jeton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
jeton etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ocak 2018 Pazartesi

An Kısa Cümle Uzun


 Unuttuğum bir şarkının sözlerini hatırlamaya çalışmak gibiydi.

"Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum"

Deli gibi çalışılan bir iş temposunun ortasında beyniniz eriyip burnunuzdan akmak üzereyken ve türkçeyi tam konuşamayan biriyle film galası ile kokteyl ayarlamaya uğraşırken kelimelerinin neredeyse tamamını unuttuğunuz bir kitabı özlemenin açıklanabilecek tek mantıklı anlamı , kelimeleri unutmuş olmanın bir şey ifade etmediği unutulmayanın kitabın sizde bıraktığı his ve lezzet olduğu olmalı.

Ve ayrıca yukarıda gördüğünüz cümle size biraz uzun ve karmaşık geliyorsa, bütün gün içinden düşünürken bile kısa cümleler kuramayan  birinin iletişim mezunu olması nedeni ile iletişim kurabilmeyi görev bilip habire cümlelerini kısaltmaya uğraşmasının ne çok yorucu olduğunu üstelik uzun cümleleri ağzından kaçırdığında bunu anlayan,akışa eşlik eden birini bulduğunda hazine bulmuş gibi sevinen biri olduğunu bilmelisiniz.


Ablam mühendisti, Urfa'nın dağlarında Atatürk Barajı'nı inşaa ediyorlardı ve o kazandığı paranın bir kısmını Urfa'nın dağlarından İstanbul'un şık sokaklarına -kardeşine yolluyordu. Öğrenciydim. 


Ablamın gönlü karşılık beklemeden sevgi ve şefkat doluydu. Maddi manevi esirgediği bir şey ne o zaman oldu ne sonrasında. Bilinen bütün hazinelerden daha kıymetli ve daha gerçekti. Daha da güzeli benimdi.   

Moralim b.k gibi ve kalbim had safhada kırıkken ablamı aradım jetonlar avucumda dolu dolu (eskiden önemli bir şeydi jeton :-) ), uzun konuşmalara gebe. Kim bilir neye kırıktı kalbim, onun orada sadece yalın dağ tepelerine baktığını ve yalnız olduğunu düşünmeden bencilliğimin doruğunda karşılıksız aşklarımı mı düşük sınav notlarımı mı ; kimbilir hangi "zamanda yer tutmayacak" derdi  büyütüp dağ edip anlattım da ablam dedi ki  "bak şimdi sana extra para yollayacağım harçlığının haricinde. İstiklal Caddesine git ve çok istediğim bir şey yap..o paranın hepsini harca. Bu sana iyi gelecek."

Yok dediğimi, o asalete sahip olduğumu sanmıyorum o yaşları düşünüp kendimi hatırladığımca.

Yağmurlu ama soğuk olmayan bir gündü, net aklımda.
Elbiselere baktım ,yemeklere baktım, ona baktım buna baktım...yok. Sonra kitabı gördüm "Sen Olsaydın Yapmazdın Biliyorum"du adı. Sadece adından dolayı aldım. Bir de Sezen Aksu'nun "Minik Serçe" kasetini aldım. Sonra ne o şarkılardaki Sezen'i unutabildim ne de o kitabı.


Hatta kitabı okuduğumda "duygu buysa, aşk buysa benim aşık olduğum kişi öküz yahu ancak öküz " deyip buz gibi soğuduğumu da hatırlıyorum.


Sezen Aksu güzel bir sese sahip. Minik Serçe'deki şarkılarında duygu var, ruh var,insan var (tık) Sonradan kaybetmiş bunları. Profesyonel şarkıcı olmuş ama o ilk zamanlarındaki aşk acısı ile dopdolu genç kadının melodilerle duygularını size nakşedişini (tık)   kaybetmiş.

Kürşat Başar ise her kitabında bazen daha iyiye gitmiş bazen aynı kalmış ama bence hep özel kalmış.

Şimdi o kitabı  özleyince -satırlarını anımsamaksızın -, koştum D&R'dan sipariş ettim. Kader, o kitabı tekrar okumamı en az benim kadar istiyor olmalı ki bugün kargo ücretsiz (tık)

Kitabı tekrar okuduğumda alıntıları paylaşacağım sizinle.

Eşya insandan, duygu yaşanmıştan uzun ömürlü oluyor.

Ne olaylar var yaşandığında ana başlıkken sonrasına sadece yaşattığının adı kalıyor, yaşatanı bile unutuyorsunuz. Çok da ciddiye almamalı hayatı yani.


Ablam mı?
O hala "benim" mucizem 💖💕

Yaşayalım gönlümüzce.

15 Ekim 2014 Çarşamba

Hacıyatmaz...


Bir gün çocuğunuz başka şehirde üniversite filan kazanırsa, sakın bir yakınınızın yanına vermeyin onu. Bırakın yurtların soğuk koridorlarında kendini ısıtacak dostluklar kurmayı öğrensin, bırakın bacakları henüz güçlüyken dik yokuşları tırmanmayı öğrensin ve bırakın yoklukları tanısın ki ileride şükrü gönülden öğrenmiş olsun.


Vezneciler Kız Öğrenci Yurdu..1500 tane 19'larında kız çocuğu. Tam bir "hamdım piştim yandım elhamdülillah" sokağı.

