Haluk Bilginer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haluk Bilginer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ağustos 2019 Pazartesi

Şahsiyet-Agâh Makamı


 Hafta sonu Nehir bana  Haluk Bilginer'in (bayılırım kendilerine) baş rolünü üstlendiği "Şahsiyet" dizisini açtı izlemem için. Sonra ben minnetle kucağıma bir kocaman karpuz dilimi alıp, Ağustos sıcağını ve Türkiye'nin bitmek bilmez politik saçmalıklarını  dışarıda bırakıp klima -karpuz ikilisinin mutluluğunda dizinin keyifli seyrine daldım.


 Bir bütün gün hiç başka bir şey ile uğraşmadım. Bu da yeni moda dinlencelerden biri aslında ve tavsiye ederim .

 Şahsiyet sürükleyici , alt mesajları hayli yerinde ve kuvvetli, yarattığı karakterler de çabuk kabul edilecek tiplerle dolu bir Türk dizisi. Kemal Sunal filmleri gibi bize bizden bahsediyor aslında.  Profesyonel ama duygusallığı kararında, bilindik ama yeni. Mesajlar kimi zaman repliklerde , kimi zaman müziklerde saklı. Bir de sürükleyici ki sormayın gitsin.

 Yönetmen: Onur Saylak ..ki hayran olmamak elde değil,Senaryo: Hakan Günday .

 Oyuncular: Haluk Bilginer, Cansu Dere, Metin Akdülger, Şebnem Bozoklu, Hüseyin Avni Danyal, Necip Memilli, Ayhan Kavas, Önder Selen, İbrahim Selim, Fırat Topkorur, Recep Usta, Alptekin Ertürk, Rabia Soytürk ve Müjde Ar

 Gecenin bir yarısı  dizinin son bölümünü izledikten sonra düşüncelere dalarak uyudum. Kafamın nihayet iş yaşantımın ya da günlük akıştaki saçmalıkların dışında bir şeylerle meşgul olmasından son derece memnundum. Her gün aynı kişilerle yaşadığınız evin içerisine yabancı ama nitelikli misafirlerin gelmesi gibi bir haz. Gitseler de artık eskisi gibi olmayacak yaşam, sizden bir şey alıp götürürken size bir şey bırakmış olacaklar.

 Sabah kalktığımda yaşam her zamanki gibi akıp gidiyordu ama klasik olarak aklımın bir yeri hala dizide anlatılan ve olanlarla meşguldü. 3. sayfa haberleri i le uyutulan insanlar ve uyutan insanlar,  yavaşça ısınan suda ölümüne razı kurbağalar, evladım diye diye öldüren vicdan sahibi katiller, unutmak ve hatırlamak....

 Sonra televizyondaki filmlere  bir göz atayım dedim. Şaşırtıcı bir şey;tiksinerek kapattım. Ona da alışmış, kabullenmişim bir şekilde fark etmeden (Marvel'ı bunun dışında tutuyorum) Daşma bakımlı, daima aynı suratlı, daima aynı ifadeli, daima çok güzel bir yapaylıkla sunulan insanlar ve mekanlar. Saçının  teli ve gülüşü çalışılmış, bakışı ve kirpikleri belirlenmiş insanlar. Hep aynılar. Gerçekten  fena geldi bana bu. Haluk Bilgilener'in bir anda  öfkeli fırtınaya çevrilmiş bakışları yok hiç birinde. İbrahim Selim'in dağınık saçlarının altında sallanan sevecen tombul yanaklarına rağmen ana avrat sövdüğündeki gerçeklik de yok. Müjde Ar'ın tombul vücuduyla anne oluşu da yok . Kimi zaman yağlanmış sa saçları da yok. Derpem olsa sel götürse hep temiz ve dağılmamış saçları, rimelli kirpiklerinin altından bakan gözleri var.

 Türk insanının sıcak ve doğal , özgün ve güçlü çizgilerini özlemişim.

