eskişehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eskişehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ekim 2024 Salı

Bir Nefes de Benim İçin Al



 Gözümü yumsam yetmiyor, kulağımı tıkasam ..olmuyor.

Akışa ve ülke gündemine, insanın ve insanlığın geldiği hale o kadar tepkiliyim ki uzak durmazsam kalıcı olarak  bir şeyleri yitireceğimi düşünüyorum.

Beri yandan Ekim tüm her şeyin ötesinde güzel. Hatta Ekim Eylül'den de güzel.  Thomas Hardy'nin "Herhangi Bir Jude" kitabını aldım ve iş yerinin dengesiz akışından da uzak kalıp kitabımı okumak, ağaçları -denizi-bulutları seyretmek istiyorum.

35 senedir çalışıyorum ve ilk defa  bir şeyler işten daha çekici geliyor bana.

Tabii bunun direkt ülke gündemi ve insanlarımızın saçmalığından öte yaşla da ilgisi var. Artık 53 yaşındayım. Muhtemelen bir 53 daha vardır da sonraki 53'ten şüpheliyim. Artık yaşamak, güzel yaşamak istiyorum. Ertelediklerimi yapmak istiyorum demeyeceğim ertelemek eşeklik gerçekten ;35 yaşında heves edip  sizi mutlu eden şey 53 yaşında  umurunuzda bile olmuyor. O yüzden  ertelediysem   bitmiş gitmiş ; yenilere bakmak lazım. 

Haydarpaşa köprüsünden Kadıköy'e inerken sağda bir ağaç kümesi var. Tanıdık geliyor bir yerlerden ama çıkaramıyorum. Eskişehir'de görmüştüm sanki aynısını . Eskişehir'e gidip bi bakmak istiyorum. Eskişehir'i özledim. (Eşim Eskişehirli)

Abalmmmmmmmmla Trabzon


Trabzon'a biraz daha kış bastırınca gitmek istiyorum. Annemin söylendiği benimse özleminden burnumun direği sızlayan yağmurlarında suskun, dinlemek istiyorum hayatı ve kendimi. Yeniden güzel anılar inşa etmek...

Yola çık yol sana görünür demiş ya Mevlana.

Yolunu bulmam lazım.

28 Haziran 2022 Salı

Cüneyt Arkın ve Ben ve Az Bilinenleri ve Hayatı






TRT'de çalıştığım dönemde bir çok ünlü isimle karşılaşma-birlikte çalışma fırsatı buldum.

Cüneyt ARKIN , unutamadıklarımdan ve severek andıklarımdan biriydi.

Ünlü isimlerin bir çoğunu uzaktan sevmek iyi..kaprisleri ya da çiğ kişilikleri kocaman hayal kırıklığı yaratıyor. Hayallerinizi yerle bir etmeleri bir kaç dakikalarını alıyor.


Sanatçı denilebilecek ünlü kişilerde ise bunu pek görmedim. Cüneyt Arkın makyaj odasında iken sözleşmeyi imzalatmak için yanına gittim. 

Tartışılmaz, sarsıcı derecede yakışıklı bir adamdı.

Yine de tecrübelerden dolayı yoğurdu üfleyerek yemeye kararlı, resmi bir tavırla sözleşmeyi sundum ve imzalaması gereken yerleri gösterdim.

İmzalamadı. Bekledim. Sonra bakışlarımı yerden kaldırıp yüzüne baktım neler olduğunu anlayabilmek için.

Bana bakıyordu gülümseyerek.

"Biliyor musun " dedi. "Hep böyle iyiliğin her çizgisine sindiği gülüşleri olan birini  görmek istedim. İnsanı çok rahatlatan bir halin var."

Erimiş, muhallebi kıvamını almıştım. Yine de temkinli temkinli "sağolun" dedim kısaca.

"Seni tanımak isterdim, böyle bir zamanda hala temiz kalmış üstelik iyi  ve nazik olmaya çabalayan kaç kişi kaldı? Ben senden imza rica ediyorum"

Haydaaaa...dalga geçiyor benle diye düşündüm.

