Nehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Haziran 2023 Pazartesi

Mayıs Romanları

Okumayı nasıl  bana nasıl sevdirdilerse çocuklarıma da öyle sevdirmişim çok şükür.

Selin de Nehir de ilk kelimeleri söktüklerinden beri  güzel seçer güzel okurlar. Bu beni hep mutlu etmiştir.


Mayıs ayında  seçimler nedeniyle sosyal medyadan uzak durma ve ruhumu benliğimi kurtarma kararı aldım. Halen sürdürüyorum bunu, günde bir kez twittera bakıyorum ya da onu da yapmıyorum. Bu, başını kuma gömme değil - arınma ve toparlanma süreci diyebiliriz. Bu kadar aptal ve kötü insanın var olması  "en tepeden en dibe" kabul etmek lazım ki yorucu.

Ben de en eski ve en iyi dostlara verdim ağırlığı.. Mayıs 19 sonrası  okuduğum kitaplar ve alıntıları sizinle paylaşayım bugün.

En fazla Rahibe 'yi sevdim diyebilirim. Din ve insan..yüzyıllardır değişen bir şey yok. Abartısız ve acımasız bir kitaptı. Diderot'u da ilk defa okudum böylece , dilini de çok sevdim diye de kısa bir özet geçeyim.

RAHİBE - Denis Diderot


İşte dünyadan el etek çekmenin sonucu. İnsan , toplum yaşamı için yaratılmıştır. Onu öteki insanlardan ayırın, yalnız bırakın, kafası karışmaya, karakteri bozulmaya başlar, kalbinde binlerce saçma sapan duygu belirir, kafasında boş bir tablodaki gibi acaip düşünceler filizlenir. Bir adamı ormanda bırakın yabani olur, bir manastırda ise gereksinme düşüncesi, kölelik düşüncesi ile birleşerek insanı daha kötüleştirir. Ormandan çıkılır manastırdan çıkılmaz ; ormandaki adam özgürdür, manastırdaki ise köle. Yalnızlığa katlanmak için, sefalete katlanmaktan daha büyük ruh kuvveti gerekir herhalde.

Öyle uğursuz bilgiler vardır ki , benliğini yitirmeden bunları elde edemezsiniz.


AŞIK ŞEYTAN - Jaques Cazotte

Ne var ki insan başka zevkler istiyor. İnsan , içindeki kaygılar yüzünden daha büyük bir mutluluk ihtimalini  göremediği durumda elindeki mutluluğun kıymetini bilemiyor.


CARMEN - Prosper Mérimée


Mañana Será Otro Día ....Yarın yeni bir gün doğar (İspanyol Atasözü)


Chuquel sos pirela , cocal terela....Yürüyen köpek  kemiğini bulur ( Çingene Atasözü)


Köpek ile  kurt uzun süre iyi geçinemez.


Şeytanla karşılaştın evet şeytanla. Şeytan her zaman siyah değildir.


Me dices vriarda de jorpay, bus ne sino braco...Yün giyiyor olabilirim ama koyun değilim (Çingene Atasözü)


Sarapia sat pesquital ne punzava....Mutlu uyuz fazla kaşınmaz (Çingene Atasözü)


Chismar lachinguel...Cücenin yiğitliği uzağa tükürmektir (Çingene Atasözü)


Kimsenin talip olmadığı kadın iffetlidir.


En rutidi panda nasti abela macha....Kapalı ağza sinek girmez 


MAİ VE SİYAH - Halid Ziya Uşaklıgil

Bir kadın bir kere uçurumdan yuvarlanmaya başladı mı artık düşüşüne son verecek nokta yoktur, ne kadar aşağı düşerse düşülecek yerler o kadar çoğalır.


KÖYDE BİR AY  - Ivan Sergeyeviç Turgenyev



Başkasının ruhu karanlık bir orman gibidir derler.


Dostların olmasa kime sitem edebilirsin.


Doğa, hayal ettiğinizden çok daha sade hatta kabadır, çünkü şükürler olsun sağlığı yerindedir.


Souvent femme varie...kadın sık sık değişir.


Beim için bugün de dündür.

