6 Ocak 2015 Salı

Gülümse

Tabii ki gerçek bir yaşam öyküsü bu:

Doğruyu yanlışa katmış,bir yola adım atmıştı.
Gençti, denemek için yeterince zamanı ve hevesi vardı.

Latife, İstanbul'a geldiğinde otobüsler dolusu yüzü gülmeyen insan görünce şaşırmış, "ne diye herkes gelmek ister bu İstanbul'a" diye söylenmişti.  Aradan geçen onca zamanda değişen bir şey yoktu, yine otobüsteydi gülmeyen insanlar arasında.Geldiği anadolu kentinde de kurallar ve edep vardı ama insanın insana değer verdiği, Allah'ın selamını esirgemediği bir yerdi. Tekrar içi sıkılarak binalar arasından görebildiğince gökyüzüne bakmaya çalıştı. Onca mavi yetti nefes almasına. Bir selam vermez,yüzleri gülmez diye insanları yargıladığından utanarak başını eğdi, yol devam etti.

Seyrantepe'deki iş yerinin bahçesinden içeri yürümeye başladığında hem işe zamanında gelmenin rahatlaması vardı içinde hem de 18 , bırakın olgunlaşma sürecini tamamlamayı , henüz o sürece girmemiş olarak tanımlanabilecek erkeğin çalıştığı yerde tek kadın olmanın artık iyice sıkıntı veren tanıdık kalp sıkışıklığı.

Barış, yüzündeki tüm ergen sivilcelerin hıncını ondan almak istercesine düşmandı davranışlarında. Aşağılamak için kaçırdığı tek bir bahane bile yoktu.

Kemal, içlerinde tek evli olandı. Sarhoşken yaptığı bir kabulün bedelini ödüyor, bu öfkenin yansımasını tüm dünyaya eşit dağıtıyordu. Latife de bundan nasibini eksiksiz alıyordu.

İdris, Sivaslı idi.Özünde kötü ve kaba bir çocuk değildi ama 17'ye karşı bir başına dikilmeyecek kadar akıllı idi ve onlar gibi davranarak olası bir tepkiden uzak duruyordu.

Akın profesyoneldi.Kimseyle dost değildi ama asla kimseye düşman da değildi.Su kadar renksizdi.Daima doğru zamanda doğru yerde olması ve doğru kişiye doğru şeyleri doğru miktarda söylemesi onun ayağını kaydırmak isteyen, farklı olanı tehlike kabul eden o ilkel beyinleri mahvediyordu.

Adem içlerinde en iyi niyetlisiydi. Lakin kabul görmek adına , kendini önemli ve akıllı gösterebilmek adına her duyduğunu söylemesi onu güvenilmez kılıyor, beceriksizlikte tehlikeli boyutlara varan yeteneği ise yakın olmak yerine uzaklaşmayı gerektiriyordu.

İsmail liderleri idi.Patrona en yakın olan, her işi içlerinde en iyi bilen, herkesle ayrı bir ilişkisi olandı.İçlerinde en eskisi oydu. Bazen karanlık bakışların çöktüğü ışıltılı gözleri vardı. ama Latife, zurnanın son deliği olarak tabir edilen konumda olduğundan o karanlık bakışlara maruz kalmazdı. Her zaman kot pantolon giyer, ummadık zamanda dostluk gösterir ama bunu fazla konuşmalarla süslemez,kısa keserdi.Bu da ona bir çeşit çekingen saygı duyulmasına sebepti.

Latife, burada işe girmek için elinden geleni yapmıştı. Tecrübesizdi . Tecrübe eksikliği nedeni ile her yerde iş bulamayacağını biliyordu. Aldığı az para, yolun uzaklığı, kendisine gösterilen muamele en başta kafasına takmayacağı şeylerdi. Ancak bütün bunların  zamanla dayanamayacağı noktaya doğru tırmanmakta olduğunu da farkındaydı.

Birgün gün patron direkt kendisini çağırarak Latife ile sohbet etti. Biraz kendisinden biraz işlerden biraz hayattan bahseteti. Çocukları vardı, eşi iki küçük çocukla cidden zorlanıyordu filan. Şirketi eşi o le birlikte çalışarak kurmuştu. o günleri özlüyordu.Eski ekip ile şimdi kahkahalarla güldükleri hatalar yapmışlar ama azimle çalışarak her engeli aşmışlardı. Kendi deyimi ile kendisini biraz "yuvarlak" buluyordu.  Güvenli alanlardan çıkmamak uğruna yeniliklerden geri kalmışlardı. Bir tek alanda en iyilerdendiler ama bu kadarla kalmışlardı.