Şarkı ayrı muhteşem (tık)

 Şahsiyet..ve hatırla sözcükleri
 İkisi de bana iyi geldi bu hafta sonu

20 Temmuz 2018 Cuma

Şahsiyet- Agâh Makamı- Haluk Bilginer


Müzik "Şahsiyet"  dizisindenmiş. İzlemedim ama izleyebilirim. Haluk Bilginer'in sesinden dinliyoruz şarkıyı. Şarkıya bayıldığım bir yana dursun , zaten hasta olurdum kendisine Haluk Bilginer'e bi daha bayıldım. Onun sesinden bir çok şarkıyı da tekrar dinledim tabii bu çarka girince.


Bir yerlerde birileri yazmışlar  "iki karın da şarkıcı ama sen ikisinden de iyi söylüyorsun be ustaa" diye.

Yurt dışında başarılı bir grafiği var ama sessiz sedasız, ötekiler gibi  ortalıklara düşmemiş. Biyografisini okursanız şaşırırsınız sanırım.



Kim ki  Haluk Bilginer, ama  nasıl oldu Haluk Bilginer diye merak ettim baktım. Emin olun   okunmaya değer bir biyografisi var :

Haluk Bilginer, 1954 doğumlu sinema ve tiyatro oyuncusu. Ulusal ve Uluslararası Sinema ve Tiyatro Ödülü’nün sahibi usta aktör, aynı zamanda başarılı bir televizyon oyuncusu ve dublaj sanatçısı.
Haluk Bilginer, üç çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak, 5 Haziran 1954’te İzmir’de dünyaya geldi. Lise öğrenimini bitirmesinin ardından, 1972 yılında, Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’ne girdi ve 1977’de mezun oldu. Devlet konservatuarından mezun olduğu yıl İngiltere’ye giden Bilginer, Londra Müzik ve Drama Sanatları Akademisi’nde (LAMDA) bir yıl boyunca ileri tiyatro öğrenimi gördü.
1980 ve 1993 yılları arasında İngiltere’de yaşayan ve aynı zamanda İngiltere vatandaşlığı da bulunan Haluk Bilginer, burada bulunduğu yıllar boyunca birçok tiyatro oyununda, müzikalde, televizyon dizisinde ve filmde rol aldı. Macbeth, My Fair Lady, Pal Joey, Kafkas Tebeşir Dairesi ve Phantom of the Opera gibi çeşitli tiyatro ve müzikallerde; Eastenders, Memories of Midnight, Bergerac, Glory Boys, The Bill ve Murder of a Moderate Man gibi televizyon dizilerinde ve Children’s Crusade, Half Moon Street, Ishtar, Buffalo Soldiers, Spooks ve She’s Gone filmlerinde görev alan ünlü aktör İngiltere’deki kariyerinin ardından Türkiye’ye döndü.
Haluk Bilginer, 1990 yılında Tiyatro Stüdyosu’nun kurucuları arasında yer aldı ve Aldatma (Herold Pinter), Kan Kardeşleri (Willy Russell), Derin Bir Soluk Al (Ben Elton), Çöplük (Turgay Nar), Histeri (Terry Johnson) ve Balkon (Jean Genet) oyunlarında başrolleri üstlendi.
Gecenin Öteki Yüzü adlı televizyon dizisiyle Türkiye’de tanınan bir oyuncu haline gelen Haluk Bilginer; Ateşten Günler, Safiyedir Kızın Adı, Borsa, Son Söz Sevginin, Gülşen Abi, Eyvah Babam, Eyvah Kızım Büyüdü, Tatlı Hayat, Karanlıkta Koşanlar, Cesur Kuşku, Yine de Aşığım, Sayın Bakanım ve Hayat İşte gibi birçok televizyon yapımında rol aldı. Haluk Bilginer kendisiyle yapılan bir röportajda, televizyon oyunculuğu ve tiyatro oyunculuğu arasındaki farklara ilişkin bir soruya şu cevabı vermişti:
