Eski zamanlara ait bol oscarlı bir filmde izlemiştim. Genç,zengin,yakışıklı adam çok sıkılıyordu. Arabayla gezerken amcası ya da dayısı her neyse şuraya gidelim buraya gidelim diye önerilerde bulunuyordu. .."bak, ilkbahar geldi her yer cıvıl cıvıl, Sen nehri harika,kızlar nefis..vs. Delikanlı çok kızıyordu.
-Ağaçlar geçen sene ne renkti?
-Yeşil
-Bu sene?
-E yeşil?
-Oooofff... Sen nehri geçen sene nasıldı?
-Mavi ve coşkun-Bu sene?
-E..mavi ve coşkun
-Oooooofffffff...Kızlar?
-Genç, cıvıl cıvıl ve modaya uygun
-Bu sene?
-...aynı
-Oooooooooooooooooffffffffffffffffff...
Ruh halimden dolayı bu sahne aklıma geliyor sık sık.O zaman kıkır kıkır güldüğüm sahneyi dudaklarımı kemirerek anıyorum.
İstanbul, sokaklar, insanlar, haberler...haberler..hep aynı.
O ona laf sokuyor..bu bilgiye gerek duymadan sallıyor da sallıyor..öteki berikine düşman, beriki ötekini aşağılama derdinde... ufffff
Siyasette aynı yüzler..ölümsüz şekilde aynılar. Ve aynı gündemi farklı nağmelerle yaratmaya devam ediyorlar bir çok değerli şey yok olup giderken.
Sanat tükenmiş.
Bilim..stabil ve güvenilmez olmuş. Bir uzay keşifleri aldı başını gidiyor tatlı bir heyecanla.
Spor dünyası..pert ve bunun pandemi ile alakası yok bence.
Çocukluk mat bir renge bürünmüş.
Yine bir filmde izlemiştim 1800'lü yıllarda geçiyordu. Genç adam kahvaltısını çabucak ediyor ve "yeni icatlar çıkmış olmalı, bugün neler var koşup öğrenmeli,görmeliyim" diyerek evden fırlıyordu. İnsanoğlunun mücit ve heyecan dolu yılları.
İleriye bakmaya heves bırakmadılar.
Geçmişe bakınıp diz döveceğiz..geçmişi bile kirlettiler.
Bugün de ..iç açıcı değil.
Yeğenim Mert var benim. Dünya tatlısı bir özel çocuk o, ruhu özel. Hani dökük yıkık dar kapıdan girersiniz ardında bir saklı bahçe, cennetten köşe bulursunuz ya. Öyle Mert. İddiasız ve sade kalacak kadar ihtişamla çözmüş hayatı. Ne yapıyorsun Mert dediğimde "hiç, duruyom öyle " derdi bana.
Yani hayat bana değerek sağımdan solumdan akıp gidiyor, yapabileceklerim sınırlı ve onları da yaptım zaten. Şimdi sadece var olmayı sürdürüyorum.Bu da her zaman çok eğlenceli değil.
Bugünlerde ben de "duruyom öyle"..
Güzel anlatmışsınız. Pek çok şey boş geliyor artık. Gerçekten de durup sadece nefes alıyorum bazen. Nefes alış verişime odaklanıp her şeyi kafadan atıyorum birkaç dakikalığına.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Hayat akıp gidiyor. İçinde biz bazen oyuncu bazen seyirci.
YanıtlaSilAynı hal... Tam da dediğin gibi, tam da.
YanıtlaSilSanırım iyi insanların ya da hassas ruhların çoğunun hissettiği bu, bu dönemde. Çok fazla şey oluyor ve elimizden gelen pek bir şey olmuyor elimizdeki oyuncaklarda oyalanmaktan başka...
YanıtlaSilNe güzel anlatmışsınız sanırım bu günlerde herkes aynı. Işe git gel,ye iç yat yaşamaksa yaşıyoruz işte. Hülya
YanıtlaSilve işte böyle bir post da dank diye gerçekliği tekrardan hatırlatıyor..
YanıtlaSilben de bu durumu yaşlandım da ondan böyle oldum olarak açıklıyorum kendime
YanıtlaSilHer şeyi yavaş yavaş çökerttiler. En kötüsü de ahlak çöktü. Hırsızlık mübah, çocuk tecavüzcülerine neredeyse MADALYA takılacak, kadın cinayetleri olağan karşılanır oldu. 63 yaşındayım ülkede örgütlü bir ahlaksız çeteleşme var o yüzden tepeden başlayarak her şey çürüdü.
YanıtlaSilİçimden geçenleri yazmışsın.
YanıtlaSilSelam uzun zamandır buralarda yoktum şimdi yeni bir blogla geri döndüm sizi de takipteyim. Rica etsem sizde bloguma bi göz atıp takip eder misiniz ? :)
YanıtlaSilBazen maratonluğun içinde aniden gelen o farkındalık hissi.. İşte tüm yaşamını sorgulama orada başlıyor ve sen nefes alıp vermeye devam ediyorsun
YanıtlaSil