8 Aralık 2024 Pazar
Abime-3
11 Haziran 2021 Cuma
Ya Sev Ya .....
Bayılıyorum TLC'deki "Ya Sev Ya Sat" veya "Kumsal Evleri" türü programları seyretmeye.
Dünya ne güzel ve ben ne kadar azını gördüm dedim önce.
Evleri, seçimleri, önceliklerin farklılıklarını merakla izledim sonra.
Çift lavabonun önemini bir türlü anlayamadım mesela.
Bunun meslek olarak ne eğitim gerektirdiğini merak ettim.
Kaç meslek dalı bir arada çalışıyora baktım.
TV programı olarak bunu düşünüp organize eden beyne saygı duydum.
Minnacık mekanlarda yaşamayı seçenler ile "5 yatak odası 5 banyo bir de bodrum kat, bahçe mutlaka geniş olmalı" diyenler arasındaki farkı düşünüp hangisi neden bunu seçiyor acaba diye de düşündüm.
Bütçeniz ne kadar diye sorulduğunda "1250000 dolar" diyenlerle bildiğiniz papaz eriğin kilosunun 19 TL olduğu memleketimin insanlarını kıyasladım hazin iç çekişler eşliğinde.
"Kendimi burda yemek yaparken hayal edebiliyorum"lar dikkatimi çekti sonra. "Burada arkadaşlarımızı ağırlarken kendimi hayal edebiliyorum"
Coğrafya kadermiş var ya...gerçekten öyle.
Hayal edebilmek kiiim biz kim?!
Hayallerimizi de çaldılar.
Her günkü yürüyüş yolum üzerinde Siyami Ersek Hastanesi var. Onun tam önünde miniminnacık bir simitçi kulübesi. İçinde koskocaman bir adam. Koskocaman adamın oturduğu tabure..kışın kımıldamadan oturmak zorunda orada. Akordeon gibi katlanmış da katlanmış. "Zeytinli mi olsun sade mi" yanından geçerken en sık duyduğum cümlesi. Başka bir şey diyemiyor sanki. Bu cümle ona, hayatına,diline ,damağına yapışmış. Zeytinli mi sade mi..
Ya sev ya terk et diyarı burası.
4 Kasım 2020 Çarşamba
Bir Koca Derin,Taze,Lazımlı Nefes
Öyle çok öyle çok acı haber aldım ve yüreğim öyle çok öyle çok ezildi ki acıyı yaşayanların acısıyla, bir gece uyandım ve nefes alamadığımı fark ettim.
Unuttuğumu sandığım ne kadar canımı yakan anı ve isim varsa hepsi yatak odamda karşımda duruyorlardı karanlığın içinde.
Ağlamak aklımdan bile geçmedi. Gözlerim yüreğim kavruluyor, hem geçmişin hem bugünün "sevdiklerim" başlığı altındaki her şeyine uzanıp dokunmak ve korumak isteği benliğimi sağlıksız şekilde sarıyordu.
Bundan sonrasında hepimizi yaralayan ya da sarsan gelişmelerin benim hayatımdaki detaylı yansımasından bahsedecek değilim.
Bunu , yeterince yapıyor herkes ve basın.
Koruyucu meleğim ortaya çıktı ve kocaman mavi kanatları ile beni sarmaladı. Yani içimdeki yaşama sevinci , içimdeki çocuk, mutluluğu bilen ve saygıyla koruyan yanım..artık ne derseniz deyin adına o koruyucu melek benim için. Mucize beklemenin manası yok, mucize zaten biziz.
İçine sürüklendiğim bu sarmaldan silkinerek çıktım. Haberleri ne sosyal medyadan ne ana medyadan ana başlıklar ve onların da bazıları şeklinde ayıklamadan izlememeye başladım ve Tanrı'dan mutluluk diledim.
Sonra farkına varmadığımı fark ettim. Dünyada hala güzel şeyler de olmaya devam ediyordu ve olmuş olan güzellikleri de unutmaya yeminli gibi göz ardı etmiştim.
Ve aşk halen hükmünü sürüyordu her şeyin üzerinde.
Severken arka planda endişeleri tutmayı, bir nevi dondurmayı pul bibere batırıp yemeyi öğretti son yıllar bize. Artık hani neredeyse sevmiyorum teknolojiyi deme noktasına geldik: hayatıma getirdikleri götürdüklerinin yanında ne ki?
Gökdelenin tepesinden atlayıp yanında bombalar patladıktan sonra saçının tek teli bile dağılmadan inen saçma kahramanlar yerine
hayvanlarla da dost olabilen, gözlerindeki anlamın derinliğinde kaybolup ön dişlerinin ayrık olduğunu göremediğiniz gerçek kahramanlar vardı. Reklam ve algı ile değil emek ve yetenek ile öne çıkmış "sanatçılar" ...
Müdahil olup düzeltemeyeceğiniz şeyler için endişelenmek yerine..gülümseyin. Ayrıntılar için bir daha izleyin, daha çok gülümsemek için bir daha bir daha
Zengin bir adam olasaydım
If I Were a Rich Man
All day long I'd biddy biddy bum.
If I were a wealthy man.
I wouldn't have to work hard.
Ya ha deedle deedle, bubba bubba deedle deedle dum.
If I were a biddy biddy rich,
Idle-diddle-daidle-daidle man.
Right in the middle of the town.
A fine tin roof with real wooden floors below.
There would be one long staircase just going up,
And one even longer coming down,
And one more leading nowhere, just for show.
For the town to see and hear.
(Insert)Squawking just as noisily as they can. (End Insert)
With each loud "cheep" "swaqwk" "honk" "quack"
Would land like a trumpet on the ear,
As…
25 Eylül 2017 Pazartesi
Dur
9 Ocak 2014 Perşembe
"Siz" O Masayı Aslında Hiç Görmediniz
6 Kasım 2013 Çarşamba
Rüya
YAŞAMAYA DAİR
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947 -Nazım Hikmet Ran