Bu kısa sohbet, kendisini gergin hisseden ve suskun kalan Latife'nin de rahatlayıp açılmasına neden oldu.O da kendisinden, yaşadıklarından, umutlarından bahsetti. Kızın neşeli ve sakin yapısı sohbetin menfaatler dünyasının çirkin renklerinden uzak sade bir çizgiden ilerlemesine neden oluyordu.  Patron, bu sohbetin bitiminde amacına ulaşmış ve Latife hakkındaki ön izlenimlerini kuvvetlendirmişti. Ondan, her zaman kendisine verilen tırıvırı iş haricinde önemli bir projenin önemli bir parçası hakkında bir ön çalışma istedi. Bu,kocaman bir adımdı.

Latife, bir odaya kapanarak heyecanla işe koyuldu. Üniversite diplomasının nihayet ciddiye alındığına inanmak bile istemiyor, verilen işe tecrübesizliğinin verdiği telaş ve sıkıntı arka cebinde hazır,dört elle sarılarak çalışıyordu.

İçeri İsmail geldi.

-Ne yapıyorsun?

-İsmail,patron ...projesinin ön çalışmasını verdi bana inanabiliyor musun? Bu akşama kadar bitirmem lazım inceleyecek ve yarın bana kanaatini bildirecek.. dedi Latife heyecanla.

İsmail gülümsedi.
-Biliyor musun bunu yapmayı, daha evvel hiç yaptın mı?
"Hayır" dedi Latife hala heyecanla. "Ama elimden geleni yapacağım"
"Yardım etmemi ister misin" dedi İsmail tebessümünü derinleştirerek "bunu daha önce pek çok kez yaptım ben"
"Yok" dedi  Latife "patron -benim- ne yapacağımı görmek istiyor sanırım"
İsmail ona bir çay yolladı ve Barış 'ın halledemediği bir soruna el atmak üzere koşturarak içeri gitti.

Latife o akşama kadar elinden gelen her şeyi yaptı ve ön çalışmayı patrona teslim etti.

Ertesi sabah bir yorum bekliyordu.Keşke şunu da yapsaydımlarla bütün gece doğru dürüst uyumamıştı. Merakla kapıdan içeri girdiğinde patron yoktu ama İsmail , diğerlerinin görüp duymayacağı bir odaya çekti onu. Elinde bir zarf vardı.

-Patron çalışmanı çok beğendi. Sana bir maaş ikramiye verdi, maaşını arttırdı ve departmanını değiştirdi.Artık direkt onunla çalışacaksın.

Latife sevinçle küçük bir çığlık atarak İsmail'e "Allah bee" diye sarıldı. Dünyalar onun olmuştu. Takdir bekliyordu ama bu kadarını değildi doğrusu. Sonra İsmail'den, sevincini paylaştığına dair bir işaret görmek üzere geri çekilip yüzüne baktı. Karanlık,donuk bakışların eşlik ettiği tebessüm içini dondurduysa da renk vermedi. Mutluluğu çabucak bir güçlü bir önsezinin getirdiği tedirginlikle örtülmüştü.

Patronla çalışmaları sancılı geçiyordu. Patron,çalışmalarını takdir ettikçe yokuşu dikleştiren, bugünü yarınına uymayan bir adamdı.İdaresi zordu.Zaman zaman acımasız ve kaba, zaman zaman laf anlamazdı. Yine de bir şeyler iyi gidiyor olmalıydı ki diğerlerinden gizli tutulan bir kaç zarf daha aldığı olmuştu.

Bir gün İsmail yanına geldi.

-Bu hafta son, patron proje bitiminde işten ayrılman gerektiğini söyledi ..dedi.

Latife kalakalmıştı. "Neden" diye sordu o şaşkınlıkla. "Çalışmalarımı takdir ediyordu?.. her şey olması gerektiği gibiydi sanki?"

İsmail sakince "ben istedim" dedi. "Uzun zamandır bu konuda ısrar ediyordum. Biz patronla çok uzun zaman çok zor şartlarda çalıştık. Ayrı bir hukukumuz vardır her zaman. Buna rağmen çok diretti seni göndermemekte.İş inada bindi en sonunda ya o ya ben dedim...o da beni seçti."

Başını kaldırıp Latife'ye baktı.Yüzünde pişmanlık ya da üzüntü yoktu. Belki hafif bir neşe,kibir...ama asla değil vicdan azabı .

Latife, üzüntüsünün yerini öfkenin aldığını hissetti.Yüzü alev alev yanıyordu.
Bir süre hiç konuşmadan gözlerini birbirlerinin gözlerine dikip baktılar.
Suskunlukları kor ateşti.

