldık" derken titreyen sesi. Bir baktım gözlerimden şıpır şıpır yaş iniyor. Boş koltuklar, nerede vefa nerede değer bilmek nerede insanlık nerede saygı.



Ama imamı sevdim. Şahane bir şiirle  yolculadı sanatçıyı. Seni seviyorum derken bile  söz dudağı terk eder dedi. Vedalar üzerine 3 mısralık güzel bir şeylerdi anlattığı. Aferin ona.

Ağlamak zamanı mı memleket için?

Ayıp olur...bize yakışanı bulmak lazım, olması gereken budur. 


19 Ekim 2016 Çarşamba

Çiğ ve Yanık



Uzun uzun bakmış adamın gözüne. Bir sebep açıklamayı reddetmiş. Yıkıcı etkisini bilmesine rağmen olacakların, dönmüş sırtını gitmiş.

Çocukluğunda saygı gören tüm bireyler gibi kabul edemedi hakareti-ezilmeyi Nihan Abla. Eleştiriye açıktı, tahammülü yüksekti, değişimi severdi,naif-kırılgan yapısını ailede başlayıp eğitimi ile pekiştirilen "eleştiri daha iyiye ulaşmak için sana tutulan aynadır" bilinci ile destekler, algısını bu yönde çalıştırırdı. Bu sön dönemde liyakat-eğitim-kalite-adalet hepsi ayaklar altına alınıyor, okullardan çıkmış hatta bazen bu vasfa bile sahip olmayan çocuklar bırakın yöneticiliği öğrenmeyi işi bilmeden yönetici atanıyordu. Tüm bilmeyenler gibi saldırgan, tüm pişmemişler gibi suçlayıcı idiler. Nihan Abla kimi zaman kişisel, kimi zaman profesyonel, kimi zaman Allah hakkı için  sınırları zorlaya zorlaya yapardı her işi.İşine,kendine saygısını yitirmesi için zorlarken sistem ve insanlar o aldırmaz direnirdi doğrularına.


Birileri ile papaz olmaması biraz vukuatlı geçmişine, biraz o geçmişten ders alıp kötülükten bişi olmayacağını  anlamış olmasına bağlanabilirdi elbette. İnsan kıymetli gelirdi ona.Can,ruh,emekti insan. Kırmamaya çalışırdı. Bu berbat dönemde karşısına çıkan insan müsveddelerini de Don Kişot'un değirmenleri gibi görmek yerine kendisine yollanan imtihan olarak algılamayı seçti. Ne zaman böyle insanlar hayatına girse şükrederdi. Sevdiklerimin acısıyla değil bu odunlarla denedin ya beni..şükürler olsun Allah'ım derdi.

Ne zaman ki gardırobunu açtığında artık maviler yeşiller yerine hep gri hep siyah almaya başladığını fark etti, bir dur dedi kendine.

O zaman koşmayı bıraktı durdu ve kendini dinledi.
Yorgundu.
Farkında değildi
Seneler geçmişti
Farkında değildi
Mevsimler geçmiş , renkler solmuş,iyi adamlar atlarına binip gitmişti
Nefes aldı.
Yaşadıklarını, bedeller ve sonuçlar ile birlikte düşünmeye çalıştı.
Bünye reddetti. 
Bu ağır gelmişti.
Mavi çinko demliğine su koydu, kendisine çay yaptı.
Çay, cesareti çağırdı, cesaret esareti kovaladı.

Hoşgörüyü hak etmeyene vermekle ziyan ettiğini gördü. Yüreğini yokladı. Korku orada duruyordu.
"İyi" dedi. "Bu, ölmediğimin kanıtı. ya hepten aldırmaz olaydım"



Ertesi gün işe gitti. Anahtar adamla konuşması lazımdı. 
Maddiyatın ve zamanının yani geri kalan her şeyin anahtarıydı adam. Nihan Abla'nın çalışma saatlerinden arta kalan zaman ve o arta kalan zamandaki bedensel-fiziksel hali;bu hallerle yapabileceği şeylerin hangilerine parasını yeteceği bu adamın iki dudağının arasındaydı.

Nihan Abla adamın odasına girdiğinde pahalı takım elbisesi ve uygun kravatı ile tam bir iş adamı görüntüsüne sahip  yöneticinin kontrolsüz bir ateşle yanan gözlerine baktı. O gözlerde kendisini görmeye çalıştı. Adam telefonda konuşmayı, birilerine bir şeyler anlatmayı sürdürüyordu. Abant Gölü 'nün oralardaymış. Möbleli imiş. Nihan Abla vurgusu yüksek olsun diye marka etiketin dışarı dikildiği giysilere baktı. Hiç manası yokken, pirinç unu ile yapılan muhallebiden bir miktar ayırıp kakao ile karıştıran ve kaselere o kakaolu koyu renk muhallebi ile baş harflerini yazarak bu basit ayrıntıda bile koşulları kendisi için en özel yapan annesi  geldi. Anahtar adam onu yok sayarak ev hakkında anlatımı  sürdürüyor, bir tebessüm ya da özür mahiyetinde bir işarete dahi gerek görmüyordu.

