8 Aralık 2024 Pazar
Abime-3
12 Kasım 2024 Salı
Her Şeyin Bedeli Var...Bir Gün Gelir Ödenir Öde Firuze
1980'lerde çalışma hayatında sabah, aceleyle yenen poğaça ve çayların eşliğinde "ne çok işimiz olduğuna" söylenerek ve "neleri başardığımızı" paylaşarak başlardı. Daha iyi koşullar için birbirimize yol gösterir, gruplaşmalarda yer alıp kendimiz gibi insanlarla dinlenir , eğlenerek ve yardımlaşarak çalışırdık. Herkes düzgün giyinir, düzgün konuşur ; kişi tehdidiyle değil sistem cezası korkusu ile hizaya girerdi. Sistem vardı.
İş çıkışında üstlerimiz altlarımız birlikte Ortaköy'e iner, biz istemeden önümüze konan milyon çay eşliğinde 51 oynar ve gün boyu yaptıklarımızla-birbirimizle ama en çok da kendimizle dalga geçip gülerdik. Kumpir yeni modaydı. Komik öyküler ile doluydu sohbetlerimiz. Ya da ikili sohbetlerde samimi, içten anlatılan dertler- samimi, içten dinlenilen ..paylaşılan dertler vardı. İnsanlar birbirini dinlerken gözlerine bakardı. İletişim sadece ses akışı değildi.
90'larda azcık kaypaklıklar başladı. Sabahlar kaşarlı tostlar, birbirine alınmış simitler, çay ve üstüne "dur bi kahve de içelim"lerle başlar oldu. Siyaset kısa bir sövme aralığı idi. Aşklar, hayatlar,yeni işler, yeni açılan alanlar ve olasılıklar sohbet konusu idi. Sabahın kör karanlığında başlardık çalışmaya gecenin kör karanlığında çıkardık iş yerinden. Oruç tutar, , pencerenden iple sarkıttığımız torbalarımızdaki yemeklerle (soğukta kalsın bozulmasın pratiği) üzerine gazete kağıdı serdiğimiz masalarda birlikte iftar açardık. Lakin sahur hep daha eğlenceli olurdu. Elimizde beyaz iplik ışığı kapatıp "iki lokma daha yesek mi" derdinde koşturmacalarımız😂 Servislerdeki uykularımız tatlı, hala herkes permalı ve kıvırcık.
Sezen Aksu şarkılarında geçmişi anar, geleceğe biraz endişe ama daha çok özlemle bakardık. Gelecek , güzel ihtimalleri de barındıran dev bir soru işareti idi ama güzel renklerle bezeli...
2000'ler geldi. Anneydik-babaydık. Seçimler ve kriterler, koşullar ve seçenekler hayli değişmişti. Giyim kuşam yine özenli ama artık daha sade..
Bence şeytan yeryüzünde yüzünü aleni göstermişti. "Bizler ve onlar" ayrımı başlamıştı. Tünelin ucundaki ışığı umut sandık. Bazı şeyler iyiye gitmeye başlamıştı. TV'lerde sokaklarda insanlar tartışıyor, bizler dinliyor ama duymuyorduk. Görmek istediğimiz gördük , duymak istediğimizi anladık. Kahvaltılar, aceleyle yenilen simitlere dönüştü. Daha çok da kendi masamızda. Tuhaf kurallar ve tuhaf kuralları koyan tuhaf insanlarla doldu iş hayatı. Yine de dostluk, yine de yardımlaşma vardı. Bir çok hayal gerçekleşiyor gibiydi ; projeler, iyileştirilen çalışma koşulları ..kimin sözüydü o : kimse zehri tahta kasede vermez..altın kaselere dikkat edin. İş sonrası servislerde kitap sohbetleri ederdik bol bol. Sistemde yer aldığı halde cezalandırılmayan ya da düzeltilmeyen şeyleri anlatırdık biraz öfke biraz şaşkınlık ama daha çok " nasılsa düzelir" aldırmazlığıyla. Daha iyi içindi sohbetler, çocuklar, diyetler...Tarkan dinler olmuştuk."Kıskanırın rengi baharda yeşiller,Sevda büyüsü gibisin sen, Firuze,Sen nazlı bir çiçek, bir orman kuytusu,Üzüm buğusu gibisin sen, Firuze" nin inceliğinden "Kıl Oldum Abi"lere geçisin bir toplumsal deformasyonun açık başlangıcı olduğunu görmüyorduk. Her şeyin kolaylaşması iyi bir şey sandık. Kuralları bir bir omuz atarak yıkıyorduk ve bunu özgürlük sanıyorduk. İyi kalpli ve aptaldık.