2 Ekim 2022 Pazar

Mutlu Keyifli Bi Yazı bu..Okuyunuz ve Paylaşıldıkça Çoğalan Sevinçlerden Payınızı Alınız/Zümrüdü Anka Kuşunun Tüyü



Nehir de Hacettepe'yi kazandı ablası gibi.

Öğrendiğimizde annem ben Selin ve Nehir sağanak yağışlı bir günde Gemlik otogarına gitmeye uğraşıyorduk Eskişehir arabasına yetişmek üzere ve sağ tarafı denize dik yamaçlı kaygan yoldan giderken  Nehir'in "anne ben Hacettepe kazanmışım" demesi ile sakin yağmur sesi başka anlam kazanmıştı ama ben ona inanmayıp sabahın köründe üniversite sınav sonuçları mı açıklanır demiştim  ki tam da bu neden le Seiln  donakalmış kardeşinin elinden telefonu alıp  "anne gerçekten Hacettepe'yi kazanmış Nehir" deyiverdi.

Sonrası az sadaka çok bela savar niteliğinde bir sahneydi.

Annem sevincinden öyle bir çığlık attı ki garibim taksi şoförü araca takla attırmakla  uçurumdan aşağı yuvarlamak arasında çelişkiye düştü. Annem bir karıştır ama komançilerde yoktur ondaki ciğer çığlık attı mı zıplatır hani. Taksiden indiğimizde hala boş bakıyordu  şoförün gözleri...neyyyse

Sonra şapkadan tavşan çıkartan kızımı bağrıma bastım. Bir kaç gün o da ben de  ablası da dershanesi de babası da..hani anneannesi hariç cümle alem de inanamadık sonuca.

Selin tam bir akademik dehadır. Onunla ilgili bişi takip etmek gerekmez. Bankodur. Daima birincidir, ödevlerini geciktirmez her konuda yeterlidir,inanılmaz sosyal dengesi mükemmeldir filan hani çocuk Allah'ın bir lütfu...daha azı ile tanımlayamam onu ..haksızlık olur.

Nehir masaldaki ağustos böceğidir. Matematik ile bağı 62'den tavşan çizmekten ibaret.Dikkat dağınıklığı o radde ki çoğu zaman ilacı da unutur.Ama kalbi..ahhh atlas okyanusundan daha geniş ve zengin . Kedilere keman çalar,evde salyangoz besler..diğerlerini saymayayım. Her canlıyı sever. 3 kuruş harçlik biriktirse bizden gizli Darüşafaka'ya yatırır (iyilik gizli olmalı düsturu).

İkisi de ayrı dallarda o kadar mükemmel o kadar kusursuz o kadar özel ve o kadar güzeller ki ben bunu  hak edecek ne yapmış olabilirim diye düşünür dururum  yıllardır.

İkisi de sağlam Atatürkçüdür..

Dershane dedi ki mezuna kalmasa iyi olur. Hani beklenti.."severiz biz Nehir'i " boyutunda. Meslek seçimi testi yapıldı. Karate Kid ile Aşk ve Gurur arasında geniş bir skala. Alaka yok yani yaklaşık bağdaşık hiç bişi yok.

Deneme sınavlarında herkes kaç netin var diyor , Nehir eksilerde.

Sınavdan çıktılar. Kaç netin var diye konuşuyor herkes. Nehir hatırlamıyor ki ne yaptığını. Panik içinde eteğini beline dolamış elinden geleni yapmış kuzum.Kurban olurum onun minnacık yüzündeki endişe çizgilerine.. Hatta anlatmıştım size şu yazımda bunu (tık)

Neyyse..sonuç gelince işte öyle annem çığlığı bastı, takla atmaktan son anda kurtardık yani.

Sonra Nehir değişti. Mükemmel yönde değişti. Mutluluk kadar insana yakışan ve tedavi özelliği olan duygu var mı acaba? Sürpriz yumurta, ışık saçan bir genç kıza dönüştü.

Ablası ile aynı öğrenci evinde kalması ise bu işin kusursuzluğuna Zümrüdü Anka tüyü  dikti.