“Oyuncunun er meydanı tiyatro sahnesidir. Tiyatro sahnesinde arada hiçbir aracı olmadan seyirciyle baş başa kaldığı yerde aktör, aktör müdür değil midir anlaşılır. Sinemada televizyonda pek anlaşılmaz ve televizyonda da oyunculuk öğrenilmez. Dizilerde oynarsınız, ama oyuncu olamazsınız.”
Bilginer, Türkiye’deki sinema kariyerine 1987 yapımı Kara Sevdalı Bulut adlı filmle başladı. 17.yüzyılda, uçmaya teşebbüs eden ilk kişi olarak dünya tarihine adını yazdıran Hezarfen Ahmet Çelebi’nin yaşam öyküsünün anlatıldığı, İstanbul Kanatlarımın Altında (1995) adlı başarılı filmde Evliya Çelebi’yi canlandırdı. 1997 yapımı Masumiyet adlı filmdeki performansıyla büyük başarı elde eden ünlü aktör, aynı yıl Derviş Zaim’in yönetmenliğini yaptığı, Sanem Çelik ve Uğur Polat gibi isimlerin de görev aldığı Filler ve Çimen adlı filmde rol aldı.
2003 yılında Ezel Akay’ın yönetmenliğini üstlendiği, ve birçok ünlü ismin kadrosunda yer aldığı Neredesin Firuze adlı yapımda oynadı. Bu filmde canlandırdığı başarısız müzik yapımcısı Hayri karakteriyle bir kez daha izleyha sonra 2004 yapımı Hırsız Var, 2005 yapımı Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? ve Kısık Ateşte 15 Dakika adlı sinema filmlerinde rol aldı.
Haluk Bilginer 1999 yılında oyuncu eşi Zuhal Olcay’la birlikte Oyun Atölyesi’ni kurdu. İkili büyük yatırımlarla oluşturdukları tiyatro sahnesinde, Dolu Düşün Boş Konuş (Steven Berkoff, 1999), Ayrılış (Tom Kempinsky, 2000), Ermişler ya da Günahkarlar (Anthony Horowıtz, 2002), Cimri (Moliere, 2004), Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü ve Atinalı Timon adlı oyunları oynadı.
Haluk Bilginer oyunculuk kariyeri boyunca birçok ödüle layık bulundu:
Afife Tiyatro Ödülleri, En iyi erkek oyuncu, Histeri; Ankara Sanat Kurumu, En iyi çevirmen, Aldatma; 1997 yılında ÇASOD, En İyi Oyuncu, Masumiyet ve 34. Antalya Film Şenliği, En iyi erkek oyuncu, Masumiyet; 1998 yılında Ankara Film Festivali, En iyi erkek oyuncu, Masumiyet; Adana Altın Koza, En iyi erkek oyuncu, Masumiyet ve Nihavent Mucize; Angers (Fransa) Film Festivali, En iyi erkek oyuncu, Masumiyet; 2004 yılında 9. Sadri Alışık Ödülleri, En İyi Erkek Oyuncu, Neredesin Firuze.
Haluk Bilginer, 1987 yılında tanışıp 1992’de evlendiği Zuhal Olcay ile 14 Aralık 2004’te ayrıldı. Ardından bir süredir birlikte olduğu pop şarkıcısı ve dizi oyuncusu Aşkın Nur Yengi ile 6 haziran 2006’da kardeşinin Urla’daki evinin bahçesinde evlendi.
Gençliğinde hamallık, tezgahtarlık, garsonluk gibi birçok işte çalışan Haluk Bilginer aynı zamanda koyu bir Galatasaray taraftarı.


Şarkının  sözleri de şöyle :

Bülbül yok ve de gül yalan
Izdırap benim iptilam
Kalmadı hiç nefesim
Lütfen öldür beni sevgilim
Kalmadı hiç takatim
Lütfen öldür beni sevgilim
Ah ile vah ile Agah ile
Geçti bu ömür
Öl keyfini sür
Geçti bu ömür
Gel keyfini sür
Gel Beyoğlu’na gel
Katliam var Beyoğlu’nda
Öldük aşkına
Ah fena
Sarhoş ol ona
Öldük aşkına
Aman fena
Kudura kudura
Öldük aşkına
Ah fena
Sarhoş ol ona
Öldük aşkına
Aman fena
Kudura kudura

16 Ekim 2017 Pazartesi

Cingöz Recai


Haftasonu  "kendine gel kendine" dedim kendime.