Geliri azalırsa yapacağı şeyler o kadar azalacaktı ki...Düşündü durdu. Abant kenarında bir evi hiç olmayacaktı. Gülümsedi. Para kazanmak için bu kadar çabalamasa daha çok zamanı olacak. En azından deneyecek. Sabah kahvaltıda masada bir sürü şey var ama az ekmek peynirle de doyuyor. "Sisteme uydum" dedi kendine.

Vazgeçti.

Sohbette ve hiçe sayışta her şey yolundayken, Abant'taki evin pergolesine geçmişlerken...

Sekreter Hasan Bey anlatıyor. Kadın sekreter makbul değil artık malüm. Hasan Bey de  pek makbul bir adamcağız: İçerden çağrı zili gelmiş. Gitmiş bakmış ki  Nihan Abla ayakta, bir süredir kıpırdamadan Anahtar Adam'a bakıyor. Anahtar Adam ona ne bakıyorsun diye bağırınca da çocukken kendisine saygı duyularak yetiştirilmiş olan her birey gibi, hem öğrenmiş hem eğitilmişleri anlayamayacak olan sadece öğrenmişin yüzüne dimdik ve sakince bakıp susmuş. Karşısındaki sadece gözlerdeki anlayışlı bakışın kendisine yolladığı hiç oluş mesajını  alabilmiş. Öfkesi her eğitimsiz yetersiz gibi gürültülü bir saldırı ve suçlamaya dönüşmüş.Yine de  sesini sözünü artık lütfetmemiş Nihan Abla. İlginç bir canlıyı izlercesine ona bakmış, başı dik, yüzünde hep kendisine ait olan o sakin tebessüm..yürümüş gitmiş.


16 Eylül 2016 Cuma

Tarık Akan, Zeki Alasya ve Gandalf




Çocukluğumda,Türk Filmi ya da western izlerken annemin hüzünle "bunların yarısı rahmetli şimdi" dediğini duyardım, aldırmazdım.



Oysa şimdi, ölen her oyuncu-sanatçı-figürle hayattan kendisine ait bir anı-bir izin silindiğini ve hüznün kaynağının bu dizimi hiç bozulmayan hayat akışı olduğunu anlıyorum.


Zeki Alasya vefat ettiğinde,tanıdığım-bizim evden biri ölmüş gibi hissettim.

Çocukluğumun önemli bir parçası, film boyu az gülmüşüz gibi sonunda SON yerine NOS yazışı ile yerlere yattığımız neşeli günün anılarımdaki renkleri de gitti onunla.


Devekuşu Kabare'yi izlerken babamla attığımız kahkahalara içeriden koşup gelen son derece muhafazakar teyzemin bu açık saçık esprilerle dolu şeyi birlikte izlememize tepkisini tınlamayan babamın "mizah en iyi izah, iyi espri zeka gerektirir" söylemleri ile neşemizi besleyişi koştu geldi unutulmuşluklar diyarından.

Son 14 yılda solan ve unutulan bir çok şey gibi , gülüşümüzü özledim.

Tarık Akan öldü haberini görünce,sabahları tavan yapmış olan neşem bir anda soldu gitti.
Darbe aldım.
Üzüntüm o boyuttaydı.

Yakışıklıydı (40'ımdan sonra farketmiş olsam da çok yakışıklıydı)
Cüssesi de kalbi de dev gibiydi.
İnandığı şeylerin arkasında duran sağlam biriydi.
Saygı duyuyordum.
Filmlerini,sanatını seviyordum.

Ölmesini (rahatlıkla) dileyebileceğim onca saçma insan varken neden o dedim içimden sıkkın ve yüksek bir sesle bağırıp.

Bisikletime atlayıp mavi denizin altın parıltılarında aklımı dağıtmaya uğraştım.

Gariptir, Yüzüklerin Efendisinden sözler geldi teselliye.
  • Pippin: Böyle sona ereceğini hiç sanmazdım..
Gandalf: Son mu? Hayır bu yolculuğun sonu değil.. Ölüm, sadece başka bir yoldur; hepimizin aşması gereken...

  • Yaşayan pek çok kişi ölümü hakeder. Ölülerden bazıları da yaşamı. Yaşamı onlara verebilir misin, Frodo? Ölüm hakkında karar vermekte aceleci olma. En bilgeler bile sonu göremez. Hislerim Gollum'un iyi ya da kötü yanının bu iş bitmeden bitmeyeceğini söylüyor.


Çocuklarım yanımda,neşeyle kahvelerini içiyorlar. Türk filmlerine neden hüzünle baktığımı  , her kaybettiğimiz sanatçıyla çocukluk anılarımın renginin soluşunu, yitirdiklerimin sadece birer isim olmadığını onlara anlatmayacağım.

Hüzün, ilerki yol kavşaklarında bekliyor zaten. 
Zaman yettiğince neşeyle bezensin çocukluk anıları.

Şimdi kahvemizi içeceğiz.
Fal kapatacağız.
Şekillere güleceğiz.
Ve yitirdiklerimizin yerine daha güzellerinin gelmesi için umuda sarılıp yaşama güveneceğiz.

Işıklar içinde uyuyun tüm güzel insanlar.