2024'ler...yediğimiz ekmekte bile katkı maddesi var. Sabah kahvaltıları yerini başka kültüre ait kahveleri havalı bir şekilde elimizde tutup yürürken içmemizden ibaret.
Eskisinden bin kat fazla çalışıyoruz ama yetmiyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Ne sistem var ne liyakat. Geçmişe dönüp bakmaya yüzümüz yok, gelecek ise tüm renklerden arınmış bir endişe yumağı. Kılıcımız yok, kalkanımız da elden gitmek üzere hissiyatı vakıf . Bizler-onlar az geldi bir de diğerleri var. İş çıkışı sohbet filan yok.. Konu hep siyaset. Kültür gitti, sevgi gitti..dertleşme de gitti . İnsanlar birbirlerini gözleri cep telefonlarında dinliyorlar. -mış gibi yapmanın kitabını yazıyor insanlık.
Şeytan yüzünü gösterdi ..saklamıyor da. ..hala alkış tutanı var bile isteye. Şaşkınız ..
22 Ağustos 2024 Perşembe
Henüz Kaybedilmemişken..
TRABZON-FAROZ |
En sevdiğim yanlarımdan biridir.
Kaybetmeden kıymet bilmek.
Dün18697519621 saat kadar süren bir toplantım vardı. Her sabah yürüdüğüm yolu yürüyemedim başka yere gitmem gerekmişti.
Bu sabah, her sabah yürüdüğüm yolu yürürken "seni nasıl da özlemişim yol" deyiverdim. Ağaçlarıma sarıldım, taze filizlenmiş dallara "çak bi beşlik" yaptım ve kitabımı dinleye dinleye keyifle yürüdüm. Her sabah hayran olunacak bir ayrıntı bulduğum, senelerdir mevsim değişikliklerinde değişimini keyifle izlediğim yol.
Günde milyonlarca insanın geçip gittiği ama ayrıntılarındaki kırılgan güzelliği görmediği yol. Ne çok seviyorum seni.
Ablama "günaydın" yazıverdim. Bizim POMUM adlı grubumuz var, ordaki kızlara da "günaydın" yazıverdim. Nazlı benden evvel yazmış yine :-) Erkenci kuş o. Bir günaydını, bir yeni günün başlangıcını tüm kalbiyle sizle paylaşan insanların varlığını, onların yokluğu ile sınanmadan kutsamalısınız. Kimsenin , sahiden "günaydın" demediği bir sabahın karanlığını hayal bile edemiyorum ıyyyyyyyy.
Yaz günü , duş almadan çıkılır mı evden ? Bakmadan elimi attım tarağımı aldım, saç kurutma makinam şuracıkta. Depremde , tayinde, şu sebeple bu sebeple evini düzenini bozmuş kaybetmiş insanları düşündüm. Minik ayrıntıların yerliyerinde olması nasıl bir güven ve huzur sebebi biliyor musunuz? Kaybetmeden kıymeti bilinesicelerden bu konu. Hem de çok önemli.
Yaran nerdeyse canın orda der eskiler.
FOTOĞRAFI TIKLARSANIZ ŞARKISI DA VAR... |
Hani dişinizi çektirseniz dil hep oraya gider ve yarayı yoklar ya..öyle bir şey benim için abim. İyi ki onu kaybetmeden layığı ile çok sevebilmiş, öpebilmiş, sarabilmiş, anılar biriktirmişim.
Selam olsun nazlı güne.. hadi yaşayalım.
Ama bir sincap ciddiyetinde..yani, yasamanin disinda ve ötesinde hiç bir şey beklemeden,yani butun isimiz gücümüz yasamak olacak şekilde yaşayalım.
8 Haziran 2022 Çarşamba
Sezen Aksu-BENİ UNUTMA/Şarkı Sözleri Öyküleri -8
Sezen Aksu, Onno Tunç'la, Atilla Özdemiroğlu ile çalıştığı dönemde tanışmış. Aksu ve Tunç birlikte iş yapmaya başlamışlar ve kısa sürede aralarında bir aşk doğmuş.
