Uzun uzun bakmış adamın gözüne. Bir sebep açıklamayı reddetmiş. Yıkıcı etkisini bilmesine rağmen olacakların, dönmüş sırtını gitmiş.
Çocukluğunda saygı gören tüm bireyler gibi kabul edemedi hakareti-ezilmeyi Nihan Abla. Eleştiriye açıktı, tahammülü yüksekti, değişimi severdi,naif-kırılgan yapısını ailede başlayıp eğitimi ile pekiştirilen "eleştiri daha iyiye ulaşmak için sana tutulan aynadır" bilinci ile destekler, algısını bu yönde çalıştırırdı. Bu sön dönemde liyakat-eğitim-kalite-adalet hepsi ayaklar altına alınıyor, okullardan çıkmış hatta bazen bu vasfa bile sahip olmayan çocuklar bırakın yöneticiliği öğrenmeyi işi bilmeden yönetici atanıyordu. Tüm bilmeyenler gibi saldırgan, tüm pişmemişler gibi suçlayıcı idiler. Nihan Abla kimi zaman kişisel, kimi zaman profesyonel, kimi zaman Allah hakkı için sınırları zorlaya zorlaya yapardı her işi.İşine,kendine saygısını yitirmesi için zorlarken sistem ve insanlar o aldırmaz direnirdi doğrularına.
Birileri ile papaz olmaması biraz vukuatlı geçmişine, biraz o geçmişten ders alıp kötülükten bişi olmayacağını anlamış olmasına bağlanabilirdi elbette. İnsan kıymetli gelirdi ona.Can,ruh,emekti insan. Kırmamaya çalışırdı. Bu berbat dönemde karşısına çıkan insan müsveddelerini de Don Kişot'un değirmenleri gibi görmek yerine kendisine yollanan imtihan olarak algılamayı seçti. Ne zaman böyle insanlar hayatına girse şükrederdi. Sevdiklerimin acısıyla değil bu odunlarla denedin ya beni..şükürler olsun Allah'ım derdi.
Ne zaman ki gardırobunu açtığında artık maviler yeşiller yerine hep gri hep siyah almaya başladığını fark etti, bir dur dedi kendine.
O zaman koşmayı bıraktı durdu ve kendini dinledi.
Yorgundu.
Farkında değildi
Seneler geçmişti
Farkında değildi
Mevsimler geçmiş , renkler solmuş,iyi adamlar atlarına binip gitmişti
Nefes aldı.
Yaşadıklarını, bedeller ve sonuçlar ile birlikte düşünmeye çalıştı.
Bünye reddetti.
Bu ağır gelmişti.
Mavi çinko demliğine su koydu, kendisine çay yaptı.
Çay, cesareti çağırdı, cesaret esareti kovaladı.
Hoşgörüyü hak etmeyene vermekle ziyan ettiğini gördü. Yüreğini yokladı. Korku orada duruyordu.
"İyi" dedi. "Bu, ölmediğimin kanıtı. ya hepten aldırmaz olaydım"
Ertesi gün işe gitti. Anahtar adamla konuşması lazımdı.
Maddiyatın ve zamanının yani geri kalan her şeyin anahtarıydı adam. Nihan Abla'nın çalışma saatlerinden arta kalan zaman ve o arta kalan zamandaki bedensel-fiziksel hali;bu hallerle yapabileceği şeylerin hangilerine parasını yeteceği bu adamın iki dudağının arasındaydı.
Nihan Abla adamın odasına girdiğinde pahalı takım elbisesi ve uygun kravatı ile tam bir iş adamı görüntüsüne sahip yöneticinin kontrolsüz bir ateşle yanan gözlerine baktı. O gözlerde kendisini görmeye çalıştı. Adam telefonda konuşmayı, birilerine bir şeyler anlatmayı sürdürüyordu. Abant Gölü 'nün oralardaymış. Möbleli imiş. Nihan Abla vurgusu yüksek olsun diye marka etiketin dışarı dikildiği giysilere baktı. Hiç manası yokken, pirinç unu ile yapılan muhallebiden bir miktar ayırıp kakao ile karıştıran ve kaselere o kakaolu koyu renk muhallebi ile baş harflerini yazarak bu basit ayrıntıda bile koşulları kendisi için en özel yapan annesi geldi. Anahtar adam onu yok sayarak ev hakkında anlatımı sürdürüyor, bir tebessüm ya da özür mahiyetinde bir işarete dahi gerek görmüyordu.