Latife odadan çıktığında kalan herkesin salonda oturduğunu gördü. Herkes oradaydı ve onları duydukları belliydi. İsmail, gücünü perçinlemek için bu sahneyi hazırlamıştı. Onca didişmeye rağmen iyi kötü onu kabullenmiş olan arkadaşları suskundu. Herkes ellerine bakıyordu.Sadece Adem tepkisini içinde tutamamış ağlıyordu. Bir de Akın kaşlarını çatmış, İsmail'den sakınmadan Latife'ye bakıyordu. Belli ki çok kızgındı ama sustu.

Latife çantasını alıp çıktı.

Gitti deniz kıyısında oturdu. Gözleri mavide, her dalga ile  kendinden alıp kendinden vererek düşündü. Gözleri yandı ama ağlamadı. Hiç sebep yokken kendisine yapılan bu açık saldırı ve kötülük , içinde kendisinin de var olduğunu bilmediği bir şeyi ortaya çıkartmıştı.

Akşam olduğunda oturduğu yerden, bütün gün kımıldamamış ve bir şeydememiş bir şey yememiş olduğu o mavi kıyısından kalktı. Ne yapacağına karar vermişti.

Patronla başbaşa görüşme fırsatı için çok uğraşması gerekmedi. Patronun tavırlarından  onun da rahatsız olduğu, en azından kovuluş kararını kendisinin vermesi gerektiğini düşündüğü belliydi . Latife "olmuş olan" ile zaman kaybetmeden direkt konuya girdi. Kafasındakileri patrona anlatırken önce onun şaşkınlıktan irileşmiş gözlerini , sonra tedirginliğini, sonra terazileri çalıştıran çarkların dönmeye başladığını, sonra riskleri düşündüğünü, sonra memnuniyetini ve hiç bu yönünü görmediği Latife'ye merakını açıkça izleyebildi .

Latife, yaklaşık 3 ay patronun evinde kaldı. Son parası ile kendisine Kadıköy'deki mağazadan düzgün bir pijama almıştı. Utanıp sıkılmadan bu süreci tamamlamayı diledi ve kapılarından içeri minik bir valiz çanta ile adımını attı.Patronun tatlı bir çerkez kadını olan eşinin yardıma ihtiyacı vardı ve Latife çocuk bakıcısı olarak çalışmayı kabul ederek ona yardım ediyordu. Patronun en başta şaşkınlıktan kalakalmasına ve onu direkt reddedememesine neden olan teklif buydu.

İki zeki ve öğrenmeye aç kadının sohbetleri kısa zamanda dostluğa dönüştü. Latife, yaşadıklarını ve yapmak istediklerini ona da detayları ve sebepleri  ile anlattı. Janset, patron ve Latife bu konuda uzun geceler boyu tartıştılar, ölçtüler, biçtiler. Aralarındaki güven çabucak gelişti. Bu planı gerçekleştirmek için hepsinin farklı ve güçlü sebepleri vardı.

 Patron her akşam eve geldiğinde önce suskunca ortamı izliyor, sonra eşinin ve çocuklarının bariz şekilde artan neşesini sevinçle kabul ediyordu. Yükünün hafiflemesi ile eşi eski neşesine ve sevecenliğine kavuşmuş, çocuklar evde deli gibi neşeli bir bakıcı ile şenlenmişti.Yine de patronun Latife ile ilişkileri , yazıya dökülmemiş bir anlaşmanın mesafeli söylemleri ile sınırlıydı .

1 aydan sonra Latife projelerle ilgili işlere  patronun evinden katılmaya başladı. Patronun eşi ile birlikte çocuklara bakıyor, onları gezdiriyor ve proje üretiyorlardı. Neşeli bir ekiptiler. Biri terbiyeli mercimek çorbası yaparken diğeri projenin düzeltilmiş halini okuyor ya da çocukları gezdirirken eleştirilerine çeki düzen veriyorlardı.

3 ay sonra Latife şirkete geri döndü.

Kapıdan içeri girdiğinde kimse onun geri geleceğinden haberdar değildi. Ağızları açık bakakaldılar gelişine. Sonra başlar İsmail'e döndü olacak olanları az çok kavramış olmanın şaşkın heyecanı ile.

İsmail hepsinden şaşkındı. Çirkinleşemedi bile yazık.
Ayağa kalkıp patrona çevirdi soran bakışlarını.

Patron:

-İçeri..dedi kısaca.

Patron, Latife ve İsmail , patronun odasına girdiler. Patron , ağır masif masasının ardındaki koltuğuna oturdu ve eliyle onlara da oturmalarını işaret etti. İsmail'in öfkeyle aldığı nefesinin sonrasında başlamaya çalıştığı konuşmayı da bir hareketi ile durdurdu.

