Selin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Selin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2024 Perşembe

ANĞ



Dün , zaman zaman görüşebildiğimiz ama görüştüğümüzde mutlu olduğumuz ama ikimizin de birbirinden yoğun iş programı olduğu için plan yapamadan  anlık fırsatları değerlendirip farklı şehirlerde olmamıza rağmen bir araya gelebilmeyi muhteşem şekilde başardığımız eski bir dostum aradı.

Dost dediysem, elimde büyüdü 😋 Aynı yerde çalıştık, bekardı o zamanlar. Şimdi  iki çocuk babası.

Aradı "yerinizde misiniz" dedi

"Aha? İstanbul'da mısınız" dedim.

"Üsküdar'dayım" dedi . Sesinde gülümsediğini duyuyordum.

"Bugün Çiçekçi pazarı var oraya gidiyordum çıktım işten. Nevmekan Selimiye'de buluşalım" dedim.

Evde yemek pişirmenin manası yok. Modern kölelere dönüştük. Uyumaya geliyor, uyanınca kalkıp yine işe gidiyoruz. Hafta sonları da çalışınca... tadı  kaçtı bunun. 

Selin kalkıp işe gittiğinde müezzin Nasa'ya eşdeğer bütçeye sahip  diyanetin ısrarla tamir etmediği bozuk hoparlörden "Allahuekber" diye haykırmaya uğraşıyordu yoğun cızırtıların arasında kaybolmuş sesiyle. Çoğu zaman yıllardır beş kere duyduğunuz şeyin kulak alışkanlığı ile aradaki boşlukları  dolduruyorsunuz. Öyle berbat bir cazırtı. Neyse ki  etrafımızda 856 camii daha var da onların  her nedense avaz avaz bağırarak okudukları  ezanın  sesleri arasında bunun cazırtısı duyulmaz oluyor bir süre sonra.

Bir kaç kere yazdım diyanete. Etraf  Karacaahmet mezarlığı.  Önünüzde hoparlör var. Etrafta 7 camii var. Hepiniz birden sesi sonuna kadar açıp  mikrofona avaz avaz bağırarak ölüleri  mi kaldıracaksınız nedir bu? Camı kapıyı kapatıyorsun ...yok. Evin içinde kendi iç sesimizi bile duyamaz olduk.

Neeeyyysse!

Ben pazara gittim 3-5 bişi aldım. Ona da "kolot" alayım dedim. Bizim pazarda bir peynirci var.  İmansızı bulunmuyor ama kolotu gayet iyi. Bi kuymak yapıyosunuz arşa kadar uzuyor filan. Bu saatte kalmamış olabilir ama kaldıysa hem bana alayım hem ona,  o da çocuklarına yedirir, tarif ederim yapılışını diye kendi kendime yazıp kura kura geldim peynirci arabasının  önüne. "Kolot kaldı mı" dedim. Adam baktı "Yok" dedi.

Klasik usüldür ve beni  hep güldürür. Bilerek  "hiç mi yok" dedim😂 O da ciddi bir şekilde karşılık verdi. "Hiç yok."

Üzülerek baktım  tezgahına ve sevinçle arkada bir  çeyrek kalıp  kolot gördüm. "E şurda var ya azcık..onu verseniz ya bana?" dedim. Baktı. 

-"Abla"  dedi. "Bi ufacık kız var.  Annesiyle geliyor. Kuymak peyniri istiyor. Kalmadı diyince çok ağlıyor. Biz her hafta ona ayırıyoruz bunu. Gelip alırsa ne ala. Gelmezse de o güzel  canı  sağ olsun."

Gözlerim foşşş diye doluverdi.

-Ne tatlısınız. Allah razı olsun...dedim.

Gülümsedi. Samimiyetle gülümsedi.  "Hepimizden abla" dedi.

Nevmekan'a gittim, birazdan o da geldi. Birbirimizi gördük  , becerdik yine buluştuk  diye çocuklar kadar şendik açıkçası.  O "ben yemeyeceğim , bir şeyler içerim" diyince patates kızartmalarına kendimi boğma hayallerim suya düştü. Sanki haftalardır görüşmemiş olan biz değiliz de az evvel  yarım bıraktığımız lafı tamamlıyor gibi  hararetle başladık konuşmaya. Sonra saate baktım, Selin'i aradım " Gelsene Ö. Abi'nle oturuyoruz Nevmekanda" dedim. O da çok sever Ö. Bey'i. Muhabbetin dibine vurduk  akşamın 9'una kadar.