Geliri azalırsa yapacağı şeyler o kadar azalacaktı ki...Düşündü durdu. Abant kenarında bir evi hiç olmayacaktı. Gülümsedi. Para kazanmak için bu kadar çabalamasa daha çok zamanı olacak. En azından deneyecek. Sabah kahvaltıda masada bir sürü şey var ama az ekmek peynirle de doyuyor. "Sisteme uydum" dedi kendine.
Vazgeçti.
Sohbette ve hiçe sayışta her şey yolundayken, Abant'taki evin pergolesine geçmişlerken...
Sekreter Hasan Bey anlatıyor. Kadın sekreter makbul değil artık malüm. Hasan Bey de pek makbul bir adamcağız: İçerden çağrı zili gelmiş. Gitmiş bakmış ki Nihan Abla ayakta, bir süredir kıpırdamadan Anahtar Adam'a bakıyor. Anahtar Adam ona ne bakıyorsun diye bağırınca da çocukken kendisine saygı duyularak yetiştirilmiş olan her birey gibi, hem öğrenmiş hem eğitilmişleri anlayamayacak olan sadece öğrenmişin yüzüne dimdik ve sakince bakıp susmuş. Karşısındaki sadece gözlerdeki anlayışlı bakışın kendisine yolladığı hiç oluş mesajını alabilmiş. Öfkesi her eğitimsiz yetersiz gibi gürültülü bir saldırı ve suçlamaya dönüşmüş.Yine de sesini sözünü artık lütfetmemiş Nihan Abla. İlginç bir canlıyı izlercesine ona bakmış, başı dik, yüzünde hep kendisine ait olan o sakin tebessüm..yürümüş gitmiş.
buruk bi tebessümle havva okumuş.
YanıtlaSilNiye burulmus ki Havva'nin o güzel o kıymetli tebessümü..o hep Cakir' a gulumsedigi gibi gulumsesinmis hayata ve yaşananlara...sevgiler
SilÇok tanıdık geldi malesef :(
YanıtlaSilMerhaba adaş Nihan :-)
SilÇok beğenerek okudum Kadriye'ciğim, okuduğum romanlardan biri değil olsa hemen hatırlardım, Oğuz Atay'ın romanından mı yoksa sana ait satırlar mı? Nihan abla gibi kibarlık fazla geliyor insanlara, hak etmiyorlar çünkü...kalemine sağlık..
YanıtlaSilSevgiler.
Bir romandan alıntı sanacak kadar çok beğenmene acaip sevindim Müjde'cim
SilOğuz Atay, deli divane sevdiklerimdendir. Alıntılar yazıya uygun geldiği için Oğuz Atay'dan ama öykü bizzati benden :-)
Sevgiler
Çok güzel yaaaa... Ben de Müjde gibi sorma gereği duyacağım... Senin kalemin mi? Oğuz Atay'ın mı? Sevgiler...
YanıtlaSilO zaman sana da söyleyeceğim; bir romandan alıntı sandığınız için inanılmaz mutlu oldum hani resmen göğsüm kabardı yaa :-)
SilKalem bizzati benim. Oğuz Atay, eşsiz analizleri ile sessiz sedasız meydan okurken ayata alıntılar ancak onun cümleleri ile pekişir diye düşünülerek yapıldı öyle diyeyim Bahar'cım.
Sevgiler
Şahaneeee👏👏👏 Çok başarlı Kadriye... Kalemine sağlık canım... Sevgiler...
SilSorunların kaynağını anlatıyor bu hikayecik aslında: "İnsan olamayış"....
YanıtlaSilKarar veremeyiş ve insan olamayış N. Narda. Olabilecek en iyi özet bu aslında
SilSevgiler
O kadar güzel ifade etmişsin ki tekrar tekrar okumam lazım, her satırında son 6 aydır yaşadıklarım sanki... hatta çıktısını alıp yanımda taşıyacağım..kalemine sağlık Kadriye
YanıtlaSilKomik ama yazarken gülmediğime emin ol : Hepimiz Nihan'ız Sertaç.
SilKurtulmak (hayırlı vesilelerle) nasip olsun...
Sevgilerimle
Ne zaman ki gardırobunda griler siyahlar yer almaya başladı... Ne güzel cümleler bunlar efendim. Buruk bir hayat kokuyor hayat! Kaleminize, yüreğinize sağlık! :)
YanıtlaSilNe zaman ki yeşiller allar, güller leylaklar uzak kalır oldu yaşantımızdan, o zaman cennet bahçelerinden gönüllü vazgeçip vahaları arar olduk.
SilBuruldu hayatın tadı, demi acılaşan çaylar gibi
Sevgiler Gazeteci N.G
Kalemi bizzat size ait demek. Yazar olacak kadınmış sınız vesellem. Yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilNilgün,
SilUtandım ay :-)
Sevgiler...