Hazırlıklar, evraklar yolculuklar gitmeler gelmeler...bugün itibarı ile Özer ve ben yemekleri 2 kişilik pişirmeye alışacağız. Herkesin hayatı  kendi yoluna girdi ve ben daha mutlu bir ayrılık senaryosu hayal edemiyorum (ederim ama sonra..Nasa'da işe başlasınlar filan mesela çocuklarım).

Haaa bi de: insanlar ne acaip var ya. Nehir Hacettepe kazanınca "sen bilerek kızı kötü anlattın nazar etmeyelim" diyenler oldu. Vallahi dediler...

Ekim hiç bu kadar güzel gelmemişti. Şimdi işteyim.Sonra kalkacağım ve hiçbişiyapmakzorundadeğilimvallabillainanılmazamagerçek ülkesinin sakin sularında kendimi bir bardak çay, kitabım ve yağmur sesinin kucağına bırakacağım.

Güzel kızlarım..gurur duydum yahu!



2 Kasım 2021 Salı

Mai'ye Özlem

 



Ben geri zekalıyım.


Geçmiş yazılarıma bakıp  ağlayan bi ben :-)


İşsiz kaldığım zamanki yazılarıma bakıyorum..o günlerde nasıl zormuş hayat benim için ama ben yine de nasıl dört elle sarılmışım yaşamaya.


Blog yazmanın ve buradaki dost insanların  satırlarının ne kadar destek olduğunu, nasıl da kocaman kuleler inşaa edip  beni koruduğunu şimdi çok daha net görebiliyorum.


Sevgili Blog Dünyasının artık burada olmayan- hala burada olan tüm insanları : benim beni kaybetmememe yardımcı olduğunuz için hepinize müteşekkirim.


Kaç günlerdir iki satır yazıp  dönüş yapmaya çalışıyorum ama ülke gündeminin yansımaları hayatı alt üst ettiği için normalde bir kere ve beş dakikada yapacağınız işi 10 kere ve 5 'er saatte yapıyorsunuz.


Olsun..şikayet mi ettim sanki? Daha çok şey yapmak isterdim ama zaman  ve koşullar bu kadarına müsaade ediyor ne yapalım.

Nehir üniversite sınavı senesinde ve hala odak yok.


Selin Erasmus ile İspanya'ya gitti  ve çok mutlu.

Özer anneciğii uzun zamandır hasta olduğu için endişe ile Eskişehir'e gitti ve üzgün.

Ben hala bulutları  seyredip  her sabah gördüğü ağaçları  her sabah eksilmeyen bir özlemle selamlayan , gerçek dünyanın kirinden bıkmış gizemlerine ve sürprizlerine doymamış bir şaşkın. Şıkır şıkır giyinip  az daha yürüsem şu  gökyüzünün altında diye kulaklarında klasik müzik deryası yürüyüp duran bi tip...

amaaan ne bileyim..bi sürü şey oldu anlatsam  sabaha kadar yazmam lazım.


Dur bakalım döndüm inşallah diyeyim de bir...

7 Kasım 2020 Cumartesi

KIŞ MİMİ

kış mimine girmeden önce havaya girmek için lütfen tık
 
Çok değişik ve sevgili bir hanımefendi olan
deeptone (tık) şirin tatlı bir Kış Mim'i yapmış.

Mimlere bayılan bendeniz, Sade ve Derin'deki "isteyen herkes yapsın" davetini üzerime alaraktan başlıyorum mim'e:


1. Kışın ne yapmaktan hoşlanırsın?

Kışın çalışmaktan hoşlanırım. İşe gitmeyi ayrı , işten dönmeyi ayrı, işte olmayı ayrı severim. İşe yürüyerek gitmek kışın daha bir başka keyifli olur. Yüzüm yanar soğuktan , iş yerine girince bir bardak sıcak çayın verdiği mutluluk neyle kıyaslanır bilmem ki. Çalışmak mutlu eder beni.


Onun dışındaaa kitap okumak, camdan dışarıyı seyretmek, enfes bir nefes alıp o soğuk havayla tazelenmiş bir de nefes vermek..hani severim ben kış mevsimini ya çok severim. Kışın camdan dışarıyı seyretmeyi çok seviyorum. Kar yağdığında buna bayılıyorum ama kar yağdığında İstanbul'da karın o asil keyfi olmuyor. Her yer çamur ve tıkanıklık-kaos. Kar, İstanbul'da güzel değil.