O esnada pazarda olanı anlattım. Selin "anne kocaman adama ne tatlısınız mı dedin sahiden" diyerek kahkahayı bastı. O , öyle söyleyince ben de fark ettim durumun tuhaflığını ama akışta öyle sıcak öyle dostane idi ki  sözler, tuhaf gelmemişti doğrusu.

Sonra,  normal şartlar altında insanlarımızın çoğunluğunun ne asil yüreğe sahip olduğunu ve bu berbat 25 yılın bile içimizdeki iyiliği öldürememesinin de bir zafer olduğunu konuştuk. Onlar sohbete devam ederken şöyle bir baktım da...ikisini de ben büyüttüm  resmen yahu.

Hüzün...

15 Eylül 2024 Pazar

Twilight Yeniden Sinemalarda

 



Twilight serisi yeniden sinemalarda.

Kıvırcıklarının her teline kurban olduğum kızım hemen ilk seansa bilet almış bana. Dünyanın tüm gereklerini ve tüm yorgunluklarımızı bi yana iteleyip gittik 13 Eylül'de.

Tüm gün çalıştık.
20'de Fringe festival açılışına gittik.
22'de patlamış mısır ve kola onda,  çubuk kraker ve su bende Edfıııırd naraları ile yerimize oturmuştuk.


Ben filmin son  bölümlerini sinemada izleyebilmiştim. Sonra yaklaşık 50 sefer filan bilgisayar ya da televizyonda izledim.

Sinema sihrin ta kendisi.

en sevdiğim müziklerinden biri bu sahnede..tıklayın ve dinleyin lütfen

Sesler ne kadar farklı. Ufak bir iç geçiriş sahnenin anlamını ne kadr değiştiriyor ve ben  tv ya da bilgisayarda bunu hiç  duymuyorum. Hele Forks'a ait o  manzaralar var ya.. bırakın  filmi durdurup o  inanılmaz derinliği  izlemeyi, zamanı  durdurup doyasıya bakmak bile istiyor insan. Oraya gidip direkt bakabilen şanslı insanlar da var tabii.

Marvel filmlerinde ve twilight türü filmlerde salonda 50 yaş üstü insan neredeyse hiç yok. Bu bazen utandırıyor beni hani salonda tek olmak. Ancak   film başlar başlamaz kalan her şeyi unuttuğum için çok sorun olmuyor. Yine de düşünüyorum acaba 50 yaş üstü neden gitmiyor bu tür filmlere, bende bir tuhaflık mı var acaba diye. Tuhaflıklarını seven bir insan olmak ne büyük şans😋

Selin ile gittiğimiz ilk bölümdü. Salonda filmle (haklı olarak) alay edip çok gülen bir kesim vardı, normalde kızarım bu tür şeylere ama elimde olmadan ben de güldüm bu sefer. Edward'ın korkutucu bakmaya uğraştığı bir sahne var , orada kahkahalar yükselince ben de kapıldım  çok güldüm.  Umduğumdan iyi geçti  Alacakaranlık kısmı. 

filmdeki bu  ev gerçekten de kullanılan bir evmiş ve kimin olduğunu hep merak ettim.

Film çekimlerinden sonraki hallerini merak edip bakıyorum bazen.  Bella başlıbaşına bir hayal kırıklığı...

Cumartesi temizlikçi gelecekti, o nedenle 11'e aldığım bileti 16:30 seansına erteledim. Ancak temizliğin üstüne koştur koştur sinemaya git bi de tuzlu tuzlu şeyler ye... Allah'ım sana geliyorum diyerek eve zor attım kendimi.

Pazar sabahı uyandım, duş aldım ve Tutulma'ya gittim. Sabahın ilk seansı olmasına karşın  salon yine de doluydu.

Şafak Vakti-1 ve Şafak Vakti-2 ön satışa çıkmış. Selin " anne ben alayım sana" dedi. Oysa ben çoktan aldım biletlerimi.

Sonra bu güzel Eylül gününde sinemadan çıkıp  , yağmurun altında romantik bir  yürüyüş yapıp işe geldim.