"Sen bu zarfın üstünü imzala, ben de sözleşmeyi imzalayayım. Seni hatırlamak isterim"

Asla saygısız, asla yılışık,asla dalgacı değildi.  Mesafemi görmüş, mesafeyi muhafaza ederek sohbete devam ediyordu. saygılı ve mütevazı.

Sonradan çok düşündüm bunu neden yaptığını. 

Canımdan bezecek kadar yorgun, belki ürkek ve hakikatten o çevreye çok uymayan bir genç çocuk görmüş, nezaketi ve iyi yüreği ile ona dokunmaya çalışmıştı. Umursamıştı yani.

Bence o harika bir insandı.

Atatürk'e verdiği değeri ve muhalif duruşunu dengesini hiç yitirmeden ama geri adım da atmadan ortaya koydu.

Sanat dünyasının bence en parlak yıldızlarından biriydi.James Bond olmayı reddettiğini biliyor musunuz?Onun yerine de Roger Moore’u James Bond yaptılar...inanılmaz değil mi?

Bir sansasyon ya da adının "saray soytarısı" gibi kullanılması asla mevzubahis olmadı.

Şapka çıkartıyorum adına...Nurlar, ışıklar, iyi olan her şey onunla olsun.


Cüneyt Arkın veya gerçek adıyla Fahrettin Cüreklibatır(8 Eylül 1937 - 28 Haziran 2022Eskişehir’de, iki odalı kerpiç bir gecekonduda başladı yaşam macerasınaTürk sinema oyuncusu, senarist, yapımcı, yönetmen ve doktor.Lise öğrenimini Eskişehir Atatürk Lisesinde gördü. Buradaki sınıf arkadaşlarından birisi Yılmaz Büyükerşen'di. 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun oldu.

Sülalesi Tatar soyundan; Kırım’dan gelmişler. Babası da İstiklal Savaşı gazisiymiş. "Öyle zamanlar olurdu ki ablalarım, anam, babam toprağı kazardı, bulduğumuz acı kökleri yerdik. Açlık onursuz bir şeydir, insanı insanlıktan çıkarır. Uzun yıllar, bu onursuzluğun sefaleti ile yaşadım. Üstüm başım hep hayvan ve ekşi küspe koktuğundan diğer çocuklar benden uzak dururdu" diye anlatır çocukluk yıllarını. 13 kardeşten 3 tanesi kalmış hayatta.

Fakülte yıllarında da hep çalışmış. İstanbul’da Tıp Fakültesi’nde okurken ilk iki yılını Sirkeci’de bir otel odasını iki inşaat işçisiyle paylaşarak geçirmiş. Ders zamanı okula gider, kalan zamanda da onlarla inşaatlarda çalışırmış.

* Bir yanda anatomi dersi, öte yanda inşaat işçiliği..

Çalışmaktan, yakışıklı olup olmadığının farkında bile değilmiş. Üniversite son sınıfta bir kız gelip, “Gözlerin ne güzel öyle yeşil yeşil” deyince, hayatımda ilk kez bir aynaya bakmış, ... Ancak o zaman, 23 yaşında fark etmiş gözlerinin rengimi.

 Bir defasında beraber olduğu kadının iç çamaşırlarına iğrenek bakmasını hiç unutamamış.Yamalı da, kirli değilmiş. Annesi Sümerbank pazarından alıp kendi elleriyle dikmiş  çamaşırını. Ama çivitle o kadar çok yıkamış ki kirli gibi duruyormuş. O gün ceketini satıp iç çamaşırı almış kendime. Bu olay nasıl içine işlemişse, şöhret olduktan sonra durmadan atlet, külot alıyormuş. 

İran prensesinin aşkını sunduğu ve onun için bileklerini kestiğini de Cüneyt Arkın'ın eşi dile getiriyor.

Sinema kariyeri


Memleketi Eskişehir'de, yedek subay olarak askerliğini yaparken, Göksel Arsoy'un başrol oynadığı Şafak Bekçileri (1963) filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ'in dikkatini çekti. Askerliğini bitirdikten sonra Adana ve civarında doktorluk yaptı. 1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında birinci oldu. Bir süre iş arayan Cüneyt Arkın, 1963'te Halit Refiğ'in teklifiyle sinema oyunculuğuna başladı ve 2 yıl içinde en az 30 film çevirdi.