Çıplak koridorlarını, bit kadar odasındaki tıkışlığı,kaşındıran battaniyemizi,pembeliğinden utanan pembe ya da değişim günü pembeyi verip yerine aldığımız, bir kaç yıkama sonra adımı değiştirip gri olacağım diyen mavi nevresimlerimizi severdim. Bir çay almak için 2 uzun koridor 3 kat merdiven bir koca avlu ve bir kısa koridor yürüyüp o çayı aldıktan sonra aynı yoldan odaya dönmenin anlamsızlığını, soğumuş çayımı yudumlamayı severdim. Suların kesik olduğu zamanlarda kaloriferden su boşaltıp o tiksinç suda saçımızı yıkayacak kadar neşeli bir gençlik yaşamayı severdim.

Elektrikler kesildiğinde bu 1500 kızın aynı anda attığı çığlığın Bayazıt'tan duyuluşunu severdim. 

Birimiz hasta olduğunda tıptan öğrenci arayışımızı,iğneyi hemşirelik öğrencisinin vuruşunu,veteriner öğrencilerinin kedileri doğurtuşunu hep beraber izlemeyi severdim.

Açken paramızı birleştirip aldığımız döner ekmeği 6 pay edişimizi severdim. 
Açlığımıza ürettiğimiz çözümleri severdim.


Ben, fal bakardım iskambil kağıtlarından.
Sigara satardım tane usulü
Orkid satardım tane usulü, gece yurttan çıkış yasakken mecburiyetten orkid arayanlara
Jeton satardım sevgilisini özlemişlere anne kokusuna hasret kalmışlara karaborsa
Sağda solda bırakılmış boş kola şişelerinin depozitolarını biriktirirdim.

Ya da içimizden birine sevdalanmış, "taze aşık" bir delikanlı bulur sevgilisiyle yemeğe gittiğinde tesadüfen eşlik eder sonra bol keseden atıp tüm hesabı ödemesine "ay ne gerek vardı"larla izin verirdik.

Aç kalmazdık...

Hayat zor, yokuşlar dik,gönüller gençti...severdim yaşamayı.

Şimdi soyadı bir yana dursun adını bile hatırlayamadığım kaç arkadaşımı gece acile kaldırdım ben..Çapa'da Cerrahpaşa'da birbirimizin başında sabahlamalarımız..onca acı yokluk zorluk içinde baş tacı edip çamura düşürmediğimiz aşklarımız...gece "ölmez di mi" korkularımız, sabah "doktor ne yakışıklıydı beaaa" geyiklerimiz...cayır cayır yanmayı severdim ben.

Di ve ben Heybeli Ada'da..sene 88
Hiç unutmam ,İstanbul'daki su yokluğundan fenalık geldiğinde seferlerin birinde, ilk ataması Erzurum olan ablamın yanına gitmiştik otobüse atlayıp Di (Dilek) ile ... Ablam beni görünce gülümsemişti tüm sarsukluklarımı hoşgören sevecen abla gülümseyişini takınıp. Di ile o kadar uzun kalmıştık ki banyoda,kapı şişmişti buhardan. Ertesi gün geri dönmüştük .Gençtik, yollar uzun zaman boldu,yorulmak kavramı henüz uğramamıştı semtimize.İstanbul'dan Erzurum'a bir banyo için gidişimiz mevzu değildi de ertesi gün okula saçlarımızı savurup gideceğimizi konuşuyorduk keyifle.

Eylemlerde yurdu basan çevik kuvveti "yurda erkek girdi heyyooo" çığlıkları ile içeri hapsedişimizi ve gergin ortamın kahkahalara boğulmasını severdim...

Birileri aşkının kahrından odaya rakı masası kurmuş demlenirken kendi ranzamda Yasin okuyuşumu, o rakısını ben duamı bitirince birbirimizin omuzunda aşklara ve hayata ağlayışımızı severdim.

Ramazan geceleri sahur yemeklerine herkesin doluşmasını, bir Halley bir kola ile sahur yapışımı severdim.

Bayazıt kulesinin tepesindeki ışığın renginden ertesi günkü hava durumunu öğrenip giysi seçişimizi severdim.

Özel günlerde AGS kreasyonunun sınırsız seçenekleri ile donanmayı ya da donatmayı severdim.(Arkadaş Giyim Sanayii)

Odaya yeni gelenlere lezbiyen taklidi yapışımızı, ilk gece yanına süzülüp ödünü kopartışımızı severdim.

Beş para etmeyen genç kızlardık..beş para etmeyişimizi severdim.

Ruh çağırdığımız geceler korkudan tuvalete 6 kişi birden gidişimizi,sırayla birbirimizi bekleyişimizi severdim.

Hayallerimiz vardı kimimizin mutlu bir yuva,kimimizin parlak bir gelecek üzerine..hayallerimizi ,hayal kırıklarımız kadar çok severdim.

Haşim İşçan'dan gelirken uzun karanlık bir yol, ardından iki film birden oynatan malüm sinemalardan birinin önünden geçer yurt kapısının önünde bekleyen seyyar satıcılar,minibüsçüler ve bilimum abaza sürüsü arasından sıyrılır kimlik kontrolü sonrası yurda girerdim..o demir parmaklıkların ve çıplak taşlığın verdiği güveni ,yuvama girmişim duygusu ile çok severdim....

Ben, hiç olmanın hep oluşu getirdiğini yurtta öğrendim ; ben kendimi yurtta buldum..çok sevdim.