Bazen  yaşamak cidden hoş bişi 😍



19 Ağustos 2024 Pazartesi

Mai Kar Tanem Ve Dahi Bir Tanem

resmi tıklayınız lütfen :)


Her zaman oluyor ya da olacağını  bileceğiz diye bir şeyden etkilenmemek  mümkün mü?


Meteroloji kar yağacak dediğinde yüz kere de görmüş olsanız ilk kar tanesini heyecanlanıp cama yapıştırmaz mısınız burnunuzu?

Selin doğduğunda büyüyeceğini ve o büyüdükçe hayatın değişeceğini elbette biliyordum.

Zamanın istediğimden çok hızlı akıp gideceğini ve yüzyıllarca yaşasam da ona doyamayacağımı da biliyordum.

Bu nedenledir ki  hem Selin hem Nehir doğduktan sonra geceler boyu uyumayıp ya da uyanıp uyanıp onları seyretmeye gidişim.

Onlar okula başladığında işten kaçıp kaçıp , onlardan habersiz okul bahçesinde koşturmalarını  izleyişim.

Selin üniversiteyi  bitirdi,  dün ilk maaşı ile bizi kahvaltıya götürdü.


Dün ilk defa kızımın ekmeğini yedim.

Nasıl güzeldi o ekmeğin tadı, nasıl güzeldi "ne isterseniz alın" derken gözlerindeki pırıltı.



Ben, zamandan ve dünyanın bu kirli akışından muaf ne kadar mutluydum dün.

Yerler gökler her yer nasılda görülmemiş bir mai'ydi dün.

Bir bilseniz...

15 Ağustos 2024 Perşembe

Deadpool & Wolverine



Dün, bana uzun gelen zamanlar sonrasında sinemaya gittim.

Anlatmaya başlamadan ekleyeyim ; her görsele  filmden bir müzik ekledim tıkladıkça dinleyebilirsiniz.

Sinema, şu  saçma ve gittikçe saçmalığının dozu artan çağımızda; berbat haldeki ülkemizde; beni delirtecek kadar salaklaşan milletin bir kısmına rağmen mutlu edici bir etken. Kendimden  bunu  esirgememeliyim.

"Halk Günü Candır" diyerek Çarşamba'ya bilet aldım ve yine uzun zamandır tatmadığım bir keyfi de ekleyerek kıvırcık ve portakal çiçeği kokulu kızıma da bilet aldım. 

Daha evvel bahsetmişimdir. Ben yalnızlığı seviyorum. sinemaya , konsere, tiyatroya, geziye, yemeğe yalnız giderim. Ancak Selin  ile sinema...yalnız gitmişim  kadar keyiflidir. O kadar ayrıntı ve inanılmaz bilgilere sahip  ki  zaten keyifle izlediğiniz filme bambaşka bir keyif katıyor. Cep telefonunu karanlığın ortasında pörtletip beni delirten o tiplerden de değil. Mızıkdanıp homurdanıp saçma sapan yorumlarla an'ı da heder etmez. Uyumlu ve modern bir genç hanım kendisi. Benim diye demiyorum : bayılıyorum.

Neyse konu sinema. Yazarken bile burnuma patlamış mısır kokusu geliyor . Nasıl bir adanmışlığı varsa ruhumun :-)

Sinemaya girerken ben su aldım kendime, Selin Eti Form aldı. Düğün mevsimi mi nedir, heyecanla reklamları bekledim ama hemen hepsi mobilya ve düğün ile ilgiliydi.

Ryan Reynolds ve Hugh Jackman'ın başrollerini paylaştığı Deadpool & Wolverine, geçen hafta sonunda 1 milyar dolarlık hasılatı aşarak büyük bir başarıya imza atmış. 

Film  eğlenceliydi. Fox ‘a  doya doya gönderme yapmışlar…hani demediklerini  bırakmamışlar desem yeri. Disney ve Marvel da "azarlayan" eğlenceden payını almış.

 Çok eğlenmişler filmi çekerken, kan revan içinde bir film de olsa anlıyorsunuz bunu.Hugh Jackman müzikallerde de rol aldığı için " yeterince hazırlanmadan şarkı söyler ha... gibi tehditler var mesela
Wolverine ile ilgili :-)) Yine paralel evrenler, yine düzenin içindeki hainler, yine  susturulamayan vicdanın belirleyici yüksek sesi, yine artık here filmde illaki olan sempatik eşcinsel şakaları ve yaratıcılığı takdir edilesi  boyutta bol küfürler.