-"İsmail" dedi "Uzun zamandır bir aradayız.Senin ne diyeceğini aşağı yukarı biliyorum.Latife ve Janset yepyeni projeler hazırladılar.Eski ekipten bir sen kalmıştın ama onlar diğerlerini de bir araya getirdiler. Yeni projelere uygun yeni kişiler de kattık bu ekibe."

Kalktı, sigarasını yaktı.

"Burası hayırevi değil şirket . Yenilenmek, zamanın getirdiklerine ayak uydurmak ve para kazanmak lazım. Yeni piyasalar , yeni alanlar lazım. Bana üreten beyin lazım tekrarlayan değil. Uzun zamandır buradasın. Latife ve Janset,işe yarayacağın konusunda ısrarlılar. Kal ve çalış eğer bunu istiyorsan. Bu ekipten sadece Akın'ı alıyorum yeni ekibe. Sen eski ekip ile işlere devam edersin ama artık ön planda olan çalışmalar diğer ekibe ait ve siz onların verdiği çalışma programında onların verdiği işleri yapacaksınız."

Müstehzi bir tebessümle devam etti:

"Senin de bana dediğin gibi kimse vazgeçilmez değildir. Yorum istemiyorum.Kararını akşama bildirirsin. Şimdi çıkabilirsin"

İsmail sustu, bir şey söyleyecekmiş gibi yüzlerine baktı ve fırlayıp odadan çıktı. 

Sonraki aylar ve yıllarda hayat kendi senaryosunu yazarak akıp geçti. Latife iş hayatındaki bu ilk tokadı ve iadesini hiç unutmadı. İnsanlara güveni pek çok olayla biraz daha tırpanlandıysa da tamamen bitmesine izin vermedi.

Bağışladı ama unutmadı...anladı ama alışmadı.Aldırmıyor olmaktan hep korktu.

Aldırmamaktan hep korktu çünkü en büyük çekincesi insanlardan yeniden kazık yemek değil, onu iade edecek öfkeyi bir daha hissedememekti.

Otobüslere her bindiğinde kendisine hatırlattığı kararlar ile gülümsemeyenler ordusuna katılmamak için verdiği mücadele hiç bitmedi ve gittikçe daha zor oldu. 

Yine hep önemsedi tebessümünü saklamayı. İçinden gülümsemek gelmese de, yeni başlangıçların dönemecindeki taze yürekler ürkmesin çevrelerine bakındıklarında diye hep gülümsedi .

Gülümsedi bunun bir yalan olduğunu bilse bile vazgeçmeyerek.








9 yorum:

  1. Çoook güzel bir hikaye.... Bayıldım... İnsan isterse, ne bir olay ne de bir insan hiçbir şeye engel olamaz... Azmin, kıvrak zekanın zaferi... İnsanlar tırpanlamaya devam etse de ayakta duracak kudret her daim olmalı... Teşekkürler... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendin mi sahiden?
      Ayyy çok sevindim :-))))
      Sevgiler

      Sil
    2. Beğendim tabii... Kalemine sağlık....

      Sil
  2. Nefisti! bir solukta okudum.. mutlu sonla bitmesine bayıldım:)
    keşke tüm hikayeler mutlu son ile bitse dedim..
    keşke kötüler hep cezalarını bulsa dedim..
    azimle sabredenler biran evvel ve daima amaçlarına ulaşsınlar diledim..
    diledim de diledim:)
    öperim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Latife genç Sebuş
      40'ından sonra o kadar öfke duyabileceğinden emin değilim
      Güzel kalpli güzel arkadaşım
      Umarım güzel insanların öyküleri hep mutlu sonla bitsin
      Beğendiğine ÇOK sevindim
      Sevgiler

      Sil
  3. Çok sevindim Latife için... Janset de iyi kadınmış sanırım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Janset iyi bir iş kadını,akıllı bir yatırımcıydı sanırım Aliye'm.Aldıkları verdiklerinden daha fazla aslında ve onlar artık görüşmüyorlar.Farklı işlere dağıldılar,yaşanılanlar güzel birer gençlik anısı olarak kazanımdı.

      Sil
  4. başlarken ne olduğunu bilmediğim,okudukça da sonra ne olacak diye merak ettiğim,bitirince ise acaba bu kim?:)) dediğim güzel bir öykü okudum,
    seni okumayı çok seviyorum,biliyorsun değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acaba kim o Latife :-)

      Benim yazdıklarımı sevmeni çok sevdiğimi ,bazen "bakalım Havva buna ne diyecek" diye meraktan ölerek yayınladığımı biliyorsun değil mi?

      Sevgiler

      Sil