Oysa canım Trabzon'umda öyle miydi ya...


Çok gaza geldim!!!

Bir de her yer ayaza vurmuşken Şubat ayında beklenmedik ılık havalarda annem babam ben çocuklarım Trabzon simidi ve eski kaşar peynir+çay eşliğinde Faroz'daki balıkçı kulubesine takılmayı. Akıl sağlığı için fotoğraftaki tarihe takılmayın :makine hatası😆😆

2. Kış sana neyi hatırlatıyor?


Abimi...hani şu onca sevgiyi ve güzel anıyı ve yaşananı ve kan bağını ve kardeşliği reddedip bırakıp gideni. Çocuklarla Trabzon'a gitmiştik. Kar bize gelmiyorsa biz ona gideriz dedi , attı bizi arabaya dağların tepesine karlara çıkarttı. Her zamanki gibi hayranlık ve sevgiyle dolmuştu kalbim. ...bitti gitti.


Ablamı, Trabzon'a nadiren olsa da kar yağdığı bir seneydi. Kimsenin olmadığı yerde kendimizi kara atıp  kollarımızı yukarı aşağı sallayıp şekiller yapıp çocuklar gibi eğlenmiştik. Evli ve çocuklu değildik. Hayat daha bize aitti. Üşürsek hasta oluruz  ve birilerine bulaştırırız korkumuz yoktu.


Üniversitedeyken 80'li yıllarda Tepebaşı'nda tıklım tıklım otobüsler kimseyi almadığı için titreyip  çaresiz halde bakınan ufak tefek bir genç kızı bırakmaya gönlü elvermediği için  "bu çocuk binmezse otobüs hareket etmeyecek  ilerleyin" diye yolcuları tehdit eden o müşfik otobüs şoförünü..Allah dert sıkıntı yüzü göstermesin ona. Ne çok üşümüştüm...o olmasa o gün ne yapardım hiç bilmiyorum. Yurda döndüğümde kendimde bile değildim.

Selin'i..doğum için hastaneye yattığım gece senenin ilk karı yağmıştı


Ve Nehir'i..doğum için hastaneye yattığımda yolları kapatacak kar yağmıştı.

Anılar ve anılar....


3. Kış denildiğinde aklına ilk ne geliyor?

Tarçınlı sahlep, özlediğim kışlık kıyafetlerime kavuşmanın sevinci.


4. Kış mevsiminin en çok sevdiğiniz yanı nedir?

Sokaklar tenha evler kalabalık olur.
Ama herkesin yeri bellidir. Yaz mevsiminde kimin nerede olduğunu bilemezsiniz, kışın hayat yerli yerinde ve tertemiz ve ıslak ve güzel ve sevinç doludur.

5. Kışın kullandığınız favori kozmetik ürününüz nedir?

El kremi

6. Özellikle kışın yapmaktan hoşlandığınız bir şey var mı?

Evet :-) Hamsili dible jhashakjshkashasaa 

7. Kış yemeklerinden en çok hangisini tüketirsiniz?

Karnabahar ve kaygana ve hamsili dible ve dolma
Veeeeeee tabiii kiiiiiii
Karadeniz pidesiiiiiiiiiiii


8. Yaz mı kış mı?


Ve ilkbahar  ve sonbahar ve dönenceler..hangisini daha az sevebilirim ki?


9. 2020'ye veda ederken ne söylemek istersin?

Cevap için lütfen tık


28 Ağustos 2017 Pazartesi

46 İyidir - Büyükada


Yaptım sonunda yaptım.

Bir geceliğine de olsa çocuklarımı alıp bir otele gittim
Bir geceliğine de olsa Büyükada'da kaldım
Bir geceliğine de olsa bir adada kaldım.
Bir sabahlığına da olsa bir adada uyandım.
Aklımda ne varsa o bir kaç saate sığdırdım
Yaptım sonunda yaptımmmmm!!!!!!!!!

Dikkat;bu yazı yoğun bir kıvanç ve mutluluk içermektedir!