Türkiye'de ilk menajer ile çalışan sanatçı kendisidir.

1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi, Arkın'ın kariyerinde bir kırılma noktası oldu. Bir süre daha duygusal-romantik jön karakterlerini canlandırdıktan sonra yine Halit Refiğ'in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi. Bu dönemde İstanbul'a gelen Medrano Sirki'nde altı ay süreyle akrobasi eğitimi aldı. Burada öğrendiklerini Malkoçoğlu ve Battalgazi serilerinde beyaz perdeye aktararak, Türk sinemasına daha önce hiç örneği olmayan bir tarz getirdi. Kısa sürede avantür filmlerin en aranan oyuncusu haline geldi. Romantik jön filmlerle başladığı sinema yaşantısını hareketli filmlerle sürdürse de hemen her karakter role de can verdi. Kariyeri boyunca westernden komediye, macera filmlerinden toplumsal filmlere değişik türlerde filmler çekti. Özellikle Maden (1978) ve Vatandaş Rıza (1979) filmleri, Cüneyt Arkın'ın kariyerinde özel bir yer kaplar.

12 Mart dönemi sırasında, 4. Altın Koza Film Festivali'nde (1972) jürinin ilk oylamasında Yılmaz Güney'i Baba filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu seçilmesine rağmen daha sonra siyasi baskılarla Yılmaz Güney'in yerine, ilk oylamada Yaralı Kurt filmindeki performansıyla ikinci olan Cüneyt Arkın'ı en iyi erkek oyuncu seçti. Bu karara tepki gösteren Arkın ödülü reddetti.

Cüneyt Arkın sinemasına ayrı bir renk getiren, yönetmenliğini Çetin İnanç'ın yaptığı 1982 tarihli Dünyayı Kurtaran Adam zamanla bir kült film haline geldi. 1980'li yıllarda Ölüm Savaşçısı, Kavga, Sürgündeki Adam ve İki Başlı Dev gibi aksiyon filmlerinden sonra, 1990'lı yıllarda da polisiye dizilere yöneldi.

Çok sevdiği ve uğruna felç kalma tehlikesi geçirdiği filmleri için sirklere gidip dersler aldı.Medrano Sirki’nde bir yıl geceleri çalışıp at numaraları öğrendi, altı yıl karate çalıştı. Siyah kuşak sahibi.Her filminde mutlaka dublaj olmasına rağmen çok azında dublör kullandı.


Türkan Şoray'ın  sinema hayatında özel bir yeri var tabii. Onunla anısını şöyle anlatıyor:

“SAKIN TÜRKAN’IN GÖZLERİNE BAKMA, ÖLÜRSÜN” DEDİLER

* Filmlerde Türkan Şoray’la unutulmaz bir ikili oluşturmuştunuz...
- Onunla ilk filmimi çekerken “Sakın gözlerine bakma ölürsün” dediler. Kim gencecik yaşta ölmek ister ki? Karşılıklı ilk sahnemizde bu lafı çıkaramıyorum aklımdan. Kulaklarına, alnına, çenesine falan bakıyordum hep repliklerimi söylerken. Türkan nezaketten susuyor ama ben bir türlü istenen oyunculuğu veremiyordum. Sonunda “Ölürsem öleyim” diye isyan ettim ve baktım gözlerine.
* Şimşekler çaktı mı?
- Gözler göz değil gözistandı, memleket türküsüydü. Türkan o kadar alçakgönüllüdür ki, çocuk gibi darılır, çocuk gibi sevinir. Çok büyük aşk filmleri çektik birlikte. Genç kadınlar, delikanlılar özel hayatlarında bizim gibi sevip, bizim gibi aşık oluyorlardı.
* Şoray kanunlarının geçerli olduğu günlerden bahsediyorsunuz.
- Tabii... Türkan öpüşmezdi. Bir gün köyde film çekiyorum. Delikanlının biri yaklaştı yanıma, “Cüneyt Abi bütün filmlerini seyrettik, Türkan Şoray’dan 20’ye yakın çocuğun oldu. Bir kere bile öpmeden nereden çıktı bu kadar çocuk?” demez mi!