Filmde her ortamda ve her koşulda ve her paralel evrende köpüşüne aşık Deadpool'u görünce ister istemez aklıma bizimkilerin  sokak hayvanlarını katletme yasası  geldi. Bir saydım sövdüm içinden bir koptum filmden ama  ne kadar dilesem de bu kötü ve yoz insanlardan kurtulup o paralel evrenlerden birine gitme şansım olmadığını bildiğim için  sakince filmi izlemeye devam ettim.
 


Filmlerin insanları toplumları bir şeylere hazırlar buna hep inanmışımdır. Bu  anlamda hayran olduğu kahramanı bulan en yakın dostu olan adamı deflarca ve defalarca bıçaklayan ama bunu yaparken çok  eğlenen iki " kahramanı" izlerken salondakilerin kahkahalarına katılamadım.

 

Yine de filmin sonunda “hiçliğe” mahkum  edilişimizi  “iki kişinin dostluğu ve asil fedakarlıkları” engelledi. Fedakarlığı yapan kişi bir kişi olsa ölecekken iki kişi oluşlarının yani  dostluğun ve birlikteliğin yarattığı büyü, en büyük gücü oluşturdu.

 Aşk, dostluk,sevgi,iyilik,vefa tüm kötülüğü yendi…yine.

Bunu sevdim…yine.

 

Elbette önceki  filmleri izlemiş olmak gerekli  bu filmi de anlamak için. Komik miydi? Eh evet diyebiliriz yer yer.

Bir daha gider ya da izler miyim? Yok, hayır.

İyi ki de gittim der miyim? Evet, kesinlikle.

12 Haziran 2023 Pazartesi

Mayıs Romanları

Okumayı nasıl  bana nasıl sevdirdilerse çocuklarıma da öyle sevdirmişim çok şükür.

Selin de Nehir de ilk kelimeleri söktüklerinden beri  güzel seçer güzel okurlar. Bu beni hep mutlu etmiştir.


Mayıs ayında  seçimler nedeniyle sosyal medyadan uzak durma ve ruhumu benliğimi kurtarma kararı aldım. Halen sürdürüyorum bunu, günde bir kez twittera bakıyorum ya da onu da yapmıyorum. Bu, başını kuma gömme değil - arınma ve toparlanma süreci diyebiliriz. Bu kadar aptal ve kötü insanın var olması  "en tepeden en dibe" kabul etmek lazım ki yorucu.

Ben de en eski ve en iyi dostlara verdim ağırlığı.. Mayıs 19 sonrası  okuduğum kitaplar ve alıntıları sizinle paylaşayım bugün.

En fazla Rahibe 'yi sevdim diyebilirim. Din ve insan..yüzyıllardır değişen bir şey yok. Abartısız ve acımasız bir kitaptı. Diderot'u da ilk defa okudum böylece , dilini de çok sevdim diye de kısa bir özet geçeyim.

RAHİBE - Denis Diderot


İşte dünyadan el etek çekmenin sonucu. İnsan , toplum yaşamı için yaratılmıştır. Onu öteki insanlardan ayırın, yalnız bırakın, kafası karışmaya, karakteri bozulmaya başlar, kalbinde binlerce saçma sapan duygu belirir, kafasında boş bir tablodaki gibi acaip düşünceler filizlenir. Bir adamı ormanda bırakın yabani olur, bir manastırda ise gereksinme düşüncesi, kölelik düşüncesi ile birleşerek insanı daha kötüleştirir. Ormandan çıkılır manastırdan çıkılmaz ; ormandaki adam özgürdür, manastırdaki ise köle. Yalnızlığa katlanmak için, sefalete katlanmaktan daha büyük ruh kuvveti gerekir herhalde.

Öyle uğursuz bilgiler vardır ki , benliğini yitirmeden bunları elde edemezsiniz.


AŞIK ŞEYTAN - Jaques Cazotte

Ne var ki insan başka zevkler istiyor. İnsan , içindeki kaygılar yüzünden daha büyük bir mutluluk ihtimalini  göremediği durumda elindeki mutluluğun kıymetini bilemiyor.