Gerçek bir sapyoseksüel (yeteneğe ve zekaya ilgi duyan kişi) olduğunu her fırsatta dile getiren Sezen Aksu için o günden sonra Onno Tunç’tan ayrı geçen bir dakika bile çok anlamsız hale gelmiş çünkü Onno, hem yetenekli hem karizmatik hem cesur hem de tıpkı kendisi gibi dışa dönük ve sosyalmiş.Onno Tunç’un zekası, üretkenliği, karizması Sezen Aksu’yu derinden etkilemiş. İkili, Aysel Gürel ile birlikte 'Sen Ağlama' albümü için uzun saatler stüdyoda çalışmaya başlamışlar. Gün geçtikçe daha fazla yakınlaşan Aksu ve Tunç'un yeni bir aşka yelken açması çok uzun sürmemiş. Aysel Gürel, Sezen Aksu ve Onno Tunç'un birlikte ürettiği ilk albüm Sen Ağlama, 1984 yılında yayınlanmış veTürkiye çapında kıyamet kopmuş. Mükemmel ötesi o çalışmayı eminim bugün hepimiz gayet iyi ve ezbere biliyoruz.
Her ne kadar aşk sözcükleri ve sevgi dolu halleriyle mutlu bir profil çizseler de, ikilinin yakınları tarafından anlatılanlara göre, Onno Tunç ve Sezen Aksu'nun şiddetli kavgalar yaşadıkları da oluyormuş.Bu kavgalar, kimi zaman Sezen Aksu'yu günümüzde hala severek dinlenen 'Git' şarkısını yazmaya itmiş. Sezen Aksu, sevgilisi Onno Tunç ile kavga ettiği geceler soluğu Nükhet Duru'nun evinde alıyormuş ancak bu ayrılık yalnızca bir gece sürüyor, Aksu sabahın ilk ışıklarında Onno Tunç'un evine koşuyormuş.Kavgalardan ve kalp ağrılarından yıpranan ikili, 1992 yılında ayrılmaya karar vermiş. Ancak sanatlarını icra edebilmek için birlikte çalışmaya devam etmişler,ikisi de başka insanlarla evlenip yuvalarını kurmuşlar.14 Ocak 1996 yılında Sezen Aksu, acı haberle sarsılmış. Onno Tunç’un hobi olarak kullandığı uçağı düşmüş, Tunç hayat gözlerini yummuş.
Minik Serçe ve Onno Tunç ikilisinin şarkısı olan “Beni Unutma” Aksu’nun cover’lanmasına izin vermediği tek şarkısı.
Sezen Aksu’nun “Git”, “Yarası Saklı”, “İki Gözüm” gibi şarkılarda Tunç için yazılmıştır.
Bir gün daha yaşandı ve bittiKüçük sevinçleri ve küçük kederleriyleHerhangi bir gündü çok önemli değildiSeni düşündüğüm birkaç andan başkaBilirim herkes payına düşeni yaşar Ve her yeni günde değişir hep birşeyler Sen de kendi payından bir hatıra seç ne olur O ben olayım beni unutma Beni unutma, unutma, beni unutma Bilirsin unutulmak dokunurya her insana Sen de kendi payından bir hatıra seç Ve o ben olayım unutma, beni unutma Beni unutma, unutma, beni unutma Bilirsin unutulmak dokunurya her insana Sen de kendi payından bir hatıra seç Ve o ben olayım unutma, beni unutma Bilir misin seni gerçekten sevdim Sevdiğim daha birçok şeyin arasında Bir tek seni seçtim hatıralar arasında Sebep diye bir küçük mutluluk Beni unutma, unutma, beni unutma Bilirsin unutulmak dokunurya her insana Sen de kendi payından bir hatıra seç Ve o ben olayım unutma, beni unutma Beni unutma, unutma, beni unutma Bilirsin unutulmak dokunurya her insana Sen de kendi payından bir hatıra seç Ve o ben olayım unutma, beni unutma Beni unutma, unutma, beni unutma Bilirsin unutulmak dokunurya her insana Sen de kendi payından bir hatıra seç Ve o ben olayım unutma, beni unutmaBeni unutma, unutma, beni unutma
7 Nisan 2021 Çarşamba
Teoman-17/Şarkı Sözleri Öyküleri -7
17 (Onyedi)
Boşver beni
Mühim değilim
Teoman bu şarkıyı 'iki çocuk' şarkısı gibi, Erdal Eren'e yazmış.Teoman'ın akrabası olan Erdal Eren, 1980 yılında 17 yaşında idam edilmiş.Suçu bir askeri inzibatı vurarak öldürmesi olarak gösterilmiş. Yalnız bu inzibatın otopsisinde yakın ateş sonucu öldüğü, Erdal’ın ise oldukça uzakta olduğunu mahkeme görmezden gelmiş. Kağıtlara Erdal Eren’in adı yazılmış bir kere.(*)
Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteciler Savaş Ay ve Emin
Çölaşan'a, "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının
altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu
tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu
söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla
öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını"söylemiş. İdam kararı verilen Erdal Eren'in 17 olan yaşı bir gün içinde 18
olarak büyütülmüş ve sonrasında hemen idam edilmiş.