Cüneyt Arkın, at binmede ve karatede uzman sporcu unvanına sahiptir.Oyunculuğun yanı sıra televizyon izlenceleri sunmuş ve kısa bir süre gazetelerde sağlıkla ilgili köşe yazarlığı da yapmıştır. 2009 yılında omurgasındaki sinir sıkışmasından dolayı yaklaşık üç ay hastanede tedavi gördü.


Özel hayatı


Cüneyt Arkın ilk evliliğini 1964 yılında kendisi gibi doktor olan Güler Mocan ile yaptı. 1966 yılında kızları Filiz doğdu. 1968 yılında boşandıktan bir yıl sonra Betül (Işıl) Cüreklibatur ile evlenen Cüneyt Arkın'ın,bu evlilikten de Kaan ve Murat adlarında iki çocuğu vardır. Kızı bir şirkette genel müdürlük yapan Arkın'ın oğullarından Murat da dizilerde oyunculuk yapmaktadır. Bir dönem alkolizm tedavisi görmüş olan Arkın, alkol, uyuşturucu ve gençliğin sorunları konulu sayısız konferans vermiş, bunlarla ilgili teşekkür beratları ve onur ödülleri almıştır.

Siyasi yaşamı


Türk milliyetçisi kimliğiyle bilinen Cüneyt Arkın 2002 Genel Seçimlerinde Anavatan Partisi'nden Eskişehir milletvekili adayı olması için Mesut Yılmaz tarafından teklif götürüldü. Sonraki yıllarda ise İşçi Partisi adına düzenlenen ve bir grup bilim adamı, aydın ve sanatçının katıldığı "İşçi Partisi Hükümeti’nde Göreve Hazırız" kampanyasına katılarak, yeniden siyaset sahnesinde adını duyurdu.

Fark ettim ki   günün şarkısını belirleyip ona ithaf etmemişim. Gözlerine vurgun olduğu Türkan Şoray ile paylaştığı filmden geliyor günün şarkısı : Arım Balım Peteğim





2 Kasım 2021 Salı

Mai'ye Özlem

 



Ben geri zekalıyım.


Geçmiş yazılarıma bakıp  ağlayan bi ben :-)


İşsiz kaldığım zamanki yazılarıma bakıyorum..o günlerde nasıl zormuş hayat benim için ama ben yine de nasıl dört elle sarılmışım yaşamaya.


Blog yazmanın ve buradaki dost insanların  satırlarının ne kadar destek olduğunu, nasıl da kocaman kuleler inşaa edip  beni koruduğunu şimdi çok daha net görebiliyorum.


Sevgili Blog Dünyasının artık burada olmayan- hala burada olan tüm insanları : benim beni kaybetmememe yardımcı olduğunuz için hepinize müteşekkirim.


Kaç günlerdir iki satır yazıp  dönüş yapmaya çalışıyorum ama ülke gündeminin yansımaları hayatı alt üst ettiği için normalde bir kere ve beş dakikada yapacağınız işi 10 kere ve 5 'er saatte yapıyorsunuz.


Olsun..şikayet mi ettim sanki? Daha çok şey yapmak isterdim ama zaman  ve koşullar bu kadarına müsaade ediyor ne yapalım.

Nehir üniversite sınavı senesinde ve hala odak yok.


Selin Erasmus ile İspanya'ya gitti  ve çok mutlu.

Özer anneciğii uzun zamandır hasta olduğu için endişe ile Eskişehir'e gitti ve üzgün.

Ben hala bulutları  seyredip  her sabah gördüğü ağaçları  her sabah eksilmeyen bir özlemle selamlayan , gerçek dünyanın kirinden bıkmış gizemlerine ve sürprizlerine doymamış bir şaşkın. Şıkır şıkır giyinip  az daha yürüsem şu  gökyüzünün altında diye kulaklarında klasik müzik deryası yürüyüp duran bi tip...

amaaan ne bileyim..bi sürü şey oldu anlatsam  sabaha kadar yazmam lazım.


Dur bakalım döndüm inşallah diyeyim de bir...