Üsküdar Selimiye'den Kadıköy'e inen yol mucizelerle dolu.
Her gün yürürsünüz ve eğer bakmayı bilirseniz her gün yeni bir şey görmeyi başarırsınız..yeni ve güzel.
Bazen artık tanıdık gelen bir ağacın yeni sürgüsü, bazen ne olduğunu anlayamadığınız bir "ağaç şeysi" ,
Bazen ilk defa gördüğünüz kuşlar, bazen devamlı gördüğünüz kuşların yavruları..yani torunlar.
Yağmurda oluşan çiy damlacıkları, üşüyüp kovuğa sığınan köpüşler, çete halinde dolanan komik bıyıklı hadsiz kedişler.
Salyangozların bir diyeceği varmış gibi size uzandıklarını görür, kar tanelerinin uzayıp giden yolda tüneller oluşturduklarını izler, yazın sıcağında ağaç boyunu almış çalıların gölgesine sığınır, ilkbaharda ciğerinize dolan taze neşeli havayı teneffüs eder ve kış hanımelisi denilen Lonicera fragrantissima'nın akıldan çıkması olanaksız kokusuna bir kez daha soluyabilmek için eski tarım meslek lisesinin bahçesinin önünden geçebilmek amacıyla adımlarınızı hızlandırırsınız.
Sabahın erkeninde iseniz lacivert denizin üstündeki ışıl ışıl şehirlerdir yüzen ve sizi büyüleyen...
O yol size aittir ama tartışmasız şekilde siz de o yola aitsinizdir.
Bir gün olur da yürürseniz o güzel yolda, benim daimi dinleme listem de size eşlik etsin isterim:
https://open.spotify.com/playlist/1J3cmAj9PO9hVn7LAm3pLm?si=4d08cc61e8324228
O yol üzerinde, Haydarpaşa Numune Hastanesi'nin yanında , nerden bitiverdiğini anlayamadığım bir park beliriverdi birden. Şehir mimarcılığına hastayım..ne olanaklar var ki bir günde yerde yemyeşil çimenleri, boylu boyunca ağaçları olan peyzajlı alanlar...Ömrümün üçte ikisini burada geçirdim ama İstanbul hala beni şaşırtmayı başarıyor.
Son bir hafta on gündür oradaki bankta yatan yaşlı bir adam görür oldum. Bazen , az ilerideki haydarpaşa mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi'nden kaçıp sigara tüttüren (ve böylece beni kahreden) gençler orada olur ve o adamcağıza sigara-yiyecek verirlerdi. Başta evsiz ve orada konaklıyor sandım ama sonra onu her gün görür olunca, bir yere gidemediğini anladım. O kadar açıkta konaklamak evsizlerin tercihi değildir çünkü.
Her sabah ona bakıp elimden ne gelir çaresizliğini yaşadım.
Geçen gün kadınlarla ilgili hayli sert söylemleri olan bir platformun sözcüsü ile konuştuk, işim gereği bir araya gelmemiz gerekti. Erkek var mı aranızda dedim "ne münasebet" dedi. Hayret ettim. Kadının sorununu çözmek için insan lazım..sorunun nasıl iki tarafı varsa (kadın-erkek) çözümün de iki tarafı olmak zorunda. Sözcü hanım nefret ve öfke doluydu. Onlar kadınları dövüyor dedi. Tövbe bismillah..bu nasıl hasta bir bakış açısı? Sokakta kalan bir erkeği nereye yollarsınız dedim sakince. Hetledi hötledi cevap veremedi : insan mevzubahis hanımefendi..hepsinin kendi çaresizlikleri var. Birlikte çözüm bulacağız. Sokakta kalan kadına bin yer el uzatır da erkek için tek yer yok ..dedm. Umursamadı ve bana da öfkelendi.
Bunu niye anlattım : sokakta kalan erkek için arayacağınız yer yok bu memlekette... inanılmaz.
Alışmış olmak istemiyorum dedim her gün kendime. Onun orada yatmasını, zavallılığını,çaresizliğini görüp "aman elimden ne gelir" demek istemiyorum.
