Leo Buscaglia etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Leo Buscaglia etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Şubat 2016 Salı

Biri Vardı Çok Severdim

Biri vardı çok severdim.
Sarı uzun saçları,Japon çizgi filmlerindeki kadar büyük kocaman mavi gözleri vardı. O da ben de yeni evlenmiştik. TRT'de çalışıyorduk,ben işi ve zorlukları paylaşıp ekip olma çabasında iken o ayrıntıların sorgusunu o zamanlar kolaylıkla kandığım tebessümünün ardında gizliyordu.
Özel bir çalışma için yönetmen beni seçti.
Ramazandı hatırlıyorum , montaj odasından iki dakika çıkar iftarımı açardım. Bir ay sürdü yarışmaya katılacak görseli hazırlamam.
Anahtarı sadece o program çalışanlarına ait dolaba koydum üzerini özenle yazıp.
inch bantlarda çalışılırdı o yıllarda,kocamandı kapları.
Ertesi gün, istenilen çalışma Ankara'ya yollanacak, kargo geldi.Dolabı açtım..bant yok.Altına üstüne her yere baktım.Yok!
Program yarışmaya katılamadı, Genel Merkezin istediği gerçekleşmemiş oldu..sağlam azar işittim;yönetmen arkamda durmasa ne olurdu bilmem.Çok sonraları, silinecek bantlar arasında Tesadüfen gördüm  1 aylık gece gündüz emeğimin sonucu olan bantı.


Biri vardı çok severdim.
Kanal 6'da tanımıştım onu, Pamuk Prenses gibi kesilmiş koyu saçları ve  çok tatlı bir gülüşü vardı.
Bana departmanın görevini anlatıp işi öğretti önceleyin. Sonra ben çabuk fark edildim aralarında.İlk kez katıldığım genel toplantıda, genel müdür önemli bir paye ile bir görevi bana verdi. Herkesin mutlu olacağını sandım(ke-sin-lik-le salaktım.)
Ertesi gün  montaja girdiğimde , üzerime zimmetli ham bantların 14'ü birden ortadan kayboldu.
Telafi edilir bir şey değildi.
Atıldım.
Eşim askerdeydi, zor durumdaydım.
Ağlaya ağlaya masamı toplamaya gittim iki gün sonra.
14 bant da masamın üzerindeydi.
Hala Pamuk Prenses gibi güzeldi ama artık gülümsemesi masaldaki cadıyı andırıyordu.
"Neden" dedim.
Omuz silkti.


Biri vardı çok severdim.
Kız kardeşim bilmiştim, "bacım" diye seslenirdim.
İş yerinde ve özel hayatta kaç kez kuyruğunu kurtardım bilmem
Derdi varsa dinlerdim,çıkmaz sokaktaysa yol bulurdum.
10 küsür sene emek vermişim..az değil.
O benden 10 sene önce girmiş işe, ben amir oldum o astım.
Kuyu kazdı,içini foseptikle doldurdu itti.
İlk denemesinde beceremedi, özür diledi ben de affettim
İkincisinde becerdi
İşten çıkartıldım.
"Neden" dedim. Artık korkusu yoktu, nefretle baktı yüzüme.
Daha fazla sorunun anlamı yoktu.


Biri var,acaip hoşuma gidiyor çok sevdim.
Artık sevme dur yeter diyeceksiniz belki..

Olmaz...

Severek yaşamak, hayattaki en büyük meydan okumadır diyor Leo Buscaglia.

İnanmazsınız;ben onları hala seviyorum ama artık merhametle.
Buncacık meseleler yüzünden hırsa kapılıp yüreklerini zift ile dolduran bu vb insanlara acıyıp uzak durmaktan başka ne gelir elden?
Hiç nefret edemedim onlardan.
Kalplerimizdeki sevgiyi ve merhameti almasın Allah dilerim;yaşananlar tecrübe olarak akılda kalsın ama yüreklerimizi kirletemesin.


Kınamak kolay bu yapılanları..

Bakalım da bir gün bizim ardımızdan "biri vardı çok severdim" denilmesin!








11 Ekim 2013 Cuma

Tek Kanatlı Melekler

Merhaba,

Cuma günleri geçmiş günlere ait anılar,unutulmuş ayrıntılar daha çok gelir aklıma nedense. Cuma'ları nostalji günü yapmaya karar verdim. Okunmuş bir kitaptan alıntı, yıllar önce ezberlenen bir şiir yıllar sonra unutulmuş bir insan...

Matematiği oldubitti sevmezdim, belki anlamadığımdan belki klasik "hoca sevdiremedi" masalından.Sebep sonucu değiştirmiyor ; matematik beni sıkan bir dersti. Lisede  yanımda Aynur isminde sarışın,mavi gözlü tipik Karadeniz tiplemesinde bir kız otururdu. Aynur kendisi ile barışık, dudaklarında eksilmeyen bir tebessümü ile genelde herkesin sevgisini kazanmış üstelik okul derecesine oynayacak kadar da başarılı zeki bir kızdı. Bir gün matematik sınavında herkes haldır haldır cevapları yazarken ,benim ellerimin sıranın altında çaresiz bir halde kağıda baktığımı fark etti. Bir an düşündü, göz ucuyla hocaya baktı ve bana bir şey sormadan pat diye kağıtlarımızı değiştirdi. Benim 5 ya da 6 yani geçer not almamı sağlayacak kadar cevapları yazdı sonra yine hocayı kollayıp kağıtları değiştirdi ve kendi sorularına devam etti. Aynur artık matematikten 10 alamıyordu ama notu 9'dan aşağı da düşmüyordu. O sene, sessiz sedasız yapılmış bu anlaşma ile matematikten geçtim. Aynur bu yaptığı iyiliği hiç dillendirmedi, ikimizden başka hiç kimse fedakar ve sımsıcak dostluk içeren sınav sonuçlarını bilmedi.


Lise bittiğinde Aynur okul birincisi oldu ve tıp fakültesini kazandı. Ben oldukça yüksek bir derece ile iletişim fakültesini kazanıp İstanbul'a geldim. Ne yazık ki Aynur'un izini kaybettim ve bir daha onu hiç göremedim...ama bu , aradan geçen yaklaşık 30 senede dualarımda onun yer almasına ve gönül dünyamda daima sevgiyle anılmasına engel olmadı .

İyilik yap denize at derler ya, iyiliği de bilene yapmak lazım belki :-)

O zamanlar lüzumlu lüzumsuz her bilgiyi veriyorlar ve sizi bundan mesul tutuyorlar diye kızardık ama bugünkü eğitime baktığımızda geçmişin kusurlarını bile mumla arar hale geldik. Eğitim, "dene olmadı baştan dene " stilinin uygulanacağı alan değil lakin eğitimcilerin bile bu konuda dinlenmediği yerde biz velilerin sözüne kim bakar?


17.10.1990 tarihinde Leo Buscaglia'nın  "Birbirimizi Sevebilmek" kitabından bir alıntıyı Aynur'a da ithaf ederek veda edeyim bugün..


"her birimiz tek kanadı olan birer meleğiz ve ancak birbirimizi kucakladığımız takdirde uçabiliriz"