Kendime gelmem için kendimden geçene kadar yorulmam lazımmış  meğer.

Sorumluluklarımı , mecburiyetlerimi, yapacak işler listesini sırt çantamın ön gözüne koydum, Cumartesi öle - sürüne evden Natilus'a yürüdüm.

Beni yürümeye ve sinemaya gitmeye zorlayan  diktatör kılıklı iç sesimi seveyim..sokakta hayat var !


Türk sineması için koştur koştur bir "gideyim" haline girmem çok vaki değil ama Cingöz Recai  çekti beni. Oyuncu kadrosu-öykü- azcık merak ..hadi dedim gideyim bakayım.

İyi ki gitmişim.

Bir kere asla sıkılmıyorsunuz. Çekim teknikleri-ışık-sahne planlamaları-kurgu-tiplemeler-kostüm-mekan-ara vurgular şahane. 



Kenan İmirzalioğlu hayranı değilim ben ama bu rolün hakkını dibini sıyıra sıyıra vermiş. Üstelik bir çok hanımın neden ona ölüp bittiğini de ancak anlamış bulunmaktayım. Hem sert yüz hatlarına sahip hem çocuksu muzur bir gülüşe. İkisini de kullanmış filmde.


Haluk Bilginer sanki kamera orada yokmuş gibi. Doğallığı , yılların getirdiği ustalık şapka çıkarttırıyor haliyle. Sesini duymayı da her zaman sevmişimdir.

Meryem Uzerli Hürrem bakışlı da olsa yakışmış filme. Yine de başrol oyuncusu gibi değil daha bana kalırsa..azcık daha pişmesi lazım. 



Fatih Artman bu aralar belki en beğendiğim oyuncu. Hem rolünün hakkını veriyor hem seyirciyi güven veren, devamı gelecek bu adamın dedirten bir oyunu var.

Musa Uzunlar, her zamanki gibi  arka planların kuvvetli güçlü ve pislik adamı.

Serdar Keskin harika bir oyuncu ama benim için hep İsmail Abi kalacak o.



Boran Kuzum çıkınca beğeni mırıltıları yükseldi kızçelerin arasından.


Lokomotif oyuncunun bu kadar çok olduğu film seyirciyi de alıp götürüyor tabii. Tahmin edilebilir yerlerini keyifle, tahmin edilemez gelişmeleri beğeni ile, devamı gelir bunun vaadi ile gelen finali de "hadi inşallah" ile izliyorsunuz.


Seçilen mekanlar,renkler vs Türk Sinemasına karşı ön yargılarımdan dolayı utandırdı beni.


Filmde verilen alt mesajlar, geçmişe saplanmayıp geleceğe bakmak gereği, ıvır zıvır işleri bırakıp gençlerin teknoloji ve modern dünyanın gelişen değerleri ile harmanlanmasının önemi, kimlik erozyonuna karşı milli değerlerin vurgusu, dış güçlerin adiliği ve oynanan oyunların aşikarlığı ama hep dik hep bilerek hep var gücümüzle bir arada olmamız gerektiği gayet güzel verilmiş. Dayanamadım ağladım yine.  Aşka türkü de dinlesem ağlar oldum-sinemaya da gitsem ağlar oldum; memleketimin hali beni çok üzüyor. Ayrıca Peyami Safa'ya da bir şekilde atıfta bulunulmasını takdirle karşıladım. Vefa bir semt adı değilmiş meğer, ekibe saygı duydum.


Çocuk çocuk da gidilebilecek bir film. Ne abartılı kan dökme sahneleri ne çocukların yanında utanılası cinsellik var.

velhasıl..gidin derim dostlar :-)