Demedim de... En azından her gün izin verdim yüreğimin çaresiz merhametine.
Bir gün onu yerde yatarken gördüm. Kımıdamıyordu.
Ertesi gün o mel'un bankın etrafı "polis olay yeri" şeritleri ile çevriliydi.
Öldürdük adamı el birliği ile. Mutsuz, yalnız, çaresiz.
Ama değil sevgisiz...her gün ona yiyecek ve sigara taşıyan o gençler...
Kötü hissediyorum.
Yolcu benim de yol ne tarafa..bilmiyorum.
Merhaba Mai, Hani bazen belli konularda alışkanlıklarımız hatta tiryakiliklerimiz oluşur, arama ihtiyacı duyarız. Hayatında hiç sigara içmemiş biri olarak sigara tiryakiliğini hiç kabullenemesem de farkındalık ve duyarlılık hiç vazgeçemediğim iki güzel alışkanlığım. Bir önceki harika paylaşımına bugün tekrar geri dönmek, eşime de göstermek amacıyla geri döndüğümde yeni yazını da görmüş oldum. Ne güzel, ardı ardına iki etkileyici yayın.
YanıtlaSilOkurken, izlerken sanki o yolda birlikte sessizce yürüdüğümüzü hayal ettim. "Banktaki yaşlı adam " fotoğrafı beni birden duraksattı. "Evsizler" hep içimi acıtır. Düşünmek bile hüzünlendirir beni. Doğal afetlerde bir stadyumda toplandıkları, altlarında bir şilte, birkaç günlüğüne geçici olarak konuk edildikleri gelir aklıma. Rahatsam, rahatım batar, huzursuz olurum.
Ve ne yazık, artık ülkemizde "yaşam alanları" değil de "olay yerleri" daha çok dikkat çekiyor, iş işten geçtikten sonra seyirciler artıyor. Tıpkı TV. lerde bazı programlarda rating (öyle deniyor değil mi? ) arttırmak için yaratılan gösterilerle görmeye, algılamaya değil, izlemeye, seyretmeye alıştırılan toplum bireyleri gibi...
"İnsan insanın ilâcıdır " derdi eskiler. Ama insan insanın kurdu da olabilir elbette.
Gören gözler, duyarlı yürekler yola devam etsinler lütfen.
Sevgiyle.
Makbule Abalı,
Sil"Bir önceki harika paylaşımına bugün tekrar geri dönmek, eşime de göstermek amacıyla geri döndüğümde yeni yazını da görmüş oldum" cümleni bir kaç kez okudum. Öyle hoşuma gitti öyle sevindim ki :-) Gönlünü hoş edenin çok olsun. :-)
Yaşam alanı değil de olay yeri önemseniyor tespitin çok doğru. Bugün yine o banka baktım yürürken. Şimdi boş..ne olay yeri ne yaşam yeri. Hayat kendi yarasını ne çabuk sarıyor...
Sevgiler
O ağaç şeysi manolyanın tohuma dönmüş çiçeği diyecektim ama yazının sonunu okuduğumda boğazımda düğümlendi.
YanıtlaSilGeçen gün yazmıştım ya, fanatik olan insanlar sadece kendilerin adadıkları şeyleri görüp diğerlerine kayıtsız oluyorlar diye. Kadınlara adamış kendisini ama insanı unutmuş , yazık.
Biz, her güzelliği yüreğinde hissedenler için yolculuk çok güzel ama öte yandan her acıyı da yüremizde hissettiğimizden yollar hüzünlü.
Handan'ım;
SilSen nasıl biliyon öyle her şeyi aaaaaaaaa bayıldım hemen aldık elimize iş yerinde dedim bu manolya şeysiymiş, dikeceğiz o tohumları ya tutarsa diyerek.
Gelsene bi gün :-)
Moda'nın yollarında gezelim. Bir kaç yağmur damlası bir kahve bir sohbet çok muhabbet...ne iyi olur
Sevgiler
o yol eveet güzeel :) salyangozları çok severiim :)
YanıtlaSil