CARMEN - Prosper Mérimée


Mañana Será Otro Día ....Yarın yeni bir gün doğar (İspanyol Atasözü)


Chuquel sos pirela , cocal terela....Yürüyen köpek  kemiğini bulur ( Çingene Atasözü)


Köpek ile  kurt uzun süre iyi geçinemez.


Şeytanla karşılaştın evet şeytanla. Şeytan her zaman siyah değildir.


Me dices vriarda de jorpay, bus ne sino braco...Yün giyiyor olabilirim ama koyun değilim (Çingene Atasözü)


Sarapia sat pesquital ne punzava....Mutlu uyuz fazla kaşınmaz (Çingene Atasözü)


Chismar lachinguel...Cücenin yiğitliği uzağa tükürmektir (Çingene Atasözü)


Kimsenin talip olmadığı kadın iffetlidir.


En rutidi panda nasti abela macha....Kapalı ağza sinek girmez 


MAİ VE SİYAH - Halid Ziya Uşaklıgil

Bir kadın bir kere uçurumdan yuvarlanmaya başladı mı artık düşüşüne son verecek nokta yoktur, ne kadar aşağı düşerse düşülecek yerler o kadar çoğalır.


KÖYDE BİR AY  - Ivan Sergeyeviç Turgenyev



Başkasının ruhu karanlık bir orman gibidir derler.


Dostların olmasa kime sitem edebilirsin.


Doğa, hayal ettiğinizden çok daha sade hatta kabadır, çünkü şükürler olsun sağlığı yerindedir.


Souvent femme varie...kadın sık sık değişir.


Beim için bugün de dündür.

2 Ekim 2022 Pazar

Mutlu Keyifli Bi Yazı bu..Okuyunuz ve Paylaşıldıkça Çoğalan Sevinçlerden Payınızı Alınız/Zümrüdü Anka Kuşunun Tüyü



Nehir de Hacettepe'yi kazandı ablası gibi.

Öğrendiğimizde annem ben Selin ve Nehir sağanak yağışlı bir günde Gemlik otogarına gitmeye uğraşıyorduk Eskişehir arabasına yetişmek üzere ve sağ tarafı denize dik yamaçlı kaygan yoldan giderken  Nehir'in "anne ben Hacettepe kazanmışım" demesi ile sakin yağmur sesi başka anlam kazanmıştı ama ben ona inanmayıp sabahın köründe üniversite sınav sonuçları mı açıklanır demiştim  ki tam da bu neden le Seiln  donakalmış kardeşinin elinden telefonu alıp  "anne gerçekten Hacettepe'yi kazanmış Nehir" deyiverdi.

Sonrası az sadaka çok bela savar niteliğinde bir sahneydi.

Annem sevincinden öyle bir çığlık attı ki garibim taksi şoförü araca takla attırmakla  uçurumdan aşağı yuvarlamak arasında çelişkiye düştü. Annem bir karıştır ama komançilerde yoktur ondaki ciğer çığlık attı mı zıplatır hani. Taksiden indiğimizde hala boş bakıyordu  şoförün gözleri...neyyyse

Sonra şapkadan tavşan çıkartan kızımı bağrıma bastım. Bir kaç gün o da ben de  ablası da dershanesi de babası da..hani anneannesi hariç cümle alem de inanamadık sonuca.

Selin tam bir akademik dehadır. Onunla ilgili bişi takip etmek gerekmez. Bankodur. Daima birincidir, ödevlerini geciktirmez her konuda yeterlidir,inanılmaz sosyal dengesi mükemmeldir filan hani çocuk Allah'ın bir lütfu...daha azı ile tanımlayamam onu ..haksızlık olur.

Nehir masaldaki ağustos böceğidir. Matematik ile bağı 62'den tavşan çizmekten ibaret.Dikkat dağınıklığı o radde ki çoğu zaman ilacı da unutur.Ama kalbi..ahhh atlas okyanusundan daha geniş ve zengin . Kedilere keman çalar,evde salyangoz besler..diğerlerini saymayayım. Her canlıyı sever. 3 kuruş harçlik biriktirse bizden gizli Darüşafaka'ya yatırır (iyilik gizli olmalı düsturu).

İkisi de ayrı dallarda o kadar mükemmel o kadar kusursuz o kadar özel ve o kadar güzeller ki ben bunu  hak edecek ne yapmış olabilirim diye düşünür dururum  yıllardır.