Eşim kırmazdı beni,  elinden geleni koşullar elverdiğince yapmıştır her zaman. Lakin bu otelde tatil meselesi içimde bir ukde kalıverdi yıllardır. Yaş da 46'lık olunca daha bi hoş oluyor, aklına eseni yapıverdiğin yaşlar 46'lı yaşlar.46 iyidir.


Artık anladım bir sene sonra sağlık -yaşam bu sene izin verdiği bir sürü şeye izin vermeyebilir.
O yüzden palaspandıras bir gecelik yer ayırttım Büyükada'da 9 odalık küçük bir otelde. Yeğen benimle kalıyor bir süredir. Onu da aldım. 3 kızım oldu..otelde onlarla kaldım.







Evden çıkarken son anda hazırlandı herkes. Öyle kararlıydım ki  keyfimi kaçırmamaya, sabah 08:20 vapuruna binelim kararını almışken 11'de kalkan çocuklara kızmadım bile. Zor-şer öğle vapuruna yetiştik. Önüm arkam sağım solum arap..yok böyle bir şey. Koltuklara yatmışlar. Peçeli gözleri ile İstanbul'u ve bizleri süzüyorlar. Kızmamaya öyle kararlıydım ki hiç bir şeye, başka yerlere bakıp asabımı 
bozmamaya gayret ettim. Nereye baksam onlar. Yere baktım mai, göğe baktım mai..ama vapurun içine bakmadım. Gayrı ihtiyari baktığım anlarda yanındaki 3 peçeli az gelmiş gözünü dikip bana bakan pisliğe gözüm takılınca da bir elimle orta parmağımı kaldırıp bir elimle de "ne var ne varrrrrrrrrr" yaptım.Karşısındaki kadının fal taşı gibi açılan gözlerini  görebildim o peçenin altından bile. Ama kararlıyım, bozmicam keyfimi. İki müzisyen gitar ve akordiyon ile şahane şarkılar çalmaya başlayınca da oturduğum yerde oynadım güldüm Nehir'in kınamalarına da şımara şımara. Öyle kararlıydım çocuklarımın varlıklarının her anını ciğerime çeke çeke mutlu olmaya.
Ada'ya indiğimizde yaklaşık 15 dakika yürüdük Nizam Otel'e. Her görüşümde bir kez daha aşık olduğum Büyükada evlerine doya doya bakarak yürüdüm. İyi ki faytona binmemişiz diye diye yürüdüm. Her  yokuşun inişinde masmavi deniz oluşuna bite bite yürüdüm. Faytonlardaki arapları peçeli çarşaflı kadınları görmeye görmeye yürüdüm. Çocuklarımın uysal, uyumlu ve neşeli adımlarını saya saya yürüdüm. Handan'ın bahsettiği anahtarı bulurum diye yerleri kollaya kollaya yürüdüm.

Nizam Otel'e gelince odanızı hazırlayacağız dediler, kısa bir süre bekledik. Sonra odamıza gittik. Kesinlikle en harika odaları değildi. Kesinlikle 4 kişi kalınması için yeterli büyüklüğü yoktu. Ama ben hiç bir şeye kızmamaya ve mutlu olmaya öyle kararlıydım ki takmadım bunu. Klimanın tatlı serinliğine dikkatlerini çektim ve herkes kendini bir yerlere bırakıverdi o an.

Öğle yemeğinden sonra kimi odasına çekildi uyudu, kimi ortada gezindi,kim bahçede benimle oturdu. Kimseye "şunu yap ,bunu yapma " dememeye kararlıydım çünkü bu benim olduğu kadar onların da tatiliydi,zaman kısıtlıydı ve ben herkesin mutlu olmasını istiyordum.

Nizam Otel yol üzerinde ,sakin ve dinlenilesi bir yer. Dil Burnu sahiline yakın, çarşıya da çok uzak denilemez. Plajlara çok yakın. Sükunet ise istediğiniz bulabilirsiniz ama tenhalıktan canınız sıkılmaz çünkü yoldan sürekli geçen faytonlar ve bisikletliler gözünüzü de aklınızı da yeterince ve neşeyle oyalıyor. Oteli işleten 3 kişi gördüm, özenliydiler. Yemekler beklemiş malzemelerden değil özenle hazırlanmış taze malzemelerden yapılıyordu. Ha;köftenin içi çiğ gibi miydi?Öyleydi. Ama patates kızartması  hazır malzemeden değildi ve beklemiş yağda yapılmamıştı,salatası ayrı -mantısı ayrı güzeldi. Hani  kusursuz bir yer değil ama rahatsızlığınızı söylerseniz canla başla yardımcı oluyorlar ki bence bu iyi bişi. Yanlarındaki bakkal da onların, aldıklarınızı hesabınıza ekletebiliyorsunuz. Ortam temiz, odalar temiz,seçtikleri müzikler muhteşem,konuklar da asla rahatsız edici değil.

