Her sabaha, rotamı yeniden Kadıköy'e doğru çevirip işe geliyor olmanın taşkın neşesi ile başlıyorum .
Sabahları "bugün ne giysem" sorusunu kendime sormanın dayanılmaz keyfi içimde şıkır şıkır.
Tüm gündem ve gerçeklerden muaf tuttum bu sevincimi. Kırıklığım o kadar uzun zamana yaygın, suskunluğum o kadar gevezeydi ki. Hak ettim ben bu neşeyi.
Dün sabah durağa biraz erken gittim. Kadıköy'e inen indirimli hatlardan biri 14C. Durağa yanaşan başka otobüsler var diye sollayıp geçmeye kalktı..el ettim. Ama durağa yanaşan diğer otobüsün şoförü
14C şoförüne "geç git" yaptı eliyle. Şaşkın bakakaldım. İşaret eden otobüs 3 numara imiş. Bir an onu 13 görmüştüm yoksa o da indirimli hat ve yolcusu az olduğu için doğallığı ile tercihim o olurdu. Otobüse bindim, şoför "nerdesin abla sen yaaa" dedi. Gülümsedim biraz şaşkın biraz mahcup biraz keyifli. Hatırladım, Tüketici Yasası ile ilgili sorunu olmuştu, yardımcı olmuştum. ..nereden baksanız 4 sene önce. Arada büroma gelir çay içerdi çok nadir de olsa. Beni hatırlaması sevinçti, bunca güzel anıyı ardımda bıraktırmış olmaları öfkeydi,sevdiğim işimden ayrı bırakılmam hüzündü.
Geçtim, tek kişilik koltuğa oturdum ve yol akıp giderken özlemle ayrıntılara baktım.
10 sene yöneticilik yaptım Kadıköy sahilde devlete ait bir büroda. Geleni, gideni, insanları,renkleri severdim.Kapıdan her giren sorun anlatmaya gelirdi ,sorunlarını dinlemeyi ve çözmeyi severdim.Şimdi yine bir devlet Kurumunda yine Kadıköy'de yönetici olarak çalışıyorum. Şimdi neşenin, mutluluğun rengi başka.Heyecanı, keşfedilecek yeni sokakları var işimin.Şükür..hem de çok şükür. Yolumun önünde olanlarını yaşamadım ama güzel olacağını görebiliyorum..ardımda bıraktıklarım ise yetişkin hayatımda doyasıya yaşadığım çocukluğum gibi benim için. Bir ben anlarım, bir de içindeki çocukla barışık yaşayabilenler.
Simit alayım dedim. Kadıköy-Eminönü motorlarının olduğu iskele önündeki simitçiye gittim. Taş fırın simidi güzel olur onun. Sepette getirirdi korka korka satardı. "Bir simit" dedim parayı uzatarak. Başı hayli kalabalık ama hala güler yüzlü. O da saçmalıklarına ve eksikliklerine aldırmadan yaptığı işi sevenlerdendi benim gibi. Simidi uzattı..yüzüme baktı. "Abla nerdesin sennnnnn" dedi. Gülümsedim, cevap veremedim. Paramı geri verdi hemen. Başımla teşekkürümü belirtip parayı camekanın üzerine bıraktım ve kabul edemem anlamında elimi kaldırdım.
Eskiden bir çalışma arkadaşım vardı. Ben işten çıkartılıncaya kadar dost olan.Sabahları ona da simit alırdım işe giderken. Simidi ve sohbeti, sabah neşesini paylaşmayı severdik. Çocukları da beni çok sever "hala " derdi hatta. İşten çıkartıldıktan sonra bir kere olsun aramadı beni. Kızgın olmam lazım biliyorum ama özlemle onu düşündüm . Simitten parçalar kopartıp çay eşliğinde kahvaltımı yaparken o geldi aklıma. İkinci bebeğinin olacağını öğrenip bana neşeyle haber verdiği gün bir daha baba olacağına nasıl sevindiği gözlerinden belliydi. Yüksek makamdakileri taklit ettiğimde birlikte nasıl katıla güldüğümüzü. Büroya dalıp bana bas bas bağıran insanlara ciddiyetle ve sükunetle cevap verirken arada yalnız ikimizin anlayacağı saçmalıkları yerleştirdiğim cümlelere gülmemek için kasıldığını ve sonradan eliyle "naaapıyosun sen" dercesine hareketler yapıp masaya kapandığını..Kızmam lazım ona biliyorum ama kızgın değilim.Kırgın da değilim.
Simit yarım kaldı dostluklar gibi.
Bitiremedim.