İkisi de sağlam Atatürkçüdür..

Dershane dedi ki mezuna kalmasa iyi olur. Hani beklenti.."severiz biz Nehir'i " boyutunda. Meslek seçimi testi yapıldı. Karate Kid ile Aşk ve Gurur arasında geniş bir skala. Alaka yok yani yaklaşık bağdaşık hiç bişi yok.

Deneme sınavlarında herkes kaç netin var diyor , Nehir eksilerde.

Sınavdan çıktılar. Kaç netin var diye konuşuyor herkes. Nehir hatırlamıyor ki ne yaptığını. Panik içinde eteğini beline dolamış elinden geleni yapmış kuzum.Kurban olurum onun minnacık yüzündeki endişe çizgilerine.. Hatta anlatmıştım size şu yazımda bunu (tık)

Neyyse..sonuç gelince işte öyle annem çığlığı bastı, takla atmaktan son anda kurtardık yani.

Sonra Nehir değişti. Mükemmel yönde değişti. Mutluluk kadar insana yakışan ve tedavi özelliği olan duygu var mı acaba? Sürpriz yumurta, ışık saçan bir genç kıza dönüştü.

Ablası ile aynı öğrenci evinde kalması ise bu işin kusursuzluğuna Zümrüdü Anka tüyü  dikti.

Hazırlıklar, evraklar yolculuklar gitmeler gelmeler...bugün itibarı ile Özer ve ben yemekleri 2 kişilik pişirmeye alışacağız. Herkesin hayatı  kendi yoluna girdi ve ben daha mutlu bir ayrılık senaryosu hayal edemiyorum (ederim ama sonra..Nasa'da işe başlasınlar filan mesela çocuklarım).

Haaa bi de: insanlar ne acaip var ya. Nehir Hacettepe kazanınca "sen bilerek kızı kötü anlattın nazar etmeyelim" diyenler oldu. Vallahi dediler...

Ekim hiç bu kadar güzel gelmemişti. Şimdi işteyim.Sonra kalkacağım ve hiçbişiyapmakzorundadeğilimvallabillainanılmazamagerçek ülkesinin sakin sularında kendimi bir bardak çay, kitabım ve yağmur sesinin kucağına bırakacağım.

Güzel kızlarım..gurur duydum yahu!



2 Kasım 2021 Salı

Mai'ye Özlem

 



Ben geri zekalıyım.


Geçmiş yazılarıma bakıp  ağlayan bi ben :-)


İşsiz kaldığım zamanki yazılarıma bakıyorum..o günlerde nasıl zormuş hayat benim için ama ben yine de nasıl dört elle sarılmışım yaşamaya.


Blog yazmanın ve buradaki dost insanların  satırlarının ne kadar destek olduğunu, nasıl da kocaman kuleler inşaa edip  beni koruduğunu şimdi çok daha net görebiliyorum.


Sevgili Blog Dünyasının artık burada olmayan- hala burada olan tüm insanları : benim beni kaybetmememe yardımcı olduğunuz için hepinize müteşekkirim.


Kaç günlerdir iki satır yazıp  dönüş yapmaya çalışıyorum ama ülke gündeminin yansımaları hayatı alt üst ettiği için normalde bir kere ve beş dakikada yapacağınız işi 10 kere ve 5 'er saatte yapıyorsunuz.


Olsun..şikayet mi ettim sanki? Daha çok şey yapmak isterdim ama zaman  ve koşullar bu kadarına müsaade ediyor ne yapalım.

Nehir üniversite sınavı senesinde ve hala odak yok.


Selin Erasmus ile İspanya'ya gitti  ve çok mutlu.

Özer anneciğii uzun zamandır hasta olduğu için endişe ile Eskişehir'e gitti ve üzgün.

Ben hala bulutları  seyredip  her sabah gördüğü ağaçları  her sabah eksilmeyen bir özlemle selamlayan , gerçek dünyanın kirinden bıkmış gizemlerine ve sürprizlerine doymamış bir şaşkın. Şıkır şıkır giyinip  az daha yürüsem şu  gökyüzünün altında diye kulaklarında klasik müzik deryası yürüyüp duran bi tip...

amaaan ne bileyim..bi sürü şey oldu anlatsam  sabaha kadar yazmam lazım.


Dur bakalım döndüm inşallah diyeyim de bir...