Akşam üzeri Nehir ile ben "yorgunuz" diyen Selin ile Goncagül'ü odada bırakıp küçük bir yürüyüşe çıktık. Ama yürümeyi ve sohbeti seven iki  akıllı yürüdükçe yürüdük,yol kenarındaki şirin çay bahçelerine , her görüşümde bir daha hayran olduğum o güzel evlere baka baka yürüdük ve yol bizi Aya Yorgi 'nin o unutulmaz yokuşuna getirince de yürüyüşe devam ettik. 


Çıktığımızda Aya Yorgi kapalıydı çünkü akşam olmak üzereydi ama biz o muhteşem yokuşta o kadar eğlenmiş,manzaranın güzelliği ile o kadar büyülenmiş, denizin bu kadar  aşağıda kalışı ile öylesine keyiflenmiştik ki bunu sorun etmedik. 




Zirveye vardığımızda gün batmak üzereydi ve güneş tam karşımızda bütün muhteşemliği ile parlıyordu. Bir düğün sonrası şık tuvaletleri ile kadınlar ve adamlar, ellerinde şarap kadehleri,minik kibar neşeli gülüşleri,her dakika değişen ışıkla daha da masalımsı havaya bürünen manzara..kalakaldık Zuzu ile. Seyrine doyamadık,yaşamanın tadına kanamadık o dakikaların.İkimize unutulmaz bir anı kaldı o gün. Hava kararırken yolun ıssızlığını hatırlatıp zor ayırdım Nehir'i oradan. Geri dönebildiğimizde ağrıyan bacak kaslarımız ve anlatacak bir çok neşeli anımız vardı.

Gece uyuduk. Olumsuz hiç bir şeyi takmadım. Havluda yırtık vardı ama alabildiğine temizdi. Temiz yanını görmeyi tercih ettim. Çocuklarımı koynuma aldım ve sabahleyin iş yapmayacak-kahvaltı hazırlamayacak olmanın keyfi ile uykuya daldım. Bir adada ilk uyuyuşumdu. Uykuya daldığım anda yüzümde bir tebessüm olduğundan eminim.

Sabah uzaktan gelen atların nal sesleri nin karıştığı rüzgar çanı sesi ile uyandım. Önce bir "neredeyim" olduysam da kocaman bir gülümseme kapladı yüzümü nerede olduğumu hatırladığımda. Rüzgar çanının güzel sesini ve nal seslerini dinledim. Öyle hemen kalkmadım yataktan. Çocuklarımıseyrettim. Endişelenecek her şeyi kapının dışında  tuttum. TEOG'muş derslermiş,geçimmiş,işmiş vs vs vs...hepsi kapının dışında. O anda sadece ben ve çocuklarım, gerçekleştirmekte olduğum hayalim ,çocuklarımın masum güzel suratları ve bana her zaman eşsiz gelen tatlı kokuları.

Sonra kahvaltı seramonisi için bir duş aldım, çocukları kaldırdım ve çayın tadına kana kana içtiğim güzel bir sabahı keyifle yaşadım.

Öğlen 12'de çıkış yaptık. Goncagül ile Nehir plaja gidip denize girdiler . Sonra sahile inip balık ekmek -dondurma yedik ve evimize döndük.

Bir hayali hayal kırıklığı yaşamadan gerçeğe dönüştürmek kadar güzel  kaç şey var ki yaşantımızda bize kalan.

Kendimi muzaffer bir komutan gibi hissediyorum, mutlu olmak ve çocuklarına bunu yaşatmak en büyük zafer değil mi aslında?

Daha güzel günler yolumuza çıka....