AĞAÇ EV SOHBETLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AĞAÇ EV SOHBETLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Nisan 2021 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 86


Deep
yine neşe ve düşünce saçmaya devam ediyor. Hayatının rutinine "sana pabuç bırakmam" diyen nazik ama kararlı dokunuşları var, seviyorum onu okumayı.


Ağaç Ev Sohbetleri'nde bu hafta "Çocukken size aile ve akrabalar tarafından yalanlar söylendi mi, kandırıldınız mı, inandırıldınız mı? Veya, siz yalanlar söyler miydiniz, hayali olaylar uydurur muydunuz? Masum yalanlar tabii ki, seni leylekler getirdi gibi"   diye belirlemiş konuyu.

Alalım sazı elimize :-)

Çocukken ben çok salaktım. Saf filan demiyorum , farkındalığı benim kadar düşük, benim kadar hayal aleminde yaşayan başka çocuk görmedim halen. Çocukluktan erişkin yaşıma bir çok şeyi taşımayı başardım..salaklığım da buna dahil.Ama şimdi "temiz kalpli " diyorlar nazikçe. Memnuniyetle kabulümdür 😜

Biz,  o devre (yani 70 ve 80'lerden bahsediyorum) göre eşsiz ebeveynlere sahiptik. Halen benimanne - babamdan daha iyi diyebileceğim bir anne-baba görmedim. Sevecen,  saygılı, korumacı ama aynı zamanda özgür bırakabilen ebeveynlerdi. Öyle leylek getirdi ya da seni çingenelerden aldık türü kandırmacaları  bilmem hiç. Çocukluğum dediğimde evdeki kocaman kütüphane , ablam ve abimle evde oynadığımız oyunlar ve sınırsız hayal dünyasındaki neşeli öyküler gelir aklıma.

Ama insanların iyi olduğu, adaletin var olduğu konusunda kandırıldım diyebilirim. Trabzon şivesi kapmayalım ve/veya ahlak bozulmasın diye içinde büyütüldüğümüz fanustan gerçek hayata intikal ettiğimde aşkın acıtan, insanın kandıran, hayatın adaletten uzak olduğunu öğrendim. Sevgiyi elde etmek için nazik ve iyi değil  sert ve acıtan olmak gerektiğini öğrendim. Böyledüşününce evet, biraz da olsa kandırılmıştım sanırım.

Kardeşin, karındaşın hayatta en vazgeçilmez olduğunu söylemişlerdi, öyle yetiştik biz ama öz abimin kendine söylediği saçma bahaneleri-yalanları tartışmaya bile gerek görmeden kabullenip bizi , anılarımızı, çocukluğumuzu, kardeşliğimizi, sevgimizi ardına bile bakmadan bırakıp gittiğini gördüğümde hissettiğim kandırılmışlık duygusu  taptaze duruyor yıllar geçse de.

Fotoğrafa bakıyorum..bir bakış bir gülüş anlatmış aslında anlatması gerekeni de ...Kandıran kandırana işte ..inanasım varmış demek.

10 Mart 2021 Çarşamba

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 81

"Ağaç Ev Sohbetleri " beni de sardı  demiştim. Bu hafta da keyifle katıldım tabii kiii...


Bu hafta Gülten Çapkın ve yeğenleri  (https://gultencapkin.blogspot.com/2021/03/agac-ev-sohbetlerinde-bu-hafta-konuyu.html) belirlemiş konuyu :  Eğer hayvanlarla konuşabilme yeteneğiniz olsa hangi hayvanla konuşurdunuz? Hangi hayvanı kendinize yakın buluyorsunuz ve neler sorardınız?



Kedimiz olalı kedi videoları (eğlenceli kedi videolarına şahane bir örnek için tık lütfen ) izleyeli  "neyin kafasındasın sen" sorusunu sormayı nasıl da çok istiyorum. Direkt önce onlarla konuşup bunu sormayı, ve bizim gözümüzden şapşik görünen kedilerin gözünden bizim nasıl göründüğümüzü bilmeyi isterdim.

Sonra vahşi atlarla konuşmak isterdim. Rüzgarla yarışmanın nasıl bir duygu olduğunu sorardım. Cevabını her gün dinleyebileceğim bir soru olurdu. Onlara Murathan Mungan'ın o harikulade şiirinde kendilerinden bahsedildiğini ve beni derin bir hüzne boğduklarını bilip bilmediklerini de sorardım:

"vahşi siyah atlardık
kentin ışıklı çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sığdıramadığımız düşlerimiz kadar
asık ve düşmandık
dünya acıtırdı bizi. her şey kanatır, her şey yaralardı
sevişmek çekip çıkarmazdı bizi derinliğimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir şey
geceleri uyuyamayan çocuklardık,
otobüs garlarında uzun maceralara umar
apansız yolculuklara çıkardık"


Sonra dağ kartalı (ennnnnn sevdiğim) ile konuşurdum. Seçilmiş yalnızlığın sıkıcı yanı var mı ve göklerde özgürce süzülmek, herkese ve her şeye o kadar yukardan bakıp yine de detayları görmek nasıl bir güzel duygu bana da anlatsana derdim.


Aslanlarla da konuşmak isterdim . Bir günde elli kere niye çiftleşiyorsunuz siz manyak mısınız başka işiniz yok mu derdim mesela.  Memleket meselelerine sarın onları konuşun..dimi ya? Nasihat verirdim onlara.


Kendime yakın bulduğum hayvan yok, bir çoğundan bir takın şeyleri kendime yakın buluyorum ama öyle "şuna da bayılırım" dediğim yok. Oysa ne gariptir, daha erken yıllarımda kendime yakın bulduğum ve bayılıbayılıverdiğim bir çok hayvan vardı. 


Zaman ne çok şeyi alıp götürüyor bizden...Nasıl da değişiveriyor önceliklerimiz ve sevdiklerimiz ve onayladıklarımız ve vazgeçemediklerimiz.

Minnacık soru ama şaşırttı beni :-)