Son fotoğrafı çeken gazeteci Savaş Ay’ın yazısı:
Mamak Askeri Cezaevi’nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren’in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce.
Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 ‘makara’ fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan.
Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından ‘sessiz sitemsiz’ bakışını dondurduğum o günün gece yarısında gidip aldılar
onu hücresinden. Teamül gereği sivile, Ulucanlar Cezaevi’ne nakledip, sabaha karşı da hükmünü infaz ettiler, astılar Erdal Eren’i.
Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteci Savaş Ay’a, “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını” söyledi.
Ağabeyi Erkan Eren, Erdal’ın Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi. Erdal’ın idam edildiği tarihte yaşının 18’den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal’ın kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.
O fotoğraf Sezen şarkısı oldu
Erdal Eren’i son anlarında çektiğim o fotoğrafları, milyonlarca kişi gibi Sezen Aksu da görmüş ve çok etkilenmiş.
Anlatırken, “Öylesine masum, öylesine ölümden uzak, öylesine genç ki… Hikayesini de okudum. Ama beni esas vuran o ‘son bakış’ fotoğrafıydı Savaş.
‘AĞIT GİBİ…’
Aysel Gürel’e gösterdim o fotoğrafı. Birlikte bir şeyler yazdık. Onno’ya verdik besteledi (Tunç). Şarkıdan çok ağıta benzedi. Yürekten kopup gelen, saf, duru, sahici…” dedi.
Ve işte o ağıtın sözleri.
“Bir an duruşu gibi
Ömrün gidişi gibi
Veda ederken
Aşk ateşi gibi söner iç çekişler
Amman amman yandım aman
Acı yüzler”
Anısına Bestelenen Diğer Şarkılar
* Sezen Aksu, Son Bakış (sözleri Aysel Gürel’e, bestesi Onno Tunç’a ait)
* Teoman, İki Çocuk (Teoman, Erdal Eren’in akrabası olduğunu Cnn Türk’te Ahmet Hakan’a açıklamıştır.)
* Mor ve Ötesi, Darbe
* Grup Yorum, Büyü Gülten Akın’ın şiirinden bestelenmiştir. Selda Bağcan Edip Akbayram gibi sanatçılar tarafından da seslendirilmiştir.
* Gına, Kırmızı Halı
* Saian Sakulta Salkım, Suç
* Ali Ekber Eren, Ankara Adı Kara
* Ali Asker, Şu Metris’in Önü
8 Ocak 2018 Pazartesi
An Kısa Cümle Uzun
Unuttuğum bir şarkının sözlerini hatırlamaya çalışmak gibiydi.
5 Temmuz 2015 Pazar
SEZEN AKSU Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler
5 Mayıs 2015 Salı
Nefis Bir Karadeniz Türküsü :Sezen Aksu - Ben Annemi İsterim
dağda belimde odun beni ne hale kodun
tarlada ırgat avrat hanende hazır hatun
bir uşak göbeğimde altısı eteğimde yedi bitirdi beni anandaki o çene
dünyanın gailesi yetmezmiş gibi birde el ayak çekilince sen bitersin dibimde (X2)
vur çalsın kemençelerde ben bir horon tepeyim
çatlasın kaynımgiller bari kurtlarım dökeyim (X2)
Fındığı ben toplarım kırması sana düşer uy ellerin iyisi geh geh geğirip şişer
uşudum,senden baba ocağım gözümde tüter
uy adaletsiz dünya gücün hep bizemi yeter
bir bezden bebem vardı bohçamda hayallerim
kızlığım yarım kaldı ben annemi isterim (X2)
vur çalsın kemençelerde ben bir horon tepeyim
çatlasın kaynımgiller bari kurtların dökeyim (X2)
dağda belimde odun beni ne hale kodun
tarlada ırgat avrat hanende hazır hatun
bir uşak göbeğimde altısı eteğimde yedi bitirdi beni anandaki o çene
bir bezden bebem vardı bohçamda hayallerim
kızlığım yarım kaldı ben annemi isterim (X2)
vur çalsın kemençelerde ben bir horon tepeyim
çatlasın kaynımgiller bari kurtların dökeyim (X4)
6 Ocak 2015 Salı
Gülümse
Doğruyu yanlışa katmış,bir yola adım atmıştı.